Ahu Türkpençe şöhreti kabul etmiyor
Abone olBir İstanbul Masalı’nın masum Esma’sı Ahu Türkpençe, ekrana Şöhret dizisinin gösterişli yıldızı Gülşen olarak döndü. Türkpençe dizileri ve geleceğini anlattı.
Türkpençe, Esma’dan Gülşen’e uzanan kendi şöhret yolculuğunu
anlatırken, ‘Benim hayatımı etkileyecek bir ün söz konusu olamaz’
dedi. Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’nde okurken, Müjdat
Gezen Sanat Merkezi’nin sınavlarını kazandın ve oyunculuk hayatın
başladı. Dolayısıyla okuluna ara vermek zorunda kaldın. Yalnız
annen, ‘Diplomanı mutlaka göreceğim’ demiş. Bitirdin mi okulu?
Evet. Yaz okulundan dersler aldım. Sonra af çıktı, aftan yararlanıp
sınavlara girdim ve sonunda okulu bitirdim. Diplomamı da anneme
verdim! Biliyorsunuz aileler böyledir. Yarın bir gün bir şey olur,
elinde diploman olsun derler. Haklılar da. Biliyorsunuz, artık lise
mezununa iş yok. - Annen belki de oyunculuğa ‘meslek’ gözüyle
bakmamıştır. Bu yüzden okulunu bitirmen için diretmiştir! Evet, ama
şimdi böyle düşünmüyor. Zaten artık kimse böyle düşünmemeye
başladı. Çünkü oyunculuk artık ciddi bir meslek haline geldi.
Eskiden bu iş, bir meslek olarak görülmüyordu, hobi gibiydi. Yani,
‘Ben aslında şarkıcıyım ama bu işi de yaparım’ gibi bir durum
vardı. Şimdi okuldan mezun olan her oyuncu, işine sahip çıkıyor.
OYNAMAYA BAYILIYORUM - Çocukken, ‘Bir gün çok ünlü olacağım’
diyenlerden misin peki? Çocukken böyle hayallerim yoktu. Mesela
çocukken hiç tiyatroya gitmezdim. Çünkü ben Adile Naşit’i çok
severdim ve ailem beni onun olduğu oyunlara götürürdü. Bir gün
kendisiyle de tanışmıştım. Boyum çok küçük olduğundan, onu öpmek
için koltukların üzerine falan çıkmıştım. Öldüğünde çok üzüldüm ve
bir daha da beni çocuk tiyatrosuna götüremediler. Ondan sonra da
tiyatroya gitmedim ve hiç ilgilenmedim. Üniversitede fizik bölümü
çok ağırdı. Kafamın biraz rahatlaması için Pera Güzel Sanatlar’da
pandomim eğitimi aldım. Sonra bir arkadaşım sayesinde Müjdat Gezen
Sanat Merkezi’nin sınavlarını kazandım ve oyunculuk başladı. Müjdat
Gezen Sanat Merkezi, beni büyüttü. Gerçekten bambaşka birisi oldum.
İnsanlarla empati kurmayı, sevmeyi öğrendim. İyi bir oyuncu
olamasam bile kendini seven birisi olarak mezun oldum o okuldan. -
Eskiden seçiliyordun, şimdi işleri sen seçiyorsun... Evet! Bu
müthiş bir duygu. İnsanı motive eden, gururlandıran bir durum. Sana
değer veriyorlar, beğendiklerini gösteriyorlar ve ‘Bizimle çalışır
mısın’ diyorlar. Bu kimin hoşuna gitmez ki? Artık senaryoyu da
seçiyorum. Mesela ‘Şöhret’in senaryosunu seçtim. İşi insanlar
beğense de beğenmese de benim içim çok rahat. Severek oynuyorum ve
yazarımıza çok güveniyorum. Bir de hikaye ‘Bir İstanbul Masalı’nın
tadına yakın. - İçinde bol entrika, aksiyon olan senaryolarda
oynamanın, seyirciye samimi gelmeyeceğini mi düşünüyorsun? Yok,
inanın bu tür rollerde oynasam da kimse bunu yadırgamaz. Seyirciye
ne verirseniz onu alıyor. Bugüne kadar beni bu şekilde seyrettiler
ve öyle kabul ettiler. Bir gün, başka bir şey yaptığımda eminim ki
o canlandırdığım karakterle de beni kabul edeceklerdir. Tabii o işi
iyi yapabilirsem... - İki yıl ‘Bir İstanbul Masalı’nda oynadın. Hiç
ara vermeden yeni bir diziye başladın. Doğru yaptığına inanıyor
musun? Aslında ara vermek istemedim. Bu benim işim ve ben işimi çok
seviyorum. Oyun oynamaya bayılıyorum. Çalışmadığım zaman canım
sıkılıyor. Belki birkaç yıl sonra peş peşe işler yapmam. Ama şimdi
ara vermek istemedim. - Artık şöhretlisin ve yeni dizide de
şöhretli bir kadını canlandırıyorsun. Şöhret ne ifade ediyor senin
için? Benim hayatımda şöhretin bir tanımlaması yok, olmayacak da.
Ben, şöhreti kabul etmiyorum, kabul etmediğim için de ondan
korktuğum, ürktüğüm falan yok. Kimse bana ünlüyüm diye, ‘Gel şurada
oyna’ demiyor. Oyuncuyum diye ‘Gel oyna’ diyorlar. İkisinin
arasında çok fark var. Ben bunu iş olarak görüyorum ve işimi
yapıyorum. İyi mi yapıyorum, kötü mü yapıyorum bu tartışılır. Bunun
dışında beni ve hayatımı etkileyecek bir ün söz konusu olamaz. -
Şöhret olmak, para kazanmak, para kazandıkça daha fazlasını
istemek, daha iyi bir araba, iyi bir ev, marka giyinmek... Ne
düşünüyorsun bu konuda? Sanırım ben, kazandığım parayı hep iş için
kullancağım. Daha iyi bir yaşantıda gözüm yok benim. Ben,
Beyoğlu’ndaki iş merkezlerinden, pasajlardan giyinmeye devam
ediyorum. Çünkü ikinci el giyinmeyi seviyorum. Daha iyi giyineyim,
daha iyi evim olsun gibi bir düşünceye sahip değilim. Ayrıca bizler
şanslı bir kuşağız. Her şeyi görerek büyüdük. Hırsım, ihtirasım,
isteğim yok benim. MEHMET ALİ İŞİNDE ÇOK CİDDİ - Gelelim Keloğlan
filmine... Mehmet Ali Erbil’in neredeyse partneri gibi oynadın.
Onunla çalışmak nasıl? Mehmet Ali Erbil için herkes ‘Çok suludur’
der ya, ben ondan hiç öyle bir şey görmedim. Filmin başından,
sonuna kadar birçok kez aynı sahnede yer aldık, son derece ciddi ve
saygılı birisi. Eğer birileri espri yapsın diye onu kışkırtmıyorsa,
inanın hiçbir şey yapmıyor. İnanılmaz ciddi ve müthiş bir oyuncu. -
İlk başta biraz ürktün mü peki? Acaba gerçekten öyle birisi mi diye
düşündüm. Mehmet Ali Erbil, kime, nasıl davranacağını çok iyi bilen
birisi. Zaten eminim ki insanın gözüne bakar bakmaz, onun nasıl
birisi olduğunu anlıyordur. Göründüğüm gibi çıtkırıldım değilim -
Gerçekten göründüğün kadar masum musun? Yüzüm çok oval ve sert
hatlarım olmadığı için, masum görünüyorum, böyle bir avantajım var.
Ama göründüğüm gibi çıtkırıldım birisi değilim. Tam tersine çok
aktif, çok spor yapan ve çok sinirli biriyim. - Seni en çok ne
kızdırır? Ben insanın kendini bilmemesine çok kızarım. Kendini
bilmeyen kişiler çok kaba oluyorlar. Kaba oldukları zaman da
etrafındaki insanları kırabiliyorlar. Mütevazı olmak asla kötü bir
şey değil. Kibarlıktan kimse ölmez. - Okulda ya da çalıştığın yerde
kimseyle birlikte olmamak gibi bir kuralın varmış, doğru mu? Evet.
Yıllar önce böyle kuralım vardı ve bu kuralıma da uydum. Bana etik
gelmiyor. İşini kötüye kullanmak gibi bir şey bu. Zaten şimdi çok
güzel bir birlikteliğim var. İş yapmanın dışında başka kaygılar
oldu mu, çalışma koşulları zora girecek. Ekip huzursuz olacak. -
Umarım hiç değişmezsin Ahu... Değişmek istemiyorum. Zaten çok
şanslıyım. Yedi yıldır, okuldan görüştüğüm arkadaşlarım var. Zaten
öyle bir şey olsa, ilk onlar müdahale eder. Asla böyle bir şeye
izin vermezler. Hemen beni çekerler, ben de hemen dururum. Kendimi
vamp bir kadın olarak düşünemiyorum Yeni bir dizide rol almana
rağmen sana hálá Esma diyorlar mı? Evet. Ama ben inanıyorum ki şu
an oynadığım ‘Şöhret’ dizisindeki Gülşen şöhrete ulaştığında,
insanlar beni kabul edecekler. Yani o zaman Esma değil de Gülşen
olacağım. Birkaç bölüm geçmesi gerekecek. - Şöhretli olduğu kadar,
frapan da bir kadınsın bu dizide. Bu senaryo yazarımıza bağlı.
Frapanlık konusuna gelince, öyle vamp anlamında bir frapanlığım
yok. Daha samimi, daha gerçek olmaya çalıştım. Öyle çok vamplık söz
konusu olmadığı için, izleyicinin Gülşen’i de rahat kabulleneceğini
düşünüyorum. - Zaten seni vamp bir kadın olarak düşünemiyorum.
Kendimi hiç vamp olarak görmüyorum. Vamplık ve ben! Ancak rol
gereği vamp olmam gerekiyorsa, onu yaparım. Kendime güveniyorum. -
Bir İstanbul Masalı’ndaki kızı herkes çok sevdi, ona kucak açtı. Bu
durum, yeni dizi için de bir avantaj. Şimdi bu dizinin ilk bölümde
reyting alması, tabii ki sadece benden kaynaklanmıyor. Çok iyi bir
hikaye, oyuncular çok iyi, ekibimiz çok iyi. Sadece seyircilerin,
‘Bakalım bizim Esmamız ne yapmış, bakalım ona benziyor mu, bakalım
sevecek miyiz’ diye seyrettiklerini de düşünüyorum. Haklılar, ama
ileriki bölümlerde ‘Bakalım Gülşen ne yapıyor’ diye
izleyeceklerinden de eminim. - Ama Gülşen’de biraz Esma’nın tadı da
var. Bu da bir gerçek... Mümkün olduğunca Esma’da yaptığım
mimikleri burada yapmamaya çalışıyorum. Zaman zaman Esma’ya
kaçışlarım oluyor. Onu fark ettiğim an o sahnenin yeniden
çekilmesini rica ediyorum. Farklı olmak için elimden geleni
yapıyorum.