Melik
Gökçek’in bir programda nasıl davranması
gerektiği konusunda birilerinden taktik aldığını programın başından
beri tahmin etmiştim…
Sonlara doğru öğrendim,
oğlu Osman taktik vermiş…
O ne değişik Melik
Gökçekti öyle…
Hani ne kadar kendi adı
(ve tabii rakiplerinin aleyhinde yazılar) olan gazete var, ne kadar
internet çıktısı var, heybesine doldurup programa gelmemiş olsa
kimse beni onun gerçek Melik Gökçek olduğuna
inandıramazdı…
Veya…
Sinirden güldüğü çok belli
olan, her sinirlendiğinde otuz iki dişini birden gösteren ve buna
rağmen sakin görünmek için verilen taktikleri uygulamaya çalışan
biri durmasaydı karşımda…
“Valla helal olsun iyi
kıvırıyor” cümlesinin hemen her evde
kurulduğuna emin olmasaydım…
Veya…
Rakiplerini sürekli gazete
kupürleriyle suçlayarak ve kendini tuhaftır ki aynı gazete
kupürleriyle aklayarak konuşmasaydı…
Veyaaaaa…
Ahmet
Hakan’ı bile işin içine katmaya çalışıp,
sürekli “Ben, ben, ben” demeseydi…
Allah’ım bu ne
özgüven!
Durmadan, “Herkes bana
bayılır, Ankara halkı benim için ölür” gibisinden özgüven
patlamasını görmemize yol açan cümleler kurmasaydı…
Ahmet
Hakan’ı bile hasta haliyle kahkaha atmak
zorunda bırakmasaydı…
Her sorunun cevabında
haklı çıkmaya çabalamasaydı, tabii çabalasaydı ama bunu
karşısındakileri ezerek yapmaya çalışmasaydı…
Başbakanın boykot ettiği
gazeteleri bir de kendisi yerden yere vurmasaydı…
Vallahi de billahi de “Bu
gerçek Melih Gökçek değil” derdim…
Ha sahi ben ne
diyecektim?
Hmmm… Ahmet Hakan’ı Melih
Gökçek halinden çıkarıp, onu biraz olsun dinlenebilir hale
getirdiği için ve programın sonuna kadar izlememizi sağladığı için
teşekkür edecektim…
nsrnylmz@gmail.com