Ahmet Davutoğlu hükümetinden Bank Asya'ya şok!
Abone olGülen Cemaati'ne yakınlığıyla bilinen Bank Asya'ya bir şok da yeni hükümet programından geldi.
İNTERNETHABER.COM
17 Aralık kriziyle zirveye çıkan AK Parti-Gülen Cemaati kavgası
yeni hükümet programına da yansıdı. Gülen Cemaati'ne yakınlığıyla
bilinen Bank Asya'ya bir şok da yeni hükümet programından
geldi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu 62. hükümet programında, 61.
hükümet programında bulunan "Tek bir bankamız batmadı, borç-faiz
sarmalına görmedik..." cümlesindeki "Tek bir bankamız batmadı"
sözünün yer almaması dikkat çekti.
Hürriyet gazetesi yazarı Uğur Gürses'in konuyla
ilgili "Kes-yapıştır programda dikkat çekenler" başlıklı bugünkü
yazısı şöyle:
YENİ HÜKÜMET PROGRAMININ FARKI NE?
Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki 62. hükümetin programını açıklandığında ilk baktığım şu oldu; bir yıldan az bir süre görev yapacak yeni hükümetin programının, 61. hükümet programından ne farkı vardı? Tamam, ‘kervan yolda düzülür’ bakışıyla hazırlayan da bunu ciddiyetle ele almıyor, ayrıca yeni hükümet de bir devam hükümeti; programın da çok farklı olması beklenemezdi. Bölük pörçük ‘kes-yapıştır’ bir programda dikkatimi çeken unsurları sıraladım;
1. Yeni program büyük ölçüde eskisinin güncellenmiş hali; yapılan icraatlar da, ekonomik figürler de 2011’den 2013’e çekilerek güncellenmiş.
2. Yeni programda, 2013’de yayımlanan 10. Kalkınma Planı’ndan
eklemeler yer alıyor. Özellikle 10. Plan’da yer alan dönüşüm
programları ‘reform’ niyetine sıralanmış. ‘Üretimde verimliliğin
artırılması programı’ gibi 25 dönüşüm programı hükümet programı
içine alınmış.
3. Programın bütünlüklü bir ekonomi felsefesi yok; bir tarafta tasarrufları artırma niyetinden bahsederken, diğer tarafta 5 yıllık vadede kamu kaynaklarıyla 250 milyar dolar, kamu-özel işbirliği ile yapılacak 100 milyar dolarla beraber 350 milyar dolar yatırım yapılacağı anlatılıyor. Tasarrufun nasıl olacağını anlatmayan, daha çok temenni düzeyinde ifade eden, ama nereye ne kadar harcayacağını bilen bir programın tutarlığı tartışılır.
4. Programda, son birkaç yılda eleştirilen ve soruşturulamayan
skandallar konusunda neler tartışılmışsa, ne eksik kalmışsa birkaç
paragraf yeni metne eklenmiş; bunlara dönük bir savunma söylemi
olarak yer almış. Örneğin, “Ekonomide yakaladığımız istikrarlı
büyüme ve güven ortamının devamı için ekonomide fırsat eşitliği ve
adaleti sağlayarak hiç kimseye imtiyaz veya ayrıcalık tanımadık.
Rekabeti iyi işleterek hiç kimse için korunaklı kolay para kazanma
alanı oluşturmadık, kurallı bir piyasa ekonomisi anlayışını hâkim
kıldık” cümleleri programın ekonomi ile ilgili ilk satırlarında yer
alıyor. Kurumlar ve kuralların yerle bir olduğu bir süreçten
sonra.
YOLSUZLUK
VURGUSU
5. Ortaya çıkan bir yolsuzluk ve rüşvet skandalının şüphelilerinden politikacılara dönük dosyalar henüz Meclis’te bekletilirken “Yolsuzluklarla mücadelede güçlü bir irade gösterdik. Hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi, her türlü iddianın hassasiyetle incelenmesi, bu konulardaki yargı süreçlerinin sağlıklı olarak çalışabilmesi için yoğun bir gayret ortaya koyduk.” denilmiş.
6. Yabancı düşmanlığı ve komplocu bakış açısı hükümet çevresinde
siyasal hamilik bulurken, güçler ayrılığı fiilen çalışmaz hale
getirilmişken, ‘Türkiye’nin dışa açık
yapısı ve dünya ile entegrasyonunu güçlendirici mahiyette
düzenlemelerden’ bahsediliyor. Bunun katkısıyla hem yerli hem
yabancı yatırımcı için cazip bir ortam haline geldiği, uluslararası
sermaye girişinde büyük artışlar sağlandığı not ediliyor. Bu
satırlar pek de doğru değil, Türkiye’ye gelen doğrudan yatırımların
2003- 2013 arası dönemde ortalaması 10 milyar dolar, 61. Hükümetin
kurulduğu yılı izleyen dönemdeki ortalaması da aynı, değişmedi.
Türkiye’nin cari açığı ile orantılandığında, geriye gidiş demek;
daha büyük cari açık, giderek görece daha düşük doğrudan yatırımla
finanse ediliyor demek. Güçler ayrımının, hukukun üstünlüğünün
kalmadığı, yabancı düşmanlığının körüklendiği bir ortamda önemli
bir ekonomik zorluğun çözülmesi de güçleşiyor.
TEK BİR BANKAMIZ
BATMADI...
7. En ilginç olan program redaksiyonu şurada olmuş; 61. Hükümet programında, “küresel kriz IMF gibi uluslararası kuruluşlardan kaynak kullanmadan, kendi politikalarımız ve imkânlarımızla başarıyla yönettik. Tek bir bankamız batmadı, borç-faiz sarmalına görmedik, finansal piyasalarda çalkantılar yaşamadık” biçimindeki metnin, 62. Hükümet programında aynen ama ‘tek bir bankamız batmadı’ sözü çıkarılarak yenilenmesi epey ilginç.
8. Programa yerleştirilmiş asıl iddialı cümle şu bence; “Kamu Özel İş Birliği Modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek ya¬tırımlar kapsamında işletmeciye verilen garantiler ile işletmecinin taahhütlerini devlet muhasebe sisteminde takip edeceğiz.” Anlamı şu, devletin kesesinden verilen milyar dolarlık garanti ve taahhütler var; bunlar da muhasebe kayıtlarına yükümlülük ya da borç olarak yazılacak. Örneğin, yeni yapılan bir havalimanı için yapımcı firmalara belli sayıda yolcu başına ücret garantisi veriliyorsa bunu yükümlülük olarak borç hanesine yazacak devlet. Şu anda kime ne kadar garanti ve yükümlülük altında bilinmiyor. Kamuoyu da bilmiyor. Asıl soru şu; bunun muhasebe kaydı yapılacak da, kamuoyuna da açıklayacak mı hükümet?