Adli Tıp Başkanı acı konuştu
Abone olSkandalların odağındaki kurumun başkanı hataları kendi ağzıyla itiraf etti. Ama savcı ve polisin kusurlarını sıralayarak.
Cumhurbaşkanı Gül tarafından denetlenmesi istenen Adli Tıp Kurumu’nun başkanı Doç. Dr. Haluk İnce kusurlu değil ama hatalı olduklarını söyledi.
SAVCI OLAY YERİNE GİTMEMİŞ!
Hürriyet'ten Fatma Aksu'nun haberine göre İnce, “Yanlışlar olay yeri incelemeden başlıyor. 3 Mart gecesi Münevver Karabulut’un cesedinin bulunduğu yere savcı bile gitmedi” dedi. Fakat olay yeri tutanağına göre savcının olay gecesi, konteynerin bulunduğu yerde olduğu kayıtlara geçilmiş.
CEKETİ, PANTOLONU ÇIKARILIP YERE YATIRILIYOR
Adli Tıp Başkanı İnce olay yeri incelemeden başlayarak yanlışları anlattıkça skandal daha vahim bir hal alıyor:
“Olay yerinde cumhuriyet savcısı yok. Olay yeri inceleme ekibi geliyor. Konteynerden aldıkları cesedi araçlarındaki kitte bulunan steril örtüyü yayarak incelemeleri gerekir. Bu olayda, valiz ve çanta çöp konteynerinden çıkarılıp, yere konuyor. Münevver’in ceketi, pantolonu çıkarılıyor.
İHMALLER OLAY YERİNDE BAŞLIYOR
Bedeni yere değiyor. Sonra konteyner, trafik çekicisiyle polisin özel birimine taşınıyor. Olay yeri incelenirken özel giysiler giyilmesi, tek kullanımlık eldiven kullanılması gerekir. Ceset üzerindeki kan lekelerinin yayılma tarzı, lekelerin failde bulunması, mağdurdaki faile ait veriler, bizim için önemli. Morg İhtisas Dairesi’nde çalışan arkadaşlarımızın uyması gereken minimum otopsi standardı var” dedi.
Adli Tıp Kurumu’nun 3 aydır görev yapan başkanı Doç. Dr. Haluk İnce, otopsi yapılacak cesetlerin kendilerine savcılık tarafından gönderildiğini, Karabulut cinayetinde, savcının olay yerine gitmediğini ve polisin ilk incelemesini kurallara uymadan yaptığını söyledi. Her tür denetime açık olduğunu ve vicdanının rahat olduğunu belirten İnce, şunları anlattı:
BABA BİZE HAKSIZLIK EDİYOR
“Cesede yan masadan spermin bulaşması hata ve özen eksiliği. Ama bir hatalı davranışın kusur olarak değerlendirilebilmesi için zararın ortaya çıkması gerekiyor. Yani soruşturmanın yönü değişse, deliller karartılsaydı bu kesinlikle kusurdu. Savcıda da yeteri kadar delil var. Münevver’in ailesinin yaşadığı çok ciddi travma var. Beyefendinin, kurumumuzla ilgili söylediği hiçbir şeyi kabul etmiyorum. En azından 3 aylık dönem için kabul etmiyorum.”
VEREMEYECEK CEVABIM YOK
“Denetimden gocunmuyorum. Verilemeyecek hesabım yok. Hem B.Ç., hem Münevver olayında 13 Nisan 2009’dan itibaren devam eden süreçle ilgili vicdanen rahatım. Veremeyecek cevabım olduğu anda bırakır giderim. Adli Tıp Kurumu olarak bilimsel doğruluktan vazgeçmeyeceğiz, iç denetimler yapacağız. Adli Tıp’taki en büyük sorun alışkanlıklar. Alışkanlık, kişisel kapristir, değiştireceğiz.
ZEKİ BİR ADAMIM, YÖNETİCİ DEĞİL, LİDERİM
İnce, “B.Ç.’ye verilen raporun ardından istifa eden Doç. Dr. Ayten Erdoğan’ın arkasından tek kelime söylemedim. Bizim de bildiklerimiz var. Onun günde kaç hasta baktığını biliyorum; ama bende Hollywood sendromu yok. A4 kâğıdı ne kadar temizse, öyle geldim buraya. Aynı şekilde gitmek istiyorum. Güllük gülistan bir yere gelmediğimi biliyordum ama lütfen kimse benim zekamla da dalga geçmesin. Zeki bir adamım, bu konuda tevazu kabul etmiyorum. Ben yönetici değil, liderim” dedi.