Acıları dün gibi taze
Abone olZonguldak’ta 2013 yılının Ocak ayında meydana gelen grizu faciasında ölen 8 işçinin yıl dönümünde acılar dinmedi. Ölen madencilerin aileleri...
Zonguldak’ta 2013 yılının Ocak ayında meydana gelen grizu
faciasında ölen 8 işçinin yıl dönümünde acılar dinmedi. Ölen
madencilerin aileleri, soruşturmanın tamamlanıp sorumluların
cezalandırılmasını istedi.
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessesesinde galeri sürme
işlemi yapan taşeron firma işçileri 7 Ocak 2013 günü meydana gelen
grizu patlamasında hayatını kaybetmişti. Olayda Hasan Bozacı,
Hüseyin Kürekci, Muharrem Yapıcı, Ahmet Şekerci, Yüksel Koca,
Köksal Kadıoğlu, Muhsin Akyüz ve Satılmış Arslan hayatını
kaybetmiş, 7 işçide yaralanmıştı.
Olayın birinci yıldönümünde ise acılar dinmedi. Faciada ölen
işçilerin aileleri, soruşturmanın tamamlanıp sorumluların
cezalandırılması için seslendi. Grizu faciasında ölen Satılmış
Arslan’ın eşi Çiğdem Arslan, üç çocuğu ile eşinden geriye kalan
yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
“MAHKEME SÜRECİ HÂLÂ BAŞLAMADI”
Faciada ölen Satılmış Arslan’ın eşi Çiğdem Arslan, gözyaşlarıyla
eşinin ardından yaşadığı bir yıllık süreci anlattı. Eşi için Kur’an
okutan Arslan, patlamayı yakınlarından haber aldığını ifade ederek
şöyle dedi:
“Saat 10.30 gibi kayınpederim beni aradı. Star’da göçük olmuş
haberim olup olmadığımı sordu. Bende haberim yok baba dedim. Hemen
Star’ı aradım. Köksal ağabeyin ekibi çıktı banyoda şu an dediler.
Bende kayınpederimi arayıp durumu izah ettim. Onlar iyiymiş,
kurtulmuş, yaşıyorlarmış sen üzülme dedim. Saat 11.30 gibi herkes
gelmeye başladı. Meğerse Satılmış’ın adı televizyonlarda verilmiş
ama ben duymamışım. Yine oraya gidene kadar ben hiçbir şey
duymadım, bilmiyordum. Son ana kadar Satılmış benim için yaşıyordu.
Sigorta hastanesinin oraya gidince orada başınız sağ olsun değince
orada anladım öldüğünü. Mahkeme süreci hala başlamadı. Şu ana kadar
bir mahkeme oldu ona da bizi çağırmadılar. İş mahkemesiymiş.
Birinci rapor çıkmış, ikinci rapor bekleniyor dediler. Onları
bekliyoruz.”
“EŞİM OLMADAN YAŞAMADIK Kİ BİZ”
Kocasını kaybettiği güne kadar her işi eşinin yaptığını ifade eden
Çiğdem Arslan, “Oğlum 12 yaşında doğum günü olacak, Ocak ayının
27’sinde. Babasının da 7’sinde ölüm yıl dönümü var. Küçük oğlum 4
yaşında ve onun da bir hafta önce doğum günü vardı. Kızım da 10
yaşına girecek. Eşim olmadan yaşamadık ki biz. Ben şu ana kadar bir
fatura ödememiştim. Bir ekmek almaya gitmemiştim. Ev hanımıyım
sonuçta. Evime ihtiyaç görmeye gitmedim. Her şeyi eşim yapıyordu.
Ama şu anda her şeyi ben yapıyorum. Evin hem hanımı hem beyi
şeklinde ben yapıyorum. Ben hiç birşey yapamam, yaşayamam
zannediyordum ama üç evladınız olunca yaşıyorsunuz” diye
konuştu.
“RÜYADA KENDİSİNİ TABUTTA GÖRDÜ”
Eşinin sık sık rüyalarda kendisini tabutta gördüğünü hatırlatan
Çiğdem Arslan, gözyaşları arasında konuşmasını şöyle tamamladı:
“Benim eşim zaten Star Maden’e bir girdi rüyasında üç kez kendisini
tabut içerisinde gördü. Çiğdem burası beni alacak dedi. Bende
Satılmış o zaman gitme dedim. Sonra dışarda da ölebilirim dedi
bana. Benim alnıma yazıldı dedi. O görmüştü sanki o biliyordu 36
yaşını göremeyeceğini hissediyordu sanki. Beş vakit namazını
kılıyordu. Benim eşimin Allah’a sonsuz inancı vardı. O bazı şeyleri
hissediyordu. Kendisini daha önce üç kez rüyasında gördü. Gitme
dedim, yalvardım. Bu olayda kurtulsaydı bir daha kesinlikle oraya
göndermezdim. Ama öyle bir şansımız olmadı bizim.”
FACİADAN YARALI KURTULDU, MÜCADELE İÇİN DERNEK KURDU
7 Ocak 2013 günü meydana gelen grizu faciasından yaralı olarak
kurtulan Ayhan Gökgöz, hayatını kaybeden işçilerin aileleri ile bir
araya gelerek “Maden Şehitleri Dayanışma Derneği” kurduklarını
ifade etti. Olay günü yaşadıklarını anlatan Gökgöz, süreci şöyle
anlattı:
“7 Ocak 2013 tarihinde Kozlu’da meydana gelen maden kazasındaki
patlamada arkadaşlarını kaybetmiş ve o patlamadan yaralı çıkmış
biriyim. Biz 8 tane arkadaşımızı toprağa verdikten sonra bu
ailelerin ne halde olduğunu, bu ailelere kimsenin sahip
çıkmadığını, yardımcı olmadığını, 500-600 lira gülünç bir maaş
bağlandığını öğrendikten sonra kendi aramızda ailelerle bir olup
bir dernek kurmaya karar verdik ve kurduk. Şimdi ailelere birlik
beraberlik içerisinde bir şeyler yapabileceğimizi anlatarak bu
derneği kurduk. Bir yıl oldu kimse yardım etmedi ve sahip çıkmadı.
Burada aileler mağdur. 500-600 lira maaşla bir tane üniversitede,
bir tane lisede, bir tane ortaokulda çocuk okutan aileler var.
Valimizden, belediye başkanlarımızda, milletvekillerinden yardımlar
alarak ailelerimize yardım etmeye çalışıyoruz. Çocuklara burs
imkânı oluşturmaya çalışıyoruz.”
“BENİM İÇİN ÇOK BÜYÜK BİR ACI”
Olay gününü anlatan Dernek Başkanı Ayhan Gökgöz, dernek çatısı
altında yaptıkları çalışmaları da şöyle anlattı:
“Olay günü bende madenin içerisindeydim. O olay çok kötü bir
olaydı. Anlatmak isterken bile inanın tüylerim diken diken oluyor.
Olaya 100-150 metre uzaklıktaydım. Yerin 630 metre altındaydım. O
anı insan hatırlamak istemiyor. Hatırlamak isteyince şuurunu
kaybediyor gibi oluyor. O psikoloji çok ağır bir psikoloji.
Anlatmak isterken bile beynim dönüyor. Sadece bununla da kalmayıp 8
tane arkadaşımı kendi ellerimle toprağa verdim. Benim için çok
büyük bir acı. Bir daha olmasın diye uğraşıyoruz, bağırıyoruz,
haykırıyoruz. Bir taraftan derneğimizi kurduk ailelere yardımcı
olmaya çalışıyoruz. Ailelere odun kömür yardımı yapıyoruz. Okuyan
çocuklara burslar çıkartmaya çalışıyoruz. Maaşların düzelmesi için
sigortaya dilekçeler yazdık. Vali bey ile görüştük. Milletvekilleri
ile görüşüyoruz. Maalesef Arkadaşlarımızı geri getirecek bir durum
yok geride kalanlara sahip çıkma adına yaşam koşullarını iyileşme
adına birşeyler yapmaya çalışıyoruz. Bunu da yapabilirsek ne mutlu
bize.”
“OĞLUMU SUÇLAMASINLAR”
Taşeron firmada ateşçi olarak çalışan ve patlamadan günler sonra
cesedine ulaşılan Ahmet Şeker’in annesi Havva Şeker, oğlunun mezarı
başında gözyaşı döktü. Oğlundan geriye iki torunu ve gelinin hatıra
kaldığını ifade eden anne Havva Şeker, “7 Ocak 2013 tarihinde
Kozlu’da madende ani gaz püskürmesi sonucunda oğlumu kaybettim.
Ahmet Şeker’in annesiyim. Oğlumu bu gün 7 Ocak 2014 birinci
yıldönümü. Günler oldu, haftalar oldu, aylar oldu. 365 gün oldu
oğlum hala yok. Gelmedi, gelemedi. Çocukların ekmek parası için
canından oldu. Hayat dediğin bir ömürdür, ömrün bittiği gün, göz
açıp kapayıncaya kadar gelen bir gündür. Oğlumun ömrü bitti. Vadesi
o kadarmış. Allah’a emanet ettim. Onun emaneti benim emanetimdir.
Üç yavru bıraktı. İki çocuk bir de eş bıraktı” diye feryat
etti.
“VEFAT EDEN KİŞİ KONUŞAMAZ”
Oğlu Ahmet Şeker’in işini severek yaptığını anlatan anne Havva
Şeker, yetkililere çağrıda bulunarak sorumluların
cezalandırılmasını istedi. Anne Şeker şöyle konuştu:
“Vefat eden kişi konuşabilir mi? Konuşamaz. Son bildiklerime göre
çocuğumuzun üzerine suç atıyorlar. Atmasınlar. O işini severek
yapıyordu. İşine gülerek gidiyordu. Masa başında Ankara’da konuşma
ile olmuyor bu işler. Gelsinler halimizi hatırımızı sorsunlar. Bize
‘Yetimler ile ne yapıyorsunuz?’ diye sorsunlar. Yanlarına
gelmiyorlar. Biz para değil, maddi değil bize moral olsunlar. Bir
nevi acılarımız dinsin istiyoruz. Bizim yanımızda olsunlar
istiyoruz. Çocuğum işine gidiyor. Lağım diyorlar, üç kişi ile
hazırlığını yapıyorlar. Önce tabii patlatmayı yapıyorlar, 200 metre
uzaktan. Patar denilen patlatma işleminde duman çıkmaz. Oğlum
bununla ilgili Ankara’da 25 gün eğitim almıştı. Bize de
anlatıyordu. Patlatma sonrasında oğlum geriye dönüp fitillere
bakmaya gidiyorlar. Dönerlerken ikinci bir patlama oluyor. İkinci
gün degaj yapıyor. 1500 tonluk kömür 50 senelik kömür degaj
yapıyor. Biz kömürle yıllardır haşır neşiriz. Biz bunu biliyoruz.
Bizi kandırmasınlar. Bizim çocuklarımıza iftira atıp da işçilere
suç bulmasınlar. Önce gitsinler adam akıllı bir bilirkişi
getirsinler. Ondan sonra ölen çocuklarımıza suç atmasınlar.
Yalvarıyoruz. Benim oğlumun her şeyi yerindeydi. Oğlumu tabutuna al
bayraklı şekilde getirip defnettik.” diye konuştu.
(İHA)