Ekonomik göstergelerin iyileşmeye başladığı güzel haberler
arasında. İnşallah günlük hayata da yansır ve döviz spekülasyonları
ile roket gibi fırlayan ama bir daha da inmeyen çarşı pazar
fiyatlarına da yansır.
Cumhurbaşkanı NATO zirvesine katılıyor. NATO, ABD ekseninde
hareket ediyor ve YPG’yi Türkiye için tehdit değerlendirmesi içinde
görmüyor. Türkiye’de NATO’nun eşit oy ve veto hakkına sahip bir
üyesi olarak şunu diyor: Ülkemize, vatandaşlarımıza yönelik bu
tehdit ortamını görmeyen NATO ne zaman işimize yarayacak?
Türkiye’den katkı istiyorsanız, mütemadiyen kararlarda bir uyum
bekliyorsanız peki bunu neden sizler de göstermiyorsunuz?
Haksız mı? NATO’nun önceki ve şimdiki genel sekreterleri diyor
ki, Türkiye yerden göğe kadar haklı.
Libya’nın BM tarafından tanınan yönetimi ile imzalanan anlaşma
Akdeniz’de dengeleri bir kez daha ters yüz etti. Artık kimsenin
uluslararası hukuka karşı hamle imkanı kalmadı.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi İsrail ve Mısır
ile birlikte Türkiye’ye karşı kurdukları ittifakta dayanaksız bir
hale geldiler. Uluslararası deniz hukuku önemli.
Türkiye’de iyi bir diplomasi ile bu konuda ileri sürülen her
türlü argümanı ortadan kaldırmış oldu. İddialar çok, doğalgaz ve
petrol rezervleri konusunda kimi görüşlere göre Akdeniz eşsiz
fırsatlar sunuyor.
Kimi görüşler ise büyük bir potansiyelin olmadığı, konunun
abartıldığı yönünde. Vardır yoktur buraya girmeyeceğim. Ama
Akdeniz’in jeopolitik ve jeostratejik önemi kimse tarafından
yadsınamaz. Ayrıca potansiyel bu kadar düşük olsa bu kadar büyük
devletin, uluslararası şirketin Akdeniz’e ilgisi niye?
Göçmen ve sığınmacı problemi yine en fazla Türkiye’yi
ilgilendiriyor. Muhalefet partileri sayıları 3.7 milyona ulaşan
Suriyelileri gerekçe göstererek hükümete yönelik ağır bir eleştiri
bombardımanı içinde. Eleştirmeleri değil de, bu kadar insan hala
barışa ulaşmamış bir ülkeye diyelim ki döndüler, sonları ne olacak?
Bu konuda geçerli ve yeterli bir değerlendirme ve yaklaşım ortaya
konmuyor. Lafla da peynir gemisi yürümüyor. “Suriyelileri
gönderelim!” diyenlere sormak lazım, “Nereye?”
Avrupa almıyor. Bir yolunu bulup Yunanistan sınırından içeri
girenleri soyup soğana çevirip bir de dövüp, işkence edip
Türkiye’ye geri itme metotlarıyla yolluyorlar. Bu şekilde
Türkiye’ye gönderilenlerin sayısı neredeyse otuz bine ulaşmış.
İç politikada erken seçim taleplerine hem AK Parti hem de MHP
noktayı koydu. 2023’den önce bir seçim yok dendi.
Her seçim dönemi ile birlikte yeni bir yorgunluk geliyor
üstümüze. Biraz nefes almakta yarar var.
Muhalefetin erken seçim diye bağırmasının da esasında
rasyonel bir tarafı görünmüyor. Olunca muhalefet için ne
değişecek?
Siyasi hayatında en güçlü dönemini yaşayan CHP Genel Başkanı
Sayın Kemal Kılıçtaroğlu öyle vahim hatalar yapıyor, kendisini öyle
sıkıntılı ortamlara sokuyor ki, bunları hangi seçim düzeltebilir?
Talat Atilla ve Rahmi Turan kaynaklı “Killiye’de Cumhurbaşkanı ile
görüşen CHP’li” haberi ile muazzam bir irtifa kaybetti. CHP
tartışmaların tam göbeğinde kaldı, yetmiyormuş gibi Sayın
Kılıçtaroğlu büyük bir polemik ikliminin içine düştü. Sayın
Muharrem İnce unutturulmak istenirken adeta küllerinden yeniden
doğdu. Şimdi Anka kuşu gibi CHP’liler nezdinde yeniden çok önemli
bir isim haline geldi.
Ana muhalefet ülkeyi yönetmiyor ama süreci de hiç
yönetemiyor.
Gündem gerçekten ağır. Unutulanlar ve yeni eklenen konu
başlıkları ile yaklaşan kar, kış, boran içinde dışarda olanlardan
içerde olanlara bakamıyoruz, içerde olanlarla uğraşmaktan tam
olarak dışarı odaklanamıyoruz.