Ahmet Altan neden çok sattı?
Abone olTürkiye yayıncılıkta bir devrim yaşıyor. Bir kitap 1 milyon basıldı. İki ayda 800 binden fazla satıldı. Bunlar, Ahmet Altan'ın 'İçimizdeki Bir Yer' isimli kitabının rakaml
Bir milyon satış dünyada bile zor Bakkalda kitap satışı niye
küçümseniyor? Bakkal da kitap satıyorsa sevinin. Türkiye'de kitap
okunmaz önyargısı kırılıyor. Bir kitap 1 milyon satıyor, ama
yazarlar ilgisiz kalıyor. Migros'un kitaba ilgisini yazarlardan da
beklerdim. Ahmet Altan'ı çıkartıp, İçimizdeki Bir Yer'i başka
isimle yayımlasaydık, sadece kitabı tanıtarak, gene buna yakın
satardık. Bu satış bu kitabın hakkıydı. Anadolu kitaba aç.
Kuruyemişçiden, kuaförüne öyle siparişler geldi ki, banka memuresi
30, Şırnak'ta cep telefonu bayii 20 kitap istedi satmak için.
Neden? Başar Arslan Türkiye yayıncılıkta bir devrim yaşıyor. Bir
kitap 1 milyon adet basıldı. İki ayda 800 binden fazla satıldı.
Bunlar, Ahmet Altan'ın 'İçimizdeki Bir Yer' isimli kitabının
rakamları. Bunlar, değil kitapların, gazetelerin bile göremediği
tiraj rakamları Türkiye'de. İşte bu noktada iki ayrı olayla
karşılaştık. Birincisi, Türkiye'nin tahmin edilenden daha fazla
okura sahip olan değişik bir sosyolojik profil ortaya koyması.
İkincisi, medya dünyasında, bu olayı değerlendirme konusunda
görülen tutukluk. Geçen hafta Sabah gazetesinde Mehmet Tezkan'ın da
eleştirdiği gibi, köşe yazarlarının neredeyse hiçbiri bu konuya
ilgi göstermedi. Hem edebi açıdan, hem 'Türkiye'de kitap okunmaz'
türü çeşitli önyargılara hapsolup toplumumuzu tanıyamadığımızı
göstermesi açısından, hem de insanların kitap okuması için
Türkiye'nin bugüne kadar gerekli çabayı ortaya koymadığını
sergilemesi açısından, çok ilginç olan bu olay, okurlardan gördüğü
ilgiyi yazarlardan pek göremedi. Bu 1 milyon kitap satışının arka
planını, kitapların bugüne kadar okuyucuya niye ulaşamadığını,
okura ulaşabilmek için ne tür değişimler yapılması gerektiğini, bu
büyük yayıncılık olayını gerçekleştiren Alkım Yayınları'nın sahibi
Başar Arslan ile konuştuk. Ahmet Altan'ın 'İçimizdekiBir Yer'
isimli son kitabındailk iki baskıyı yaptınız ve yarım milyon satışı
aştınız. Sonra önünüze, hayaliniz olan daha büyük bir hedef
koydunuz. 1 milyon basmaya karar verdiniz. Kararı verdiğiniz günün
gecesini nasıl geçirdiniz? Tedirgin olmadınız mı, başarısızlıktan
korkmadınız mı? Korktum. Çok tedirgin oldum. Türkiye'de bugüne
kadar bir kitap bir defada en çok 100 bin basıldı. 250 bin baskı
hiç yapılmadı. Bizim 250 binlik ilk baskı ise bir günde bitti.
Sonra hızla 300 binlik ikinci baskı yapıldı. Satışın ateşi hiç
düşmedi. Toplam 550 bin satış çok ciddi bir başarıydı. Sonra sıra,
450 binlik üçüncü baskıya, yani toplam 1 milyon baskı rakamını
gerçekleştirmeya geldi ki, işte orada gerilmemek mümkün değil. Hele
450 bin kitabı matbaada karşınızda gördüğünüzde, bunlar tek tek
nasıl satılacak diye insan ürperiyor. 1 milyon kitabı basmaya karar
verdiğinizde adınızı Türkiye'nin yayıncılık tarihine yazdığınızı,
yayıncılıkta bir milat yarattığınızı düşündünüz mü? Yoksa
yaptığınız iş size sıradan mı geldi? Olur mu? Çok cesur bir
karardı. Bırakın 1 milyon kitabı, ilk 250 binin basılması bile iki
matbaada 24 saat çalışılarak iki hafta sürdü. Türkiye'de bugüne
kadar hiçbir kitabın bu kadar basılmadığını, bunun ilk olduğunu
biliyorduk. Şimdi Avrupa'da başımız dik olacak. Uluslararası
fuarlarda bir kitabın yayın hakkını mesela Almanya'ya satmak çok
önemlidir. Çünkü o aldı mı, çok büyük bir baskı ve satışla alır.
Bir kitabın yayın hakkını Türkiye'ye vermek ise hiç önemli
değildir. Türkiye'de nasılsa kitap okunmaz diye düşünülür. 'Türk
yayıncı versin bize birkaç kuruş, bassın birkaç bin' derler. Ama
şimdi öyle mi, 'Benim ülkemde 1 milyon kitap basılıyor'
diyebileceğiz. Türkiye bu kitapla iftahar edecek. Bu başarı için,
sanırım klasik yayıncılık yöntemlerinin dışına çıktınız. 1 milyon
kitabı okuyucuya ulaştırabilmek için ne tür yenilikler yapmak
zorunda kaldınız? Türkiye'de kitabevlerinin sayısı 1 milyon kitabı
satmaya yeterli değil. Üstelik şimdi çoğu da kitap, kırtasiye,
oyuncak dükkânı oldu. Biz, en geniş dağıtımı yapabilmek için
edebiyat dışı yerlerden yararlanmak zorunda kaldık. Ne gibi yerler
bunlar? Önce Anadolu'yu hareketlendirdik. İlanlarımızda, 'İşiniz ne
olursa olsun, satış noktası olmak istiyorsanız size kitap
göndereceğiz' dedik. Öyle siparişler geldi ki, bir banka memuresi
arkadaşlarına satmak için 30 kitap, Şırnak'ta bir cep telefonu
bayii 20 kitap istedi. Öğrenci, inşaat malzemesi satıcısı, kuru-
yemişçi ve kuaförlerden de, bazen 10 bazen daha fazla siparişler
geldi. Böyle geniş dağıtımın ciddi maliyeti var tabii. Aslında
kargosu falan derken yapılan iş zarar ama, biz kitabı her isteyene
gönderdik. Gazete bayilerine, marketlere dağıttık. Çok uğraştık.
Tüm kanalları açmak, hem kendimize hem yayıncılığa bir yatırım
oldu. Ulaşmak isteyen her okur her yerde bulabildi bu kitabı.
Böylece biz, Türkiye'de kitabın çok okunabildiğini herkese
gösterdik. Bu kitap sayesinde, Anadolu'nun kitaba ne kadar aç
olduğu da ortaya çıktı. İstanbul, Ankara ve İzmir'den çok daha
fazla kitap sattık Anadolu'ya. Anadolu eğer kitaba bu kadar açsa,
niye daha önce satın almamış? Geniş dağıtımın yanı sıra, işi uygun
fiyatla yaptık. Kitapçıları, bayileri sıkıştırmadık. Satamadığın
kitabı bize iade et dedik. Hiç iade gelmedi. Bütün kitapçılar aynı
şeyi söylüyor. Hayatlarında bir günde satmadıkları kadar kitap
sattılar. Hangi kitabevine sorarsanız sorun, 'İçimizdeki Bir Yer'
onun hayatında en çok sattığı kitaptır. Kapış kapış satıldı. Bu
bizim için de geçerli. Anlamadım... Biz de iki kitabevimizde bir
günde 1020 kitap sattık. 1020 kişinin kitapevine girip tek tek
alışveriş yaptığını düşünebiliyor musunuz? Bu çok ciddi bir rakam.
Bu ülkede bazı kitapların baskı sayısı bu. Bu kitap çıkalı daha iki
ay oldu, 800 binden fazla kitap satıldı. Çok yakında 1 milyonun
satışı biter. Bazıları markette, bakkalda kitap satılmasını
küçümsüyor. Bakkalı niye küçümsüyor ki? Kitap sonunda bir üründür
ve satılır. Eğer ülkemizde kitaplar bakkalda satılacak kadar okunur
hale geldiyse, buna da ancak sevinmemiz gerekir. Bir de bu kitabın
fiyatı ucuz oldu diye bir yanılgı daha var. Fiyat 3 milyon lira
olmasaydı, 1 milyon adet satabilir miydiniz? Şunu rahatça söylerim.
Bu kitabın fiyatı 10 milyon lira da olsa, ben en az yarım milyon
satardım. Biz, bu kitabın çok tutacağını bilerek girdik bu işe. Biz
baştan 1 milyon satışı öngördük ve bu öngörümüz sayesinde maliyeti
olabildiğince aşağı çektik ve kitaba 2 milyon 950 bin lira fiyat
koyduk. Çünkü şunu amaçladık. Kitabevlerine okur geliyor, kitabın
arkasındaki fiyatı görüyor ve hemen kitabı rafa bırakıyor. Gelir
düzeyi düşük, yoksulluğun yaygın olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Anadolu'nun profili de böyle. Adam, imkânı elvermediği için de
okumuyor. Tabii bu olayda Ahmet Altan ismi de çok önemli ama, açık
söyleyeyim, eğer biz Ahmet Altan'ın ismini çıkartıp, başka bir
isimle bu kitabı yayımlasaydık ve kitabı ön plana çıkarıp
tanıtsaydık, gene buna yakın satardık. Yazarı farklı olsa bile bu
kitap satardı. Çünkü bu satış bu kitabın hakkıydı. 1 milyon kitabı
3 milyon liradan satmak bir yayıncılık başarısı. Peki bu aynı
zamanda bir ticari başarı mı? Bu fiyattan bu kadar çok kitap satmak
yayıncıya parasal bir kâr sağlıyor mu yoksa iddia edildiği gibi
zarar mı edeceksiniz? Herkes, 'Bu işi yapmak için bunların çöpe
atılacak parası var. Başarıya ulaşmak için her şeyi yapacaklar ve
zarar edecekler' dedi. Biz bu işten zarar etmedik. Önümüzdeki ay 1
milyonun tamamı satılmış olacak ve bizim bu işten para kazandığımız
ortaya çıkacak. Gerçi daha az baskı ve daha yüksek fiyatla çok daha
büyük paralar kazanırdık ve hiç riske girmez ve böyle gerilmezdik
ama... Bizim bu işte asıl kazancımız, 1 milyon okuru kâr hanemize
yazmak oldu. Biz bu kitapla Anadolu'ya yatırım yaptık. Tıkalı
kanalları açtık. Kimse Türkiye'de 1 milyon okuyucu olduğuna
inanmıyordu. Bu okuyucular daha önce neredeydi? Niye bugüne kadar
en fazla kitap 150 bin cıvarında satıldı? Bu okuyucular vardı.
Onları görmek lazımdı. Biz bunları gördük. İşin mutfağından
geliyoruz. Perakendeciliğimiz var. Türkiye'de kitap okumak isteyen
bir kitle olduğunu görüyoruz. Adam kitabı almak istiyor ama, ona
ulaşamıyor. Adam taşradan geliyor, kendisi koliyle kitap alıp
gidiyor. Anadolu'daki insanımıza kitap ulaşmıyor. Türkiye'nin bütün
aydınları, entelektüelleri, İstanbul, Ankara ve İzmir'e mi göç etti
yani... Anadolu'da da kitabı seven aydın, entelektüel bir kesim
var. Ama bizde Anadolu kitap okumaz diye bir önyargı hâkim. Hatta
bu daha da genel söyleniyor. 'Bizim ülkemizde kitap okunmuyor'
deniyor. Siz 1 milyon okuyucu olduğuna nasıl inandınız peki? Evet
okunmuyor ama, biz yayıncılar kitabın okunması için ne yapıyoruz?
Biz kitabı ne kadar dağıtıyoruz? 'Kitaplar pahalı ve ulaşılamıyor'
deniyor. Bunlar yayıncı eksenli nedenler biraz. Yayıncının maddi
gücü sınırsız değil ama... Biz, kitabın iyi olması koşuluyla, 'Daha
iyi dağıtım ve daha iyi fiyatla' bu ülkede de 1 milyon kitap
okunacağını gösterdik. Yayıncılık dünyasının buzkıran gemisi olduk
ve yolu açtık. Sizce diğer yayınevleri sizin açtığınız bu yoldan
sizi izleyecek mi? Göreceksiniz, onlar da mutlaka böyle şeyler
yapacak. 1 milyon kitabın satışıyla yayın piyasasına hareket geldi.
Ama, ucuz fiyatla çok fazla kitap satmanın edebiyata zarar
vereceğini, genç yazarların kitaplarını kimsenin basmayacağını,
yalnızca Altan gibi ünlü yazarların şansı olacağı söyleniyor. Genç
yazarların önü kapanmayacak mı sizce? Ahmet Altan her gün bir kitap
yazsa önlerini kapar ama, bir kitabın da üretim süreci var. Aksine
Türkiye'de kitap piyasası çok genişleyecek ve genç yazarların önü
açılacak. Başlangıçta okucuyla arasında sağlam bir bağ kurmuş olan
bir yazarın satması ve okunması doğal. Almanya'da, Amerika'da çok
satan yazanlar var diye, oralarda genç yazarlar çıkmıyor mu? Bizde
de insanlar, edebiyatın bir özel kulüp olmadığını, herkesin içine
girebileceği bir yer olduğunu görecek artık. Kitabı uygun fiyatla
kendilerine ulaştırdığımız için Anadolu'dan o kadar çok teşekkür
mektubu aldık ki biz. Ayrıca, Türkiye, yazarın yazıdan iyi para
kazandığı bir ülke de olacak. Ahmet Altan gibi sadece kitap
yazmaktan para kazanan yazar sayısı bir elin parmağını geçmiyor
bugün. Yazarlık biraz hobi gibi yapılıyor. Zaten 1000 ya da 2
binlik baskılarla yayıncılık yapıldığına da inanmıyorum ben. Peki
diğer yayıncıların sizin yönteminize karşı tepkileri ne oldu?
'Alkım'ın yerinde olmak hiç istemezdim' diyen çok oldu. Bu kitabı
100 bin bile satamayacağımız söylendi. Ama şu hiç söylenmedi. Rakam
doğru değil denemedi. Çünkü bunu başlangıçta düşündük ve bütün
kitapların tek tek noter tasdikini yaptırdık. Ahmet Altan'ın
kitabını Türkiye'nin en fazla satan gazetelerinin neredeyse iki
misli sattınız. Ama medya Mehmet Tezkan'ın da geçenlerde söz ettiği
gibi buna çok büyük bir ilgi göstermedi. Radikal olayı manşete
taşıdı ama köşe yazarları ilgilenmedi. Bu ilgisizliği neye
bağlıyorsunuz? Nedenini çözemedim. Her şeyden önce gazetecilik
açısından haber niteliği olan bir olay bu. Türk edebiyat tarihinde
hiç olmamış bir olay gerçekleşiyor ama medyadaki insanlar kayıtsız
kalıyor. Radikal gazetesi ve üç, beş kişi dışında büyük bir
sessizlik yaşanıyor. İnsanın içini acıtıyor bu. Medyadan daha büyük
bir ilgi mi bekliyordunuz? Yazı ve edebiyat dışı bir isim ve
kuruluş olan Migros'un gösterdiği ilgiyi, medyadan da beklerdim.
Migros bize çok büyük destek verdi. Oysa Türkiye köşe yazarı
açısından en zengin ülke. Bu insanlar hayatlarını yazı yazarak
kazanıyor. Bu haberi en çok, hayatını yazıdan kazanan ve edebiyat
dünyasıyla ilişkili olan insanların sahiplenmesini bekliyorsunuz.
Üstelik bugüne kadar da 'Türkiye'de insanlar kitap okumaz' demişiz
biz. İlgisizliğe çok şaşırdım. Mehmet Tezkan da zaten 'Ahmet
Altan'ın sessiz devrimi' diye yazdı. Sanki Türkiye'de üç, beş günde
bir, 1 milyon tiraj yapılıyor. Kim bilir belki de, 1 milyon
basılıp, kitap on bin satsaydı, birçok yerde haber olurdu. Sanki
kitabın çok satmasından üzülünüyormuş gibi bir durum var ortada.
Neden başka bir yazarı değil de Altan'ı seçtiniz böyle bir olay
için? Siz yayıncı olsanız, Türkiye'de böyle cesur bir adım atacak
olsanız hangi yazarlar aklınıza gelir? Ahmet Altan başta gelir.
Benim aklıma ilk gelen yazar oydu. Altan'ın kitaplarında, insanı,
duyguları, hayatı anlatan, herkesin kendini bulabileceği, altını
çizerek okuyacağı çok yer var. Ama tabii şu bir gerçek, ancak iyi
kitap böyle rakamlara ulaşabilir. İyi olmayan bir kitaba 300 bin
lira fiyat da koysanız satmaz. Geçmişte fiyatı düşük tutulan
kitapların hiçbiri satmadı. Hepsi iade oldu. Altan'ın kitabının
mayıs ayında Avrupa'da en fazla satan kitap olduğunu açıkladınız.
Avrupa'da kitaplar ne kadar satıyor? Avrupa Yayıncılar Birliği'ne
sorduk, Avrupa'da bu rakamlar yok. Bu yılın hiçbir ayında, bizimki
kadar satmış bir kitap yok. İtalya'da gençler arasında bir kült
haline gelen, ilk basımı küçük bir yayınevi tarafından yapılan,
öğrenciler arasında fotokopiyle çoğaltılan ve şimdi büyük bir
yayınevi tarafından basılan Federico Moccia isimli yazarın gençlik
romanı bile bu yıl 180 bin satmış. Onun için 1 milyon çok ciddi
rakam. Dünyanın en tanınmış liderlerinden Clinton bile bütün
dünyaya birbuçuk milyon sattı. Amerika'da da bir elin parmağını
geçmez 1 milyon baskı. Siz 1 milyon kitap basacağınızı
söylediğinizde yayınevinizdeki arkadaşlarınız ne dedi? Kimseye 1
milyon basacağımızı söylemedik ki. 100 bin dedik. 100 bine bile
herkes karşı çıktı, 50 bin, 50 bin bas dedi. Bu işe ben ve ağabeyim
inandık. Ahmet Altan da bana ağabey gibi davrandı ve sürekli 'Başar
senin zarar etmeni istemem' dedi. Bizi kendi piyasamızdaki yayıncı
ve bayi arkadaşlarımız da çok uyardı. Ama ben 50 ya da 100 bin
baskı yapsaydım, bu kitabı bu fiyata satamazdım. Kitapların
üzerinde 20'inci, 30'uncu baskı diye yazıldığını görüyoruz. Eğer
siz bir yayıncıysanız, bir kitabın ne kadar satacağını birazcık
tahmin etme yeteneğinizin olması gerekir. Bu kitabı yayıncı olarak
al bir oku, bu kitabın satacağına inanıyorsan, ikişer bin, ikişer
bin 28 sefer baskı yapacağına, bir defada yüz bin bas, kitabın
fiyatını aşağıya çek ve okur kitaba ulaşabilsin. Okuyucuya yazık
olmasın. İsmet Berkan, kitabın pahalıya üretildiğini, fiyatı
ucuzlarsa okur sayısının çok artacağını köşesinde defalarca yazdı.
Az baskı, üretimin maliyetini artırıyor ve kitabın fiyatını
yükseltiyor. Yayıncı olarak biraz kendini yoracaksın. Yüreklice
kitabı basacaksın ve satacaksın. Şu anda çok satan kitaplardan
birinin fiyatı 25 milyon lira. Bir öğrenci için bu bir servet. Bu
kitap otuz baskı yaptı. Yayıncı olarak bas 250 bin tane, fiyatını
düşür, insanlar daha rahat alsın kitabı. Gerçekten okura yazık
oluyor... NEŞE DÜZEL / RADİKAL