Bu yazıyı kaleme aldığımda, Melek Atalay veya desteklediği
kişiye övgüler yazmadıysam, işin içinde mutlaka bir iş vardır!
Melek Atalay damgayı alnınıza yapıştırıverir:
-Bu yazıyı ona yazdırdılar.
Melek Hanım çok sevdiği Ağar'a başkaldırdığı zaman sohbet etme
imkanımız oldu. Rahmetli Şakir Süter'den söz açılınca aynı hataya
düştü:
-Şakir Süter'e yazı yazdırdılar.
Sabah yazarı Mahmut Övür de Melek Hanım'ın şerrinden
nasiplenenlerden:
-Mahmut Övür'e yazdırdılar.
Hatasını enine boyuna anlattım, Cevher Cevheri şahidimdir ona da
Melek Hanım'ın kendinden nasıl geçtiğini söyledim.
Bilenler Melek Atalay için, "iyi, hoş, samimi bir kadın" diyorlar.
Aynı kişiler, bu hanımın bazen konuşmalarıyla aşırıya kaçtığını da
söylüyorlar.
Hakikaten öyle...
"Mehmet Ağar'ın Çağrı'sı" yazım üzerine arayan hanımefendi, hal
hatır faslından sonra şu sözleri söyledi:
-7 Ocak'ta ne yazacaksınız.
Ne diyeyim?
"Sana ne!" desem ayıp olacak.
Bu sözleriyle, beni "taraf" olmakla suçluyor hanımefendi.
Süleyman Soylu'nun tarafı!
Niye?
Ben Ankara'ya kadar gidip, Soylu'nun basın toplantısını
izlemişim!
Aferin Melek Atalay'a!
"Mehmet Ağar'ın Çağrı'sı" yazımda, DP'yi batıranlar listesine Melek
Atalay'ı da almıştım... İtiraz edince, yüzde 5.5'u hatırlattım. O
yine de 7 Ocak'ı merak etti.
Çağrı Erhan'la ilgili bir şeyler söyleyince, açıklamak zorunda
kaldım. Bu genç arkadaşımızla ilgili benim kişisel bir husumetim
yok, olamaz. Dahası onun gibi gençlerin politikada aktif olmasını
isteyenlerdenim.
Çağrı Erhan, Süleyman Soylu veya Serhan Yücel gibi gençler böylesi
bir yarışa girerken, Ağar'la birlikte sabıkası hayli kabarık olan
kişilerin köşesine çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü DP'yi
bu noktaya getiren onlardır.
Şimdi ne yazacağımı şimdiden yazıyorum Melek Hanım...
Çağrı Erhan Ağar'ın emanetçisi olmasına rağmen bu kongreyi
kazanırsa, 7 Ocak'ta avuçlarım acıyana kadar alkışlayacağım.
Gençliğini alkışlayacağım, bilgisini, birikimini alkışlayacağım. Ve
sizlerden uzak durmasını ısrarla yorulmadan, bıkmadan, usanmadan
yazacağım. Sizlerin onun etrafında olması halinde, Çağrı veya bir
başka gencin asla başarılı olmayacağını yazacağım.
Süleyman Soylu kazanırsa veya Serhan Yücel kazanırsa yine
alkışlayacağım. Onların da sizin günahlarınızın ortağı olan Mümtaz
Yavuzlar'dan ve ötekilerden uzak durmasını yazacağım.
Bunu sizin için yazmayacağım Melek Hanım... O gençlerin istikbali
için, siyasi gelecekleri için yazacağım.. Çünkü siz ve sizin
gibiler siyaset çöplüğündeki yerinizi almadan bu gençler rahat
etmeyecek!
Bir şey daha...
Süleyman Soylu benim arkadaşımdır, dostumdur... Ama bu yeni değil
ki. Süleyman Soylu bu yola girmeden önce, bir yazı yazdım:
-Allah Süleyman Soylu gibi bir dostum olmasını bana nasip
etsin.
Niye biliyor musunuz?
O bir dost çünkü...
Şakir Süter'in dostuydu, sağlığında hep yanında oldu. Hastane
kapılarından ayrılmadı. Gaziosmanpaşa'dan hergün Anadolu Yakası'na
geçerek dostu Şakir Süter'in başında durdu. Şakir Süter ölmeden bir
gün önce, onun isteği üzerine Umre'ye gitti, dua etmek için.
Döndüğünde çok sevdiği dostu ölmüştü. Yine yalnız bırakmadı,
ailesine oğluna, gelinine ne yapılması gerekirse yaptı. Kur'an
ziyafeti çekti Şakir Abi için. 40'ında mevlid okuttu. Yaptı da
yaptı, yapıyor yapacak...
Anlayacağınız Melek Hanım, sizin gibi bir saatte dostunu arkadaşını
satan biri değil Süleyman Soylu... Kimi dangalakların yazdığı gibi,
para pul değil bizim dostluğumuz, içtenliktir, samimiyettir.
Haaa bir dakika... O benim dostum olmasına rağmen, siyasi yönünü
eleştirdiğim zaman acımasız oldum, olurum... Üç kuruş menfaat
uğruna hareket ettiğimi yazabilen dangalak, geçmişte Süleyman Soylu
hakkında yazdıklarımı da biliyordur. Ama dangalaklar çabuk
unutur!
Ona rağmen, Süleyman Soylu ile arkadaşlığımız dostluğumuz bitmedi
bitmeyecek...
Bilgine Melek Hanım!