Depremin, acının adresi Van.. ve ortaya çıkan bir sürü
hayvan!
Hatta hayvanoğlu hayvan..
Bunların olduğu mekana girip, "Ey insanlar" diye
seslenseniz, kimse üzerine alınmaz emin olun..
Son dönemlerde toplumun genelinin içi acıyarak izlediği tüm
ölümlerde olduğu gibi bir ölüme daha, "Oh iyi
oldu" diyerek taşlaşmış vicdanlarının üzerine sifon
çektiler..
Onlar Erdoğan'ın annesi Tenzile Hanım'ın ölümüne de, Türkiye'nin en
büyük dostu Kaddafi'nin linç edilerek katledilmesine de sevinen
güruh..
Çook çok önceleri de yapmışlardı bu adilikleri..
99'daki büyük depremde eğlencelerinden, köpük partilerinden ve eş
değiştirerek sevişme ayinlerinden asla ödün vermemişlerdi..
Daha dün, Türkiye Somali'ye yardım gönderirken, "Ne işimiz
var şekerim Somali momali ile. Kendi açlarımızı doyuralım"
diyorlardı..
Bugün kendi insanı enkazlar, göçükler altında inlerken ağız
değiştirdiler, "Oh olsun o PKK'lılara.. Yardım edemem
ülkeme silah olarak döner" demeye başladılar..
Gölcük depreminde evindeki kırık dökük ve asla kullanılmayacak
şeyleri depremzedelere göndererek ev temizliği yapanlardan başka
bir şey beklemiyorduk..
Kurtarma ekiplerindeki köpekler kadar olamadılar!
Türkiye ile kanlı bıçaklı olan İsrail bile yardım için hazır
olduğunu söylerken onlar yürek çığlıklarını duymazdan, görmezden
geldiler..
Dikkat edin..
Birkaç kişiyi değil, koca bir kenti terörist yuvası ilan
ettiler.."Allah'ın sopası yok" diye sevinç
çığlıkları atarak.. Henüz bir yaşında, koca taş yığınlarının
altında olan minik bebeği de terörist yaptılar..
Bunların bir başka vesiyonu da 99 Gölcük depreminde "7.4
yetmedi mi?" diye altında başörtülü mazlumların
fotoğraflarının bulunduğu dövizler açmıştı..
Dünyanın bir başka ucundaki şarkıcı Rihanna "Türkiye
yanınızdayız, acınızı paylaşıyoruz" diyerek acıya ortak
olurken, o acıyı sevinç unsuru olarak kullanan davara ne
anlatacaksınız ki?
Sarsıntı sırasında korktuğu için sütten kesilen annenin
yaşadıklarını onlara anlatamazsınız..
Emzirdiği bebesini bir beton yığınının altında ezilmiş halde gören
annenin acısını onlara anlatamazsınız.. Ya da annesinin kokusundan,
sütünden, sevgisinden mahrum kalan o bebeğin sahipsizliğini
anlatamazsınız..
Tırnağına kıymık battığında delirdiği sevdiğini, bedenine saplanan
beton parçalarını ve şişleri görerek hayata devam etmenin
oluşturduğu tamirsiz, tesellisiz acıyı bunlara anlatamazsınız..
En yakınını taş yığınlarının arasından çıkarıp, bu kez kendi
elleriyle toprak altına koymak nedir anlatamazsınız?
Neymiş?
Ölen şehitlerin acısını içlerinde hissettikleri için böyle
yazıyormuşlar!
Şimdi burdan bir şey diyeceğim ama neyse!...
Neyse ki bölgeden içimizi ısıtan güzel haberler de geliyor..
Van'dan acı haber gelir gelmez, Kızılay ve AKUT'tan sonra bölgeye
koşan üçüncü yardım kuruluşu kim biliyor musunuz?
Kısa adı 'DAK' olan Türk Silahlı Kuvvetleri Doğal
Afet Arama Kurtarma ekibi..
Bölgede şu anda ayrım yapmadan her yere koşuyorlar. Ayrım
yapmadan ve ayrımcılık yapanları lanetlercesine her taşın altına
eğilip bağırıyorlar, " Sesimi duyan var mı?"
diye...
Bilinsin ki, "Onlar PKK'yı destekledi oh oldu"
diyenler kadar "Onlar PKK'yı destekledi ama neyse biz
merhametliyiz, yardım ederiz" diyenler de bir o kadar
vebal altına giriyor..
Bedenler ölü ya da diri enkaz altından çıkrarılır ama,
vicdansızların, onursuzların ve haysiyet yoksunlarının düştüğü
dipsiz lağım kuyusundan çıkarıldıklarına henüz şahit olan yok..
Kara, kapkara günler içimizi ne kadar yaksa da, bir yandan da bu
mahlukları görmemiz açısından çok iyi oluyor.
Anne babaları bile bu mahlukların halini görünce, "Keşke
zamanında korunsaydık da bunu dünyaya getirmeseydik"
diyordur..
Buna inanın...