Ahmet Hakan değiştiğini itiraf etti
Abone olAhmet Hakan'ın değiştiği söyleniyordu. Yazarlar bile konuşuyordu. Söylentilere birinci ağızdan cevap geldi. Ve Hakan nasıl değiştiğini yıllar vererek ayrıntılarıyla anlattı.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan kendisindeki değişimi yazdı.
Yazarların ana gündem maddesi olan yazar yıllar itibariyle nasıl
değiştiğini Meraklısına notlar: Ahmet nasıl
değişti yazısıyla anlattı.
Yazı; Ahmet Hakan
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
-‘AHMET Hakan’ın özel hayatı’ ya da ‘Ahmet nasıl değişti?’ başlıklı
yazılar döşenmeye meraklı meslektaşlarımın, ellerindeki sınırlı
malzemeyle nasıl da harikalar yarattıklarını gözlemlemekten
mutluluk duymaktayım.
Şöyle düşündüm:
‘Ulan kısıtlı malzemeyle bunları yazabilenler, malzeme bollaşınca
kim bilir neler döktürürler?’
İşte ‘malzeme verme kararı’ bu düşünceden çıktı...
Hadi bakalım, buyurun malzeme...
Yapın yorumlarınızı da kafamızı bulalım:
* * *
12 yaşımda: Kaçak olmayan bir Kuran kursunun çocuk oyunlarına hayli
mesafeli idarecileri elinde kaldım. Ama bunu yaşımdan beklenmeyecek
bir olgunlukla karşılamayı bildim ve mesele yapmadım. Sadece Latin
harflerine ve roman okumaya aşırı özlem duyunca oradan tüydüm.
15 yaşımda: Milli Türk Talebe Birliği ile Akıncılar arasında gidip
geldim. Okumak için MTTB’ye, delikanlılık yapmak için Akıncılar’a
gittim. Bize ‘Yeşil Komünist’ dendiğini öğrendiğim andan itibaren
de komünistlere gizli ve özel bir sempati besledim. Komünizmle
Mücadele Dernekleri’nin ne kadar salakça bir yapılanma olduğunu
daha o zaman kavradım. (Bu nedenle kendimle hep gurur
duymuşumdur.)
16 yaşımda: Yan komşumuz öğretmen Mehmet Bey’in evinde, bizim
evdeki İslami kitaplara pek benzemeyen kitaplarla karşılaştım...
Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’sını orada tanıdım. ‘Suç ve Ceza’yı
hatmettikten sonra bir hafta kendime gelemedim. Ve o günden sonra
‘Oğlum Osman’, ‘Kızım Ayşe’ türünden kitaplara bir daha asla
meyletmedim.
17 yaşımda: Evdeki radyodan Türkçe ‘İran’ın Sesi’ kanalına kulak
verdim. Epey cızırtılı da olsa ‘Devrim Marşları’nı dinledim. 17
yaşında bir yeniyetmenin Ayetullah Şeriatmedari ile Ayetullah
Humeyni arasındaki görüş ayrılığı konusunda en az 45 dakika
aralıksız konuşabileceğini kanıtlayarak herkesi şaşırtmayı
başardım.
18 yaşımda: 12 Eylül sonrasının apolitik rüzgarlarının etkisinden
kurtulmak için kendimi edebiyata vurdum. Bütün harçlığımı edebiyat
dergilerine yatırdım. Yazdığım bir hikayenin o dergilerin birinde
yayınlanması hayattaki en büyük dileğim oldu.
19 yaşımda: Cebimde her daim ‘Cumhuriyet’ taşıdığım günler... ‘Bu
taraftayız ama o tarafı da yakından izleriz’ havası basma dönemi...
Sinema eleştirmeni mi olsam yoksa şöyle okkalı bir roman mı yazsam
kararsızlığı... Aykırılıktan pek hoşlanmayan cemaat üyelerinin laf
geçirmeleriyle ilk tanışma... Küçümsemeler, dudak bükmeler, ‘Boş
işlerle uğraşıyorsun azizim’ türünden yaklaşımlar falan
filan...
21 yaşımda: O gruptan bu gruba, o cemaatten bu cemaate geçme
dönemi... Bir hafta ‘Gruplarüstü entelektüel’, 15 gün ‘Diriliş
ekolü’ üyesi, 2 ay ‘Tasavvuf ve geleneğe dönüş hareketi’
mensubiyeti, 9 hafta ‘Radikal’ takılma... Yani savruluş
günleri...
24 yaşımda: ‘İslam’da aşk da vardır, özel hayat da’ tezine
yaslanarak modern hayatı meşrulaştırma çabalarına giriştim. Kendime
bir alan açmaya çalışıyordum. ‘Dava’ diyenlere ‘Özelime dokunma’
diye haykırabilme cesareti gösterdim. Biraz nihilist, biraz da
aykırı kaçma sevdasına kendimi kaptırdım. Kafka’nın kanıma girdiği
günler...
25 yaşımda: Birden aşırı politikleştim. Bir mühendis gibi İslami
sistemin tüm dertleri bitireceğine inandım. Politik hayatımdaki
ödünsüz tutumu sürdürürken bir yandan da bahara, şarkılara,
şiirlere, sokaklara duyduğum heves devam etti. O zamanlar bunu bir
çelişki gibi görür ve biraz utanırdım.
28 yaşımda: Özel hayatıma yapılan bıktırıcı müdahalelerle savaşmaya
karar verdim. Can sıkıcı din zabitlerinden kurtulmak için
geliştirebildiğim tek çıkış noktası şuydu: ‘İslam’da neşe diye bir
şey yok mu kardeşim?’
30 yaşımda: İslami devlet diye bir şey olamayacağını keşfettim.
İslam adına kurulacak devletin, eninde sonunda kişilerin İslam’dan
anladıkları olacağını fark ettim. Kişilerin İslam’dan
anladıklarıyla İslam’ın bizatihi kendisinin farklı olduğunu
düşünmeye başladım. ‘Günaydın’ diyebilirsiniz. Haklısınız, biraz
geç oldu ama güç olmadı.