Tam da eğitim konuşulurken oldu.
Üç dörtlük yeni sistem tartışılırken geldi o soru.
Türkiye Büyük Millet Meclisi başka hangi adla anılır?
Siyaset Bilimi öğrencisi Parlamento yerine Yüce Divan yanıtını
seçiverdi. Kısa bir duraksamanın ardından, bu soruyu bilemezsem
hocalarım bana çok kızar cümlesini ağzında geveledikten hemen
sonra; ancak kendisinden emin ve son kararım diyerek.Kimine göre
heyecandan, kimine göre cehaletten verildi bu yanıt.
Ama siyaset bilimi öğrencisinin böylesine kolay bir soruya
yanlış cevap vermesini izah etmek zor. Hele bu olayın ardından
“sonuna kadar Atatürk’çüyüm mealindeki mesajı, özrünün kabahatinden
büyük olduğunu gösteriyor.
Ama yine de kendimizi kandırmayalım.
Türkiye’de binlerce, hatta on binlerce Gözde var.
İçinden çıkılmaz matematik problemlerini çözebilen, tarihin
derinlerindeki anlaşmaları hesap makinesinin hafızasına yazılmış
gibi ezberleyen, coğrafyada toprak yapılarına hakim olan.
Parlamento’dan, Meclis’ten ve Yüce Divan’dan haberi olmayan.
Dört yıllık üniversiteyi bitirip gerçek dünya ile
karşılaştığında sudan çıkmış balığa dönen.
Tabloya sessiz kalsalar da üniversitelerde ders veren
akademisyenler endişeli, liselerdeki öğretmenler de. Milli Eğitim
Bakanlığı’nın, Talim Terbiye Kurulu’nun durumun vahametinden
haberlerinin olmaması mümkün mü?
Onlar da biliyorlar. Biliyorlar ama gençleri bu sarmaldan
kurtarmak yerine siyasetçilerin önceledik verdikleri başlıklar
konuşuyor, içerikle değil şekille uğraşıyorlar.
Tamam, okullarda din eğitimi eksik görülebilir, tamam 28
Şubat’ta imam hatip okulları haksız yere rejim düşmanı ilan edilmiş
olabilir… Bunlar da düzeltilsin ancak dört artı dört artı dört, bir
eğitim reformu olarak önümüze getirilmesin. Çünkü getirilecek yeni
sistem sadece din eğitimini farklılaştıracak, içeriğe
dokunulmayacak.
Asıl, Gözde gibi Türkiye’nin yapısından, sisteminden, yönetim
biçiminden habersiz gençleri yetiştirmekten kurtulmanın yollarını
aramamız gerekiyor. Haksızlığa itiraz edebilen, Türkiye’yi kimlerin
yönettiğiyle ilgilenen, sistemin düzelmesi için kafa yoran gençleri
yetiştirmeyi tartışmalıyız, o gençlerin dindar olup olmayacaklarını
değil.
Biz o gençleri poşu taktıkları için hapse atmayalım, donanımlı
hale getirelim, kararı onlar versin.
Dünyadan habersiz, ne olacağını bilmeyen, tek hedefi, bölüm fark
etmez, bir üniversiteyi bitirmek olan genç nesillerin nasıl bir
tehlike yarattığını bir yarışma programı gösterdi bize.
Gözde Umay’ın “parlamento yerine yüce divan” yanıtı üzerine
söylediği, siyaset ile ilgim yok, gazete okumaya geçen yıl
başladım, “Survivor”da sunucu olmak istiyorum” sözleri tehlikeyi
göstermiyorsa neyi gösteriyor.
Gözde’nin Yeditepe Üniversitesi’nde siyaset bilimi okuduğunu
hatırlatmaya sanırım gerek yok.
Siyaset Bilimi bölümünde okuyan ancak siyaset ile ilgilenmeyen,
hedefi yarışma programında sunuculuk yapmak olan gençlerle karşı
karşıyayız.
Ama Gözde yine de şanslı. Yarışma programında ortaya koyduğu
performans ile ünlü bir sima haline geldi. Fiziği de fena değil.
Acun Ilıca’lı Survivor’da iş teklif eder mi bilmem ama bir
televizyon programında sunucu olma şansı arkadaşlarına göre çok
yüksek…