Adil Gür açıkladı seçimin kaderi bu oylarla değişecek!
Abone olTürkiye'nin önde gelen araştırmacılarından A&G Araştırma sahibi Adil Gür, 2015 Genel Seçimlerinde yurtdışı oylarının kaderi belirleyeceğini söyledi.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Türkiye'nin en güvenilir araştırma
şirkelerinden birinin sahibi Adil Gür. Hemen her seçimde yaptığı
nokta atışlarla biliniyor. 7 Haziran'da yapılacak seçimler için oy
oranı vermek istemeyen Adil Gür, "bunun için daha
erken" diyor. Adil Gür'e göre bu seçim diğerlerinden
farklı, bunun en önemli nedenlerinden biri de yurtdışındaki
seçmenin seçimin kaderini değiştirebileceği.
internethaber.com'dan Nesrin Yılmaz'a konuşan Adil
Gür, yurtdışı oylarının iki partinin kaderine etki
edeceğini söylüyor, bunlardan biri iktidar partisi AK Parti, diğeri
ise Türkiye'deki baraj problemini aşmaya çalışan HDP.
Son zamanlarda çok fazla araştırma ve araştırmacının anket sonucu
açıkladığını belirten Adil Gür, firmasının ismini vererek gündeme
gelmek isteyen araştırmacılardan da şikayetçi. türkiye'de hiçbir
araştırma şirketinin cebinden para ödeyerek anket yapma lüksünün
olmadığını belirten Gür, bu şekilde açıklama yapan araştırmalara
tereddütle yaklaşılması gerektiğini söyledi.
-Adil Bey, biz hep partilerin Türkiye'de alacağı oyları
konuşuyoruz ama partilerin çoğu şu an yurtdışında çalışmalar
yapıyor, bu seçim ne kadar önemli yurtdışı?
SEÇİMİN KADERİNİ YURTDIŞI OYLAR
BELİRLEYECEK
Yurtdışında 2 milyon 800 bin kadar seçmen var ve ayın 8'inden
(Mayıs) itibaren oy kullanmaya başlıyorlar. Türkiye'de,
televizyonlarda, gazetelerde, internet sitelerinde herkes
Türkiye'deki oyları konuşuyor ve araştırmalar şu kadar anket
yaptık, parasını cebinden ödedik, şu kadar kişiyle görüştük, oy
oranları budur diye demeç veriyorlar. Halbu ki bu seçimde seçimin
kaderini yurtdışındaki oylar belirleyecek.
OYLAR DAHA RAHAT
KULLANILACAK
Türkiye'de 53 milyon küsur seçmen var, yırtdışında da 2 milyon 800
bin küsur seçemn var. Yani seçmenin yaklaşık 5.3'ü yurtdışında
yaşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yurtdışındaki seçmenin çok
küçük bir bölümü sandığa gitti, bunun iki temel
nedeni vardı, birincisi; randevulu
sistemdi, bu sistem insanlar için zor bir durumdu, başka
şehirlerden, başka kasabalardan gelip oy kullanmak insanlar için
zor bir işti. Bu seçimde bu randeu sistemi kaldırıldı, seçmen
listesinde adı olan her Türk vatandaşı yurtdışında oyunu rahatça
kullanacak, sadece kullanmakla kalmayacak, Türkiye'de kampanya
yürüten tüm siyasi partiler yurtdışında seçmeni sandığa
götürebilmek için de ellerinden geleni yapacaklar. Zaten bugüne
kadar haberlerde gördüğümüz kadarıyla tüm siyasi parti liderleri,
yurtdışında mitingler toplantılar yapıyorlar, yani yurtdışındaki
oyların farkındalar.
AK PARTİ VE HDP'NİN KADERİ DE BUNA
BAĞLI
İkinci neden, Türkiye'de seçimin galibinin aylar
öncesinden belli olmasıydı. Yani, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
Cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci turda kazanacağı konusunda
Türkiye'de hiç farklı ses yoktu, herkes hemfikirdi. Bu nedenle
hiçbir parti yurtdışındaki seçmene fazla asılmadı. Yani, iktidar
partisi de asılmadı. Halbuki şimdi Türkiye'deki toplam seçmenin
yüzde 5'i yurtdışında yaşıyor diyoruz ve bu seçimde yüzde 0.5,
yüzde 1, yüzde 1.5 o kadar önemli ki, bunun için tüm siyasi
partiler yırtdışındaki seçmenlere yöneldiler. AK Parti'nin Türkiye
genelinde aldığı oyun üzerine şayet yurtdışında yüksek oy alır ise,
Türkiye genelindeki ortalamasını yüzde 1-1.5 düzeyinde yükseltecek
bir taban var. Yine, yüzde 10 ülke barajını geçme iddiasında olan
HDP'nin barajı geçip geçmeyeceği, hangi oranda geçeceği konusunda
yine yurtdışındaki seçmenler belirleyici olacak. Biz hep
Türkiye'deki seçimleri konuşuyoruz ama 30 yıla yakın bir süredir
kamuoyu araştırmaları yapan, seçmenin nabzını tutan biri olarak ben
bu seçimin sonucunu ve seçimin kaderini yurtdışındaki seçmenlerin
belirleyeceğini düşünüyorum.
-Peki, sizce yurtdışındaki en şanlı parti kim, hangi parti
daha fazla oy alacak?
YURTDIŞINDA İKİ PARTİ
ŞANSLI
Yurtdışında, firmaların, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının
yaptığı araştırmalara bakıldığında, yurtdışındaki oylarda en şanslı
iki partinin AK Parti ve HDP olduğunu düşünüyorum. AK Parti'nin
asgari yüzde 50'nin üzerinde bir oy alacağını düşünüyorum. Onun
için Türkiye'de herkes hesabını yaparken, biz araştırmacılar bunun
hesabını yaparken sadece yurtiçindeki değil yurtdışındaki oyları da
ve bu oyların toplam oya etkisini konuşmalıyız diye düşünüyorum.
İkinci bir şanslı parti de HDP, hem daha örgütlü hem de Türkiye'de
yüzde 10 gibi bir barajı geçme iddiasında olan bir parti olduğu
için motivasyonu daha yüksek. Br taraftan tek başına iktidara devam
etmesini isteyen AK Parti seçmeni, ikinci olarak da baraj geçme
iddiasında olan HDP'nin barajı geçmesine katkı sunmak için HDP'
seçmeninin yurtdışında daha fazla sandığa gideceğini düşünüyorum.
Yurtdığında alacakları oylar Türkiye'de alacakları oylara çok ciddi
katkılar sunacaktır, 7 Haziran akşamı seçim sonuçları
açıklandığında bunu net bir şekilde göreceğiz. 7 Haziran akşamı
Türkiye'deki oylar sayıldıktan sonra, yurtdışı oylar açılıp üstüne
eklendiğinde dengeler değişebilir. Oradaki yüzde 5'lik seçmen
dengeleri değiştirebilecek güçtedir diye düşünüyorum.
-Adil Bey, siz yıllardır araştırma yapıyorsunuz, bu
seçimlerde tabiri caizse her yerden anket fışkırıyor, biz takip
etmekte zorlanıyoruz. Hakikaten bu anketler sağlıklı yapılıyor mu,
bunlara ne kadar inanacağız?
BU KADAR ARAŞTIRMA VE ARAŞTIRMACI KONUŞULDUĞUNU
GÖRMEDİM
Türkiye'de 30 yıldır araştırma sektörünün içindeyim ama hiç bu
kadar araştırmanın, bu kadar araştırmacının konuşulduğu bir döneme
rastlamadım. Bunun da iki temel nedeni var;
Türkiye çok fazla kutuplaştı, Türkiye çok fazla taraf oldu. Seçmen
de taraf oldu, araştırmacılar da taraf oldu. Dolayısıyla, tarafını
seçen medya kuruluşları, tarafında olduğu insanları ısrarla
ekranlara çıkarıyor ve seçmenin kafasını karıştırıyorlar.
TÜRKİYE'DE ARAŞTIRMACILARIN BÖYLE BİR
LÜKSÜ YOK
Araştırma yapmak pahalı bir iş, "bizim son yaptığımız
araştırmaya göre", "kendi imkanlarımızla yaptığımız araştırmaya
göre", diye ifadelerle "şu kadar araştırma yaptık,
masrafını da biz karşıladık" şeklinde ekranlarda
konuşuluyor. Türkiye'de hiçbir araştırmacının cebinden, kendi
kaynaklarıyla, 15 günde bir, ayda bir araştırma yapıp yayınlayacak
kadar lüksü yok. Öyleyse bu tip araştırmalara daha tereddütle
bakılmasını gerektiğini düşünüyorum.
BİR SÜRÜ YENİ ARAŞTIRMACI
TÜREDİ
İkincisi; bir sürü yeni araştırmacı türedi. Bu araştırmacıların içerisinde daha önce benimle, kurumumla çalıştığını, orada önemli işler yaptığını, yol arkadaşlaığı yaptığını söyleyerek kendisini pazarlayan isimler var, ben sizin aracılığınızla tüm kamuoyuna şunu söylemek isterim; A&G araştırma şirketi kurulduktan sonra bugünkü son dönemde kurulan, türeyen araştırmacıların hiçbiriyle yol arkadaşlığımız olmamıştır. Bizler araştırma yaparken yüzlerce, binlerce anketörle, ekip şefiyle çalışıyoruz bu nedenle bizde anket yapmış, saha işlerinde çalışmış arkadaşlar olabilir ama şirketimizin yönetim kademesinde, karar merciinde çalışan hiçbir araştırmacı yoktur.
Elbette Türkiye'deki araştırmacılar içinde, işini iyi yapan,
saygın, köklü kişi ve kurumlar vardırç, benim kast ettiği elbetteki
onlar değildir. Ama her üründe, her sektörde olduğu gibi aslının
yanında taklitler de vardır, taklitler olmasa zaten asıllarını
yaşatmak mümkün değildir.
-Bu kadar çok anket açıklanıyor, seçmen bundan etkileniyor
mu?
ANKETİN SEÇİME ETKİSİ NEREDEYSE
SIFIRDIR
Türkiye'de ve dünyada yapılan bilimsel çalışmalar, anketlerin seçim sonuçlarına etkisinin neredeyse sıfır olduğunu söylüyor. Öyle olsa, bir parti şu kadar yüksek oranda barajı aşıyor demekle bir parti barajı aşmıyor, bir parti iktidarı kaybediyor demekle iktidarı kaybetmiyor, şu parti yer değiştiriyor, şu parti barajın altında kalıyor demekle kalmıyor. Geçmişte bunun onlarca örneği vardır. Kamuoyunun seçmen üzerinde hiç etkisi olduğunu düşünmüyorum. Çok sınırlı bir etkisi olduğundan söz edilebilir ama bu olumlu ve olumsuz etki birbirini götürür. Ama biz, fotoroman okur gibi, inanmasak da anketleri takip etmeye bayılıyoruz.