Ben en son söyleyeceğimi, en başta söyleyeyim.
Ahmet Şık'tan Ergenekoncu olmaz!
Çünkü...
İsyankardır Ahmet Şık...
İtaatkar değil...
***
Metin Göktepe'nin öldürülmesinden sonra, Ahmet'i daha yakından
tanıdım. Bir gazetecinin öldürülmesine, polisin pervasızlığına
karşı baş kaldırmıştı Ahmet. İsyan ediyordu, kahrediyordu.
Kimdir Metin Göktepe?
Bilenler biliyor da.
Bilmeyenler için hatırlatayım.
O bir gazeteciydi!
Pardon pardon...
Gazeteci bile değildi!
Ama gazetecilik yapıyordu.
Ne bir sosyal hakkı vardı.
Ne de gazeteciliğini ifade eden bir kimliği.
Görevi başında polislerce katledildi.
Cesedi de bir duvarın dibine atıldı.
İşte o dönemde Ahmet Şık hep gözümüzün önündeydi.
Hep isyankardı.
***
Ahmet Şık daha sonra hep dikkatimi çekti.
Nerede bir haksızlık varsa...
Nerede bir kuralsızlık varsa...
Nerede bir ahlaksızlık varsa...
Ahmet Şık hep karşı durdu.
Hep dik durdu.
***
Yıllar geçti aradan.
Değişti mi Ahmet?
O isyankar gazeteci itaatkar mı oldu?
Hukuksuzluğa esir mi düştü?
Ergenekon'a teslim mi oldu?
Hayır!
Ben bu konuda emin değilim.
***
Peki niye içeride?
Niye henüz yazmadığı kitabı toplatılıyor?
Niye o kadar emek imha ediliyor?
Bizim bilmediğimiz bir şeyi mi biliyor hakimler ve savcılar?
Zekeriya Öz bir açıklama yaptı geçen gün.
Bir daha...
Bir daha yapsa o açıklamayı...
Dese ki, eğri şudur doğru da şudur...
Ve bu iş karanlıkta kalmasa...
Hasan Cemal'in deyişiyle kafayı yemeyelim istiyorum.
Gerçek neyse onu öğrenelim.
Aksi takdir de, mesleğini icra eden gazeteciler içeride çürüyecek,
bizim de elimizden hayıflanmaktan başka bir şey gelmeyecek.
Oysa gerçeği bilmek hakkımız!