Ahmet Altan askere çok kızdı
Abone ol'Yaptığınız mertliğe sığır mı? O hanım hangi suçu işledi? Mertlik bu mu, yiğitlik bu mu?" Altan'ın öfke dolu yazısı.
Taraf gazetesi ile Genelkurmay'ın arasına şimdi de "dinlenme"
belgesi girdi. Ahmet Altan'ın yazdıkları doğruysa, Genelkurmay çok
tartışılacak vahim bir hatanın altına imza atmış.
Ahmet Altan'ı okuyoruz:
-Önceki gün polisler geldi.
Başar Arslan'ı buldular.
Savaş Arslan'la birlikte Alkım Yayınlan'nın ve Taraf Gazetesi'nin
sahibi Başar.
Bir tutanak imzalattılar.
Tutanakta şöyle yazıyordu: "Genelkurmay Başkanlığı Askeri
Savcılığı'nın 10.06.2009 tarih ve 2009/406-259 soruşturma sayılı
yazısı ile ALKIM Basın yayın Tic. LTD. Şti. (Taraf Gazetesi) sahibi
Başar Arslan adına kayıtlı olduğu belirtilen ancak fiilen kimin
tarafından kullanıldığı bilinmeyen 0533......numaralı hattın kim
tarafından kullanıldığı tespit edilerek, bu şahsın 24.06.2009
tarihinde ifadesine başvurulmak için Genelkurmay Başkanlığı Askeri
savcılığında hazır bulunmasının aksi halde zorla getirileceğinin
tebliği..." Alkım Yayınları zamanında, numaraları birbirini takip
eden bir seri telefon almış.
Bu telefonlar Arslan ailesinin fertlerine ve şirket yöneticilerine
dağıtılmış.
Polisler geldiğinde Başar o numaranın kime ait olduğunu
çıkartamamış hemen.
Ama sonra anlaşılmış ki bu numara aileden bir "hanıma" ait.
Genelkurmay, Taraf Gazetesi'nin sahiplerinin ailesinden bir hanımı
izliyor.
Siyasetle hiç ilişkisi bulunmayan genç bir hanım bu.
Bana sorarsanız, tam anlamıyla bir rezaletle karşı karşıyayız.
Birincisi, o telefonların hepsi Alkım Şirketi'nin.
Taraf Gazetesi ise Alkım Şirketi'nin sahipleri tarafından kurulmuş
başka bir şirket.
Tutanakta " Taraf Gazetesf'nin adı ne arıyor?
Bu birinci ve en masum soru.
Genelkurmay, "savcılığa ifade vermeye çağıracak" kadar yakından
izlediği bir telefonda konuşanın kim olduğunu bilmiyor mu ki bunu
Alkım'ın ve Tarafın sahibine soruyor?
Genelkurmay, Taraf Gazetesi'ni çıkartan insanların ailesini neden
dinliyor?
Dinlemiyorsa neden bu telefonun sahibine çağrı gönderiyor?
Yok eğer o hanımı dinlemiyorlardı da, o "dinlenen biriyle"
konuştuysa, o dinlenen kim?
Hangi nedenle dinleniyor?
İster kendisi dinlensin, isterse "dinlenen biriyle" konuşsun, bu
konuşma bir "suç örgütünün" eylemleriyle ya da planlarıyla ilgili
değilse hangi nedenle ifadeye çağırılıyor?
O hanımın bir suç örgütünün mensubu olduğuna mı inanıyorlar?
Buna inanıyorlarsa, bu inançlarının kanıtı ne?
Eğer o hanımın bir suç örgütünün parçası olduğuna inandılarsa,
durumun bu kadar ciddi olduğunu düşündülerse, onun kimliğini neden
"resmî" yollardan belirtemediler de Başar Arslan'a soruyorlar?
Ortada ciddi bir durum varsa, hiç kimseye hissettirmeden izlemeleri
gerekirdi.
Ortada ciddi bir durum yoksa, asla izlememeleri ve kimseyi rahatsız
etmemeleri gerekirdi.
Yaptıkları, ikisine de uymuyor.
O zaman ne yapmak istiyorlar?
Polisler bu tutanağı getirince ben Ankara temsilcimiz İsmet
Demirdöğen'e rica edip, Genelkurmay Askerî Savcılığı'nı ve Basınla
İlişkiler Dairesi'ni arattım.
Böyle bir yazıyı yazmadan önce kendilerine bu "tutanağın" nedenini
soracaktım.
Tahmin edeceğiniz gibi cevap vermediler.
Rahatça polis gönderiyorlar, bu işlerle hiç ilgisi olmayan bir
hanımı izlemeye alıyorlar ama cevap vermiyorlar, açıklama
yapmıyorlar.
Çünkü onlar bu memleketin efendileri, canlarının istediğini
yaparlar.
İstediklerini dinlerler, istediklerini ifadeye çağırırlar.
Gazetenin avukatı Ergin Cinmen'le de konuştum.
Bir telefonun hangi şartlarda dinlendiğini sordum.
Ancak şu suçlarla ilgili telefon dinlenmesine karar verilirmiş:
"İnsan ticareti, kasten öldürme, uyuşturucu madde imali ve
ticareti, parada sahtecilik, fuhuş, suç işlemek için örgüt kurma,
ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, kara para aklama, silahlı örgüt
kurma, casusluk, kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanununa
muhalefet." Şimdi, Genelkurmay, o hanımın bu suçlardan birini
işlediğinden kuşkulandığı için mi onu izlemeye alıp ifadeye
çağırdı?
Ortada böyle bir suç yoksa, Genelkurmay, muhalif bir gazetenin
sahiplerinin ailesini takibe almayı ve rahatsız etmeyi nasıl
açıklayacak?
Bakın, biz askerin siyasetten çekilmesini, muhtıralar vermemesini,
andıçlar yazmamasını, iftiralar atmamasını isteyen bir
gazeteyiz.
Bunun bedelini de öderiz.
Savcılıklardan kâğıtlar gelir, mahkemelere gideriz,
yargılanırız.
Sesimizi de çıkarmayız.
Ama her işin bir "raconu" var.
"Aile" bu tür işlere karıştırılmaz, bu ayıptır.
Mafya bile yapmaz bunu.
Mücadeleyle ilgisi olmayan insanlar, hele kadınlar rahatsız
edilmez.
Özel hayatlar, mücadelenin dışında tutulur.
Bizim gazetemizin temel ilkelerinden biridir bu.
Biz kimsenin ailesine, çoluğuna çocuğuna, özel hayatına
dokunmayız.
Bir ülkenin Genelkurmayının da en aşağı o ülkenin bir gazetesi
kadar ilke sahibi olmasını bekleriz.
Şimdi Genelkurmay'a soruyorum.
Neden muhalif bir gazetenin sahiplerinin ailelerini
dinliyorsunuz?
Neden genç bir kadını rahatsız ediyorsunuz?
Bu gazeteyi, bir kadını rahatsız ederek mi korkutmaya
çalışıyorsunuz?
Askerliğe sığıyor mu bu, mertliğe sığıyor mu?
Ve, son soru.
Siz bunları yapmaktan utanmıyor musunuz?