Ağar: Erken seçim kaçınılmaz

Abone ol

DYP Lideri Mehmet Ağar, erken seçimin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Bu süreçte DYP'nin alanları dolduracağına değinen Ağar, yeni bir devlet mekanizmasını istedi.

Muhalefet, sokaklar, alanlar güçlenecek Mukaddes değerler istismar ediliyor IMF'siz bir Türkiye düşünelim Yeni bir devlet mekanizmasına ihtiyaç var

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Milliyet'e verdiği özel bir mülakatta, Türkiye'nin erken seçim menziline girdiğini belirterek, yeni cumhurbaşkanını da muhtemelen sandıktan ortaya çıkacak yeni siyasi iradenin belirleyeceğini söyledi.
Ağar, önceki gün beraberinde partinin gençlik kollarından sorumlu başkan yardımcısı Gültekin Uysal ve GİK üyesi Süleyman Tuluğ olduğu halde Milliyet'i ziyaret etti ve gazetenin yazı işleri toplantısına katıldı. Ağar, Milliyet Yazı İşleri'nin sorularını yanıtlarken şu özetle açıklamaları yaptı:

MUKADDES DEĞERLERİ İSTİSMAR EDİYORLAR
Mevcut hükümetin bu sistemi değiştirecek performansının olmadığı görüldü. Birtakım değerleri istismar etmek suretiyle oy tabanını muhafaza etmek gibi bir anlayışa girdiler. Geçmişte de bunun örneklerini gördük. Bunun da bir netice doğurmayacağını düşünüyoruz. Çözüm yerine mukaddes değerlerin istismarı üzerinden yürünen bir siyasetin Türkiye'ye bir sonuç doğurmayacağını düşünüyoruz.

MERKEZ SAĞ ALANI AKP'DEN GERİ ALACAĞIZ
AKP'ye, DYP'nin dışında başka bir alternatifin olabilmesi mümkün değil. AKP de bizim klasik DP, AP'den gelen alan üzerinde siyaset yapmaya kalkıştı. Şimdi bizim bu alanları AKP'den geriye alma dönemimiz başlıyor. Bizim geleneğimizin başarısının gerisinde halkın inanç ve değerleri ile Cumhuriyet'in modern değerleri, dünyanın evrensel değerleri arasında bir sihirli uyumu sağlamak yatar.
Örneğin, ezanın Arapça okutulmasının serbest bırakılması Türkiye'de bir rejim problemine yol açmamış. Çünkü bu, gelenekten kaynaklanan değer paylaşımının hayata taşınması biçiminde olmuş. Hiç kimse de 'Türkiye'de laiklik elden gidiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri değişiyor' diye bir paniğin içerisine girmemiş.

TÜRBANI GİZLİ GÜNDEMİ OLMAYAN ÇÖZER
Türkiye'de geniş kesimler nezdinde, eğitim ve haklar bağlamında bir problem varsa da, 'Böyle bir problem yok' diye geçiştirebilmek mümkün değil. Bunu uluslararası hukukun (AİHM) ortaya koymuş olduğu çerçeve içerisinde görüp, 'Eh, yapacak bir şey yok' diyebilmenin de çok doğru olmadığı ortada. Burada rejimin sarsılmayacağı konusunda güven veren bir iktidarın varlığıdır bu meseleleri çözecek olan.
Türkiye demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. Bu değişmez bir doğrudur. Ancak bütün bunun içerisinde de çelişki alanlarını ortadan kaldıracak uzlaşma ile sağlayabilmenin mümkün olabileceğini düşünüyorum.
Burada da ifade edildiği gibi bunu yapabilme kabiliyetine sahip olmanın temel yolu gizli gündem sahibi olmanın yolundan kaynaklanıyor. En azından bu şüphenin altında kalmamaktır.

KURAN KURSLARINDA UCUZ SİYASET
AKP hükümeti, kaçak eğitim kurumları konusunda siyasi bir taktik yapmaya çalıştı, kendi evinden mal çalan hırsız gibi. Hükümet tasarısı olarak getiremiyorsun, gece yarısı önergelerle oraya getiriyorsun.
Eğer bu suç değilse, o zaman kökten kaldırsaydınız maddeyi! Onu da yapamıyorlar. Ufak tefek indirimler yaparak, bir yerlere çiçek atmaya çalışmak yanlış. Bu işte o zaman bu şüphelerin her zaman üzerinizde kalmasına neden olur.
Burada meseleyi toplumla açık ve samimi bir şekilde paylaşmak yerine hemen muhalefetin çıkışını bahane ederek işi "Kuran'a karşı mısınız değil misiniz?" tartışmasına çekmek çok kurnazca bir siyaset yaklaşımıdır. Türkiye'de kim Kuran'a karşı? Böyle birşey söz konusu olabilir mi?

MANEVİYATI SİYASETİN DIŞINA ÇIKARALIM
Böyle ucuz siyaset polemiği ile Türkiye'yi nereye taşıyacağınızı zannediyorsunuz? Tabii işinize geliyor. İşsizlikten, tarımdaki problemden kurtul. Hiçbir konuda adım atamadınız.
Bu konuların yerine seçime doğru yaklaşırken 'Acaba buradan bir çıkış yakalayabilir miyim?' arayışına giriyorsunuz. Türkiye'de hiç kimse Kuran eğitimine karşı olmaz, olması da söz konusu olmaz.
Artık manevi alanı siyasetin dışına taşımamız lazım geldiğini görüyoruz. Buradaki alan, haklar ve özgürlüklerdir. Modern bir toplumda herkes bu hak ve özgürlüklerden ileri seviyede istifade edecektir. Burada önemli olan, halkın talebi ile rejimin gerçekleri arasındaki uyumu en iyi şekilde ortaya koyan yapıdır. Merkez sağı var eden temel bakış açısı buradadır.

Seçim menziline girdik

EKONOMİDEKİ PEMBE TABLOLARA BAKMAYIN
Türkiye'de makro anlamda birtakım pembe tablolar çizilebilse bile aşağıda olağanüstü sıkıntılar, korkunç bir işsizlik var. Tarım kesiminde büyük bir çöküntü ve geriye doğru iniş ve memnuniyetsizlik var. Küçük esnaf, zanaatkâr ve KOBİ'lere kadar yaygınlaşan büyük problemler var.
Dolayısıyla çok güçlü bir muhalefet alanı var. Bu muhalefet alanı içerisinde Meclis meseleye sadece yasa çıkarma makinesi biçiminde bakıyor. Bunlar toplum hayatını etkilemiyor, bir çare olmuyor. Bir müddet sonra geçen Meclis gibi, bu Meclis'in de beklentileri karşılayamayacağını görüyoruz.

TÜRKİYE ERKEN SEÇİM MENZİLİNE GİRDİ
Türkiye'de her dönemde seçim süreci beş yıllık dönemde olmuyor. Genellikle üç seneden sonra yeni bir seçimin şartları ortaya çıkıyor. Şimdi burada iki buçuk yıllık bir dönem geçirdikten sonra uygulanan bütün politikaların Türkiye'de dar ve ortalama gelirlileri rahat ettiremediği, onların geleceğinde bir umut pırıltısı göstermediği anlaşıldı. Halkın bugünkü yapıyı taşıyabilmesinin mümkün olmadığı ortada.
Toplumun çeşitli kesimlerinde içeride beslenen umutların gerçekleşemeyeceği çok daha net biçimde görülmeye başlandı. Dolayısıyla hükümete karşı muhalefetin büyüyeceği sürecin önü daha yeni açılmış oldu. Bu çerçevede Türkiye'nin artık erken seçiml menziline girdiğini düşünüyoruz. Türkiye, 2007 mayıs ayında yapılması gereken cumhurbaşkanlığı seçiminden önce muhtemelen bir genel seçime gidecektir. Yeni cumhurbaşkanını da erken seçimde sandığa yansıyacak olan siyasi irade belirleyecektir.

DİKKATLİ MUHALEFETİ BIRAKIYORUZ
Halkın sokaklardaki talebinin yoğunlaşması, Türkiye'yi seçime taşıyacaktır. İki seneyi aşkın bir süredir daha dikkatli, daha zaman tanıyan bir muhalefet anlayışının sahibi olduk. Milletin büyük çoğunlukla işbaşına getirdiği bu iktidarın uygulamalarına karşı sabrının tükendiğini görüyoruz.
Bundan sonraki süreç muhalefetin, sokakların, alanların güçlenebileceği bir süreçtir. Bu süreci bu yönüyle en iyi şekilde değerlendirmeye dikkat ediyoruz. Haziran ayının ortalarından itibaren Türkiye'nin dört bir tarafında, alanda insanlarla bütünleşmeyi, bunları paylaşmayı düşünüyoruz. Örneğin, önümüzdeki haftalarda ilk işimiz buğday hasatları dolayısıyla alanda olmaktır.

'Sıkışınca hıçkırık edebiyatı yapıyorlar'

ERDOĞAN'A SESLENDİ
Türkiye'nin önünde parlak bir gelecek var. Bu geleceği bu meselelerin (Öcalan'ın yeniden yargılanması) etrafına takılarak Türkiye harcayamaz. Türkiye dünyanın en zor meselesinde çok adil bir yargılama yaptı. Hükümet zora geldiğinde "Bu mesele devlet meselesidir" diyor. Sıkışmadığı vakit "Bizim meselemizdir" diye ortaya çıkıyorlar. Yanlışlık burada. Sıkıştığı yerde bu hıçkırık edebiyatına sığınıyorlar.

BAYAR'A KIRGIN DEĞİLİM
Mehmet Ali Bayar'la küs değiliz. Farklı birtakım gerekçeler ortaya koyarak partiden ayrıldı. O gerekçelerin kongrenin sonrasında kendisini de tatmin etmediğini düşünüyorum.

AİHM 'ASLİYE' OLDU
Bizim iktidarımızda Türkiye tam manasıyla hukuk devleti olacaktır. Bugün itibariyle Strasburg'daki AİHM, Türkiye'deki asliye hukuk mahkemelerine dönüşmüştür. İnsanlarımızın meseleleri bizim iktidarımızda Strasburg'da değil, Türkiye'deki mahkemelerde çözüme kavuşturulacaktır.

ARKAMDA MEDYA YOK
Ben seçimlere bağımsız girip oy kazandım. Bütün partileri aşan oy aldım. Benim işim milletledir. Milletin bizi taşıdığı yere kendi gücümüzle geldik. Hiç kimse bizi el bebek gül bebek tutmadı. Holding, devlet ve medya bizim arkamızda yoktu. Bizi milletin gücü aldı buraya getirdi.

EKONOMİK MESAJLAR

İSTİHDAM ARTIŞI İÇİN YENİ MODEL LAZIM
Çiftçinin, köylünün imha edildiği bir dönem yaşandı AKP iktidarında. Tasfiye demiyorum, resmen imha ediliyorlar. AKP'nin bunun altından kalkabilmesi mümkün değildir. Keza, küçük esnaf da adeta ortadan kaldırılıyor. Kamyoncu esnafı yollarda hergün problemler içerisinde. Ucuz döviz ile ortaya çıkan ithalat bolluğu karşısında sanayiye ara malı üreten, alın teri ve istihdamı var eden KOBİ'ler sıkıntı içerisinde üretimden kopmaktalar.
Türkiye üretemeyen, yatırım olmayan bir ekonomi ile meseleyi taşıyabilmesi mümkün değil. Türkiye'nin gerçek anlamda büyümüş olabilmesi için üretimi ve istihdamı artırabilecek yeni modelleri var edebilmesi lazım. Bizim bütün çalışmalarımız bu yönde.

O NEDENLE IMF DIŞINDA MODEL BULMALIYIZ
Artık IMF'siz bir Türkiye'yi düşünmenin zamanı gelmiştir. Yeni dönemde partideki çalışmalarımızda IMF'siz bir Türkiye'nin modelini oluşturmaya çalışıyoruz. Türkiye ciddi bir devlet. Attığı bütün imzalara kuşkusuz sadık kalacaktır. Türkiye'nin IMF programlarının yarattığı girdabın içinde hayatiyetini devam ettiremediği, bunun mümkün olmadığı görüldü. Birinci IMF anlaşması dönemi bitti; bu hükümetin hiçbir katkıda bulunmadan aynısı ile uygulandı ve bitti. Şimdi ikincisi başladı. Bu şekilde Türkiye'nin bir yere varamayacağını herkes görmeye başladı.

YENİ BİR BORÇ YÖNETİM MEKANİZMASI GEREKLİ
Bu üretim maliyetleriyle bu bürokratik yapıyla, bu siyasi anlayışla eş, dost, yandaş, yaren kucaklayan anlayışla Türkiye ekonomisinin bir yere taşınabilmesi mümkün değil. Bütün bunların yapılabilmesi için verimli çalışan yeni bir devlet mekanizmasına ihtiyaç var.
Tabii bütün bunlar için kaynak bulmanız gerekiyor. Türkiye'nin bugün karşı karşıya bulunduğu iç ve dış borç miktarları karşısında yeni bir borç yönetim mekanizmasını var edebilmeniz gerekiyor. İşte biz bunu sağlayacağız. 

Kaynak :  
Günün Önemli Haberleri