Adnan Oktar çıkarıldığı mahkemece tutuklandı
Abone olAdnan Oktar soruşturmasında son dakika gelişmesi. Adnan grubuna yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınarak adliyeye sevk edilen Adnan Oktar çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Adnan Oktar ve grubuna yönelik soruşturma çerçevesinde 168 kişi
tutuklanırken, 19 kişi de serbest bırakıldı. Suçlamaları kabul
etmeyen Oktar, Silivri Cezaevi'ne gönderildi.
MÜŞTEKİLER KUMPAS KURDU İDDİASI: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Adnan Oktar, Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ndeki sorgusunda suçlamaları reddederek, müştekilerin kendisine kumpas kurduklarını öne sürdü.
'AYLIK GELİRİM 3 BİN 500 TL' DEDİ: Oktar, hakimlikteki ifadesinde emniyet ve savcılıkta verdiği ifadelerini tekrar ederek, geniş bir arkadaş grubu olduğunu savundu. Lakap kullandığını ancak herhangi bir kod adı olmadığını öne süren Oktar, "Türk polisine karşı iddia edildiği gibi düşüncem olmadığını beyan etmek isterim. Ayda 3 bin 500 TL gelirim olmakla başkaca bir gelirim yoktur. Müştekiler bana kumpas kurmuşlardır. Yurt dışı görüşmelerim Türkiye aleyhine değil, Türkiye lehine yapılan görüşmelerdir. Küçük kızları eve alarak cinsel tacizde bulunduğuma dair iddiaları da kabul etmiyorum. Suçsuzum, serbest bırakılmamı istiyorum." dedi.
Adnan Oktar'dan son bakış!
Kedicikler cezaevine böyle gitti
AŞIRI BİR ABARTI YAPILMAKTADIR: Bu kız çocuklarına tecavüz
olaylarını ise kesinlikle kabul etmiyorum. Bu da iftiradır. Buna
aşırı bir abartı yapılmaktadır. Kız çocuklarının ailelerine 50'şer
bin TL para vererek onları aldığımıza dair iddialar vardır. Halbuki
ben hayatımın her evresinde dikkatli olduğu gibi kız çocukları
konusunda da son derece dikkatli olarak ilişki kuran bir
kişiyimdir. O bahse konu küçük kız annesi ile birlikte geldi. Ancak
eve almadım, bahçede görüştük, gönderdim. Bu iftiraları kabul
etmiyorum. Atatürkçü, milliyetçi bir kişiyim. Suçsuzum serbest
bırakılmayı talep ediyorum."
"Adnan Oktar" grubuna yönelik operasyonda gözaltına alınan ve
tutuklamaya sevk edilen Adnan Oktar'ın da arasında bulunduğu 59
şüpheli hakkındaki suçlamalara ilişkin hazırlanan sevk yazısında,
"Örgütün, çocukların cinsel istismarı, cinsel saldırı, suçtan elde
edilen mal varlığı değerlerinin aklanması, kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak elde edilmesi
ve yayılması, şantaj, dolandırıcılık, rüşvet, eziyet suçlarını
işlemek amacıyla ortak bir iradeye dayalı, 80'li yıllardan itibaren
devamlılık arz eden, belli bir hiyerarşi dahilinde planlı ve
disiplinli bir oluşum içerisinde, amaç ve stratejisi, zihin yıkama
yöntemleri, FETÖ/PDY benzeri hiyerarşik yapısı, üye sayısı, sahip
olduğu silahlı ve zorlayıcı gücü itibarıyla amaç suçları işlemeye
elverişli bir suç örgütü olduğu hukuki kanaatine varılmıştır.''
denildi.
Savcılığın hazırladığı sevk yazısında, şüpheli Adnan Oktar'ın
örgütü kurduğu ve dini değerlere zarar vermek, toplumun yapısını
bozmak ve haksız elde ettikleri kazançları meşrulaştırıp lüks bir
hayat sürerek devamlılığını sağlayacak şekilde yapılandırdığı
anlatıldı.
Gruptaki birçok kişinin ise gerçeğe aykırı kuyumculuk faaliyetleri üzerinden alınan ruhsatlarla silahlandırıldıkları vurgulanan sevk yazısında, ''Yapılanmaya yurt dışından da geldiği tespit edilen paraları örgüte mensup kişilerin kurmuş oldukları şirketler üzerinden akladıktan sonra örgüte aktardığı MASAK raporuna göre örgüt mensupları ve yöneticilerine ait şirketlerin yetkililerin şirketlerin mal satışlarından elde edilen gelirleri şirkete aktarmadan örgütle bağlantılı şahıslara vermek suretiyle parayı kaynağından uzaklaştırma, banka kredilerini ödemeyerek üçüncü kişilere aktarma, yeni kurulan ticari faaliyeti olmayan şirket hesaplarına nakit yatırma ve bu hesaplardan para çekme, gayrimenkul edinme ve akabinde gayrimenkulün mülkiyet yapısını sürekli değiştirerek kara para aklamaya matuf olmuşlardır.'' denildi.
Sevk yazısında, "grubun Global Yayıncılık firmasına
yurt dışı şirketlerden gelen bir kısım transferlerin de yine
örgütsel kaynakları gizleme ve aklamaya yönelik işlemler olduğu,
aktarılan bu paraların örgüt içinde güvenilir olan şahısların adına
çok hisseli olacak şekilde menkul ve gayrimenkul alınarak
aklandığı, kayıtlı ya da kayıt dışı olarak örgüte gelen paraların
nasıl değerlendirileceğine örgüt elebaşısı Adnan Oktar'ın karar
verdiği" kaydedildi.
OKTAR GRUBU CEZAVİNE BÖYLE GÖTÜRÜLDÜ
ÖRGÜTTEN AYRILMAYI YEMİNLE ENGELLEME
GAYRETİ
İMAM BACILAR, BACILAR VE KIZ KARDEŞLER
Grubun içerisinde bulunan ''imam bacılar'', ''bacılar'' ve ''kız
kardeşler'' olarak sınıflandırılan tüm kadınların Adnan Oktar'ın
eşi konumunda olduğu bilgisi verilen sevk yazısında, şüpheli
Oktar'ın yapılan sahte evliliklerden örgüt içerisindeki hiyerarşiye
ve turnike sistemiyle örgüte kazandırılacak kişilere kadar her
konuda kendisinin karar verdiği, diğer örgüt mensuplarının Oktar
karşısında ''esas duruş'' olarak tabir edilen mutlak itaatkar bir
şekilde tavır sergilediklerinin beyanlarından anlaşıldığı ifade
edildi.
Sevk yazısında, şüpheli Oktar hakkındaki suçlamalar şu şekilde sıralandı;
''Görüntü tespitleri, mağdur ve müşteki ifadeleri, adli muayene raporları, görüntü ve açık kaynak tespitleri, tape kayıtları ile tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde şüpheli Oktar'ın silahlı suç örgütünün kurucusu ve elebaşısı konumunda olduğu, örgütün faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilen tüm cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, şantaj ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından sorumlu olduğu, ayrıca 2 mağdura yönelik cinsel istismar, iki kişiye yönelik cinsel saldırı, 22 kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna bizatihi iştirak ettiği anlaşılmıştır.''
HİYERARŞİK YAPI FETÖ/PDY
BENZERİ
Şüphelilerin haricinde Adnan Oktar grubuna
yönelik tespitlerin de bulunduğu sevk yazısında, ''Örgütün,
çocukların cinsel istismarı, cinsel saldırı, suçtan elde edilen mal
varlığı değerlerinin aklanması, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma,
kişisel verilerin hukuka aykırı olarak elde edilmesi ve yayılması,
şantaj, dolandırıcılık, rüşvet, eziyet suçlarını işlemek amacıyla
ortak bir iradeye dayalı, 80'li yıllardan itibaren devamlılık arz
eden, belli bir hiyerarşi dahilinde planlı ve disiplinli bir oluşum
içerisinde, amaç ve stratejisi, zihin yıkama yöntemleri, FETÖ/PDY
benzeri hiyerarşik yapısı, üye sayısı, sahip olduğu silahlı ve
zorlayıcı gücü itibarıyla amaç suçları işlemeye elverişli bir suç
örgütü olduğu hukuki kanaatine varılmıştır.'' ifadelerine yer
verildi.
Şüpheli Oktar’ın liderliğini yaptığı örgüt ile FETÖ arasındaki benzerlikler bulunduğuna işaret edilen sevk yazısında, örgütün FETÖ gibi, "imam kardeşler", "imam bacılar", "adliye imamı", "para imamları", "infak", "himmet", "ecir" gibi isimler altında farklı alanlarda sorumluluklarının bulunduğu, Oktar’ın da FETÖ elebaşı Fetullah Gülen gibi kendisini mehdi ilan ettiği, 17-25 Aralık’ın ardından örgüt mensuplarıyla özel toplantılar yaptığı, yine FETÖ mensupları gibi önemli yayın kuruluşlarında, holdinglerde çalışan örgüt mensupları aracılığıyla istihbarat topladığı vurgulandı.
Sevk yazısında, örgütün yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde faaliyet gösteren yabancı ülke kurum ve kuruluşlarıyla irtibatlı olduğu, bu şekilde kişi ve kurumlara bilgi, belge temin ettiklerine dair bulgulara erişildiği anlatılarak, örgüt mensuplarının kamu görevlileri ile irtibat kurarak aleyhlerindeki olaylardan önceden haberdar oldukları, yasal görünümde de olsa usulsüz temin edilen silahlarla örgüt üyelerinin silahlandırıldığı savunuldu.
Grubun zengin ve fiziki görünümleri iyi olan erkek mensuplarının örgüte kazandırılması istenen kadınlarla önce duygusal anlamda ilişki yaşadıkları belirtilen sevk yazısında, ardından da bu kişilerin örgüt içerisinde öğretilen sözde "psikolojik telkin, dini telkin, ileriye dönük ideal telkin ve son olarak cennet vaadi" yöntemleri ile örgüte kazandırıldığı aktarıldı.
ADNAN HOCA'NIN KEDİCİKLERİ SÖYLEMİ SUÇ FAALİYETLERİNİ
GİZLEME AMAÇLI
Sevk yazısında, "şüpheli Oktar’ın
mehdiliğine inandırılan kadınların, öncelikle örgütte yeni eleman
kazandırılmasında görevli erkek şahıslarla grup veya ayrı yarı
cinsel ilişkiye zorlandıkları, çocuk yaştaki kızların dahi
zorlandığı hatta cinselliği artırıcı ilaçların katıldığı
içeceklerin kullanıldığı partilerin düzenlendiği, ilişkiye zorlanan
kadınların kategorilere ayrılarak örgütte farklı görevler
verildiği, birçok kadına da eziyetler uygulanıp sapkın arzuları
kabul eden birer köle haline getirildikleri ilişki görüntülerinin
şantaj amaçlı kullanıldığı" belirtilerek, şüpheli Oktar’ın "Adnan
Hoca’nın kedicikleri" söyleminin de yine örgütün suç faaliyetlerini
gizlemek amacıyla kullanıldığı ifade edildi.
Gruba ait A-9 televizyon kanalında dini değerlere aykırı şekilde programlar yapıldığı vurgulanan sevk yazısında, kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla örgüt elemanı avukatların piyanist Fazıl Say hakkında milli değerleri aşağıladığı iddiasıyla kamu davası açılmasını sağladığı ve davayı takip ettikleri anlatıldı.
AHMET OKTAR BABUNA 'İMAM KARDEŞLER'
GRUBUNDAN
Sevk yazısında tutuklamaya sevk edilen diğer
şüpheliler hakkındaki suçlamalara ve bilgilere de yer
verildi.
Tutuklamaya sevk edilen şüpheli Ulviye Didem Ürer'in "Dido" kod adını kullandığını, örgütün iki numaralı yöneticisi olduğu, Kandilli'deki Dragos adı verilen örgüt merkezinde Adnan Oktar ile birlikte yaşadığı kaydedilen sevk yazısında, şüphelinin Oktar'ın talimatıyla örgütten ayrılanları karalamak amacıyla montajlı resimleri internette yayma noktasında faaliyette bulunduğu savunuldu.
Sevk yazısında, yine tutuklamaya sevk edilen şüpheli Alev Babuna'nın birinci derece örgüt yöneticisi ve örgütün kasasından sorumlu "imam bacılar" grubundan olduğu, tutuklamaya sevk edilen Mehmet Alp Ünlü'nün örgütün emniyet ve yargıdaki bağlantılarını sağladığı anlatılarak, şüpheli Ayşegül Hüma Babuna'nın örgüte nüfuz sağlayıcı bağlantılar kurmakla görevli olduğu, Ahmet Oktar Babuna'nın "imam kardeşler" grubundan olduğu, örgüt üyelerine görev dağılımı yaptığı, İsrail başta olmak üzere örgütün yurt dışı bağlantılarını sağladığı ileri sürüldü.