Acının bal olduğu sezon
Abone olGalatasaray'ı kuşatan sorunlara rağmen lig sonunda ipi gögüslemesi otoriteleri de şaşkına çevirdi.
Galatasaray sezona başlarken Ribery gitmiş, para bitmiş,
taraftar küsmüştü.
Üzerinde 'fragile' yazılı büyük bir kutu... At arabasıyla bir yere
doğru taşınıyor. İşçiler, kutuyu sıkı sıkıya tutuyorlar. Araba,
birçok engebeyi aşarak bir limana geliyor. Sırada kutunun bir
gemiye yüklenme işlemi var. Bu kez de kutuyu taşıyan iplerden biri
kopuyor, diğeri de inceliyor. Neyse, bin bir uğraş sonucu kutu
geminin ambarına yerleştiriliyor. İşçiler, önemli bir görevi yerine
getirmenin huzuruyla bara doğru yollanıyorlar. O sırada kamera
onlardan uzaklaşarak geminin ismini gösteriyor: 'Titanic'... 10 yıl
kadar önce (daha da fazla olabilir) Cannes'daki reklam filmleri
yarışmasında birinciliği alan son derece zeki bir senaryoya sahip
DHL reklamı, aslında Galatasaray'ın bu sezonki serüvenini özetliyor
gibi. Bir farkla, finali aynı değil. Sarı-Kırmızılı takım Titanic'e
değil, gayet güzel ve sağlam bir gemiye bindi, en azından gelecek
sezona kadar yolu açık...
İstanbul'un Sarı-Kırmızılı devi sezona psikolojik açıdan gerçekten
çok kötü başlamıştı. Bir önceki sezon ara transferde gelen ve
taraftarın sevgilisi olan Franck Ribery'nin, Marsilya'yla anlaştığı
haberi yaz ortasında ajanslara düştü. Kimse böyle bir şeyin
olacağına ihtimal veremiyordu. 'Scarface' lakaplı genç Fransız,
tekrar vatanının yolunu tutmuştu. Gerekçesi hem parasızlıktı, hem
de eşinin Türkiye'ye bir türlü alışamadığıydı. Galatasaray cephesi
işin hukuksal yanında haklı olduğunu iddia etti ama önemli olan
futbolcunun gönlüydü ve o tercihini, Metz'ten eski hocası
Fernandez'in çalıştırdığı Marsilya'dan yana kullanmıştı. Ribery,
yönetim hakkında ileri geri konuştu ama hiçbir zaman taraftara bir
şey söylemedi, aksine ona olan sevgilerinin altını çizdi.
Bir başka problem de yeni teknik direktöre ilişkindi. Teknik adam
yeme konusunda kulüp başkanlarını aratmayan spor medyası, Belçikalı
çalıştırıcı Eric Gerets hakkında 'Lige çok iyi başlar ama 10.
haftadan sonra çalıştırdığı takımların performansı düşer' gibi
manasız ve gerçekliği olmayan bir tez üretti. Biri bu saçma
tespiti, nerden bulduysa bir yerde şakıdı, diğerleri de buna inandı
(son çalıştırdığı Wolfsburg, Bundesliga'da ilk 10 hafta başarılı
bir performans göstermiş, daha sonra alt sıralara inmişti, tek veri
de buydu).
Fenerbahçe Appiah'la, Beşiktaş Ailton'la anlaşırken Galatasaray'ın
payına Sasa Ilic düşmüştü. Bir zamanlar Yugoslav cenneti olan bu
diyarlarda artık 'Balkan paktı' çözülmüştü; belki de eski günleri
hatırlattığı için kimse bu transfere sıcak bakmadı. Daha doğrusu
küçümsendi (Oysa Sırp oyuncu ne kadar iyi bir kumaşa sahip olduğunu
ligin ilerleyen haftalarında gösterdi).
'Mendiller beyaz, goller Karan'
Bir başka problem de taraftar cephesinde kıyıya vurdu. Galatasaray,
ligde ilk iki maçını kazanmıştı ve üçüncü hafta evinde
Malatyaspor'u konuk ediyordu. Karşılaşma öncesi Ali Sami Yen
tribünlerinde protesto vardı. Taraftarlar 'Yönetim istifa' diye
tezahürat yaparken İspanya'da olduğu gibi beyaz mendil salladılar.
Radikal'in maça ilişkin yazısında 'Mendiller beyaz, goller Karan'
başlığını kullandığı mücadeleyi Sarı-Kırmızılı takım, Anadolulu
renktaşı önünde 5-2 kazandı. Öte yandan devre arası kampı öncesinde
para krizi iyiden iyiye ayyuka çıkmış, Tomas ve Ilic Antalya'daki
kampa katılmayacaklarını açıklamış, gelişmeler BBC, Reuters gibi
saygın ajanslar tarafından bütün dünyaya 'Eski UEFA Şampiyonu
Galatasaray zor durumda' başlıklarıyla duyurulmuştu. Daha sonra bu
iki isme ödeme yapıldı ve kriz ertelendi.
Ligde ikinci devre aslında hem Galatasaray, hem de Türk futbolu
adına bir 'keşif'le başladı. Konyaspor deplasmanında mücadele
golsüz berabere giderken son dakikada sahne alan genç yetenek Aydın
Yılmaz, attığı golle takımını galibiyete taşıdı. 'Galatasaray'ın
gözü Aydın', Radikal dahil birçok gazetenin başlıklarını süslerken,
gece geç saatlerde yaşanan bir olay zafere gölge düşürdü. Dönüş
uçağında bir grup taraftar Necati Ateş'le kapışmıştı. Geçmiş bir
husumetin devamı olarak lanse edilen olay sonucu, uçak kalkmakta
gecikmiş, daha sonra artan kar yağışıyla da kafile gece Konya'da
konaklamak zorunda kalmıştı. 'Necati-taraftar kavgası', bir başka
kötü olaydı bu sezon yaşananlar hanesinde.
'Yerliler' de idmana çıkmadı
Para krizi takımın peşini bırakmıyordu elbet. Niye bıraksındı ki?
Ödeme yapılmıyordu. Nihayetinde yıldız oyuncuların başını çektiği
grup, paraların ödenmemesi sebebiyle 8 Şubat'ta sabahki idmanı
boykot etti. Futbolcular, yöneticilerin yoğun çabaları ve
verdikleri yeni ödeme sözlerinin ardından saat 13.00'teki idmana
katıldı. İddiaya göre Sarı-Kırmızılı futbolcular, yabancı
oyunculardan Tomas ve Ilic'e ödeme yapıldığını öğrenince çileden
çıkmıştı. Bunun üzerine 'tecrübeliler' Hakan Şükür, Ergün, Hasan
Şaş, Ümit Karan, Volkan, Cihan Haspolatlı ve Orhan Ak antrenmana
çıkmadı ve aralarında yaptıkları toplantıda boykot kararı aldı. Bu
hareket Sarı-Kırmızılı camiada ve futbol kamuoyunda şaşkınlıkla
karşılanırken ikinci başkan Ergun Gürsoy, futbolcuların bu
tepkisini haklı bulduğunu söylüyordu.
Son idman krizi ise Rigobert Song tarafından çıkarıldı. Kamerunlu
oyuncu, yine aynı gerekçeyle, yani parasının ödenmediğini ileri
sürerek idmanda yer almadı, bunun karşılığında da teknik direktör
Gerets, oyuncuya Gençlerbirliği maçının kadrosunda yer vermedi.
İşte bunca kötü olayın ardından ipi göğüslemek... Gerçek bir
mucize, bu olsa gerek. Galatasaray, aslında ekonomi sayfalarında
yer alması gereken haberlerin spor sayfalarına taşındığı bir
sezonda, 16. şampiyonluğuna ulaştı.