Ahmet Türk tahliyeler için ne dedi?

Abone ol

DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, kamu vicdanını rahatsız eden CMK 102 tahliyelerini, 'çok vahim' olarak niteledi.

İNTERNETHABER / DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, Habertürk'te gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Türk, kamu vicdanını rahatsız eden CMK 102 tahliyelerini, 'çok vahim' olarak niteledi.

İki dil tartışmalarına da değinen Ahmet Türk, taleplerinin yanlış anlaşıldığını, Kürtçe'nin resmi dil olmasından yana bir görüşleri olmadığını belirterek, "Kürtler'in ana dilde eğitim görmesini istiyoruz" dedi. Türk, ayrıca Kürtçe'nin kamusal alanda da kullanılması gerektiğini vurguladı. 

Başbakan Erdoğan'ın 'Silahlar susmadıkça sorun çözülmeyecek!' sözlerini de eleştiren Ahmet Türk, 'Silahların sustuğu ortama, çözüm önerisiyle gelinmelidir' dedi.

Ahmet Türk, "Türkiye nasıl değişti? Bölgedeki Kürt hareketi, Türkiye'yi yönetmeye ne zaman aday olacak?" sorusuna şöyle yanıt verdi;

"Değişimi bir lütuf olarak sunmak doğru değil. Çünkü Türkiye değişmek zorundaydı. Gerçi hala Kürtler'in taleplerini içselleştiren bir talep çıkmadı. Yüz yıllardır uygulanan yöntemlerle sorunların çözülmeyeceği ortaya çıktı. Kürtlerin özgürlük mücadelesi de değişime çok şey kattı"

1980 yılının Kürtler için bir milat olduğunu da ifade eden Ahmet Türk, o dönemde yaşadığı işkenceleri anlatarak, 'Baskının olduğu bir Türkiye'den geliyoruz, toplum bu yaşadıklarımızı bilseydi bize hak verirdi' dedi ve açıklamarını şöyle sürdürdü;

DTK TAHLİYELERE NASIL BAKIYOR?

Yüzlerce kişinin katili olan insanların bugün bu değişiklikle çıkması, Türkiye'nin demokratikleşmesi için çaba gösteren insanların içeride bulunması çok vahim.

İKİ DİL TARTIŞMALARI

Aslında biraz Kürtler'in ana dilleriyle eğitim görmesi ve bunun engellenmek isteyenlerin ortaya çıkardığı bir durum. Türkiye'nin ortak dili ve resmi dili Türkçedir... Kürtler'in kesinlikle, 'Kürtçe resmi dil olsun' diye bir talebi olmamıştır. Hem 'Asimilasyona karşıyız' diyeceksiniz ama Kürtler'in ana dili ile eğitim görmesini kabullenmeyeceksiniz.

Bir dil, eğitim dili olmadığı zaman o dilin gerçekten bir dil olma şansı var mıdır? Bugün bir eğitim dili olmasaydı eğer Türkçe nasıl olurdu? Bugün hangi anadolu köylüsü 'marjinal' nedir bilir? 'Olasılık' nedir bilir? Demekki eğitim bir dilin gelişmesine katkı sağlıyor. Eğitim dili olmadığı zaman dil daralır ve küçülür. Genelde baktığınızda Kürt dili geniş ve güzel bir dildir.

KÜRTÇE KAMUSAL ALANDA KULLANILMALIDIR

Bir atın üzerindeki insanı tarif ettiğiniz zaman, atın dişi mi erkek mi? Üzerinde oturan erkek mi bayan mı anlayabiliyorsunuz... Her dilde bu gramer yok. Bu dilin kamusal alanda kullanılmasını istiyoruz. Mesela okulda, belediyede kullanılmasını isteriz.

KÜRTLERİN BİR BÖLGESİ VAR

Mademki tüm farklılıklar bu ülkenin zenginliği diyorsak, bu farklılıklar güvence altına alınmalıdır. Yalnız, Kürtler diğer azınlık gruplar gibi değil... Kürtler'in ortak kültürü ve bölgesi var... Evet Çerkez'in de, Çeçen'in de diline saygı duyuyorum, özgürleşmesini istiyorum ama koskoca bir coğrafya da bir yoğunluk varsa bunun konumu farklıdır. Diğer toplumlarda mesela bu yok. Bunu diğer dillere saygısızlık olarak algılamayın. Dünyaya baktığımızda mesela ABD'de bile 'Belli bir nüfusa sahip olduğunuz zaman ana dilinizle eğitim verebilirsiniz' diyor. Tabiki bu tartışılması gereken bir konu, söylediğim gibi Kürdistan'da ana dil nasıl olur? Bütün bunlar tartışılmalı ki sorunlar çözülsün. Eğer biz baskı altında tutulursak sorunu nasıl çözeriz?

ÖRGÜTÜN EYLEMSİZLİK KARARI İÇİN NE DEDİ?
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]



SİLAHLAR SUSUNCA, TARTIŞMA DA ÖNLENMELİ!

Sayın Başbakan, 'Silahlar susmadığı sürece sorun çözülmez' diyor. Fakat silahların sustuğu yerde bir çözüm öneriniz olmazsa ve çözüm önerisi sunanları tehdit ederseniz nasıl çözüm bulunur ki?

Türkiye'de siyasiler bazı projelere karşı çıkabilirler, sert tepki gösterebilirler ama askerin, siyasetçinin konusu olan parlamenter demokrat sistemin görevi olan sorunları Türkiye kamuoyuna taşıması demokrasi için ayıptır.

Sayın Başbakan, 'Tek yürek, tek vatan, tek millet' diye ortaya çıktı. Bizim söylemediğimiz şeyleri de söyler gibi aksettiler. Ancak bizim Kürtçe anadil olsun diye bir talebimiz yok!

BDP, DTK, KCK ARASINDA NE FARK VAR?

Bir görüş farklılıkları yoktur. Biz sivil alanı örgütlüyoruz. Bunun içinde kanaat önerleri var... Sivil alanın örgütlenmesi, demokratik siyasetin halk tarafından özümsenmesi açısından yapılmış bir çalışmadır. Tabiki bunun içinden Kürtlerin taleplerini yerine getirmek DTK'nın önüne koyduğu hedeflerdendir.

DTK ÖZERKLİK ÇALIŞTAYI

Bugün çok sesliliğin başlamış olması... Bakın çalıştayda Kürtler bile çok özgürce eleştirilerini dile getirdi. Bugün Kürtler'in farklı farklı düşüncelerini dile getirmelerini ben çok önemsiyorum. İlk defa bir sivil alan oturup özgürce tartışabiliyor. Bu tartışma en sağlıklı sonucu ortaya koyar. Belki bazı şeyleri tartışmamız Kürtler açısından da önemli. Biz bu tartışmalara tahammül göstermezsek hiç bir sorunu çözemeyiz.

ÖCALAN ASLINDA HALK DESTEĞİ Mİ ARIYOR?

Aslında tabiki önemli bir süreç var. Bu sürecin barışçıl bir sürece çevrilmesi konusunda umutlar var. Tabiki uçlardan başlayan bir tartışma bazen o görmek istediğimiz sürece zarar verebilir. Bu bakımdan çok hassas olmak lazım. Türk halkının da Kürtler'in de hassasiyetini hesaplamak lazım. Zaten biz demokratik özerklik tartışmasını yürütürken bu hassasiyetlerin ortaya çıkabileceğini de hesaplıyorduk. Bunun tartışılması da doğru oldu. Şimdi basına 'sert kararlar' alınmış gibi yansıttılar. Ama yok öyle bir şey... Bu sürecin doğru bir şekilde yürümesi için neler yapabiliriz? Bunu tartışmamız lazımdı. Bu ilk çalıştayımızdı. Şimdi Demokratik Özerklik modelleri dünyanın her yerinde var. Bu tartışmalara karşı sabır etmek gerekiyor.

- Kürt hareketi içerisinde demokrasi eksikliği olduğunu söylemişsiniz...

Demokrasi vazgeçilmez bir taleptir Kürtler için... Ne dini liderler, ne kahramanlar, ne etnik liderler demokrasiyi sağlıklı bir şekilde işletemez. Demokrasiyi sağlıklı işletecek olan toplumun kendisidir. Eğer demokratik siyaseti halka götüremezsek başarılı olma şansı yok.

TOPLUM ÖYLE BİR ÖN YARGI VERİLMİŞ Kİ!..

Bir sistemin yenilenmesidir bu demokratik özerklik. Bu sadece Kürtler için düşündüğümüz bir şey değildir. Ben milliyetçiliğin halklar için büyük bir tuzak olduğuna inanıyorum. Benim de bir kimliğim olsun dediğim zaman milliyetçi hareketçilik değildir. Asıl inkarcılık milliyetçiliktir. Var olan bir dil inkar ediliyor ve Kürtler etnik milliyetçilikle suçlanıyor, ırkçılıkla suçlanıyor. Bubu Türkiye'de tüm siyasetçiler kullanıyor. Topluma öyle bir ön yargı verilmişki, Kürtler etnik milliyetçilik yapıyor gibi... Bir iki yıl üzerinde tartışmamız gereken bir konu olduğunu açıklamaya çalıştım. Biz resmi görüş oluşturmuyoruz. Çözüm bulmaya çalışıyoruz.

TÜRKİYE DEĞİŞMEK ZORUNDAYDI

Tabiki Türkiye'de hiç bir şeyin değişmediğini söylemek doğru değil. 1982'leri yaşadıki Diyarbakır zindanlarını yaşadık... Yakılan köyleri, bir çok şeyi yaşadık... Değişimi bir lütuf olarak sunmak doğru değil. Çünkü değişmek zorundadır. Gerçekten Kürtler'in taleplerini içselleştiren bir talep çıkmadı. Yüz yıldır uygulanan yöntemlerle sorunların çözülmeyeceği ortaya çıktı. Kürtlerin özgürlük mücadelesi de değişime çok şey kattı. Kürtler susmuş olasaydı bir çok şey değişmezdi. Bunlar tabiki değişecek, bugün Kürtler'e düşmanlık yapan insanlar da Kürtler'in yaşadıklarını anlayabilseler onlar da değişecek.

KÜRTLER HEP AŞAĞILANDI

'Liseyi dışarda okuduk üniversiteyi dışarıda okuduk' gibi Kürtler'i aşağılayan fıkralar anlatıldı toplum içerisinde. Aslında 1980 Kürtler için bir milat... Diyarbakır zindanlarına gittik ama berat ettik. Çıktıktan sonra da aynı şeyleri yaşadım. 1983'ten 1987'ye kadar köyde kaldım...

Zorunlu olmadıkça şehre bile inmiyordum. Her sabah köyümün etrafı panzerlerle sarılırdı, köylüler dışarı çıkarılırdı ve herkes önünde dövülürlerdi. JİTEM'den, askeriyeden gelirlerdi... Beni panzerin içine alırlardı... 40-45 derece sıcakta oturtup, gözaltına alırlardı... Sonra da 'yanlış gözaltını aldık' diyerek geri getirirlerdi. Daha neler yaşandı neler? Odasının kapısı kilitlenerek 7 çocuğuyla birlikte yakılan aileyi biliyorum mesela. Bir köye gidip gençleri bir arabaya sokup, bütün gençlerin kurşuna dizildiğini biliyorum. Halk işte bu yaşananları bilseydi daha farklı oldurdu herşey, bizi daha iyi anlarlardı. Bunda medya da sorumlu, halk da sorumlu, hükümet de sorumlu... Böyle bir Türkiye'den geliyoruz... Baskıların olduğu bir Türkiye'den geliyoruz... Zavallı toplum bu yaşanılanları nereden bilecek? Bizim mücadelemiz ayrılmak değil, eşit yurttaş olmaktır... Tarih boyunca Kürtler potansiyel tehlike olarak gösterilmiş.

Günün Önemli Haberleri