Ağar Kurtlar Vadisi'ni değerlendirdi
Abone olBaşbakan Tayyip Erdoğan'ı kıskanmadığını savunan DYP Lideri Mehmet Ağar, hayatının bilinmeyenlerini anlattı. Ağar'a göre Kurtlar Vadisi gerçek hayatla örtüşmüyor.
DYP lideri Mehmet Ağar, içini Celal Bayar Köşkü'nde Tercüman'a
döktü. Siyaset dışı gelişmeleri değerlendirdip, hayatının
bilinmeyenlerini anlattı: "Bugüne kadar sürekli çalıştım. Bu
noktaya tırnaklarımla kaza kaza yükseldim. Başarımın gizli mimarı
eşim Emel Ağar'dır. Beni, evin ve çocukların problemleriyle hiç
meşgul etmedi. Başbakan Erdoğan'ı kıskanmıyorum. Çünkü, bir
başkasını kıskanarak iş yaparsanız, kendinizi zora sokarsınız.
Kurtlar Vadisi dizisi gerçek hayatla örtüşmüyor. Diziyle ilgili
suça teşvik yönünde eleştiriler var. Yapımcısı hemşehrim Raci
Şaşmaz'ın bunları gidermesi lazım. Çok yorulduğumda Frank
Sinatra'yı dinliyorum. Candan Erçetin ve Sezen Aksu severek
dinlediğim sanatçılardır. İbrahim Tatlıses'i de seviyorum. Güzel
okuyor... DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, hayatı boyunca sürekli
olarak çalışıp, tırnaklarıyla kaza kaza bu noktaya kadar ulaştığını
söyledi. Bunda, eşi Emel Hanım'ın büyük rolü olduğuna işaret eden
ve en sert eleştirileri yine ondan aldığını anlatan Ağar, "Başbakan
Erdoğan'ı kıskanıyor musunuz?" sorusuna, "Hayır, hayatta kimseyi
kıskanmadım. Bir başkasını kıskanarak iş yaparsanız, kendinizi zora
sokarsınız" cevabını verdi. Çok yorulduğunda Frank Sinatra'yı
dinleyerek dinlendiğini anlatan Ağar, "favori sanatçıları" olarak
Candan Erçetin, Sezen Aksu ve İbrahim Tatlıses'i sıraladı. DYP
Genel Başkanı, Türkiye'nin en çok izlenen Kurtlar Vadisi dizisinin
gerçek hayatla örtüşmediğini söyledi. Ağar, aynı zamanda hemşehrisi
olan dizinin senaristi ve yapımcısı Raci Şaşmaz'ı da "Dizi ile
ilgili suça teşvik yönünde bazı eleştiriler var. Bunların
giderilmesi lazım" sözleri ile uyardı. Mehmet Ağar, genç yaşta
toprağa vermek zorunda kaldığı kızı Yasemin ile ilgili duygularını
da "Bazı organlarınızın eksik olduğunu hissederek yaşamaya devam
ediyorsunuz. Ömrünün sonuna kadar insanı takip edecek ağırlıkta bir
yaradır, o. Kapanması mümkün olmaz" sözleriyle ifade etti. DYP
Genel Başkanı Mehmet Ağar, Celal Bayar Köşkü'nde Ankara Temsilcimiz
Emin Pazarcı'nın sorularına şu cevapları verdi: Soru: Biz, sizi
devlet görevindeki ve siyasetteki Mehmet Ağar olarak tanıyoruz.
Onun dışında nasıl bir Mehmet Ağar var ? Ağar : Uzun yıllar hep
ağır görevlerde kaldık. Hayatı, kendimize yaşamak için yeterli
zamanı bulamadık. Kendi hayatımızın güzelliklerini yaşayamadık.
Ben, sabahları hep erken kalkarım. Hava muhalefeti sebebiyle
yürüyüş yapamadığım vakit, evde biraz bisiklet çalışırım. Sonra,
gazeteler, televizyon haberleri... Onunla hayata başlıyoruz.
Mutlaka eşimle kahvaltıda beraber oluruz, biraz konuşuruz. Soru :
Ne konuşuyorsunuz, siyaset mi yoksa günlük meseleler mi ? Ağar :
Günlük meseleler, bazen de siyaset. Bizi en rahat eleştiren,
eksiklerimizi, noksanlarımızı söyleme konusunda hiçbir rahatsızlığı
olmayan kişidir. Soru : Sert eleştiriler yapar mı ? Ağar : Yapar,
zaman zaman çekinmeksizin yapar. Daha iyi olmamız için her konuda
eleştirebilir. Kendisine gelenleri bana ulaştırır, ama karara
karışmaz. Aslında ne ölçüde çok çalıştığımızın da farkındadır.
Nihayetinde, sabah seher vakti evden çıkıp, akşamları geç saatte
eve geliyorum. Soru : Hiç kaçamağınız olmuyor mu ? Ağar : Benim
eski bir arkadaşım var. Ankara civarında çiftlik sahibi. Zaman
zaman eski arkadaşlar, gidip orada stres atıyoruz, yürüyüş
yapıyoruz. Ben orayı 20 sene evvelinden biliyorum. Üç tane ağaç,
ufacık bir çim alan vardı. Şimdi orman gibi oldu. Orada siyaset
dışı sohbet yapıyoruz. İnsanın, bazen eski arkadaşlarına ihtiyacı
oluyor. Bazen eski mektep arkadaşlarımızla oturup, yemek yiyoruz.
Bazen Ankara'da tiyatroya gidiyoruz. En fazla bu tür kaçamaklar
yapıyoruz. "SINATRA'YI DİNLERİM" Soru : Mesela müzik dinliyor
musunuz ? Favori sanatçılarınız var mı ? Ağar : Çok zamanım
olmuyor, ama ben müziği seviyorum. Evde okuyacağım evraklar oluyor,
onları okurken hafif bir müziğe kulak da kabartıyorum. Candan
Erçetin, Sezen Aksu severek dinlediğim sanatçılardır. İbrahim
Tatlıses'i de seviyorum, güzel okuyor. Türk sanat müziğinde de
dinlediğim sanatçılar var. Çok yorulduğumda Frank Sinatra'yı
dinliyorum, hoşuma gidiyor. Soru : Size, "Kıskanç mısınız?"
diyeceğim; ancak bu soruyla eşinizi kastetmiyorum. Mesela, "Yerinde
ben olmak isterdim" diyerek, Başbakan Erdoğan'ı kıskanıyor musunuz
? Ağar : Hayır, hayır... Benim hiç kıskançlık huyum yoktur. Hayatım
boyunca hiçbir şeyi kıskanmadım. Kıskançlığım yok, ama her işi iyi
yapmak için üstün bir gayret gösteririm. Bu da kendimle ilgili bir
mücadeledir. Bir başkasını kıskanarak iş yapmanın, doğru olmadığını
düşünürüm. Kendinizi zora, sıkıntıya sokarsınız. Hiç öyle
rahatsızlığım olmadı benim. Soru : Çocukluk yıllarına dönersek, o
dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü'nü, valiliği ve siyaseti, düşünüyor
muydunuz? Yoksa başka hayalleriniz mi vardı ? Ağar : Ankara,
İstanbul Emniyet Müdürü ve Emniyet Genel Müdürü olmayı ilkokul
çağlarında hayal ediyordum. Siyaseti, çok sonra düşünmeye başladım.
Allah'a şükür, hayallerimin hepsine ulaştım. Soru : Peki, şimdiki
hayaliniz ne ? Ağar : Hayalime bir adım kaldı. Türkiye'dir, bundan
sonraki hayalimiz. Babamın görevi dolayısıyla, çocukluğum hep
Anadolu'da geçti. Hep devlet okullarında okudum. Hayatın içinden,
toplumun tümü ile bütünleşerek geldik. Ortalama bir çocuk, ortalama
bir genç ne yapıyorsa, hep o çizgi içinde kaldık. Hayatın
gerçekleriyle yüzleşerek yaşadık. Mesela, bir hayalim de Siyasal
Bilgiler Fakültesi'ydi, Allah onu kazanmayı da nasip etti. "ÖMRÜMÜN
SONUNA KADAR YARALIYIM" Soru : Hayatınızda, kimsenin başına
gelmesini istemediğimiz bir olay var; kızınızı kaybettiniz. O kayıp
sizi nasıl etkiledi ? Ağar : İnsanın, hiçbir zaman o etkiden
uzaklaşabilmesi mümkün değil. Hayatınız boyunca, vücudunuzun bazı
organlarının eksik olduğunu hissederek yaşamaya devam ediyorsunuz.
Belki, bu derece yüksek bir meşguliyet, bizim için önemli bir
terapi oldu. Allah'ın bize lütfuydu bu, şansımızdı. Aksi takdirde
bu acıya normal bir insanın dayanabilmesi mümkün değil. Bir yandan
iman, öbür yanda olağanüstü şekilde işinize yönlenmeniz bir dengeye
götürüyor insanı. Ama buna rağmen, kimsenin yaşamasını
istemediğimiz bir duygudur, bu. Ömrümün sonuna kadar, insanı takip
edecek ağırlıkla bir yaradır, o. Kapanması hiçbir zaman mümkün
olmaz. Soru : Siz, bugün Kırat'ın süvarisisiniz. At binmeyi biliyor
musunuz ? Ağar : Öyle profesyonel anlamda değil, geçmişte ilk
kaymakamlık yaptığım yıllarda dağ köylerine at sırtında rahvan
yürüyüşle giderdik. 1975-1976'lı yıllarda bunları yaşadık. Köy
yollarında sıkıntılar vardı. Soru : Silah taşıyor ve atış yapıyor
musunuz ? Ağar : Eskiden silah taşırdım, milletvekili olduktan
sonra bıraktım. Atış bir spor dalıdır, ama şimdi vakit bulamıyoruz.
Onların çok uzağındayız. "EŞİM EN BÜYÜK DESTEĞİM" Soru : Geçmişte,
Tansu Çiller sayesinde DYP'nin kadınlardan bir hayli oy aldığı
söylenir. Şimdi durum nasıl ? Kadınlar size nasıl bakıyor ? Ağar :
Olabilir tabii, ben ona birşey demiyorum. Ben durumu iyi görüyorum.
Kadınlardan sıcaklık, sempati, yakınlık görüyoruz. Kadınlar, aile
ve çocuk gibi değerlere sahip olan siyaset adamlarına sıcak
bakıyorlar. Biz, kadının değerini bilmeye çalıştık. Kadının Türk
toplumunda çok önemli bir yeri var. Tek başına olmuyor, mesela eşim
benden daha ağır şartları yaşayarak hayata devam etmeye
çalışmıştır. Kendisine bu yönüyle büyük saygı duyuyorum. Hiç
haketmediği, taşıyamayacağı kadar yükü taşımak zorunda kalmıştır.
Dolayısıyla kadının önemi çok fazla. Ben, onu yaşayarak gördüm.
Kendiniz yetmeyebilirsiniz, arkanızda mutlaka bir eş desteği
gerekir. Soru : "Başarımı eşime borçluyum" diyebiliyor musunuz ?
Ağar : Önemli ölçüde... Çünkü beni, ne çocuklarımın, ne de evin
problemleriyle hiç meşgul etmemiştir. Bana hep boş zaman
bırakmıştır. Bu boş zamanlarda hep işimle ilgilenme imkanım
olmuştur. Gecelerimiz, zamanlarımız hep evin dışında geçtiğinde
hiçbir zaman bize problem yaratmamıştır. Ne kadar çok işinize mesai
ayırırsanız, muvaffak olma şansınız o kadar fazladır. Bu boş alanı
da size, eşiniz yaratır. Biz keşke kadını daha fazla, daha aktif ve
daha güçlü biçimde siyasete sokabilsek. POLİSLİK AVANTAJ Soru :
Polis kökenli olmak siyasette avantaj mı, dezavantaj mı ? Ağar :
Bugün, "polis" dediğiniz insanlar, halk çocuklarıdır, Anadolu
çocuklarıdır. Toplumun gerçek aynalarıdır. Zor ve meşakkatlidir, bu
görevlere herkes talip olmuyor. Polislikte hayatı, toplumun her
tarafını yaşıyorsunuz. Zorluğunuz belki katı disiplinidir.
Demokrasi ise daha farklı anlayışı gerektiren bir iştir. Bizim
polisliğimizi, kaymakamlıkla, valilikle beslemek suretiyle,
toplumun bütün tabakalarıyla iç içe yaşayarak, bütün meseleleri
kavrayarak hayata devam etmemiz önemli avantaj sağlamıştır. Ben,
bunu bir avantaj olarak görüyorum. Soru : Siz Emniyet'in en tepe
noktasında bulundunuz. Hep Türkiye'nin casusların cirit attığı bir
ülke olduğu söylenir. Gerçekten Doğu ve Güneydoğu'da durum böyle mi
ve bu faaliyetler takip edilebiliyor mu ? Ağar : Bunu açık olarak,
gizli olarak, yarı açık olarak yapan çok sayıda insan var. Bir
kısmı da farkında olmadan bu faaliyetlere iştirak etmektedir.
Devletin en önemli görevlerinden biri de kendi milli güvenliğine
zarar getirecek faaliyetleri takip edebilmektir. Takip ediyorlar,
onları. Ayrıca, iç kamuoyuna sahip olabilme gibi bir takım hevesler
de vardır. Önemli olan, ülkenin demokratik yapısı içinde bunlarla
korkmadan, çekinmeden, hiçbir komplekse kapılmadan rahatlıkla
başetmektir. Siz bu alanı faaliyetlere açık hale getirirseniz,
sıkıntılarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Önemli olan, alanı
kapatmaktır. Soru : Siz, yıllarca Leyla Zana'nın temsil ettiği
düşünceyle mücadele ettiniz. Leyla Zana, sizden randevu istediğinde
neler hissettiniz ? Ağar : Ben geçmişe takılıp kalmam hiçbir zaman.
Kin ve intikam duyguları içinde olmanın, siyaset açısından doğru
olmadığını düşünüyorum. Ancak, geçmişte yaşanmış bir takım olayları
yok sayarak, kendinizi bir yere taşıyamazsınız. Cumhuriyet'in
kuruluşundan bugüne kadar gelmiş kuruluş felsefesini sorgulamayı ve
bu yönde anayasa değişikliği istemeyi doğru olarak görmüyorum. Suni
azınlık yaratma, suni farklılık yaratma çabalarına destek
veremeyiz. Türkiye'nin, böyle bir anayasa değişikliğine ihtiyacı
yok. Bu bakış açısı içinde meseleyi kabullenen herkesle, her zaman
görüşürüz. Biz bir siyasi partiyiz, kapıları kapatmak için değil,
açmak için varız. Bizim bakışımız, kaderini Türkiye'nin
bütünlüğüne, Türkiye'nin geleceğine, Türkiye'nin sınırlarına
bağlamış her insanla beraber olmaktır. Bizim karar merkezlerimiz,
Türkiye dışındaki başkentlerde olmaz. Bütün kapıları, kanalları
açık tutarız; ama geçmişin sıkıntılarına, karanlıklarına
takılanlara da, "Takılmayın, yanlış olur" deriz. KURTLAR VADİSİ'NE
UYARI Soru : Kurtlar Vadisi dizisini, izliyorsunuz herhalde. Orada
yaşananların gerçek hayatla ilgisi olduğuna inanıyor musunuz ?
Ayrıca, "Suçu teşvik ediyor" eleştirileri için ne diyorsunuz ? Ağar
: Gerçek hayatla örtüşmesi mümkün değil. Nihayetinde başka türlü de
diziyi takip ettirmek zor. Senaristleri ve yapımcıları benim
hemşehrim ve iyi tanıdığım bir ailedir. Sinemacılık ve televizyon
diziciliği yönünden kazandıkları başarıdan memnuniyet duyarım.
Ancak, bütün dizilerin olumlu, iyi mesajlarla dolu olmasını
isterim. Suçu teşvik yönünde bir takım endişeler vardır, bunların
giderilmesi lazımdır. Kendilerinin de bunu çok iyi değerlendirmesi
lazım. Nihayetinde hayat, düzgün, doğru dürüst, namuslu çalışmakla
kazanılacak bir yoldur. Mesajın, her zaman ve her şekilde doğru
biçimde verilmesi lazım. Toplumsal değerlerin içinde ahlak, aile,
bayrak, toprak sevgisi gibi önemli değerlerin yaralanması,
yıpranması doğru olmaz. Soru : Siz Elazığlısınız. Elazığ'ın yöresel
değerlerini yaşıyor musunuz ? Mesela Çayda Çıra oynar mısınız ?
Ağar : Biliriz, dinleriz, oynarız. Elazığ'ın çok zengin bir
musikisi, edebi eserleri vardır. Klasik müzik türünde çok farklı
bir musiki tarzıdır. Çok özgün ve güçlü bir kültüre sahiptir. Soru
: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı siyasi lider olarak, nasıl
değerlendiriyorsunuz ? Ağar : Ben, siyasette, iyi niyetle hizmet
etmek isteyen her insanı olumlu bulurum; ama onu millet
değerlendirecek. Bizim değerlendirmemiz, doğru ve objektif olmaz.
Ben Türkiye'de çok önemli makamlara, mevkilere bileğimin hakkıyla
yaşaya yaşaya gelmişim. Bugün DYP Genel Başkanlığı gibi Adnan
Mendereslerin, Bayarların, Demirellerin koltuğunda oturuyorum. Bir
kıskançlık ve komplekse girecek halim yok. "TÜRKİYE, DİYENLERLE
UZLAŞIRIM" Soru : Peki, ileride başarılı olursanız Erdoğan'ın sizi
kıskanacağını düşünüyor musunuz ? Ağar : Ben zannetmiyorum. Doğru
bir şey değildir, insanları kıskanmak. Kaderini Türkiye'ye
bağlamış, Türkiye'nin dışında yedek vatanı olmayan her insanla
benim uzlaşacağım yerler vardır. Bugünkü iktidarın çok meselesine,
bakışlarına, davranışlarına, icraatlarına kale gibi karşıyız. Bu,
siyasetin tabii halidir. Ama herkes, bu ülke için vardır, bu ülke
için olmalıdır. Soru : Siyasete belli bir yere gelindiğinde,
noktalamayı düşünüyor musunuz ? Ağar : Elbette... Siyasette
gideceğiniz mesafeyi tayin eden bir tane güç vardır, o da milletin
kendisidir. Sizi nereye kadar taşıyacağını ve taşımayacağını millet
oylarıyla belli edecektir. Onu görmeksizin siyasete devam
edemezsiniz. Sizin meseleniz kendinizi oyalamak değil, partinizi
iktidar yapmaktır. İktidar olduğunuzda halkın yaşamını,
standartlarını yükseltmemişseniz, kendinizle iç hesaplaşma
yapacaksınız. Daha iyi yapacak olanların önünü açacaksınız. Bunun
için partinizde kadroların oluşmasına müsade edeceksiniz.
Türkiye'de çok kabiliyetli, diri insanlar var. Bunlara siyasette
imkan sağlayacak alanı kurmanız lazım. Ben, kendine güveni olan bir
insanım. Yaşadığım hayat, sürekli çalışa çalışa, tırnaklarımla kaza
kaza bir yükselişi getirmiştir. Birikimimizi milletle paylaşacağız,
ama hizmetimizi yaptığımıza kani olduğumuz vakit, bir kenarda
durmayı da bileceğiz. Soru : Kenarda durduktan sonra ne
yapacaksınız ? Herkesin bir hayali vardır, sizinki ne ? Ağar :
Eşler dostlar birarada bir hayat yaşarsınız. Tecrübenizi gelecek
nesillere aktarmanız gerekir mutlaka; onunla ilgili yazılı eserler
bırakmak gereği vardır. Sizinle beraber olup, hayatınızı yazmak
isteyenler çıkacaktır. Belki o zaman buna vakit buluruz. Şimdiden
bir şey söylemek mümkün değil. Biz kadere inanan insanız; Allah ne
gösterecek, onları bir görelim. Ama herşeyin bir sonu olmalıdır.
Siyasette ve devlet hayatında, "Hep işin başında bulunacağım"
demeniz mümkün değildir. FENERBAHÇE FAVORİ Soru : Siz, ateşli bir
Galatasaray taraftarıydınız, şimdi ister istemez uzak kaldınız.
Geçmişte, "Galatasaray'ın başarılarının ardında Mehmet Ağar'ın rolü
vardır" denilirdi. Doğru mu bu ? Ağar : Büyük haksızlık... Orada,
sahada alın teri döken futbolculara, onları yetiştiren teknik
kadroya ve onlara imkan sağlayan yönetim kuruluna karşı, büyük
haksızlık olur. Bizim, belki psikolojik anlamda faydalarımız oldu.
Ancak, esas işin sahibi ve mimarı sahada ter dökenlerle, saha
kenarında dünyanın en büyük stresini yaşayan teknik yönetimdir.
Soru : Galatasaray'ın maçlarını herhalde büyük bir heyecanla
izliyorsunuzdur. Ağar : Eskiden daha fanatiktik. Yıllar geçtikçe
törpülendi; takımınızın galibiyetinden memnuniyet duyuyorsunuz,
mağlubiyeti de üzüntü veriyor. Soru : Bu durumda, "Galatasaray çok
ateşli bir taraftarını yitirdi" diyebilir miyiz ? Ağar : Şartlar
daha ileri bir seviyeye götürmüyor. Sonra, diğer kulüplerde de
yakın dostlarımız, ahbaplarımız var. Onlar da zaman zaman bana,
"Tarafsızlığını muhafaza et" diye takılırlar. Onların gönüllerini
hoş ediyoruz, ama herkesin tuttuğu bir takım vardır. Onun muvaffak
olmasını ister. "Tarafsızım" demek doğru değil. Kendi takımınızın
şampiyon olmasını istersiniz. Ancak, bu sene Fenerbahçe, kimseye
öyle bir fırsat vermeyecek gibi duruyor. Soru : Siz şimdiden
Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu ilan ettiniz. Ağar : Çok şanslı
görünüyor. İyi bir kadro ve düzeni var. Şimdiden belki çok erken,
daha 17 maç var ileride. Buna rağmen çok avantajlı olduğu ortada.
KAYNAK: EMİN PAZARCI / D.B.TERCÜMAN