Ahmet Davutoğlu'ndan bomba Ayasofya ve gözaltına alınan vekillerle ilgili açıklama
Abone olGelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Ayasofya ve gözaltına alınan HDP'li ve CHP'li vekillerle ilgili bomba açıklamalarda bulundu. Davutoğlu “Kutsallarımıza, ortak sembollerimize sıkıştığınızda kullanacağınız bir kart muamelesi yapmaktan vazgeçin” dedi.
Ahmet Davutoğlu, haftalık gündem değerlendirmesinde Ayasofya’nın
yenide ibate açılmasıyla ilgili iktidar cephesinden gelen
açıklamaları yorumladı. Ahmet Davutoğlu "Kutsallarımıza, ortak
sembollerimize sıkıştığınızda kullanacağınız bir kart muamelesi
yapmaktan vazgeçin. Öncelikle şunu açıkça ifade edelim, Ayasofya
sizin elinizde bir malzeme, bir araç veya bir pazarlık kartı
değildir” diye konuştu. Davutoğlu’nun konuşmalarından bazı
başlıklar şöyle:
Şimdi sıkıştınız yeniden Ayasofya’ya
sarılıyorsunuz
Bakın bu Türkiye’nin tanıdığı ve bildiği bir
hikayedir. Onyıllardır sıkışan, toplumla duygudaşlığı
zedelenen, toplumsal desteği azalan her iktidar ya bir kutsal
mekanımızı ya da bir ortak değerimizi keşfederek, araçsallaştırmaya
yöneliyor. Kutsallarımıza, ortak sembollerimize sıkıştığınızda
kullanacağınız bir kart muamelesi yapmaktan vazgeçin.Öncelikle şunu
açıkça ifade edelim, Ayasofya sizin elinizde bir malzeme, bir araç
veya bir pazarlık kartı değildir. Siz Ayasofya’yı bir kart
olarak görebilirsiniz ama Ayasofya bizim için öncelikli olarak
fethin sembolüdür. İki de bir iktidarların sıkıştıklarında
kitleleri etkilemek için gündemlerine aldıkları pazarlık kartı
değildir.
Ayasoyfa mescid olarak açılacaksa açılır
Olmamalıdır. Mesele elbette Ayasofya’nın tekrar mescid yapılması
değildir. Ayasoyfa mescid olarak açılacaksa açılır.Ancak bunun bir
tezgah olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı’dır, Öyle üç yıl beş yıl
önce de değil. Daha geçen sene söyledi bunu.Önce sayın
Cumhurbaşkanı çıksın Ayasofya’nın açılmasının niçin tezgah olduğunu
millete açıklasın. Ardından bu tezgâhın nasıl bozulduğunu da
bizlere bir anlatsın.Sonra, oturur, Ayasofya’nın açılması konusunu
hep beraber konuşuruz.
Milletvekillerinin cezaevine gönderilmesi iktidarın
tıkanmasından...
İktidar ve ortağı bugün veya yarın yapılacak yanlışlar, işlenecek
cürümler, millet ve demokrasi aleyhine atılacak adımlar konusunda
bizleri hiç yanıltmıyorlar. Ne zaman bu iktidarın olumsuz bir
şey yapacağına dair bir spekülasyon olsa, ne zaman bu iktidarın
yine demokrasiye ve adalete kast edecek bir adım atacağına dair
tartışma olsa, çok geçmeden, birkaç gün içerisinde, bu kötü
niyetlerini herkes duyuyor ve daha da kötüsü bu adımları
atıyorlar.
Siyasetin normalleşmesidir demiştik
Yapmazlar diyoruz, yapıyorlar. O kadar da olmaz diyoruz, daha
kötüsü oluyor. Bakın daha geçen hafta gerçek normalleşme,
siyasetin normalleşmesidir demiştik. Daha bizim bu cümlelerimiz
ağzımızdan çıktıktan birkaç gün sonra siyaseti gerecek, demokrasiyi
ve adaleti ayaklar altına alacak, son tahlilde siyasetin alanını ve
meşruiyetini biraz daha daraltacak şekilde milletvekillerini
cezaevine gönderdiler.Milletvekillerinin cezaevine gönderilmesi bir
adalet arayışından değil tamamen artık siyaset üretemeyen, bu ülke
için taş üstüne taş koyamayan iktidarın tıkanmasından dolayıdır.
Çünkü bu iktidar ve ortaklarının siyasete dair kurdukları her cümle
ya adliyeyle ya da cezaeviyle bitmektedir.
İktidar 28 Şubatçı yerli muhbiri çok
seviyor
Yıllarca milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığını savunan,
siyasetçilerin ifade özgürlüğünün genişlemesi için çalışan Erdoğan
ve AK Parti, maalesef bugün koalisyon ortaklarıyla elele vererek,
siyaseti en fazla baskılayan, milletvekillerini en fazla hapse
gönderen bir iktidara dönüşmüş durumdadır. Erdoğan’ın kendisi ile
ilgili yasaklar sona ersin ve milletvekili olsun diye düzenleme
yapan bir Meclis’ten tekrar hapishaneye vekil gönderme rekoru kıran
bir Meclis’e geçiyor olmamızın vebali AK Parti’nin boynuna
asılacaktır. Bakın bugünlerde iktidar ekranlarında dolaşan
ünlü bir 28 Şubatçı var. CHP milletvekili Berberoğlu’nun
mahkumiyetine yol açan, Suriye halkına giden yardımları küresel
odaklara iştiyakla koşarak ihbar eden yerli bir muhbirdir
kendisi.
İktidar bu yerli muhbiri çok seviyor
Bu yerli muhbir tüm hayatı boyunca ülkemizi bir gün Pekin’e, diğer
gün Moskova’ya ihbar etmiş, nerede millet aleyhine bir faaliyet
varsa ömrünü orada harcamış, her türlü zulmün yılmaz savunucusu
olmuş bir isimdir. İktidar bu yerli muhbiri çok
seviyor. Bu muhbir aynı zamanda, bir taraftan Çin’in Doğu
Türkistanlı kardeşlerimize yaptığı zulümlerin savunucusu diğer
taraftan zalim Esed’in Türkiye tanıtım mümessilidir. İşte bu
yerli muhbir 13 yıl önce de televizyon televizyon dolaşıp AK
Parti’nin kapatılması ve Erdoğan’ın yargılanması için yargıya
yaptığı başvuruyu anlatıyordu; bugün ise iktidar televizyonlarında
bir başka partinin kapatılması gerektiğini savunuyor. Bu AK
Parti-MHP ve Vatan Partisi koalisyonu Türkiye’yi bir askeri
nizamiye, milletimizi hizaya sokulması gereken kalabalıklar,
devleti ise askerî harekât komutanlığı zannetmektedirler.
Kredi musluklarını açarak sorun çözülmez
Basına yansıyan açıklamalara bakılırsa Hazine ve Maliye Bakanı hala
yabancı merkez bankaları ile sözüm ona “swap konusunda teknik
çalışmalar” sürdürmeye devam ediyor. ABD, AB, Japonya ve
İngiltere Merkez Bankalarından yüz bulamayan, içerde millete dış
mihraklar masalı anlatan iktidar şimdi de “teknik çalışmalar yoğun
biçimde devam ediyor” laflarıyla durumu idare etmeye çalışıyor.
Niçin siz bir günde halledilmesi gereken, geçmişte hiçbir sorun
çıkmayan basit bir Swap işini bile beceremiyorsunuz?
Merkez Bankası’nı böylesi bir yola sokan
iktidar...
Dünya yıllardır ekonomiyi canlandırmak adına benzeri görülmemiş bir
bol likidite politikası uygularken, bizim Merkez Bankamız neden
sahip olduğu rezervleri arka kapı politikaları ile
eritmiştir? Merkez Bankası’ndan yapılan son açıklama ile
20 milyar TL’lik “yatırım taahhütlü avans kredisi” kullandırılacağı
duyuruldu.Merkez Bankası’nı böylesi bir yola sokan iktidar “ülkemiz
açısından kritik önemde olan seçilmiş sektörlerdeki yatırımların”
destekleneceğini söylemektedir. Buradan iktidara sesleniyorum.
Yapmayın. Yazıktır, günahtır. Büyük hata içindesiniz! Merkez
Bankası’nın verdiği para, tasarruf kaynaklı değil dışsal paradır.
Miktarı çok artarsa sistemin dengesini bozar. Ekonomide etkisi uzun
süre devam edecek bir tahribata yol açacaksınız.
Kredi ver de nasıl verirsen ver
Bu iş, borsa simsarı kafasıyla, finansal mühendislik tasarımına
benzemez. Ekonomideki olumsuz gidişi sürekli "küresel piyasalardan
gelen döviz ataklarına, sözde dış mihraklara" bağlamayı bırakıp bir
iç muhasebe yapın. Dış mihrak sözü içerideki beceriksizliğin
itirafıdır. Her başarısız yönetimin sığınağıdır. “Kredi ver de
nasıl verirsen ver” kafasıyla sisteme empoze edilen akıldışı
politikalar, bazı bankaları yabancı para mevduatlarda minimum
miktar ve vade uygulamasına zorluyor. Bankacılıkta kredi
musluklarını açarak tüm sorunların çözülebileceğini zanneden Çinli
politikacılar, ekonomiyi sürdürülebilir talebe dayanan büyüme
modelinden uzaklaştırıp tamamen banka kredilerine bağımlı hale
getirdiler.