Ahmet Altan dondu kaldı
Abone olPlan kan donduracak türden. Taraf'ın ortaya çıkardığı darbe planının ayrıntıları Ahmet Altan'ı şoke etti.
Ahmet Altan 2003'te yapılması düşünülen darbe planı karşısında
şoke oldu. Planın ayrıntılarını gördükten sonra şaşkınlığını
gizleyemeyen Altan, bugünkü köşesinde "zorunlu askerliği kaldırın"
diye çağrıda bulundu. İşte Altan'ın o yazısı:
"İş bizim ordu böyledir canım, kendini memleketin sahibi sanır"
dalgacılığının çok ötesine geçmiş durumda.
Herhalde hepsi değil ama generallerin büyük çoğunluğu hastalanmış
gibi gözüküyor.
Neredeyse her yıl yeni bir darbe planı hazırlıyorlar.
Bizim bugün yayımladığımız darbe planı, bugüne dek görülenlerin en
kapsamlısı, binlerce sayfadan oluşuyor, her aşaması en ince
ayrıntısına kadar hazırlanmış.
Birinci Ordu'nun eski komutanı tarafından organize edilmiş.
Kara Kuvvetleri'ne bağlı dört ordu var biliyorsunuz, Birinci Ordu,
İkinci Ordu, Üçüncü Ordu ve Ege Ordusu.
Her yıl bu ordular, bir "düşman saldırısına karşı" zihinsel
tatbikatlar yapıyorlar.
Orduların generalleri kendi aralarında toplanıyorlar, "en kötü
senaryoyu" oluşturuyorlar ve bunlara karşı alınacak önlemlerde
kimlerin hangi görevleri üstleneceğini, görevlerin nasıl
dağılacağını belirliyorlar.
Bu "tatbikatların" amacı "düşmana" karşı alınacak önlemleri
saptamak.
2003 yılında Birinci Ordu'nun generalleri de bu "tatbikatı" yapmak
için toplanıyorlar.
Görüntüde düşmana karşı hazırlanacaklar.
Ama bu sadece "görüntü", bu görüntünün arkasına saklanıp darbe
planları yapıyorlar.
Yapacakları darbe için 12 Eylül'ün darbe örgütlenmesini örnek
alıyorlar.
İki aşaması var planın.
Birinci aşama "sıkıyönetim" ilanını sağlamak.
Bunu gerçekleştirebilmek için "düşmanın" bile aklına gelmeyecek
planlar hazırlıyorlar.
Bir tanesi Fatih Camii'nde bir Cuma namazında bomba patlatmak.
Bombayı nereye yerleştireceklerini belirleyen krokiyi çiziyorlar,
bombanın yerleştirilip patlamasından sorumlu personeli
belirliyorlar, bomba patladığı sırada oluşacak vahşeti ve paniği
"kayda alacak" kameraların konulacağı yerleri bile saptıyorlar.
Sonra Beyazıt Camii'nde de bir bomba patlatacaklar.
Arkasından Yunan Hava Kuvvetleri'yle çatışmalara girmeyi, bu
çatışmada bir Türk jetinin "düşürülmesinin" sağlanmasını, bu
sağlanmazsa kendi jetimizin bizzat kendi uçaklarımız tarafından
düşürülmesini planlıyorlar.
Sıkıyönetim olsun da arkasından darbe yapılabilsin diye kendi
uçağımızı düşürüp, kendi pilotumuzu şehit edeceğiz.
Bu nasıl bir kafa yapısı, nasıl bir iktidar hırsı, nasıl bir
gözüdönmüşlük...
Darbe planlarıyla her karşılaştığımda "hiç böylesini görmedim"
diyorum, arkasından daha beteri çıkıyor.
Sıkıyönetimin ilan edilmesini sağladıktan sonra darbe
yapacaklar.
Darbenin manifestosunu yazmışlar.
Darbeden sonra kurulacak kabinenin üyelerini belirlemişler.
Tutuklanacakların listelerini yapmışlar.
"Çok kan döküleceğine" baştan karar vermişler.
Hangi gazetecilerle işbirliği yapılacağını isim isim
sıralamışlar.
Görevden alınacak belediye başkanları ve yerlerine atanacak askerî
personel bile belli.
Binlerce sayfa, "ıslak imzalar", kendileri tarafından teybe alınmış
konuşma metinleri, patlatma krokileri, görevlendirilecek personel
listeleri, bunların hepsini kayıtlara geçmişler.
Şimdi bir düşünün, bu adamlar "düşmana" karşı alınacak önlemleri
saptamak için toplanıyorlar ve "düşmanla" ilgili hiçbir çalışma
yapmayıp, "darbe" için bu ülkeye yapacakları "düşmanlıkları",
camileri bombalamayı, uçaklarımızı düşürmeyi planlıyorlar.
"Düşmana" karşı bir hazırlıkları yok ama kendi ülkelerine
"düşmanlık" için bütün hazırlıkları tamam.
Ve sürekli darbe hazırlığı yapıyorlar, en sonuncusu 2009 yılındaki
Kafes Planı'ydı, şu anda birilerinin de yeni planlar yapmadığından
kimse emin olamaz.
Bu ordunun yapısını "radikal" bir şekilde değiştirmeden bu
generallerin hastalıklarını iyileştiremeyiz, generallerin kendi
ülkelerine "düşmanlık etmeyi" görev zannetmelerinin önüne
geçemeyiz.
Bu binlerce sayfalık belgeden, bu generallerin ve subayların çok
"boş zamanı" olduğu anlaşılıyor.
Gerçekten çalışacak, "boş zamanı" olmayacak, kendi ülkesine
düşmanlık etmeyecek, "düşmana" karşı ciddiyetle hazırlanacak bir
orduya ihtiyacımız var.
Zorunlu askerliği mümkün olduğu kadar çabuk kaldırıp, ordunun
örgütlenme şemasını tümden değiştirmeliyiz.
Askerliği profesyonel ve ciddi bir meslek haline getirmeliyiz.
Yoksa biz bu "darbecilik" hastalığından arındıramayacağız bu
orduyu.
Kendi ordumuz, kendi bombamızla bizi öldürecek.
Ve, hep bizi öldürmek için hazırlık yapacak.