Ahmet Hakan: Erdoğan ile Atatürk mukayese edilir
Abone ol10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe ayağa kalkmayan Ahmet Hakan, eleştiri bombardımanına köşesinden yanıt verdi.
Eskiden Atatürk'ü sevmediğini itiraf eden ve şimdi
sevdiğini söyleyen Hakan, Atatürk ile Erdoğan'ın mukayese
edilebileceğini yazdı.
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, 11 Kasım'da neden ayağa kalkmadığını yazınca ortalık karıştı. Sosyal meryada yemediği fırça, uğramadığı hakaret kalmadı. Yüzlerce okurdan 'artık seni okuyamayacağı resti' geldi.
Tepkilerin ardı arkası kesilmeyince yazar, bugünkü köşesinde derdini bir kez daha anlattı. 'Laikçi teyzeler' ve 'seküler bıyıklı' amcaların kendisine yüklendiğini yazan Hakan, hazırladığı soru ve cevaplarla eleştirilere cevap verdi.
SORU: Kardeş sen neden ayağa kalkmadın
ki? Senede bir dakika ayağa kalkılacak... Ne yani? Ölür müydün
kalksaydın?
CEVAP: Ölmezdim tabii birader... Olay şu: Ben
saygı ve sevginin ille de ayağa kalkılıp hazır ola geçirilerek
gösterileceğine inanmıyorum... Yani saygıya, sevgiye bir şey
demiyorum. Biçime, şekle itiraz ediyorum. Ayağa kalkıp hazır ol
vaziyeti almayı, bir saygı ölçüsü, bir nezaket ölçüsü olarak
görmüyorum. Ne yani? Olamaz mı? Göremez miyim?
SORU: Sanki bir marifet yapmışsın gibi
ayağa kalkmadığını ne diye yazıyorsun ki? Amacın ne? Reyting almak
mı?
CEVAP: Bir marifet değildi yaptığım. Reyting
peşinde değilim. Trollük falan da yapmadım. Olayı yazmamın çok
basit ve insani bir nedeni var: Riyakârlıktan kaçınmak... Okurlarım
bilsin istedim... Ayağa kalkmadığım halde sanki kalkmışım gibi
davranmak istemedim... Konuya hiç girmemeyi kendime
yediremedim.
SORU: Efelik yaptığını mı sanıyorsun?
CEVAP: Ne efeliği kardeşim! Eğer maksadım efelik
yapmak olsaydı, 9'u 5 geçe fırlardım ayağa... Bu devirde efelik.
9'u 5 geçe oturmaktan değil, ayağa fırlamaktan geçiyor.
Bu devirde efelik, milli bayramlarda güvenlik güçleriyle karşı
karşıya gelme pahasına Atatürk Anıtı na çelenk koymaktan
geçiyor.
SORU: Atatürk'ü sevmiyor musun, saygı duymuyor
musun?
CEVAP: Gerekçelerimi 10 Kasım tarihli yazımda
yazdım: Eskiden pek sevmezdim ama artık hem seviyor hem sayıyorum.
Ama hop! Bir dakika! Ben seviyor ve sayıyorum diye bu ülkede
yaşayan herkesin Atatürk'ü sevip saymaya mecbur olduğunu
söyleyemem.
Yok böyle bir şey... Olmaz, olamaz. İsteyen sever, istemeyen
sevmez. Sevip sayma dikte ettirilemez. Sayacağımız, seveceğimiz
insanlar konusunda anlaşmak zorunda değiliz. Üzgünüm ama
"demokrasi" dediğimiz böyle bir şey.
SORU: 10 Kasım'da saat 9'u 5 geçe ayağa kalkılarak saygı
gösterilmesinin ne sakıncası var?
CEVAP: Bence hiçbir sakıncası yok.
Saygısını öyle göstermek isteyen göstersin. Zerre kadar rahatsız
olmam. Ama saygısını öyle göstermek istemeyen de kalkmasın. Hatta
sevmeyen, saymayan kendisini ayağa kalkmak zorunda hissetmesin.
Mahalle baskısı uygulayarak herkesi ayağa kalkmaya mecbur
bırakırsanız şu iki şey olur... BİR: "Kalkmıyorum
ben ayağa" diyerek efelenen, kendisine buradan sahte kahramanlıklar
devşirmeye çalışan bir dolu kifayetsiz muhterisle karşılaşırsınız.
İKİ: Sahtekârca kalkanlar ile gönülden kalkanlar
arasındaki farkın kaybolmasına neden olmuş olursunuz.
SORU: Neden arada sırada Tayyip Erdoğan ile Atatürk'ü
mukayese ediyorsun? Bu iki isim hiç mukayese edilebilir
mi?
CEVAP: Mukayese edilir, niye edilmesin ki? Fakat
ben 11 Kasım'da yazdığım yazıda bir mukayese yapmadım. Benim
yaptığım şuydu: Tayyip Erdoğan'ı sevenler. Tayyip Erdoğan'a saygı
gösterilmesinin şart olduğunu söylüyor.
Fakat sıra Atatürk'e gelince... "Ne bu sirenler.
9'u 5 geçeler" falan diye mızırdanıyorlar.
"Mecbur muyuz biz saygı göstermeye" demeye getiriyorlar. Benim
yaptığım bir mukayese değil, bu tür insanların tarafgir zihin
yapılarını deşifre etmekti.
SORU: Bundan sonra seni okumayacağız. Bunu böyle
bil.
CEVAP: Canınız sağ olsun. Okumayın.
Ama size tavsiyem şu: Farklı fikirlere açık olun.
Katılmadığınız görüşleri de okuyun. Böyle yapın ki
eleştirdiklerinizden bir farkınız olsun. "Beni okuyun" diye
söylemiyorum bunları... Beni yine okumayın. Ama farklı fikirleri,
farklı bakışları mutlaka okuyun.