Gerçek ismi Bilgin Özçalkan olan rap müziğin 44 yaşındaki usta ismi Ceza, Hürriyet'ten Meltem Fıratlı'ya konuştu. Rap müzik ve yaşamı hakkında açıklamalarda bulunan Ceza sözleriyle olay oldu. Ceza, son dönemde rap müzikle ilgili kafam çok karıştı. Tekrar hatırlatır mısın, sen ve arkadaşların hangi ideallerle yola çıkmıştınız? Kendimizi ifade etmek, tarih yazmak, para kazanmak, birtakım yollar açmak için çıktık. Amaçlarımızın birçoğunu da başardık. Bu sayede daha fazla kardeşimiz kendini ifade edebiliyor, ekmek yiyip ailesine bakıyor. Rap çok çeşitlenmedi mi? Bu da hayallerimizden biriydi. Tek bir tür, tek bir yapı değil; çeşit çeşit dinlenebilir işler olsun istiyorduk. Çünkü underground (yeraltı) olan kemik kitle kalabalık olmuyor. Ama o tarz müzik yapanlar toplumu etkileyebilecek sanatlar ortaya çıkarıyor. Sonradan çıkan rap’çi kardeşlerimiz gibi... Benim ‘Rapstar’, ‘Yerli Plaka’ albümlerim gibi... Şimdi örnekleri daha fazla...Sen rap müziğin kaptan köşkündesin. Son dönemde sanki rap sahnesini oradan izliyormuşsun gibi görünüyor. Bu dönemi gözlem yaparak mı geçiriyorsun? Üretkenliğimin son dönemde azalmasının nedeni iki yıl önce babamı kaybettiğimden beri duygusal olarak çöküntü yaşamam. Bir yandan da uzun süredir bu müzik için emek ve savaş veriyordum. Bunların birikimiyle sadece bu dönem böyle geçiyor. Siz adalet, eşitlik isteyen bir kuşaktınız. Şimdi rap yapmak ‘yırtma’ hikâyesine dönüştü. Para kazanan Gucci’leri, Vuitton’ları üzerine çekiyor hemen. Bu da günümüzün bir gerçeği mi? Bizim yaptığımız tarzdan dolayı bu müziğin siyasi, ciddi yanı ön plana çıktı. Oysa bahsettiğin şeyler 90’larda Amerika’daki rap’te de vardı. Ama oradaki rap’çilerin yaşadıkları hayat tarzı farklıydı ve o zamanlar o mücevherleri takmalarının bir nedeni vardı. Polis operasyon yaptığında sadece nakit paraya el koyabiliyordu. Cezaevinden çıktıktan sonra mücevherlerini geri alıyorlardı. Bol pantolon giymenin de bir anlamı var. ‘Abinin giymediklerini küçük kardeş giyer’. Bu fakirliğin sonucu. Ve milyonlar kazansalar da bol giyinmeye devam ettiler. Bu arada ‘yırtmak’ dedin, ben ona da okey’im. Yıllarca ailesi yoksulluk çekmiş bir genç, bir şekilde müzikle bir şeyler kazanıp ailesini sevindirebiliyor ve çevresine yararı olabiliyorsa ne mutlu. Rap müzik arabeskin doğduğu yerden yükseldi. Şimdi rap, arabeski besliyor. Katılıyor musun? Doğru bir gözlem. Türkiye’nin kendine özgü Anadolu sound’u alaturkayı, oryantali içinde barındırabiliyor. Hatta rap’çi olmayıp arabesk yapan, ama rap altyapısı kullanan sanatçılar da var. Kültürümüzde senelerce nelerle beslendiğimiz belli. Şanslı olanlar farklı şeyler dinlemişlerdir. Ben babam sayesinde Miles Davis, Ray Charles, Eric Clapton dinledim. Müzik arşivim Türkiye’de sayılıydı.Yetenekli genç rap’çilerin katıldığı ‘Açık Mikrofon’ yarışmasında mentorluk yapıyorsun. Gençlerle birlikteydin. Nasıllar? Beklediğimden çok çok iyiler.Yeni nesil toleransa, eşitliğe duyarlı. Ama bu rap parçaların sözlerine yansımıyor. Neden? Şu anda ‘drill’ denilen tarz İngiltere ve Amerika’da çok moda. Buradakiler de onlar gibi takılmaya başladılar. Artık çeteleşme, birbirlerine karşı şiddete başvurmaya kadar varan durumlar var. Oysaki rap yapıyorsan özgürlükçü ve demokratsındır.Camiada saygı var mı? Saygı, rap’te en önemli şey. Saygı göstermek, elini öpmek değil elbette. Saygısızlık yapmamak, eleştirmemek bile saygıdır. Türkiye’de rock müzik camiası bunu başardı. Rap’teyse gençlerde empati yoksunluğu, sertlik var.Günlerin eskisi gibi köpeklerle iç içe, spor yaparak mı geçiyor? Maalesef et yiyorum. Bu yüzden kendimi hayvansever sayamıyorum. Sokaktaki kedileri, köpekleri besleyerek kendimizi tatmin ediyoruz. Spora ara verdim.Pandemi ne öğretti? Hiçbir şey. Zaten evde oturmaya alışık bir adamım, bu yüzden sıkıntı olmadı. Ama ileriyi görememek şaka gibi, Rüya gibiydi. Gözle göremediğimiz bir mikrop hepimizi aciz bıraktı. Gelecek yıla dair dileklerin nedir? Sağlıklı günler olsun. Çok cenazeler oldu. Etrafımızdaki insanlardan kötü haberler duyduk. Bu yaşıma kadar arada bir cenaze olurdu, hepimize bir şey hatırlatırdı, kendimize gelirdik. Ama bu kadar üst üste bela, felaket, kötü Haber hiç hatırlamıyorum. Evet, hayatın gerçeğidir, ama artık yeter.Bir filmde anne çocuğuna “Hepimizin yüzünde çizgiler var. Onlar nereden geldiğimizin haritası” diyordu. Sen aynaya baktığında ne görüyorsun? Çok yorgun olduğumu hissediyorum. Fiziksel değil psikolojik yorgunluk. Bu toplumda bu müziği yapmak, bunu kabul ettirmek, derdini anlatabilmek, yanlış anlaşıldığın zaman onun içinden çıkabilmek. Bir sürü şey bizi etkiledi. Duygusal insanlarız...Ama bizim sana ihtiyacımız var. Benim de size var. O yüzden bırakmış değilim. Birazcık yavaşladık ama önümüzdeki sene yeni parçalar, yeni klipler geliyor. Hatta Film projem var.Sahnede seni izlerken rahmetli baban Danyal Amca geldi aklıma. Konserlerinde hep bizimle yani seyircilerin arasındaydı. Gözlerin arıyor mu? Çok arıyor. Aramaz mı!Babanın kaybı seni büyüttü mü? Çok fazlasıyla. Dünyaya bakış açım bile değişti. Sinirlendiğim şeylerin artık gereksiz olduğunu düşünüyorum. Olgunlaştırdı. Kavga eden iki kişiyi görünce ‘Yapmayın’ demek daha kolay oldu. Birçok olaya farklı gözle bakıyorum.Konserler başladı mı? Son bir senedir uçak yerine Anadolu’ya karayoluyla gidiyoruz. Gezip görmek iyi oldu.Neler sana ilham veriyor? Birçok şey ilham veriyor ama son yıllarda çok fazla otokontrol altında kaldık. Bir şey niye böyle dediğin zaman suçlu duruma düşüyorsun. Ya da bir etiket yapıştırılıyor hemen.Gerçi sen hep çok soğukkanlısın... Ben bile köreldim.