Ahmet Tulgar imzasının arkasında
Abone olLeyla Zana ve arkadaşlarının yabancı gazetelere verdiği bildiriye imza atan gazeteci-yazar Ahmet Tulgar, bugünkü yazısında bildirinin arkasında olduğunu söyledi...
Leyla Zana ve arkadaşlarının yabancı gazetelere verdiği ilandaki
bildiriye çekinmeden imza koyan Akşam Gazetesi yazarı Ahmet Tulgar,
başlıklı yazısında imzaladığı bildirinin arkasında durdu:
- Biz kocaman bir aileyiz. Herkes gibi ben de zaman zaman
benmerkezci olduğumda, dünyaya durduğum yerden baktığımda, yani
kendimi ve yakın çevremi merkeze aldığımda; herhangi bir ağırlığın
etkisiyle suda oluşan halkalar gibi genişliyor bu aile buradan,
buralardan uzağa. Bu aileyi birarada tutan, biraraya getiren,
bugünlük dağılsalar, bugün dağınık olsalar da tekrar, yeniden ve
yeniden biraraya getirecek olan şey de insandan, insanlıktan,
dünyanın geleceğinden hala ümidi kesmemiş olmamızdır. Biz bir türlü
kıçını kakıp oturamayanlar, dünyanın herhangi bir yerinde bir
adaletsizlik, bir eşitsizlik, bir haksızlık gördüğünde hop oturup
hop kalkanlarız. Hele ki bu hoşumuza gitmeyen şeyler yakınımızda
oluyorsa.
Biz hepimiz gücümüz yettiğince, imkanlarımız el verdiğince,
aşklarımızdan, günlük maişet dertlerimizden başımızı kaldırdıkça,
bizi nicedir teslim almış küçük korkularımızdan kalbimizi
kurtardıkça, kaçırdıkça, gelir, çalışırız bu dünyayı güzelleştirme
derneğinde.
Su taşırız bu tehlikeli gidişatını dünyanın, bu kanlı akışını
zamanın tersine çevirecek değirmeni döndürmek için. Biliriz, taşıma
suyla da döner değirmen. Bir değirmen. Taşıyıcıların çokluğuna,
enerjisine bağlıdır nihayetinde hepsi hepsi bu da.
Eh, bir aile olarak tanımlayınca kendimizi, böyle bakınca da
güvenmek zorundayızdır birbirimize ki biz de güveniriz.
Annem dahil çok sayıda merak eden olduğu, sorduğu için giriyorum
şimdi bir kez daha bu konuya: Şu meşhur bildiri meselesine.
Cumartesi de yazmıştım: Evet, iki arkadaşım, bu bizim kocaman,
bütün dünyaya yayılmış, milliyetlerüstü ailemizden iki buralardaki
'yakın akraba' beni telefonla aradı ve topraklarımızdaki Kürt
sorununun çözümüne ilişkin bir bildirinin hazırlandığını, altına
benim ismimi de koyacaklarını söylediler. 'Okey' dedim ve geçtik
gittik, başka konulara atladık sonra. Ne zamandır
görüşmüyorduk.
Sakin sular
Politika, politik mücadele tabii ki çok önemli bir alan, derin bir
konu ama ne kadar derinleşirseniz, bir o kadar da naifleşmelisiniz,
hafiflemelisiniz; hafifletmeli kendinizi, atmalısınız safraları
üzerinizden girince bir kez bu alana.
İyi bir noktadan, mümkün mertebe temiz bir kıyıdan atlamışsanız bu
suya, bırakmalısınız artık onun kaldırma, taşıma gücüne kendinizi.
Dibe vurup, derinde neler olduğunu görüp, öğrenip sonra tekrar su
yüzüne çıkabilmelisiniz. Çok abartır, çok büyütürseniz
eylemlerinizi, söylemlerinizi, kan çok çabuk karışıyor sizin
sırtüstü yatıp, içinizde varacağınız kıyının tükenmez beklentisi
sakin sakin dolandığınız bu alana, bu suya. Bu yüzden derinlikli
olduğu ölçüde naiftir, hafiftir benim politik tutumum,
yaklaşımlarım. Sertlikten, büyük anlatıların şiddetinden yeteri
kadar çekmiş bir kuşaktan olunca iyi geliyor insana böyle tüy gibi
hafif, pamuk gibi yumuşak bir politik tavır. İnsani ve şiddet
karşıtı.
Lafı gevelediğimi sanmayın, neyse onu anlatıyorum: İlk Hürriyet
Gazetesi'nin Cuma günkü manşetiyle hatırladım tekrar bu bildiriyi,
alıntılanmış olarak okudum o telefon konuşmasından sonra. Sonra
tümünü okuyunca ertesi gün, yani Cumartesi, hala aynı günkü yazımın
başlığında direnir buldum kendimi: 'Ne olmuş yani?'
Elbette ki katılmadığım ifadeler var, olacak bu bildiride. Ben
biriyim, başkası başka biri.
Ama emin olduğum şey, o bildirinin altında imzası olanların
çoğunluğunun, bilemem tabii ama belki de hepsinin özleminin,
hasretinin bu haritada Türk ve Kürt halklarının kardeşçe birarada
yaşaması olduğudur.
Türkiye Cumhuriyeti bugün artık Avrupa Birliği'nin eşiğinde
duruyor. Bu ülke hiçbir zaman Irak ya da Suriye gibi bir yer
olmadı. Elbette bu ülkenin Kürtleri, tam da T.C. yurttaşı oldukları
için kimliklerini koruyacak, kimliklerine sahip çıkacak ve ifade
özgürlüğünden, modern toplumsal örgütlenme anlayışından sonuna
kadar yararlanacaktır.
Türk ve Kürt aydınların, yazarların, gazetecilerin, solcuların,
insan hakları savunucularının kurduğu köprü, oluşturduğu volan
kayışı sayesinde bu ülkenin Kürtleri çaresizlikten başka büyük
güçlerin, süper güçlerin yedeğine girmedi, girmiyor.
Bu sol, demokrat ve aydınlık ufuk, Türkiye bütünlüğünün imgesidir.
Bu ümit, bu beklentidir güvencemiz. Bizi Ortadoğu'dan ayıran. Bu
ufka doğru kulaç atmalıyız. Bu akışa, bu dalgalara bırakmalıyız
kendimizi, büyük, ağır ve düşmanca yöntemlerle çekişip, inatlaşıp,
dibe, bulanık suya mahkum etmek yerine.
Çünkü ışık yukarıda. Yüzeyde.
Birbirine güvenerek, naif ve hafif bir politika yaparak
kalacağımız, batmayacağımız yüzeyde.
Yazı: Ahmet Tulgar
Kaynak: