Ahmet Hakan asker kaçağı mı?
Abone olŞimdi şaşıracaksınız. Bu kadar televizyonların önünde olan biri hiç asker kaçağı olur mu diye. İşte cevabı.
Geçen gün Hürriyet'ten Ahmet Hakan, Başbakan'ın uçağına aldığı
gazeteciler içerisinde bir isme dikkat çekti. Vakit yazarı Hasan
Karakaya'ydı hedefi ve bu vesileyle onun sicilini döktü... Ahmet
Hakan'ın aktardığına göre Hasan Karakaya zamanında Trabzon'daki
rahip cinayetinde "Misyonerlik faaliyeti nedeniyle bir gencin
hayatı kaydı" diye yazmış, ayrıca düşman bellediklerine ağza
alınmayacak küfürlerle dolu, cinsel göndermeler içeren yazılar
kaleme alırmış. Bunlar Karakaya'nın kendi yaptıkları, bir de
Vakit'in günahlarını var. İnsanları hedef göstermesinden Taliban
hayranlığına kadar uzun bir liste...
Buradan yola çıkan Hürriyet yazarı Başbakan'a sesleniyor ve böyle
bir gazetenin temsilcisi olan "Bu adamın uçakta ne işi var?" diye
soruyor. Üstelik, "Madem Başbakan demokrat, uçağına herkesi alıyor,
neden [ulusalcı muhalif] Tuncay Özkan hiçbir geziye çağırılmıyor"
diye de ekliyor.
Uzaktan bakıldığında ayakları yere basan bir tartışma gibi
görünüyor. Ama bu bir gazetecilik yazısı değil maalesef. Çünkü
durup dururken Vakit'ten Hasan Karakaya'nın Ahmet Hakan tarafından
hedef gösterilmesinin başka bir anlamı var.
Bir süredir Vakit'e yüklenen yazılar yazıyordu zaten Ahmet Hakan,
bunlara karşılık da Hasan Karakaya onun bilmediğimiz sırlarını
kaleme alıyordu. Evet, kimi belaltı olsa da Ahmet Hakan'ın
hiçbirini yalanlamadığı, cevap vermediği yazılardı.
Ahmet Hakan'ın ergen yaşta yatağına çiş kaçırmasından, dalak
ameliyatı dolayısıyla askerliğini yapmadığı imasına kadar...
İşte Ahmet Hakan da pusuda bekleyip, bu "dalak" mevzuunun, bu
yataktaki çişin intikamını alıyor şimdi Hasan Karakaya'dan. Olayın
gazetecilik sorgulamasıyla, bir polemikle ilgisi yok. Kişisel bir
hesaplaşma sadece.
Buradan bir okur olarak anlıyorum ki ben, demek ki Ahmet Hakan'ın
bütün mücadeleleri kişiselmiş. Herhalde Can Dündar'a onun kadar çok
para kazanmadığı, Hıncal Uluç'a onun gibi koluna genç kadınları
takıp gezemediği için vuruyor; kim bilir Lerzan Mutlu'yla ne gibi
bir hesabı vardı.
Çünkü onun için her şey kişisel, hep kişisel... Daha evvel köşesini
ünlüler dünyasına girmek için kullandığına da tanık olmadık mı:
Fazıl Say'ın evine misafirlik, Nilüfer'le bir akşam yemeği...
Maalesef, köşeler hâlâ babalarının malı gibi kullanılıyor. Bu
yöntemi ısrarla benimseyenler de en büyük zararı Türkiye'deki
eleştiri kültürüne veriyor.
Kimi sinema eleştirilerini, kitap yazılarını düşünün. Eğer bir
tanıdığın, eşin dostun kitabıyla göklere çıkartılıyor, değilse ya
yeriliyor ya da görmezden geliniyor. Kültür sanat dünyası böylesi
kişisel ilişkilerle ilerliyor; dostların filmleri yazılıyor, başka
filmlerden bahsedilmiyor bile. Böyle alıştırılmış insanlar.
Akşam : Oray Eğin