Ada'da eşcinsel piskopos tartışması

Abone ol

İngiltere basınında, Blair'in sağlık sorunu, metroda raydan çıkan trenler, eşcinsel piskoposun direnişi konuları ele alındı.

İngiltere basınında, Başbakan Tony Blair'in sağlık sorunu, Londra metrosunda raydan çıkan trenler, eşcinsel piskoposun direnişi konuları ele alındı. İngiltere Başbakanı Tony Blair'in sağlık sorunu, İngiltere'de gazetelerinin ortak manşet konusunu ouşturdu. Times, "Doktorlar Tony Blair'e kalbinin düzensiz attığı tanısını koydu. Nefes alıp vermekte zorlanarak uyanan ve kendini iyi hissetmeyen Başbakan Blair, dün sabah hastaneye kaldırıldı ve günün çoğunu tedavi ve tahlillerle geçirdi" diye yazdı. Times'ın bu satırlarının devamında, konutuna geri dönen Blair hakkında danışmanlarının "durumu gayet iyi ve neşeli" dedikleri öğrenildi. Gazeteye göre doktorları 24 saat dinlenmesi gerektiğini söyledi. Times, 50 yaşındaki Tony Blair'in İngiltere'nin en dinç liderlerinden biri olduğunu ve haftada birkaç kez egzersiz yaptığını yazdı. Guardian gazetesi ise Blair'in sigara içmediğini belirtti. Ancak Guardian'a göre Blair'in geçirdiği bu rahatsızlık önemsiz de olsa "siyasi kulisler kaçınılmaz olarak söylentilerle çalkalanıyor." Gazete, "Hastanenin açıklamasına göre Blair'in kalp ritmini yeniden düzene sokmak için Başbakan'a ya ilaç enjekte edildi ya da elektro-şok uygulandı. Tony Blair'in makamı, 6 saat içinde doktorları tarafından evine geri gönderildiğini üzerine basarak vurguluyor ve bundan da anlaşılacağa üzere ortada ciddi bir sorun olmadığını belirtiyorlar" diye yazdı. Daily Telegraph da, "Blair'in kalbi korkuttu" diye yazdı. Gazete, Başbakan'ın zor bir yıl geçirdiğini yazarak "Blair, Irak savaşının hüküm sürdüğü zor bir yıl geçirdi. Kitle imha silahları konusunda uzman denetçi David Kelly'nin intihar etmesi ardından başlatılan bağımsız soruşturma, Tony Blair'i savaşın gerekçeleri konusunda kamuoyunu aldattığı iddialarıyla yüz yüze getirdi ve üzerinde çok ağır bir baskı oluşturdu" diye yazdı. Gazete, "Blair'e birşey olursa yerini kim dolduracak" sorusunun akıllara takıldığını belirterek, "İşçi Partisi kaynakları Tony Blair'in bir süreliğine dinlenmesi ya da en uç senaryo gereği görevden ayrılması durumunda Maliye Bakanı Gordon Brown'un hiç tartışmasız yerini dolduracağını söylüyor" diye yazdı. METROYA NE OLUYOR? İngiliz gazetelerini meşgul eden diğer bir konuyu Londra metrosuna binenlerin hayatlarını riske atıp atmadığı oldu. Independent, "Londra metrosunda güvenlik kaygısı: 48 saat içinde iki tren raydan çıktı" manşetini kullandı. Haftasonu metroyu alt üst eden kazalar can kaybına neden olmadı, sadece 7 kişi yaralandı. Fakat İngiltere gibi çok yakın geçmişte birkaç ölümcül tren kazasına tanık olmuş bir ülkede kamuoyu tedirgin. Independent, "Güvenlik uzmanları, şayet metro vagonlarının raydan çıkmasının nedeni derhal bulunmazsa, daha ciddi kazaların da yolda olabileceği uyarısını yaptı" diye yazdı. Independent, özelleştirme tartışmasının da yeniden alevleneceği görüşünü savunarak "İngiltere'nin en büyük demiryolu sendikası, şayet rayların bakımından sorumlu özel şirketlere bu yıl başlarında verilen ihaleler askıya alınmazsa, grev tehdidinde bulundu. Sendikaların iddia ettiğine göre, tren sürücüleri yakın zamana kadar metronun Kuzey Hattı'nda sorunlar olduğunu devamlı dile getirmişlerdi" dedi. EŞCİNSEL PİSKOPOS KRİZİ Amerika Birleşik Devletleri'nde bir eşcinselin piskoposluğa atanmasına 13 gün kaldı ve Anglikan Kilisesi'nin muhafazakar kanadı özellikle Afrika ülkelerindeki din adamları "Biz bir eşcinselle aynı kompartımanda oturmayız" diyor. Birçok yorumcuya göre, Anglikan Kilisesi'nde "büyük bölünme" her an yaşanabilir. Liberaller bir yolda, muhafazakarlar ayrı bir yolda ilerlemeye karar verebilir. Times'ın manşet haberlerinden birini işte bu konuyla ilgili son gelişme oluşturdu. Gazete, "Anglikan Kilisesi'nde açıkça eşcinsel ilk piskopos olmasına az bir zaman kalan Amerikalı din adamı Gene Robinson, gerekirse Londra'ya gelip Başpiskopos'la görüşmeye hazır olduğunu, kendisinin Tanrı'nın yolunda ilerlediğini ve piskoposluk görevinden vazgeçmeyi düşünmediğini söyledi. Gene Robinson, şayet kimi diğer ülkelerdeki muhafazakar din adamları Anglikan Kilisesi'nden ayrılma tehdidini gerçekleştirirse, bundan kendisinin sorumlu tutulamayacağını belirtti" diye yazdı. Anglikan Kilisesi'nde farklı bölgeler, kendi içlerinde özerk bir yapıya sahip. Diğer birçok dinde tartışma konusu bile değil ama Amerika'daki Anglikanlar, bir eşcinseli piskopos olarak benimseyebiliyor. Gene Robinson, 1989'da ilk kez bir kadına piskoposluk görevi verilince de önce kıyamet koptuğunu ama sonuçta bu tartışmanın kiliseyi ikiye bölmediğini söyledikten sonra, "Açık konuşalım, ilk eşcinsel piskopos ben değilim, sadece bu konuda dürüst davrandım" dedi. "PROZAC ULUSU" Times gazetesi, "mutluluk haplarının müptelası mı olduk?" diye sordu. Gazeteye göre İngiltere'de anti-depresan kullanımını son yıllarda öyle tırmanış gösterdi ki, hükümet, doktorların reçete yazarken daha eli sıkı davranmalarından yana tutum sergiliyor. Gazete, "Doktorların depresyon ve stres nedeniyle 5 yıl öncesine kıyasla 8 milyon daha fazla reçete doldurduğu İngiltere, giderek suni yollarla mutlu kalan bir ulus olma yolunda. Her yıl yaklaşık 2 milyon kişinin anti-depresan kullandığı İngiltere'de, hükümetin yayınladığı rakamlara göre, bunun Ulusal Sağlık Hizmetleri'ne maliyeti 400 milyon sterline yakın" diye yazdı. Times, İngiliz doktorların basit sıkıntılara derhal ilaç yazmaktan artık eskisi kadar çekinmediğinin düşünüldüğünü aktardı. Gazete, "Dünya Sağlık Örgütü 2020 yılına gelindiğinde gelişmekte olan ülke vatandaşlarını işten ve gündelik hayattan alıkoyan ikinci en büyük engelin depresyon olacağını tahmin ediyor" dedi. Times'ın satırlarına göre prozac türü hapların artık daha çok kullanılması, tıbbın ilerlemesi ve depresyon tanısının daha kolay konmasıyla da alakalı olabilir. Yani bir anlamda, hep varolan bir hastalığın toplum içinde yaygınlığını belki yeni yeni keşfediyoruz. Times, anti-depresan reçetelerine göre "uagonlarının raydan çıkmasının nedeni derhal buluİngiltere'nin bunalım haritasını" çıkardı. Onca stres altında yaşadığını düşünen Londralılar, ülkenin geri kalanına nazaran daha az hapa başvuruyor. Times bu konuda bir doktorun görüşünü aktardı. Gazeteye göre doktor, "Belki Londra'da yaşayan farklı etnik topluluklar depresyonu tedavi edilmesi gereken bir durum olarak görmüyor halen... Fakat başka etmenler de söz konusu olabilir. Bu konuda daha fazla araştırma gerek" dedi.

pis
Günün Önemli Haberleri