Ülkemizde son yıllarda yaşadığımız en büyük olumsuzluk, "Ahlaki
çürüme".
Sokakta, caddede, parkta, kafede kiminle konuşursak konuşalım,
artık toplumda eski saygı ve anlayışın kalmadığından dert
yanar.
Bizler eskiden tanımadığımız bir kişinin cenazesini görsek
bile, ayağa kalkar, cemaatine, cenaze namazına katılırdık.
Mahallede bir cenaze olduğunda mahallinin yas tutması ve
cenazeye saygı için radyo ve televizyonlarını açmaması gerektiğini
bilirdi. Bir hanede yas varken diğer hanelerde ses olmazdı. Şimdi
cenazelerde insanlar cenaze namazına katılmak yerine kenarda kıyıda
durup sigarasını yakıp sohbet ediyor elleri varmıyor tekbir
getirmeye. Hatta şehit cenazesinde bile saygı yerine siyasi şov
yapılıyor. Cenazeye bile saygı duymayanın, diğer ahlaki kurallara
uyması zaten düşünülemez.
Trafikte yaşanan tartışmalar, küfürler, yaralama hatta cinayetle
biten kavgalar…
Kadın cinayetleri ve aile katliamları,
Artan hırsızlık, rüşvet ve dolandırıcılık vakaları,
Taciz ve tecavüz olayları,
Toplumda bir arada yaşama, paylaşma duygularının yitirilmesi,
sosyal ve siyasi kamplara bölünme,
Tüm bunlar ahlaki çürümenin, ahlaki çöküntünün göstergesi.
Ahlaktan, bizi birleştiren değerlerden bahsedemiyoruz.
Toplumumuzun sahip olduğu manevi değerlere göre davranıp,
ahlaki çöküntüden kurtulmamızın yolu, içinde bulunduğumuz yapıların
yeniden iyileştirilmesidir.
Yaşadığımız sistemin iyileştirilmesi öncelikle ekonomik
hamlelerin doğru yapılmasıyla olur. Toplumun küçük bir kısmı
zenginliği paylaşıp, büyük bir kısmı da "açlık ve yoksulluk "
seviyesindeyse, toplumda yaşayan bireyler arasında ki yaşam
standardında bir uçurum olur.
Bu uçurum hırsızlık, rüşvet, dolandırıcılık gibi suçları
besler.
Toplumda yaşanan bu ekonomik ayrılık, "fakir ve yoksul"
kişilerin, geçim sıkıntısı nedeniyle hayallerinin çok uzağında
kalmasına neden olur. Yaşadığı huzursuzluğun dışarıya çatışma
olarak yansıması da kaçınılmazdır.
Psikolojik olarak çöküntü yaşayan birey, toplumsal değerlere de
artık inanmaz ve saygı göstermez. Umutsuzluk ve geleceğe karşı
karamsarlığa neden olur. Meslek sahibi , kariyer sahibi olmak
yerine "kolay para" kazanacağı yollara sapmaya başlar.
Öykündüren, normalleştiren öyle bir çark var ki
Bazı kanallarda öyle programlar var ki insanın kanı donuyor. Bu
programlarda sürekli güvensizlik telkin ediliyor.
Kayınpederi-geline, kayınvalide-damada, koca-baldıza, kadın-kaynına
ilgi duyup, ahlaksız davranışlar ve ahlaksız hayatlar yaşandığını
hatta neredeyse çocuklarınızı dedesine, dayısına, amcasına bile
bırakmayın tacize uğrar mesajı veriliyor. Reyting uğruna yıllardır
bu topluma ahlak dışı, insanlık dışı görüntüler şırınga edildi.
Edilmeye de devam ediyor. Bu toplumda sağlıklı bir aile yaşamı
yokmuşçasına bütün eşlerin birbirlerini aldattığı hatta çocukların
eşten mi yoksa ihanetten mi olduğunu DNA testiyle bulup bu testide
milyonların önünde okumaktan çekinmeyen insanımsı varlıkları ekrana
taşımak akıl karı değil. Böyle programlar ancak toplumun yapısını
bozar. Yaşanan durum tamda bu…
Tabi ki istisna durumlar, olaylar yaşanır. Bu olaylar bu kadar
gündemde sıcak tutulursa “normalmiş” gibi kanıksanır. İnsanın
olduğu her yerde yanlışta vardır. Bu ifşa edilenlerin ne kadarı
doğru, ne kadarı reyting kaygısı bilinmez
Bilinen tek şey bu toplumda ahlaki erozyon var. Bu toplumun
değerleri eriyor. Enesler, Yusuflar, İbrahimler, Yakuplar daracık
streç pantolonlarıyla, elinde kadehleriyle barlarda tekila içerken,
anne ve babaları Kabe’yi tavaf ediyor. Bu çağın putları bu çağın
insanlarının eliyle inşa edildi. Gel ya İbrahim