AIDS'li kan skandalına bir açıklama daha
Abone olKızılay, AIDS taşıyıcısı kan bağışçıs için şaptıkları savunmanın eleştirilmesine yönelik açıklama yayınladı.
Türk Kızılayı, bir gazetede, 2011 yılında yaşanan HIV’li
kan vakası ile ilgili 'Kızılay’dan tartışmalı savunma, Kızılay’ın
değil bilimin hatası' başlığı ile yer alan haberi, spekülasyon
amaçlı ve karalayıcı olarak niteledi.
Türk Kızılayı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Konunun tüm
detaylarını ve bilimsel tüm gerçekleri, basın toplantıları ve basın
bültenleri aracılığıyla defalarca basın kuruluşları ile
paylaşmasına rağmen, spekülasyon üretmeye yönelik, eksik bilgi
içeren, karalayıcı ve bilimsel dayanaktan uzak haberlerin
yayınlanmaya devam etmesi üzerine, bir kez daha basın açıklaması
yapılması ihtiyacı duyulmuştur." denildi.
İhtiyaç sahiplerine güvenli kanın ulaştırılabilmesi için güvenli
kan temininin gerektirdiği tüm prosedürlerin Türk Kızılayı
tarafından titizlikle uygulandığına dikkat çekildi.
Açıklamada o günden bu yana yapılanlar şöyle hatırlatıldı: “2005 yılından itibaren uygulanan güvenli kan temini projesi riskleri en aza indirmek amacıyla hayata geçirilmiş ve asla ödün verilmeden uygulanmaya devam edilmektedir. Türk Kızılayı ülkemizin kan ve kan bileşenleri ihtiyacını etkin, etkili ve zamanında karşılayabilmek amacıyla tamamen gönüllük esasına dayanarak vatandaşlarımızdan kan toplamakta ve hastanelerimizin ihtiyaçları doğrultusunda hizmete sunmaktadır. Bu kapsamda, Kan Bankacılığı Bilgi Yönetim Sistemimize kayıt olan söz konusu kan bağışçısı, 17.03.2011 tarihinde Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi (Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi) tarafından organize edilen sivil ekibe gönüllü olarak ilk kan bağışında bulunmuştur. Aynı gün, Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliğinde belirtilen zorunlu testler yapılmış, test sonuçları negatif çıkmış ve test sonuçları çerçevesinde üç kan bileşeni üretilmiştir. Bileşenlerden, Eritrosit Süspansiyonu 18.03.2011’ de, Trombosit Süspansiyonu 19.03.2011 tarihinde ve Taze Donmuş Plazma 15.04.2011’de Hastanelerin hizmete sunulmuştur. Aynı bağışçı, yaklaşık 6 ay sonra, 28.09.2011 tarihinde ikinci defa kan bağışında bulunmuştur. 29.09.2011 tarihinde bağışa ilişkin serolojik testlerin pozitif çıkması üzerine sırasıyla doğrulama laboratuvarında 03.10.2011’ de test pozitifliği doğrulanmış, alınan numune İl Sağlık Müdürlüğü Referans Laboratuvarına gönderilmiş ve pozitif sonuç 14.10.2011 tarihinde kesinlik kazanmıştır. Kesinlik kazanan pozitif sonuç, 24.10.2011 tarihinde Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi’ne ulaştığında; bağışçıdaki ciddi istenmeyen olayın TC Sağlık Bakanlığı’na sunulması amacıyla Bölge Kan Merkezi tarafından D-86 isimli raporlama formu doldurularak İl Sağlık Müdürlüğü’ne bildirilmiş ve bağışçı Bölge Kan Merkezine davet edilerek durum kendisine aktarılmıştır. Bağışçının ikinci bağışının HIV pozitif olması üzerine kan bileşenleri imha edilmiş ve pencere dönemi ihtimali nedeni ile bağışçının mart ayındaki bağışının ardından elde edilen kan bileşenlerinin nakledildiği hastaların kontrol edilmesi amacı ile hastanelere yazılı bildirimlerde bulunulmuştur. Türk Kızılayı kan bankacılığı alanında dünyada kullanılan en modern tarama testlerini kullanmaktadır; bu kapsamda, kullanılan testler Batı Avrupa menşeili bir firmanın kitleridir. Nitekim 2011 yılında 49 adet, 2012 yılında 50 ve 2013 yılında 61 adet HIV bulunduran kan bağışı tespit edilmiş ve bulaşlar engellenmiştir. Ancak 'pencere dönemi' nedeni ile kan bankacılığındaki laboratuvar testleri hiçbir zaman yüzde 100 kesinlikte sonuç veremez, ortada teknolojik bir imkânsızlık vardır. Pencere dönemi: Kişinin virüse maruz kalması ile kişinin kanındaki virüs ve virüs belirteçlerinin henüz testlerde saptanabilir düzeye ulaşmadığı dolayısıyla 'negatif' bulunduğu zaman dilimidir. Kişinin vücudunda enfeksiyon etkeni olduğu halde, yani bulaştırıcı olduğu halde testlerin 'negatif' bulunduğu dönemdir.”
PENCERE DÖNEMİNDE BULAŞTI
“Söz konusu bağışçının ilk bağışı sırasında HIV
enfeksiyonunun pencere döneminde olduğu bu nedenle laboratuvar
testlerinin negatif bulunduğu ancak 6 ay sonra gerçekleşen ikinci
bağışına kadar HIV virüsü ve belirteçlerinin testlerde saptanabilir
düzeye gelmesinden dolayı testlerin pozitifleştiği
anlaşılmaktadır.” diye devam eden açıklamada, pencere
dönemindeki virüsün mevcut tıbbi teknolojilerle ertesi gün veya
ertesi hafta tespit edilmesinin mümkün olmadığı kaydedildi. Bu
sürenin bazı kaynaklarda aylarca sürebildiğine işaret edilen Türk
Kızılayı'nın açıklaması şöyle devam etti:
“Bu nedenle kan bağışı öncesinde bağışçının verdiği doğru
bilgilerin tüm testlerden daha çok değeri vardır. Bağış öncesi
bağışçı sorgulama anketi ile riskli hastaya bulaş açısından riskli
durumlar sorgulanmakta ve bu sorulara evet yanıtı veren kişilerden
kan bağışı kabul edilmemektedir. Eğer kan bağışçıları gerçek dışı
beyanda bulunurlarsa, yapılan tüm test ve işlemlere karşın hastalık
bulaşma riski bulunmaktadır."
"KAN BANKALARINDA İLERİ TEKNOLOJİK CİHAZLARI
VAR"
"Türk Kızılayı Merkez Tarama Laboratuvarlarında kullanılan ileri teknoloji cihazlar ve kitler, tüm dünyada kan bankacılığında kullanılan, kan bankalarına özel geliştirilmiş, güvenilirliği ile kendini ispatlamış dünya markası ürünlerdir. Bağışlanan tüm kanlar, bağışçının sorgulama formundaki beyanı ne olursa olsun Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliği gereği Hepatit B, Hepatit C, HIV ve Sifilis testlerinden geçmektedir. Bu testler yapılmaksızın kanların hastanelere gönderilmesi gibi bir durum söz konusu değildir.”
Türk Kızılayı'nın bu kapsamda yaptığı tüm iş ve işlemlerin Kan ve Kan Ürünleri Kanunu ve yönetmelikler ve kan bankacılığı bilimine uygun olarak yapıldığı ifade edilerek, “Türk Kızılayı hastanelere sunulan kan bileşenlerini gönüllü donörlerden aldığı bağışlar sayesinde elde etmektedir. Bu nedenle kan bağışçılarının doğru beyanda bulunmaları hem yasal hem de vicdani zorunluluktur. Dünyadaki örnekler incelendiğinde tüm testlere rağmen hastalara kan yolu ile bulaş görülmektedir. Örneğin Fransa’da bir yılda 39 kişiye HIV bulaşı söz konusudur (Kaynak: The collection testing and use of blood components in Europe 2008). Basın meslek ilkeleri ve sorumlu gazetecilik anlayışı içerisinde, kişi ve toplum sağlığını ilgilendiren bir konuda, bilimsel gerçeklerin kamuoyu ile paylaşılması noktasında basınımıza da önemli görevler düşmektedir.” denildi.