O tokat Türk'e vurulmadı. Siz, "öteki" ve "beriki" diye bu
ülkeyi kamplara ayıran güruh, istediğiniz gibi düşünebilirsiniz,
sağduyu sahibi herkes o tokatı, yüzünde hissetti.
Ben de...
Siyasi görüşlerine toplu iğnenin ucu kadar katılmasam
da, Ahmet Türk'e atılan tokatın acısını ben de
yaşadım.
Biliyorum, kimi okur kızıyor bana.... Biliyorum bana köpürenler
de var... "Ama, ama ihanet..." diyerek bana olan
öfkesini küfüre dönüştüren de var...
Biliyorum...
Biliyorum da, gerçeği hiçbir şey değiştirmez, değiştirmeyecek.
Bizler, onlar yıllar yıllar oldu birlikteyiz, yok ayrımız gayrımız.
Fikirlerimiz örtüşmese de, dünya görüşümüz farklı olsa da, biz
biriz, biz bütünüz. Birimizin suratında patlayan tokat,
hepimizin suratında patlar.
O tokatın patladığı anda, sevinç çığlıkları atanlar bilmeli ki,
Türkiye'ye tokat atılıyor. Bugün Ahmet Türk'e, yarın bir
başka bölgede, başka lidere.
Ne yapacağız?
Yine sevinç çığlıkları mı atacağız?
Yoksa, başımızı öne eğip utanacak mıyız?
Ha, siz "siz sıkıysa benim liderime tokat
atsınlar" diyorsanız o başka.. O zaman da bu ülkede eşit
olmadığımızı kendi kendimize itiraf etmiş olacağız.
Niye kardeşim?
Niçin senin liderin etten duvar korunuyor da, ötekinin
lideri bir sokak serserisi tarafından tokatlanıyor? Niçin?
O memleketin polisi, senin liderini koruyor da, ötekinin liderini
tekme tokat dövdürüyor. Niçin?
Ahmet Türk'e tokat atan soytarı yaptı yapacağını. Bir
ömür billah kahraman (!) edasıyla dolaşacak artık. Peki o
tokatı attıranlar... Onlar ne olacak?
Bir emniyet müdürü görevden alınarak, bu olayın üstü örtülecek
mi?
Ya Ahmet Türk öldürülseydi?
Bunun hesabını kim verecekti?
Ahmet Türk'e atılan tokatın faturasını gariban iki polis
ödememeli. Adam gibi soruşturma yapılabiliyorsa eğer,
valisi de, emniyet müdürü de derhal görevden
alınmalıdır.
Aksi takdirde...
O soytarının elinin izi, yüzümüzden hiç ama hiç eksik
olmayacak.