Acun Ilıcalı'dan bomba gibi yeni proje
Abone olÖnce kot dükkanı açıp batırdı... Üniversiteden 3 kez atılıp tekrar kazandı... İlk muhabirlik deneyiminden kovuldu ama bugün büyük bir medya patronu... İşte Acun Ilıcalı'nın öyküsü.
Türkiye'de medyanın dönüşüm hikayesinin en
etkili figürlerinden birisi Acun Ilıcalı.
Sevenleri de çok, eleştirenlerinden daha fazla. Fakat hem
sevenleri, hem de eleştirenleri onun başarılı ve toplumun nabzını
tutan bir isim olduğu konusunda mutabık. Muhabirlikten televizyon
patronluğuna kadar yükselen ivmesi de bu başarının en açık kanıtı.
Yeni hedefi ise sınır aşırı. Acun Ilıcalı yurtdışında bir
televizyon almak için kolları sıvadı.
Peki Acun Ilıcalı'nın başarısının sırrı ne? Yeni projeleri
neler? Üniversite yıllarındaki ilk girişiminde başına neler geldi?
Muhabirlikten medya patronluğuna nasıl yükseldi?
Yeni Şafak gazetesine konuşan Acun Ilıcalı'dan hayatı hakkında
samimi itiraflar...
KENDİSİNİ BAŞARILI BULUYOR MU?
Kendimi değerlendirdiğim zaman başarılı buluyorum. Bence insan bir
şeyi hedefliyor ve hedeflediğini yapıyorsa başarılıdır. Ben kendime
hep zor hedefler koydum ama Allah yardım etti ve bugüne kadar
mesleki kariyerimde bu hedeflere hep ulaştım.
Bugün bulunduğum noktanın yarısının yarısını bile hayal edemezdim.
Kendime çok ileri aşamada bir hedef koymadım hiç bir zaman.
Açıkçası başarımda bu yaklaşımımın da etkisinin olduğunu
düşünüyorum. Her zaman, içinde bulunduğum noktanın bir adım
sonrasını hedefledim. Eğer beş adım sonrasını hedefleseydim doğru
noktaya varamayabilirdim. Mesleğimin ilk yıllarından itibaren hep
bir adım sonrasını planlayarak bugünlere geldim. Uzun vadeli
planların çok doğru olduğunu düşünmüyorum.
YURTDIŞINA AÇILIYOR
Yurtdışında bir televizyon kanalı almak ve onu da inşallah iyi bir
noktaya getirmek. Formatları biraz malzeme gibi düşünelim.
Yemek yaparken malzeme elbette önemlidir ama bizim aşçılığımızın da
bir yetenek olduğunu düşünüyorum. Doğru malzeme ile doğru yemek
yapıp ortaya güzel bir lezzet koyduğumuz kanaatindeyim.
Ülkeler arasında izleyici farkı artık eskisi kadar büyük değil.
İnternetin yaygın kullanılması ve iletişimin hız kazanmasıyla
birlikte insanlar televizyonda hemen hemen aynı şeylerden zevk
alıyorlar.
İNANDIĞIM PROJEYE ÇALIŞIRIM
Ben yapılmayacak bir şeyi iddia etmiyorum. 'Var Mısın Yok
Musun', Türkiye'de iki defa yayına giriyor ve başarısız
oluyor. Ben formata baktığımda 'Ben eğleniyorum, güzel bir
format. İnsanlar neden eğlenmesin' dedim ve risk aldım. Bu
projelerin daha farklı bir sunumla başarılı olacağına inandığım
için bu projeleri hayata geçiriyordum. Yoksa “Ben yaparsam
olur” gibi bir iddiam bugüne dek hiç olmadı. Sadece
inandığım formata çalışıyorum.
HALKIN İÇİNDEN BİRİYİM
Kendimi halkın içinden birisi olarak görüyorum. Sokaklarda gezip
dolaşarak, insanlara karışarak büyüdüm. Sokakla ve insanlarla
temasımı da mümkün olduğunca koparmadım. Her kesimden insanla
önyargısız bir şekilde temas kurma kabiliyetim var. Sağ olsunlar
insanlardan aldığım bu sevgi gücü bana kendimi de her zaman iyi
hissettiriyor.
OKUL BİTMEYİNCE KOT DÜKKANI AÇTIM!
Üniversiteyi bitirememiş bir kimse, bir sermayeye de sahipse doğal
olarak ticarete yönelir. Bizim de yabancı markaları giymeye çok
meylimiz vardı. Giyim kuşamdan anlıyorduk. Kendi vizyonumuz olduğu
için o alanı seçtik. Aslında çok iyi iş yaparak, hesap
kitapsızlıktan battık. Yoksa satışımız gayet iyiydi. Birkaç anımı
anlatsam dükkanın niye battığını anlarsınız zaten.
Müşteriye dükkan bırakmışlığım vardır. O zaman cep telefonu yoktu.
Ortağım dükkana gelecekti ve benim de acil çıkmam gerekiyordu.
Gelen bir müşteriye dükkanda bir saat kalıp kalamayacağını sordum.
Daha önce birkaç kez görmüşlüğüm vardı müşteriyi. “Fiyatlar
kıyafetlerin üzerinde yazıyor” diyerek dükkanı bırakıp
çıktım. Daha sonra ortağım dükkana gelince müşteriye “Sen
kimsin” diye sormuş. Müşteri de “Valla burada bir
abi vardı, dükkana bakmamı söyledi. Ben de kot sattım, parası da
burada” demiş gitmiş. İyi birine denk gelmişiz ama bu
zihniyet ticarette başarılı olmuyor tabii.
HAYATIM OYUNLA GEÇTİ
O yıllarda üniversiteyi zaten yedi yılda bitirememiş, ticarete
atılmış ve o tecrübesizlikle batmış bir insanım. Hesap kitap da
bilmiyoruz ve o işlerden de hiç anlamazdım. Ticaretle para
kazanamayacağım o yıllardan belli olmuştu. Bazen insanın dibe
vurması güzel bir şeydir. Yukarı çıkmak için, daha yukarı
zıplamanız ve enerji kullanmanız gerekir. O dibe vurmuşluk hali ile
çok fazla enerji kullanmam ve mesleğin de bana çok uygun olması bu
alanda ilerlememi sağladı.
Benim hayatım hep oyun oynamak ve arkadaşlarıma oyun oynatmakla
geçti. Ben yedi yaşındaydım, bahçemizde olimpiyat yapardık. Taşla
gülle atar, sonra da derece yapanlara madalya verirdik.
Arkadaşlarımızla bir araya gelir oyunlar oynardık. Şimdi de aynı
şeyi tüm Türkiye ile birlikte yapıyoruz ve hep birlikte
eğleniyoruz.
ÜÇ KEZ OKULDAN ATILDIM!
Bitiremediğim, üç kez okuldan atıldığım için sınava tekrar girdim
ve üç kez kazanmış oldum. Başarıyla ilgili bir durum değil. O dönem
zorladım ama iyi bir öğrenci olamadım. Ezberleme yeteneğim yoktu,
sisteme uyamadım.
İŞE GİRDİM AMA ADAPTE OLAMADIM
İşe girdim iki ay sonra atıldı. Zaten o dönem işe denenmek üzere
girmiştim, çok adapte olamadım. Kadro sıkıntısı vardı. Kadro
daraltması yapılınca da bizi çıkardılar işten. Bir buçuk ay sonra
tekrar girdim işe ve giriş o giriş. İşten ilk olarak ayrılmam
kadrosal bir sorun olsa da işe girdikten sonra bir sene kadar işe
pek adapte olamadım.
BAŞARISIZ OLMAMI BEKLEYENLER VARDI
Acun Firar'da tuttuğu gün, televizyondaki geleceğimin iyi olacağını
hissettim diyebilirim.
Toplumda her zaman her türlü görüş ve ses olacaktır, olmalıdır da.
Herkesin bizi beğenmesi, sevmesi gerekiyor diye düşünmüyorum. Zaten
toplumda 'İnşallah beni sevmez' dediğim insanlar da var. O konuda
sıkıntı yaşamıyorum. Tabii ki bizim başarılı olmamızı istemeyenler
olmuştur. Bununla da her zaman karşılaştığımız oluyor. Ancak bu da
bu oyunun bir kuralı. Biz bunu da bilerek bu yola girdik. Kafasına
sizi takan da, sürekli olumsuz şekilde sizi yazan da oluyor. Bu,
popülaritenin insanın başına getirdiği bazı sorunlardan. Ancak ben
her gün şükrediyorum. Bizim işimizin başarılı gitmesi bu tip
olaylardan çok daha önemli. Elbette pusuda bir gün başarısız
olmamızı bekleyen çok insan da vardır, ileride de olacaktır. Ama
sevdiklerimizle şu anda yaptığımız gibi bu tür olumsuzluklardan
kurtulacağımızı düşünüyorum. Biz mutluluğu da, mutsuzluğu da
birlikte yaşamayı bilen bir aileyiz aslında. Allah'a şükür ki böyle
bir ekibiz.
ANNE BABAMA LAYIK OLMAYA ÇALIŞIYORUM
Annemle babamı çok genç yaşta kaybettim. Onların çok önemli, güzel
özellikleri vardı. Misafirperverlikleri, cana yakınlıkları, bana
davranışları ile öğrettikleri çok güzel şeyler oldu. Ben aslında
babamın bir kopyasıyım. Babam çok neşeli, pozitif birisiydi. Bizim
evde her akşam sekiz-on misafir olurdu. Otuz arkadaşımı alıp 'haydi
bizde yemek yiyoruz' diye mantı yemeye eve getirdiğim olmuştu.
Bizim aileden gelen bir insan canlılığımız hep olmuştur. Allah
rahmet eylesin çok değerli insanlardı. Ben de onlara layık bir
evlat olmaya çalışıyorum. Çok kısa da olsa hiç unutamayacağım çok
güzel günler geçirdik. O günleri geri getiremesem de inşallah kendi
evlatlarımla bunu telafi etmeye çalışacağım.
RAMAZAN BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
Benim için Ramazan çok önemli bir ay. Ramazan'ın diğer aylardan çok
farklı olduğunu düşünüyorum. Biz Ramazan boyunca oruç tutan
arkadaşlarımızla Acun Medya ailesi olarak her akşam birlikte iftar
yapıyoruz. Ramazan'daki birlik beraberlik duygusu bence çok güzel.
Güzel bir Ramazan'ı noktaladık. Benim için Ramazan Bayramı güzel
bir ayın sonundaki önemli günler anlamına geliyor.