Adli Tıp'ın başarısı gölgeleniyor

Abone ol

Adli Tıp Kurumu, kanlı saldırıdan sonra ölen 24 kişinin kimliğini 48 saat içinde tespit etmişti. İsrail'den gelen arama ekibi Zaka'ya ise bazı gazeteler methiyeler dizdi.

İşte Halka ve Olaylara Tercüman Yazarı Metin Işık'ın köşe yazısı: Dün Adli Tıp Kurumu Başkanı Dr. Kemalettin Kurt'u ziyaret ettik. Ölü sayısının 24'e çıktığını söyledi. Olayın üzerinden daha 48 saat geçmeden bir kişi hariç kimlik belirleme çalışmalarının tamamlandığını anlattı. Geçtiğimiz aylarda bir İspanyol askeri uçağınının Trabzon'da düşmesi sırasında rekor sayılabilecek kısa bir sürede kazazedelerin kimlik belirleme çalışmalarını tamamlayan 'süper ekibin' DNA tespitlerini yaptığını açıkladı. İsrail'in Zaka ekibini yere göğe çıkaramayan bazı çevrelerin, Adli Tıp Kurumu uzmanlarının, 'yorgunluklarını' ve, 'çabalarını' görmelerini tavsiye ederiz. Kurt, sıranın canlı bomba zanlılarının DNA'larının tespit ve kimlik belirleme çalışmalarına, geldiğini söyledi. Adli soruşturmayı MİT, Genelkurmay Askeri İstihbaratı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri, 'kriz merkezi' ile yürütüyorlar. Kriz merkezi uzmanları bugün ilk toplantısını yaptı. Eldeki bilgiler ve deliller paylaşıldı. Dün de belirtmiştik. İğrenç saldırıda 303 vatandaşımız yaralandı, 24 vatandaşımız da vefat etti. Ama her nedense özellikle bazı basın kuruluşları sanki saldırı sadece sinagoglar'a yapılmış gibi davranmayı tercih ediyor. Ya da ölenlerin hepsinin Musevi olduğu gibi bir imaj ortaya koyuyor. Sanki vefatından büyük üzüntü duyduğumuz Musevi kardeşlerimiz Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı değil de, başka bir ülkenin vatandaşı gibi gösterilmek isteniyor. Veya bize öyle geliyor. 500 yıldır beraberiz BU görüntü sadece bazı basın organlarında olsa üzerinde durmaya değmez. Ama maalesef İsrail Hükümeti, her zaman yaptığı bir yanlışlığı Türkiye'de de tekrarlıyor. İsrail Hükümeti ve Devleti, dünyanın neresinde olursa olsun bir Musevi'nin uğradığı saldırıya karşı kendisini, 'sorumlu' sayıyor. Bununla da kalmıyor, bu sorumluluğu başka bir ülkenin hükümranlık alanındaki sorumluluklarını adeta hiçe sayarak veya en hafif değimiyle, 'görmezden gelerek' her türlü sorumluluğu üstlenmeye çalışıyor. İstihbari ve bilimsel yardım talebi boyutunu aşararak soruşturmanın bir parçası olmayı deniyor. Unutulmasın ki aynı Allah'a el açtığımız İstanbul Museviler'i İsrail Devleti kurulmadan önce 500 yıldır bu topraklarda yaşayan vatandaşlarımızdır. Kendileri bilir ama bu tavır İsrail dışında yaşayan Musevi Cemaatleri'ni, 'sevimsiz' kılıyor. İsrail'e duyulan tepki o ülkede yaşayan Museviler'in aleyhine oluyor. Dünya'nın her yerinde tepkiyle karşılanıyor. Bizde de karşılanmaya başladı. Unutmamalılar İSRAİL Devleti kendilerinin dünyada yaşayan Museviler'in tamamının, 'hamisi' veya, 'devleti' değildir. Olsa olsa dindaşıdır. Bu dindaşlık, haklarını korumayı gerektirse bile bu görevi abartmamak gerekiyor. Bu abartılardan sadece Türk kamuoyu değil, ABD başta olmak üzere birçok ülke sıkılmaya başlamıştır. Türk kamuoyu, İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom'un olayda vefat eden Müslüman asıllı koruma görevlilerinin de ailelerine gitmeliydi, başsağlığı dilemesini bekledi. Bugün İstanbul'da Musevi vatandaşlarımızın cenaze törenine katılacak olan İsrail Meclis Başkanı Reouven Rivlin, bağımsız ve köklü bir ülkeninin Musevi vatandaşlarının cenaze törenine geldiğini unutmamalıdır. Bu saldırının İsrail'e değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik olduğunu, bu menfur olayda 24 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının vefat ettiğini hiç ama hiç aklından çıkarmamalıdır.

Günün Önemli Haberleri