Ahmet Kaya’lı, Cem Karaca’lı açıklama
Abone olAK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, " Yüreğinde Ahmet Kaya’nın gurbette ölümünü hissetmeyenler, Cem Karaca’nın gurbett...
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "
Yüreğinde Ahmet Kaya’nın gurbette ölümünü hissetmeyenler, Cem
Karaca’nın gurbette hüküm giymesi noktasında sızısı olmayanlar bizi
anlayamazlar" dedi.
“Bu aziz millet ülkenin başında nasıl bir idareci kadrosu görmek
istiyorsa işte biz oyuz, o kadroyuz. Bu aziz millet kendisine nasıl
bir hizmetkar kadrosu istiyorsa işte biz o hizmet kadrosuyuz. Bu
millete efendi olmaya gelmediğimiz hep söyledik, söylüyoruz ve
söyleyeceğiz” diyen Başbakan Erdoğan, “Tarihten ve milletin
gönlünden silinmeyecek olan tarihe silinmeyecek iz bırakacak olan
eserdir, hizmettir, tarih kitaplarından ziyade milletin gönül
kitabında kendine makam edinenlerdir” dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin
Ankara Kızılcahamam ilçesinde gerçekleştirilen 21. İstişare ve
Değerlendirme Toplantısı’nda konuştu. Gündeme dair açıklamalarda
bulunan Başbakan Erdoğan, toplantıda, iki gün boyunca çeşitli
konular hakkında istişare edeceklerini söyledi. Başbakan Erdoğan,
“Bu geniş katılımlı geleneksel istişare toplantımızın tekrar
hepimizi için ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. 21. İstişare
toplantımızı son derece anlamlı ve önemli bir yıl dönümünde
gerçekleştiriyoruz. Evet yarın 3 Kasım 2002 seçimlerinin üzerinden
tam 11 yıl geçti. Hep birlikte 11. yıl dönümünü de burada idrak
edeceğiz. Böyle geriye doğru baktığımız da ‘Allah Allah ne kadar
çabuk geçti’ diyoruz, ama geleceğe doğru umutlarımız hep bunun
üzerine inşa ediliyor. Bundan 11 yıl önce 3 Kasım 2002’de
milletimiz sandıkta bize yetki verdi. Görev verdi. Bize ülkenin
idaresini emanet etti. 11 yıldır milletimiz adına bu yetkiyi
kullanıyor, milletimizin bu emanetine sahip çıkıyoruz. 3 Kasım 2002
seçimlerinin ardından iki yerel seçimde, iki genel seçimde ve iki
halk oylamasında milletimizin huzuruna çıktık. Allah’a hamd olsun
her imtihanı başarıyla tamamladık. Milletimizin artan teveccühü ile
her seçimde arttırdığımız oy oranlarıyla yolumuza devam ettik ve
devam ediyoruz” dedi.
11 yıl içinde Türkiye siyasetinin yerleşik tüm teorilerini alt üst
ettiklerini vurgulayan Erdoğan, “Demokrasi tarihimize altın
harflerle yazılacak çok farklı bir sürecin altına imzamızı attık.
Yani bir Türkiye partisi olmadığımızı gösterdik. Sınırlarını aşan
ve bir dünya partisini haline gelmiş bir siyasi parti olduk. Bunu
açılışımızda yaptığımız konuşmada da ifade ettik. Biz bir Türkiye
partisi olmaya değil, biz bir dünya partisi olmaya geliyoruz
demiştik ve partimiz hakkında tezlerin, makalelerin, kitapların
yazıldığını da çok kısa zamanda göreceksiniz demiştik. Artık
uluslararası üne sahip üniversitelerde hamd olsun partimiz hakkında
bu tezlerin, bu kitapların, bu makalelerin yazıldığını görüyoruz.
Bizimle ilgili olarak ortaya konulan olumsuz siyasi öngörüler hep
boşa çıktı. Niyet okumaların ne kadar art niyetli olduğu bu 11
yıllık süreçte defalarca görüldü. Bizimle ilgili yapılan olumsuz
tahminler, bizim geleceğimize ilişkin ortaya konulan negatif
projeksiyonlar, analizler tutmadı. Bizim konjonktürel, gelip geçici
bir siyasi hareket olduğumuz söyleyenler vardı. İktidarın yıpratıcı
olduğunu, iktidar partisinde er yada geç bir yorulmanın olacağı
ifade ediyorlardı. AK Parti’nin yorulmasından sürekli medet
umuyorlardı. Şunu unutmayın; AK Parti siyasetin teorisini de
demokrasi teorisini tarihini de yeni baştan yazmış bir partidir.
Böyle bir siyasi hareket. Biz muhafazakar demokrasi dediğiniz zaman
bazı köşe yazarlarının ‘Siyasi litaretürde geçmişten bugüne böyle
bir ifade yoktur. Böyle bir tespit yoktur’ dediklerini bizler
yaptığımız organizasyonlardan çok iyi biliriz. Yok Montesque böyle
de demiş. Yok Jan Jack Russo böyle de demiş. Biz ne Montesque’nun
ne de Jan jack Russo’nun ortaya çıkardığı bir parti değiliz. Biz bu
işin hafızasını da kendimiz oluşturduk” dedi.
ERBAKAN VURGUSU
AK Parti’yi tanımak ve analiz etmenin aslında hiçte zor olmadığını
kaydeden Erdoğan, “Milleti tanıyan, ülkeyi tanıyan bu toprakları
tanıyan herkes AK Parti’yi tanır ve kolayca tanımlar. AK Parti
milletin partisidir. AK Parti milletin ta kendisidir. AK Parti bir
konjonktür partisi değildir. AK Parti şartların ortaya çıkardığı,
şartlar değişince ortadan kalkacak bir siyasi hareket değildir. AK
Parti Türkiye’de ve dünyada esen rüzgarların önünde oradan oraya
savrulan o yapay rüzgarlar kesildiğinde hızı kesilen bir parti
değildir. AK Parti 1071’de Malazgirt Ovası’nda Sultan Alparslan ve
ordusunun sahip olduğu iman ve iradeye sahip oradaki ruhtan,
oradaki gelenekten beslenen bir partidir. AK Parti 1299’da
Sögüt’teki heyecanı, oradaki ruhu, oradaki özü yüreğinde hisseden o
mirası omuzlarında taşıyan bir partidir. AK Parti 1453’te Topkapı
Surları’nın önünde göğüsleri imanla dolu neferlerin umudunu,
fedekarlığını, kahramanlığını tevayüz etmiş bir partidir. AK Parti
Çanakkale ruhunu, Çanakkale dayanışmasını ve kardeşliğini
özümsemiş, Çanakkale’de yazılan destanı kendisine yol haritası
olarak belirlemiş bir partidir. En önemlisi de AK Parti 23 Nisan
1920’de Ankara’da teşekkül eden ilk Meclis’in renkliliğini,
zenginliğini kendisine örnek almış orada tezahür eden iman ve
kardeşliği hareketini odak noktasına yerleştirmiş bir partidir. Hiç
kuşkusuz AK Parti 14 Ağustos 2001’de kurulmuştur. Ama şunu asla
unutmayın; 14 Ağustos 2001’de çok köklü bir hareket, çok köklü bir
dava, çok eski bir medeniyet yürüyüşü AK parti olarak tezahür
etmiştir. Bu hareket Nurettin Zengi’den Selahattin Eyyubi’ye,
Sultan Alparslan’dan Osman Gazi’ye, Fatih Sultan Mehmet’ten Sultan
Abdulhamid’e Gazi Mustafa Kemal’den Adnan Menderes’e, Turgut
Özal’dan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a kadar uzun bir silsilenin
devamı o altın zincirin halkası olan bir harekettir. ‘Yanlış
yaptığında seni kılıcımızla düzeltiriz’ diyen ashabı kiram
karşısında ‘Allah’a hamd olsun yanlış yaptığımda beni düzeltecek
kardeşlerim’ var diyen Hz. Ömer’i anlamayanlar bu hareketi ve bu
davayı anlayamazlar. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyen Şeyh
Edebali’yi anlayamayanlar bizi anlayamazlar. ‘Ya İstanbul’u alırım
ya İstanbul alır’ diyen Fatih Sultan Mehmet’i kararlılığını
anlayamayanlar bizi anlayamazlar. ‘Ya İstiklal Ya ölüm’ diyen Gazi
Mustafa Kemal’i anlayamayanlar bizi anlayamaz. ‘Yeter söz
milletindir’ diyen merhum Adnan Menderes’i anlayamayanlar bizi
anlayamazlar.
AHMET KAYA’NIN GURBETTE ÖLÜMÜNÜ HİSSETMEYENLER...
‘Yaradanı severim yaradandan ötürü’ diyen Yunus Emre’yi, ‘Aşkınan
çalışan yorulmaz’ diyen Neşet Ertaşı anlayamayanlar bizi de
anlayamazlar. Yüreğinde İskilipli Atıf hocanın sızısı olmayanlar,
yüreğinde vatanını terk edip gurbette okumak zorunda kalan
kızlarımızın, gençlerimizin sızısı olmayanlar, yüreğinde Ahmet
Kaya’nın gurbette ölümünü hissetmeyenler, Cem Karaca’nın gurbette
hüküm giymesi noktasında sızısı olmayanlar bizi anlayamazlar.
Selçuklunun ve Osmanlının gönülleri fetih hareketini onların
kardeşlik dayanışma ve sevgi medeniyetini anlayamayanlar Filistin
davasını, Mısır meselesini, Suriye zalimliğini, Somali
yoksulluğunu, Myanmar’ın acısını anlayamayanlar bizi de, bizim
politikalarımızı da anlayamazlar.
3 Kasım öncesinde ve 11 yıl boyunca 81 vilayette seccadelerin
başında bizim için dua edenleri, sadece 81 vilayet de değil, dünya
kentlerinde kardeşlerimizin bizim başarımız için ettikleri duaları,
o hissiyati, o kardeşlik şuurunu anlayamayanlarda bizi
anlayamazlar” dedi.
“Bu milletin derdi bizim derdimizdir. Bu milletin tarihi bizim
tarihimizdir. Bu milletin medeniyet tasavvuru bizim medeniyet
tasavvurumuzdur” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bizim kimse
millet, milliyet dersi vermesin. Önce bunu kendileri öğrensin. Onun
için birileri bizi anlamasa da milletimiz bizi çok iyi anladı ve
anlıyor. Bu aziz millet ülkenin başında nasıl bir idareci kadrosu
görmek istiyorsa işte biz oyuz, o kadroyuz. Bu aziz millet
kendisine nasıl bir hizmetkar kadrosu istiyorsa işte biz o hizmet
kadrosuyuz. Bu millete efendi olmaya gelmediğimiz hep söyledik,
söylüyoruz ve söyleyeceğiz. Biz hizmetkarız. Biz bu millet
kendisinin nasıl yönetilmesini istiyor, nasıl yönetilmesini
tasavvuru ediyorsa işte onun tezahürüyüz.
3 Kasım 2002 seçimleri ve sonrasında elde ettiğimiz her zafer bizim
sorumluluğumuzu kat ve kat attırmıştır. Seçim sonuçlarını
öğrendiğimiz de milletimizin bize teveccühünü, itimadını ahde
vefasını gördüğümüz de bizim telaşımız, gayretimiz, mesaimiz
çoğalmıştır. Allah’a hamd olsun zaferle çıktığımız her seçim bizim
kibrimizi değil, tevazuhumuzu arttırmıştır. Zaferle çıktığımız her
seçim bizim milletimize daha fazla hizmet üretmeye zorlamış, sorun
çözme irademizi çok daha güçlendirmiştir. AK Parti bütün siyaset
teorilerini alt üst edip, bütün öngörü, tahmin ve niyetlere aşıp 11
yıl boyunca zaferlerine zafer ekleyerek bugünlere geldiyse biliniz
ki bu tavüzuyu ağır başlılığı, paylaşmayı dayanışmayı, kardeşliği
yüceltmiş olmasındandır. Her zaman söylüyorum bu gün burada bir kez
daha tekrar etmekte fayda görüyorum. Makamlar, mevkiler, rütbeler,
payeler hepsi gelip geçicidir. Ezel ve ebedi rütbe milletin
gönlünde Allah’ın nezdinde edinen rütbedir” dedi.
HAZRETİ ÖMER’Lİ ÖRNEK
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şöyle tarihe dönüp bir bakalım. Nice sultanlar gelip geçti.
İsimleri hatırlanmıyor. Nice kudretli padişahlar, sultanlar,
krallar, nemrutlar gelip geçti. İsimleri bilinmiyor. Nice kudretli
kumandanlar, yumruğuyla orduları, insanları ezip geçen nice
ceberrut savaşçılar gelip geçti. İsimlerini hiç kimse hatırlamıyor.
Başbakanlık, bakanlık, milletvekilliği, belediye başkanlığı bütün
bu payeler unutulup gider. Müsteşarlık, genel müdürlük, generallik,
şeflik payeleri unutulur gider. Anadolu ve Trakya’nın şehirlerine
bakın. O şehirlere hükmetmiş nice sultanların nice valilerin,
kadıların daha yakın tarihte nice başbakanların, milletvekillerini
hatırlanmadığını ama bir kaymakamın bir belediye başkanın o şehre
hizmet vermiş bir hizmet erinin hiç unutulmadığını görürsünüz.
Sokaklara caddelere okullara ismi dahi verilse yalancı şöhretlerin
yad edilmediği ama ismi resmi evraka yazılmayan nice gönül insanın,
nice kanaat önderinin o şehre hizmet eden nice kahramanın
gönüllerden silinmediğini görürsünüz. Tarihten ve milletin
gönlünden silinmeyecek olan tarihe silinmeyecek iz bırakacak olan
eserdir, hizmettir, tarih kitaplarından ziyade milletin gönül
kitabında kendine makam edinenlerdir.
Devletler dahi gelip geçidir. Nice devletler vardır kurulmuş,
büyümüş, dünyaya hükmetmiş ama gün gelmiş yok olup gitmiştir. Ama
millet kalıcıdır. Devletler silinip gider ama milletler
yürüyüşlerine devam eder. İşte onun için asıl paye milletin teslim
ettiği, milletin takdim ettiği payedir. Makamların insana ne
kattığına hiç kimse bakmaz. İnsanın makamlara ne kattığına
bakanlar.
Şunu aklınızdan, zihninizden, hafızanızdan biran olsun
çıkarmamanızı istiyorum. Bu hareketin lideri olarak elbette
sorumluluk öncelikle benim üzerimdedir. Ama hep ifade ediyorum biz
bir kadro hareketiyiz. Dicle’nin kenarında bir koyunu kurt kapsa
bunun mesuliyeti ne kadar benim üzerimdeyse o kadar da sizin
üzerinizdedir.”
(İHA)