Ağca ile nişan düzmeceymiş
Abone olRabia Özden Kazan, Ağca ile aralarındaki nişanın kurgudan ibaret olduğunu söyledi.
Papa ve Abdi İpekçi suikastlarının faili Mehmet Ali Ağca'nın
nişanlısı olduğu öne sürülen Rabia Özden Kazan, Ağca ile
aralarındaki nişanın kurgudan ibaret olduğunu söyledi.
"Kurguyla başladığımız bir şey daha sonra değişik taraflara
çekildi, olay basına yansıyınca bu olanlara son verdik" diyen
Kazan, bu süreçte yaşananları İHA muhabirine anlattı.
Mehmet Ali Ağca'nın, Ortadoğu Gazetesi'nin eski patronu merhum Zeki
Saraçoğlu'na yazdığı mektubun ardından Kazan'ın gazetecilik adına
Ağca'ya yaklaşma çabaları neticesinde başlayan tanışıklık,
sonraları farklı boyutlar kazandı.
"Mehmet Ali Ağca, o sıralarda kendi hayatını anlatan bir kitap
yazmak istiyordu ve kitabını pazarlamak için ihtiyacı olan tek şey
bir gazeteciydi" şeklinde konuşan Kazan, "Ortadoğu Gazetesi'nde
köşe yazarıyken bir gün rahmetli patronumuz Zeki Saraçoğlu bana,
kendisine Ağca tarafından gönderilen bir mektup getirdi. Ağca,
kendi hayatını anlatan bir kitap yazmak ve bu kitabı pazarlamak
istiyordu. Bir hayat hikayesi söz konusuydu ve bir gazeteciye
ihtiyaç duyuldu. Saraçoğlu, 'Sen gider misin?' dedi. Bir gazeteci
olarak hapishaneye girebilmenin yollarını aradık fakat bu
olmadı.
GAYRİMEŞRUYA BAŞVURDUK
Biz de meşru olmayan başka yollar aramaya başladık. Nasıl olabilir
diye düşünmeye başladık, ancak eşi, kız kardeşi ya da avukatı
olarak içeri girebilirdim. Yabancı basın, Adalet Bakanlığı'na
defalarca diretmesine rağmen izin alamamıştı. Biz de böyle bir
durumda benim özel çabalarım ve biraz da kurnazlıkla sorunu
hallettik.
Kartal Cumhuriyet Başsavcısı'na Ağca'nın nişanlım olduğunu
söyleyerek içeri girmeye başladım. Bunlar ileriki safhalarda
şakayla karışık başka boyutlar almaya başladı. Fakat Mehmet Ali
Ağca ile nişanlanmak amacında değildim, onun da benimle nişanlanmak
gibi bir niyeti yoktu. Kurguyla başladığımız bir şey daha sonra
değişik taraflara çekildi ve sonra da olay basına yansıyınca bu
olanlara son verdik" dedi.
Aralarında gerçek bir nişanın asla olmadığını belirten Kazan,
"Türkiye'de ve hatta yurtdışında da hala Ağca'nın nişanlısı
unvanını taşıyorum. Yaptığım eserlerde de bu sürekli beni ayağımdan
çekiyor. Çünkü ne kadar iyi bir şey de yapsam her zaman Ağca'nın
nişanlısı olduğum gerekçesiyle insanlarda bana karşı olan bir
önyargı ile karşılaşıyorum. Mehmet Ali Ağca'nın ihtiyacı olan tek
şey bir gazeteciydi. Başka gazetecilerden de yardım istedi.
Mesela Balçiçek Pamir de Ağca'nın yardım istediği gazetecilerden
biriydi fakat Balçiçek Pamir içeri girmeyi başaramadı. Daha sonra
Ağca, başka gazetelere bakarken Ortadoğu Gazetesi'nde yazar olarak
beni görüyor ve benimle irtibat kurmaya çalışıyor. Teklif
geldiğinde kabul ettim, çünkü haber değeri vardı.
Bu kişinin Saddam Hüseyin olması da benim için fark etmezdi çünkü
ben bir gazeteciyim. Bir yolunu buldum, bu bana çok ağır bedellere
mal oldu. Mehmet Ali Ağca'nın nişanlısı olarak hala bunun bedelini
ödüyorum. Şimdi yeni hazırladım fakat henüz baskıya vermediğim Ağca
ile ilgili kitabımda da bütün nişanlılık öyküsünün neden olduğunu,
neyi başarmak için bu kadar zaman Ağca ile görüştüğümü anlattım.
Baskı için bekleyen, 'Katil' ismini verdiğim hazır bir romanım var.
Türkiye'de, Amerika'da ve İtalya'da yayımlanacak. O zaman herkes
neden Mehmet Ali Ağca'nın nişanlısı olmayı kabul ettiğimi
anlayacak" diye konuştu.
AĞCA'YLA DUYGUSAL YAKINLAŞMA
Ağca ile geçirdikleri 5 yıl içinde aralarında herhangi bir duygusal
yakınlaşma olup olmadığı sorusu üzerine Kazan, "Ağca'nın 'Deccal
Vatikan' adlı bir projesi vardı ve bu proje 1.5 yıl bende kaldı. Bu
proje için ben de yurtdışında çeşitli temaslarda bulundum. Tabii ki
gerek mektuplar gerek ziyaretlerde sürekli görüştüğünüz biri.
Mutlaka duygusal bir bağınız oluyor. Ben Ağca'ya diğer insanların
bakışından farklı bir gözle, bir insan olarak baktım ve onun
psikolojik analizini yapmaya çalıştım. Bu kitapta da bu analizi
dile getiriyorum zaten. Papa'yı neden vurduğu ve neden Abdi İpekçi
cinayetine adının karıştığı sorularının cevaplarını ben kendisiyle
5 yıl görüşmüş biri olarak, nişanlısı namzediyle şimdi yazdım"
dedi.
Yaşanan 5 yılın sonundaki tanışıklığın aşka dönüp dönmediği
sorusuna ise Kazan, bazı şeylerin şakayla başladığını fakat zamanla
olayların farklı boyutlara da gittiğini belirterek, "Şimdi ne
söylesem çok da fazla açıklayamıyorum. Dedim ki bazı şeyler şakayla
başladı. O yüzden ben de tam olarak söyleyemiyorum belki bunu.
Tabii ki bazı diyaloglar oldu aramızda. Ama ben bu konuda
utanılacak tarafım, çünkü onun hayatını öğrenmek için içeri girdim
fakat aramızda başka diyaloglar oluştuysa bu benim mesleğim için
göze aldığım bir şeydi belki de. Fakat yine de eğer bir insanın
bana karşı herhangi bir duygusu oluştuysa zamanında, onun hakkında
dikkatli konuşmak isterim" ifadelerini kullandı.
KAZAN, MÜSLÜMAN OLAN BİR İTALYAN İLE EVLENİYOR
Ağca ile ilgili araştırma yapmak için İtalya'da bulu'fd. Fakat
Mehmet Ali Ağca ile nişanlanmak amacında denduğu sırada şimdiki
nişanlısı Giocinto Licursi ile tanışan Kazan, daha önce Katolik
olan ve kendisi için dinini değiştirerek Müslümanlığa geçen
nişanlısıyla Eylül'ün ikinci haftası evlenmeye hazırlanıyor. Ağır
Ceza hukukçusu olan Licursi aynı zamanda Komunist Parti'den
milletvekili adayı olan bir siyasetçi. Kazan Licursi ile
tanışmasını ve evliliğe uzanan süreci şöyle anlatıyor:
"Nişanlım bir ağır ceza hukukçusu. Benim Ağca ile ilgili
araştırmalarım ve Ağca ile diyalogum sürerken Vatikan ile sürekli
içiçeydim. Ve orada İtalyanca eğitimine başladım. Bununla birlikte
orada çevrem oluştu. Fakat oraya gidişimin gerçek nedeni Ağca'nın
yazdığı kitap ve bununla ilgili bilgiler edinmekti. Daha sonra
tesadüf eseri şu anki nişanlımla tanıştım. Tamamen kader ve Allah
kısmet ederse de Eylül'ün üçüncü haftası evleniyoruz".
Nişanlısına Mesnevi'yi tercüme ettiğini ve İslamiyet'in
güzelliklerini anlattığını ifade eden Kazan, "Nişanlıma
İslamiyet'in güzel yönlerini, sevgi, huzur, hoşgörü, sevgi ve barış
dini olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Kendisi Müslüman oldu.
Katolik'ti fakat diniyle çok fazla ilgili değildi. Çok koyu bir
Hıristiyan değildi, aslında bir boşluk içerisindeydi. Ben de yoluna
çıkınca, tanıyarak, kendi isteğiyle Müslüman olmaya karar verdi.
İnşallah İslamiyet hakkında bu güzel duyguları bozulmaz. Camileri
gezdi,
burada namaz kılmayı öğreniyor, duları öğretmeye başladım biraz.
Umarım Giocinto da şu anki İslamiyet hakkında sevgi dolu
düşüncelerinden dışarı çıkmaz" dedi.
Kazan, nişanlısıyla İstanbul ve Roma olmak üzere dönüşümlü
yaşayacaklarını da belirterek, "Çünkü ne ben Türkiye'yi tamamen
bırakabiliyorum ne de o İtalya'yı bırakabiliyor. Hem burada hem
orada yaşayacağız, seyyar bir hayat olacak" şeklinde konuştu.
KAZAN'IN GELİNLİĞİNİ ÜNLÜ MODACI CEMİL İPEKÇİ
DİKİYOR
Gelinliği ünlü modacı Cemil İpekçi tarafından hazırlanan Rabia
Kazan, oldukça heyecanlı. Gelinliğinin Osmanlı sultan figürleri
taşıdığını ifade eden Kazan, "Cemil İpekçi, tesettürle ilgili çok
farklı düşünceleri olan bir modacı. Gelinliğime biraz sultan
figürleri vermeye çalıştı, çok güzel bir model oldu. Her şeye
rağmen heyecanlıyım ve gencim. Eşimle güzel bir hayat düşlüyorum.
Nişanlım, İstanbul'u ve Türkleri çok seviyor. Neden olmasın?
Hepimiz insanız ve bizi birleştiren tek bir şey var bence, o da
sevgi. O yüzden daha önce yaşadıklarıma rağmen hem burada hem
yurtdışında güzel planlarım var. Umudumu kaybetmeden yeni bir hayat
planı yapıyorum" dedi.
Düğüne, Türkiye'den Reha Erus'un katılacağını belirten Kazan, "Reha
Bey aynı zamanda nikah şahidimiz olacak. Cemil Bey'in gelme durumu
var, bir de aileden bazı yakınlarım gelecek. Çünkü biraz ailede de
sorunlu oldu bu evlilik. Babamla ilgili özellikle. Babam düğünde
olmayacak çünkü onun reddettiği bir evlilik bu. Giocinto yabancı
olduğu için babamın tasvip etmediği bir evlilik yapıyorum. Ama
hepimiz insan olduğumuz için ben ayırmıyorum Türk ya da yabancı
diye. Allah hepimize aynı aklı ve kalbi vermiş.
Sevgiyle huzurlu yaşayabiliriz diye düşünüyorum. Ben yine de
babamın tüm reddetmesine rağmen nişanlımla evlendiğimizde birlikte
babamın kapısın'fd. Fakat Mehmet Ali Ağca ile nişanlanmak amacında
deı çalmayı düşünüyorum. Çünkü uzatılan el sıkılır verilen selam
alınır. Babamın da şu anki sert tutumu, kapısını çaldığımızda
değişecektir diye umut ediyorum" şeklinde konuştu.
AĞCA, EVLİLİĞİ NASIL KARŞILAR?
Ağca'nın hislerinde kendisine karşı menfi yönde bir değişim
olduğunu belirten Kazan, "Şu anda Ağca'nın bana olan hislerinde
menfi yönde değişim oldu. Bana karşı bir hırs ve kinle dolu. Adımız
şöyle ya da böyle birlikte anıldı, bir geçmişimiz var. Tam olarak
bunun mahiyetini ne ben açıkladım ne o açıkladı. Mutlaka kafasında
daha farklı bir komplo teorisi çizmiştir. Bunun duyumlarını da
aldım zaten. O yüzden tabii ki tedirginlik duymuyorum desem yalan
olur. Şu anda zaten kitaptan dolayı da tedirginim. Yine
de çok kötü düşünmek istemiyorum. Umudumu da yitimeyeceğim"
dedi.
AĞCA'NIN PAMİR'E GÖNDERDİĞİ MEKTUP
Gazeteci
Balçiçek Pamir, Sabah Gazetesi'ndeki 19 Nisan 2005 tarihli
yazısında Mehmet Ali Ağca'nın kendisine gönderdiği mektubu
yayımlamıştı.
"Ağca, Pamir'e, "Balçiçek, sana şartlı bir teklifim var:
Uluslararası bir medya projesini gerçekleştirmek için benimle
birlikte çalışır mısın?" diyerek teklifte bulunmuştu. Pamir, bu
mektubun ardından okuyucularına şu cümlelerle seslenmişti:
"Şaşırdınız değil mi? Ben de mektubu aldığımda şaşırmıştım.
Mektubun yazıldığı tarih 5 Şubat 2004, ben bir hafta sonra
okuyabildim. Ne mi düşündüm? Kendisinin de yazdığı gibi, aklını
yavaş yavaş yitirmekte olduğunu. Ne mi yaptım? Tabii ki kardeşini
aradım. Ve dedim ki 'Kardeşinizin bana yazdığı mektubu aldım. Akıl
sağlığının pek yerinde olmadığını düşünüyorum ama yine de yüz yüze
gelip bir röportaj yapmayı isterim. Ama onun bana çizdiği
çerçeveyle pek ilgilenmiyorum. Eğer her soruma cevap vermeyi kabul
ederse, bunlara Abdi İpekçi suikasti de dahil, Adalet
Bakanlığı'ndan izin almaya çalışırım'. Birkaç gün sonra cevap
geldi. Olumluydu. Ben de Adalet Bakanı'ndan izin talep ettim. Ama
izin alamadım. Gerekçe basitti. 'Ağca ile röportaj yapmak isteyen
yüzlerce yerli yabancı gazeteci var, birine bu fırsatı verirsek
diğerlerine de vermek gerekir, ipin ucu bir şekilde kaçmış olur'.
Gerekçeyi sevdim mi? Hayır. Aslında bu röportajı yapabilirdim.
Örneğin, kardeşi aracılığıyla soru gönderip cevap almayı
deneyebilirdim. Görüş gününe normal vatandaş olarak gidebilirdim.
Ne olurdu? Gazetecilik olmazdı. Keşke Rabia Özden Kazan, çıkıp da
'Ben Ağca'ya aşık oldum' diyebilseydi. 'Suçluya da suçsuz, kardeşim
size ne, ben ondan etkilendim, önyargılarımı değiştirdi, ona karşı
büyük bir sevgi besliyorum' diye bağırsaydı. Çok daha içten, çok
daha hesapsız, çok daha dürüst olurdu. Dünyada bu tarz aşk
hikayelerine çok sık rastlıyoruz zaten. İşte o zaman ilgimi
çekerdi, o zaman röportaj için Ağca'ya değil ona giderdim. O zaman
ortada merak edilecek bir şeyler olurdu. Şimdi ise hiç yok".