Ahmet Davutoğlu'ndan Kobani tweetleri açıklaması
Abone olAhmet Davutoğlu Akil İnsanlar toplantısında yaptığı konuşmada Kobani eylemlerinde atılan tweetlere dikkat çekti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe'deki Başbakanlık
Çalışma Ofisi'nde Akil İnsanlar Heyeti ve ilgili bakanların
katılımıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Kobani
eylemlerine değindi.
Son olaylarda, küreselleşme ile ortaya çıkan iletişim
araçlarının kötüye kullanıldığını aktaran Davutoğlu,
"Silahlanıyoruz", "Herkes silahlansın, şurayı bassın" şeklinde
tweet'ler atıldığını, "Türkiye IŞİD'e yardım ediyor" gibi gerçek
dışı bilgilerin aktarıldığını belirten Davutoğlu, "Bu tweetler
elimizde. Ortak kadim geçmiş ne olursa olsun, küreselleşmenin
getirdiği o basit görünen ama çok etkileyici araçlar, bir anda
bizim barışçıl projelerimizi demokrasi çabalarımızı, dumura
uğratacak sonuçlar doğurabiliyor" dedi.
ÇÖZÜM SÜRECİ BU TOPRAKLARIN EN ÖNEMLİ
PROJESİ
Akil İnsanlar Heyeti ile onlarca yıldır devam eden "önemli meselenin" yanı sıra toplumsal ve tarihi dönüşüme cevap teşkil edecek çözümler üretmek adına ortak vicdanı harekete geçirmeyi hedeflediklerini dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Sayın Cumhurbaşkanımız ilk toplantıyı 4 Nisan'da 2013'te o
zaman başbakan olarak sizlerle yaptığında o vurguda bulunmuştu. Çok
yoğun çabalar gösterdiniz. Size minnettarız. 26 Haziran'a kadar
olan, geçen bölümde 12 bin kilometrelik mesafe kat edildi. Sayısız
uçak yolculukları yapıldı. 60 bin vatandaşımızla yüz yüze
görüşmeler yaptınız. Çok farklı siyasi görüşler, çok farklı
geçmişte belki ideolojilere sahip ama ortak bir vicdanı harekete
geçirmek konusunda tereddütsüz aynı zemine sahip bir heyet olarak
gerçekten size bütün ülkemiz adına, hatta sadece Türkiye olarak
değil, sizlerin bu çabalarınız sonrasında çevre ülkelerde yaşanan
kırılmaların derinleşmesi göz önünde alındığında bütün çevre
coğrafyalar ve insanlık adına teşekkür borçlu olduğumuzu
düşünüyorum.
Çözüm süreci, bizim içim bu toprakların en önemli projesidir. En
başından itibaren söyledik. Sadece bu ülkenin projesi değil, burada
başarılı olduğunda çevre ülkeler için de ilham kaynağı olacak
önemli bir tarihi yol ve yöntem tespit etme meselesidir."
O RAPORU YENİDEN
OKUDUM
Dışişleri bakanı olduğu dönemde ve başbakan olduğunda da hafızasını tazelemek için Akil İnsanlar Heyeti'nin çözüm sürecine ilişkin hazırladığı raporu okuduğunu dile getiren Davutoğlu, "Siyasi pratik içinde, ayrıca ondan öncesinde de akademisyen olarak sizlerden biri olarak, bir aydın olarak, ulaştığım sonuçların ne kadar güzel formüllerle sizin tarafınızdan dile getirilmiş olduğunu görmekten de büyük mutluluk duydum" dedi.
TOPLANMA NEDENİ KOBANİ EYLEMLERİ
DEĞİL
Başbakanlık görevini devraldıktan sonra da bu konuda çalışma yaptığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bu konuda yoğun istişarelerde bulunduklarını aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Aslında son gelişmeler olmamış olsaydı da zaten bu toplantı
olacaktı, kesinlikle bir araya gelişimiz konjonktürel bir
gelişmenin sonucunda değildir. Bunu özellikle vurgulamak isterim.
Ortak bir sorumluluk taşıyoruz. Ortak vicdanı harekete geçirebilmek
için, bu ortak sorumluluğu toplumun bütün kesimlerine yayma
çabasında omuz omuza vermek durumundayız. Hasbelkader bu siyasi
süreç içinde yer alıp bugün başbakan olarak huzurlarınızda
bulunmamış olsaydım ve akademisyenliğim devam ediyor olsaydı,
sizlerden biri olarak yine bu meselelere zihnimi yoruyor, gönlümü
bu meselelere yoğunlaştırıyor olacaktım ve belki de sizinle
birlikte oturuyor olacaktım. Siyasi otoriteye, toplumsal sorumluluk
bilinciyle bir şekilde hitap etmek zorunda olan bir aydın olarak
zihnim yine bunlarla meşgul olacaktı.
AKİL İNSANLARIN TEMASLARI KARŞILIKSIZ
KALMAMIŞTIR
Bu giriş konuşmasından, hitabından ve benim meseleye nasıl yaklaştığımla ilgili temel hususları vurguladıktan sonra inşallah baş başa oturduğumuzda belki saatlerce sürecek oturumda sizlerden biri olarak istişare etmek istiyorum. Bu toprakların bir çocuğu, bu ülkenin geleceğiyle ilgili ümitler, idealler besleyen bir insan, bir birey, bir aydın ve bütün insanlık için, bölge için sorumluluk taşıyan, beşerler olarak oturup birlikte konuşacağız. Şunu bilinmesini en başından isterim, Akil İnsanlar Heyeti'nin yaptığı temaslar, karşılıksız kalmamıştır. Bunlar sadece sizlerin bölgelere yaptığı ziyaretlerle, o ziyaretleri sonucunda ortaya çıkan yazılı raporlarla, raflara kaldırılmamıştır."
DEVRİM MAHİYETİNDE ADIM ATILDI
Akil İnsanlar Heyeti'nin raporlarında yer alan pek çok hususun geçen yıl "demokratikleşme paketiyle" hayata geçtiğini ifade eden Davutoğlu, "Hazine yardımının yüzde 7'den yüzde 3'e inme şartı, harf yasağının kaldırılması, yer isimlerinin gözden geçirilmesi, siyasi propaganda da yerel dilin, anadilin kullanılması dahil olmak üzere birçok sizin teklif ettiğiniz, şimdi raporlarınıza dönüp baktığınızda, 'Evet biz teklif etmiştik' dediğiniz birçok husus, geçen seneki demokratikleşme paketinde yer aldı ama devrim mahiyetinde atılan bence en önemli adım, sizlerin hemen her bölgedeki raporlarda benim gördüğüm ve talebiniz olan ve bu çözüm sürecinin aktörü olan taraflarca da sürekli dile getirilen, yasal çerçevenin çözüm sürecine sağlanmış olmasıdır. Haziran ayında yaptığımız yasal düzenlemeyle artık çözüm süreci, Türk hukuk sisteminin bir parçası ve yasama kudretiyle bakanlar kurulunu da bağlayan bir temel esas halini almıştır" diye konuştu.
Genel başkanlık görevine geldiği AK Parti'nin olağanüstü genel
kurulundaki konuşmasına "Selam olsun, insana, zamana ve mekana"
dediğini hatırlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
ŞİDDET AĞIRLIKLI BİR DİL
GELİŞTİRİLDİĞİNDE...
"Siyasetin ve her türlü sosyal faaliyetin temel hedefi, insanın
varoluşsal alanı olan mekana, tabiata, o varoluşsal çevreye,
insanın zaman içinde akışını temsil eden tarihi kontekste hitap
etme ve insana saygı esasına dayalı olmak zorundadır. İnsanı
selamlamayan, o insanın tarihi akışı içinde hakkıyla kavramayan,
insanın varoluş alanına ki bu inananlar için bir nimet olarak
Allah'ın lütfettiği, felsefeciler için tabiat, ne derseniz deyin o
alana saygı duymayan bir yaklaşımın siyasal alanda kalıcı, ahlaki
bir temel bulması mümkün değildir. O zaman nasıl bir saygı bu?
Bunun çözüm süreciyle irtibatı nerede? Her şeyden önce şunu ifade
etmemiz lazım. Küçük kısır alanlara bir mesele hapsolunduğunda, son
gelişmelerde olduğu gibi, o kısır alanda şiddet ağırlıklı bir dil
ve eylem geliştirildiğinde büyük resmi kaybetmek gibi bir sonuçla
karşı karşıya kalabiliriz.
Bizim büyük resimde gördüğümüz şudur; İnsanlığın büyük tarihsel
dönüşümünde en temel evreler, kadim, modernite, küreselleşme
evrelerinden geçen evrelerdir. Kadim topluluklar, çoğulcu şehir
yapılarına, mahalle yapılarına, sokak yapılarına sahip olan ve
harmanlanarak bugüne kadar gelmiş, çok köklü tecrübelerin
birbirleriyle etkileşimleri üzerine doğmuş bir birikim. Modernite,
bu birikim üzerinde daha çok, daha homojen, ulusçu anlayışlarla tek
tipe daha yatkın ama vatandaşlık hukukuyla tahkim edilen bir hukuk
düzenini öngördü. Küreselleşme ise bireylerin bütün sınırları
hukuki kayıtları da rahatlıkla aşabilecekleri öyle büyük, geniş
teknolojik araçlar ortaya çıkardı."
'HERKES SİLAHLANSIN' TWEETLERİ ATILDI
Son olaylarda, küreselleşme ile ortaya çıkan iletişim araçlarının kötüye kullanıldığını aktaran Davutoğlu, "Silahlanıyoruz", "Herkes silahlansın, şurayı bassın" şeklinde tweet'ler atıldığını, "Türkiye IŞİD'e yardım ediyor" gibi gerçek dışı bilgilerin aktarıldığını belirten Davutoğlu, "Ortak kadim geçmiş ne olursa olsun, küreselleşmenin getirdiği o basit görünen ama çok etkileyici araçlar, bir anda bizim barışçıl projelerimizi demokrasi çabalarımızı, dumura uğratacak sonuçlar doğurabiliyor" dedi.
Türkiye'nin bir Latin Amerika, Kuzey Afrika, Batı Avrupa ülkesi
olmadığını dile getiren Davutoğlu, "Bu topraklar, bu toprakların
şehirleri, sokakları, devletleri, siyasi yapıları, sosyo kültürel
bağları, en yakın zamana gittiğinde, 2-3 bin yıllık geçmişe
dayanır. Bizde, bir bin yılı devirmemiş şehir neredeyse yoktur.
Zaten şehirlerin şehir olması, bin yıllık bir sınavdan geçmesiyle
irtibatlandırılır. Dolayısıyla bu topraklarda herhangi bir şehir,
tek bir mezheple, tek bir dinle, tek bir etnik grupla
adlandıralamayacak kadar farklı tarihi tecrübeler yaşamıştır. 'Şu
şehirler Kürt şehridir, bu şehirler Arap şehridir, bu şehirler Türk
şehridir' dediğinizde, tanımladığınızda geriye doğru 100 sene
öncesine baktığınızda o şehirlerin çok daha heterojen, çok daha
birbiriyle bütünleşik bir şekilde yaşamış şehirler olduğunu
görürsünüz, şu anda da bu özellikleri taşıdığını görürsünüz" diye
konuştu.
DELİ GÖMLEĞİNİ YIRTIP, TABULARI AŞTIĞIMIZ
ZAMAN
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Çözüm süreci millidir, yerlidir, özgündür. 12 yıl içinde biz, ister buna Kürt sorunu deyin, ister terör sorunu deyin, hangi siyasi yaklaşımı benimserseniz benimseyin, bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için her yöntemi denedik" dedi.
Davutoğlu, çözüm sürecinin hemen öncesinde, iki sene önce bir röportajda, "Türkiye Sykes Picot'un bekçisi değildir" dediğini anımsatarak, "Kastettiğim şey bu topraklardaki kadim birlikteliğin ve bugünkü siyasal birlikteliğin ancak ve ancak bize biçilmiş deli gömleklerini aştığımız zaman, tabularını yıktığım zaman gerçekleşeceğine dair olan inancımdır" diye konuştu.
Çevrenin, jeopolitik ortamın zeminine de değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bunu, uzun dönemli tarihi serüvenin hepimiz üzerinde
durduğumuzda göreceğimiz şey, arızi bir parantez içinde yaşıyoruz
hala. Son olaylar gösterdi ki Tel Abyad'ı Akçakale'den, Suruç'u
Kobani'den Nusaybin'i Kamışlı'dan, Yayladağ'ı Bayırbucak'tan
ayırmak mümkün değil. Yapamıyorsunuz. Dış politikayla ilgili ilk
anda zikrettiğimde birçok kişi yanlış anladı. Sanki yayılmacı bir
yaklaşımın izleri gibi. Hayır. Kastettiğimiz tek şey, bu Balkanlar
için de geçerli, Kafkaslar için de ya bu sınırlar barışçıl
yöntemlerle anlamsızlaştırılacak ve bütün o akraba topraklar
birbiriyle kaynaştırılacaklar ya da çatışmacı acılar yaşanacak. Biz
bunu gördüğümüz için şimdi geriye dönüp herkesin muhasebe etmesini
istiyorum."
SYKES PİCOT'TAN DAHA KÖTÜ PARÇALANMALAR
OLABİLİR
Davutoğlu, Arap Baharı'ndan çok önce ortak hükümet toplantılarıyla, Suriye ve Irak'la barışçıl yollarla bunu nasıl yaparız diye büyük bir çaba içine girdiklerini ifade ederek, vizeleri kaldırdıklarını ve Türkiye, Suriye, Ürdün, Lübnan havzasında ortak ticaret havzası kurduklarını dile getirdi.
"Eğer bu gerçekleşmiş olsaydı bugün yine Tel Abyad'la Akçakale arasındaki Sünni Araplarla, Türkiye'deki Araplar, Suriye'deki Araplarla Türkiye'deki Araplar, Türkiye'deki Türkmenlerle Suriye'deki Türkmenler, Türkiye'deki Kürtlerle Suriye'deki Kürtler o şehirler üzerinden vizesiz her türlü alışverişi yapıyor hale geleceklerdi" diyen Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Mülteci göçleri halinde değil de ticaret göçleri halinde,
insani ilişkilerin getirdiği göçler halinde seyrüsefer halinde
olacaklardı. Bizim vizyonumuz buydu ve gelecekte de ya bu vizyon
egemen olacak ya Sykes Picot'tan daha kötü, daha beter
parçalanmalar yaşayacağız. Siyasi iradeyi elinde tutanların
imtihanı burada. Biz YDSK konseyleriyle, kültürel anlaşmalarla, üst
düzey siyasi diyaloglarla aslında yapmak istediğimiz şey IŞİD'in
bugün yıktığı, yıkma iddiasında bulunduğu o Sykes Picot düzenini ya
da rejiminin bombalarla korumaya çalıştığı Sykes Picot düzenine
karşı biz aslında barışçıl, ekonomik, siyasal, kültürel ağırlıklı
bir bütünleşme stratejisi getirdik. Bizim savunduğumuz tek siyaset
bu oldu."
İSLAMİ GÖRÜNÜMLÜ ARKAİK
YAPILARLA...
Davutoğlu, o dönem Esad'le de Maliki ile de konuştuklarını belirterek, sonra ihtilaf ettikleri şeyin onların takip ettiği yöntemin çatışmaya yöneldiği anda başladığını söyledi.
Çatışmaya yönelip de Halep'i havadan bombaladığında, Humus'u açlık hapishanesi haline getirip, insanları zulme teşvik ettiğinde, Maliki'nin Sünni ve diğer kesimleri dışladığında demokrasiyi teşvik ederek, aynı anlayışı korumaya çalıştıklarını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Ancak olmadı, bugünkü çatışmacı ortam doğdu. Yine önümüzde iki alternatif var. Ya barışçıl, karşılıklı saygıya dayalı esaslarla birleştirici bir yol seçeceğiz, ki bizim tercihimiz hep budur, ya da yayılmacı, sekter ve modern görünümlü ama aslında gayet arkaik, aşiretçi, baas ideolojisiyle veya benzeri ideolojilerle, Marksizmle bezenmiş görüntü itibariyle ama gerçekte arkaik ideolojilerle çoğulcu yapılara karşı savaş ilan eden ya da bazen dini görünümlü, İslami görünümlü arkaik yapılarla çoğulcu yapılara savaş ilan eden terör ve radikal grupların tesiri altında kalacağız."
ÇÖZÜM SÜRECİ MİLLİ VE YERLİ
İşte tam da Akil İnsanlar Heyetinin misyonunun burada özel bir önem taşıdığını dile getiren Davutoğlu, "Bizim açımızdan bu sivil inisiyatif, Türkiye'de eğer bu çizgiyi gerçekleştirebilirsek, aslında çözüm sürecinin başarısı bütün bu sosyokültürel, sosyopolitik ve etraftaki jeopolitik çatışmaları engelleyecek yegane yoldur" diye konuştu.
Çözüm sürecinin üç karakterine dikkat çekmek istediğine işaret eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Birincisi çözüm süreci millidir, yerlidir, özgündür. 12 yıl
içinde biz, ister buna Kürt sorunu deyin, ister terör sorunu deyin,
hangi siyasi yaklaşımı benimserseniz benimseyin, bu meseleyi çözüme
kavuşturabilmek için her yöntemi denedik. Sayın Cumhurbaşkanımızın
2005'te Diyarbakır'da yaptığı devrimci konuşmayı herkes hatırlar. O
andan itiaren bir taraftan toplumu demokratikleştirerek, herkese
ayrımsız ve eşit vatandaşlık hakkını tanımak, başörtü özgürlüğünden
Alevi vatandaşlarımızın haklarına kadar her kesime yayarak bunu
insan haklarına dayalı demokratikleşme, sivilleşme süreçlerini
hayata geçirmek çabası içinde olduk. Diğer taraftan da en doğru
yöntem nedir diye sürekli zihin yorduk."
HABUR'DA SÜREÇ AKAMETE
UĞRADI
Bakan arkadaşlarının her birinin bu süreçlerin değişik kademelerinde görevler aldıklarını dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Oslo sürecini denedik, acaba Avrupa'da, Türkiye'de o zaman çatışma şartları olduğu için onun dışında bir yerde daha soğukkanlı görüşmeler yapabilir miyiz diye. Bir komployla bütün o süreç dumura uğratıldı. Hatırlayacaksınız 2009 yılında Habur'dan girişleri sağlayacak noktaya geldik. Yine son derece gereksiz bazı adımlarla o süreç de akamete uğratıldı. Bütün o tecrübelerden sonra şu sonuca ulaştık. Ne olacaksa bu topraklarda, bu toprakların insanları arasında olacak. Oturacağız, konuşacağız. Konuşulacak, müzakere, istişare edilecek ve hep beraber yerli, milli ve tamamiyle bu toprakların kaderine sahip çıkma hakkına sahip insanlar ve aydınlar, siyasiler arasında olacak."
Davutoğlu, 5 sene önce imkansız görülen süreçleri bütün siyasi riskleri alarak devreye soktuklarının altını çizerek, "İmralı'yla görüşmelerden tutun da HDP heyetlerini yaptığı görüşmelere kadar şimdi herkes bir vicdani olarak sorsun. Hep dönüp, hükümetten ve devletten bir şeyler bekleyenler hangi tabuları nasıl yıktığımızı ve nasıl her türlü şeyi tartışarak demokratik ortamda bir netice elde etmeye çalıştığımızı görsünler" diye konuştu.
Akil İnsanlar Heyeti'nin kompozisyonun dahi çözüm sürecinin milli, yerli, belli bir tek tipçi anlayışla değil, özgün Türkiye'ye ait olduğunun işareti olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Beraber yaşıyoruz bu süreçleri, şimdi beraber zorluklarla karşılaşıyoruz. Kimse bu süreçte topu karşı taraflara bir yerlere atmaya kalkmamalı, sizleri kastetmiyorum zinhar. Bu yol, bu topraklarda hakkı bulunan, bu toprakların çocuklarının elele yürüyeceği bir yoldur" dedi.