Ağca'ya ödenen dolarlar tartışılıyor
Abone olMilliyet yazarı Güneri Civaoğlu'nun Mehmet Ali Ağca'ya röportaj karşılığı ödediği 20 bin dolar tartışılıyor. Akşam'dan Oray Eğin Güneri Civaoğlu'nun asıl yanlışını yazdı.
Güneri Civaoğlu'nun Ağca'ya ödediği yeni bir tartışma başlattı. Akşam yazarı Oray Eğin asıl hatanın yazarın para karşılığında Ağca'dan herşeyi anlatmasını beklemesi olduğunu yazdı.
Yazı: Oray Eğin
Kaynak:
-Perşembe günü Sabah’tan Yılmaz Özdil, Milliyet’in “bir yazarının” röportaj için Mehmet Ali Ağca’nın ailesine tam 20 bin dolar ödediğini yazdı. Medya kim olduğunu biliyordu, ama kendisi bizzat cevap verene kadar kimse ismi ifşa etmedi. Halbuki gizli değildi. Güneri Cıvaoğlu, 1997’de o zamanlar yayımlanan “Durum” programı için Ağca’yla görüşmüş, görüşmenin ayrıntılarını da köşesinde yazmıştı.
Cıvaoğlu, dün Milliyet’teki başyazısında bu paranın belki İpekçi cinayetinde bir ipucu ortaya çıkar diye verildiğini açıkladı ve Yılmaz Özdil’in “Herhalde Milliyet’in bu işle ilgisi yoktur” yorumuna da cevap verdi. Paranın bizzat Kanal D yöneticileriyle görüşüldükten sonra, kanal tarafından ödendiğini söyleyerek. Zaten böyle önemli bir kararı gazeteci patronajın bilgisi ve müdahalesi olmadan, tek başına alamaz.
Şaşılacak bir durum yok, neden bu kadar yaygara koptuğunu da anlamak mümkün değil. Röportaj için Ağca’ya bloklanan paranın “rüşvetin belgesi” gibi sunulması da çok anlamsız. Zira birini konuşturmak için para ödemek de yeni değil. Konuşacak kişi kendisine önem atfettiği için de bir ücret belirlemiştir. Kissinger da, OJ Simpson da, Clinton da parayla konuşur çünkü. Gazeteci de bunu ister kabul eder, ister etmez.
Dün, İletişim Profesörü Haluk Şahin’e Batı’da “notebook journalism” diye adlandırılan bu yöntemin etik sınırlarını sordum: “Kissinger’a para ödemek mübah da, Ağca’ya değil mi?” Şahin de “her etik kural gibi tartışılabilir” diye not düşerek şu yanıtı verdi: “Muhabir görgü tanığına ve normal haber kaynağına para vermez - ve tabii para almaz. Ama en saygın kuruluşlar bile uzman ve allamelerle yaptıkları röportaj karşılığında genellikle para öderler. BBC dahil. Bu, adamın bilgisinden yararlanmanın profesyonel karşılığıdır. Hatıra defteri, fotoğraf albümü, aile filmi gibi özel şeylere para ödenebilir. Bunların fikri hak karşılığı olduğu düşünülebilir. Çatlı’nın gerçek günlüğünü bulsalar kim para ödemez? Buna para vermeye bir kamu hizmeti gözüyle bile bakılabilir. Kissinger ve Ağca gibi adamlar parayla mülakat verirler. Şöhret kirasıdır ve zamanımızda normal sayılmaktadır. Cıvaoğlu’nun yaptığı normaldir. Bence hassas konu, para verildiğinin gizlenmesi halinde karşımıza çıkar. Adamın kaç para karşılığında bunları söylediğini bilmek isteyebiliriz.”
İşin etik tarafı böyle. Gelelim tartışmanın diğer kısmına. Yılmaz Özdil’in de elinde bulunan banka dekontunun nasıl elden ele dolaştığını biliyor musunuz? 22 Haziran 2000 tarihli Özgür Politika gazetesinin haberine göre, Mehmet Ali Ağca’nın kardeşi Adnan Ağca bir basın toplantısı yapıyor, kardeşini ziyarete gittiğini ve bunların parasının da Milliyet tarafından ödendiğini söylüyor. Ve bir bilgi daha veriyor: “Benzer teklifler atv’den de geldi.” Yılmaz Özdil’in bizzat haber yayın yönetmenliğini yaptığı atv’den...
Kardeş Ağca aynı toplantıda Dış Ticaret Bankası’nda Müzeyyen Ağca’ya ödenmek üzere 20 bin doların bloke edildiğini gösteren dekontun da fotokopisini dağıtıyor. Özdil’in elindeki belge de işte bu.
Güneri Cıvaoğlu’nun Ağca söyleşisindeki en büyük sorun para verilmesi değil, zamanında defalarca röportaj vermiş ama hiçbir şey söylememiş, hep palavra atmış bir adamın karşısına geçen bu kadar tecrübeli bir ismin ondan cevap beklemesi, gerçekleri ummasıdır.
Tabii konuyu açan bizzat atv Haber’in yayın yönetmeni olduğuna göre, şimdi doğal olarak kuruluşundan bugüne o kanalın da para ödeyerek konuşturduğu kişileri öğrenmek hakkımız; var mı, yok mu...