Ahmet Hakan yoksa O mu?
Abone olAhmet Hakan ile belalısı Vakit arasında yeni bir polemik başladı. Vakit'in iddiasına Hürriyet yazarı ne dedi?
Vakit gazetesi ile Ahmet Hakan bir kez daha kapıştı.
İslami camianın dedikodu muhabiri Ahmet Hakan mı? Bu iddiayı ortaya
atan Vakit, Hürriyet yazarını öfkelendirdi
Vakit gazetesi Hürriyet'in İslami camianın magazinini yazmak
üzere Gerçek Hayat Dergisi'nden transfer edildiği söylenen kişinin
Ahmet Arsan değil de Ahmet Hakan olduğu iddiasını günlerdir
yazıyor.
Vakit gazetesi ise iddiasında ısrarlı. Hatta bir dönem dergide
Yazıişleri Müdürlüğü yapan Tacettin Ural ve yazar Nihat Asır'ın
görüşlerine genişçe yer veriliyor. Vakit'te yer alan haberde şöyle
deniliyor:
"Dergide o dönem portre çalışmaları yapılması fikri oluştuğunu ve
bu iş için Ahmet Hakan'ın uygun görüldüğünü söyleyen Nasır, Ahmet
Hakan Coşkun'un 2002 yılı ortalarına kadar dergide yazı yazdığını,
derginin o dönemki sahibi Levent Gültekin'in gerçek ismini
açıklamama konusunda Ahmet Hakan'a söz verdiğini bildiğini
söyledi."
Gazete ayrıca eski Yazıişleri Müdürü Tacettin Ural'ı şahit
gösteriyor: "Onunla görüşmeleri derginin o zamanki sahibi Levent
Gültekin yürütüyordu. Zaten Coşkun sık sık dergiye de uğrardı.
Sonra Ahmet Arsan müstearıyla yazmaya başladı. Yazıları, benim
editoryal sorumluluğumun dışında tutuluyordu. Yazısı derginin
patronuna geliyor, sonra da sayfasına konuyordu. Birkaç yazısından
sonra ise ben dergiden ayrılıp, gazeteciliğe Ankara'da devam
ettim."
Vakit'in iddiaları böyle. Peki Ahmet Hakan ne diyor? Bugünkü
köşesinden ? diyerek cevap veriyor. Söylenenlere
gülüp geçiyor, ciddiye almıyor. Hakan'ı dinliyoruz:
"(...)İSLAMİ cenah"ın madrabazlığıyla meşhur
gazetesi Vakit, güya son günlerin en büyük sırrını
ifşa ediyor...
Sürmanşetten girmişler haberi... "Ahmet Arsan, aslında Ahmet Hakan'dır" diyorlar...
Madrabaz kişiyi nasıl bilir? Tabii ki kendisi gibi...
Oysa biraz saksıyı çalıştırsalar, İslami cenahın arka planını
yazmak için benim bir "müstear" ismin arkasına
sığınarak "kolpa" çevirmeye gerek duymayacak
karakterde bir adam olduğumu gayet iyi anlayacaklar...
Hamakat böyle bir şeydir işte...
Oysa açıp baksalar bu köşenin arşivine... Görgüsüzlüklerini, şapşallıklarını, ikiyüzlülüklerini, vicdansızlıklannı, cehaletlerini, çirkinliklerini, insafsızlıklannı nasıl da adlı adınca yazdığımı gayet iyi görürler.
Sanki karşılannda akmaz kokmaz, bulaşmaz, korkak, pısınk biri var...
Sanki ben, kahve köşelerinde konuştuklarını gazete sütunlarında yazma cesareti gösteremeyen sünepe yazarlardan biriyim...
Vakit Gazetesi, meczuplara beni defalarca hedef gösterdiği halde, bir kere bile korkup çalıyı dolaşmaya kalkmamışım, bu saatten sonra mı "takma isim" arkasına sığınacağım?
Hadi gidin işinize be!