Açık bir sisteme doğru dönüşüm sürecini yönetiyoruz
Abone olİçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti’nin hedefinin açık, şeffaf ve demokratik bir toplum olduğunu belirterek, “AK Parti hükümetleri olarak ve...
İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti’nin hedefinin açık, şeffaf
ve demokratik bir toplum olduğunu belirterek, “AK Parti hükümetleri
olarak ve hareketi olarak kapalı bir sistemden açık bir sisteme
doğru, açık topluma doğru dönüşüm sürecini yönetiyoruz ve yönetmek
istiyoruz” dedi.
İçişleri Bakanı Ala, Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü’nde (Middle
East Institute) katıldığı “Belirsizlikler Çağında Türk Dış
Politikası” başlıklı konferansta konuştu. Bakan Ala, Türkiye
olarak, AK Parti olarak, hükümet olarak ne yaptıklarını, ne yapmak
istediklerini, hedeflerini, vizyonlarını, nasıl bir Türkiye
tasavvuruna sahip olduklarını paylaşmak üzere ABD’de bulunduğunu
söyleyerek konuşmasına başladı. Ala, “Dünya sanayi sonrası çağda o
kadar küçüldü ki artık herkes herkesin ne yaptığını daha yakından
biliyor. Zaman zaman katkıda bulunuyor, zaman zaman itirazlarda
bulunuyor ama bu çağda bile değerlendirmeler, bakış açıları alınan
enformasyonun kaynağına göre değişiyor. O enformasyon bir yerden
çıktığı zaman size ulaşıncaya kadar nitelik değiştirebiliyor. O
bakımdan bugün bazı konuları; biz nasıl görüyoruz, nasıl
değerlendiriyoruz bu açıdan sizlerle paylaşmak istiyorum” dedi.
“AÇIK BİR SİSTEME DOĞRU DÖNÜŞÜM SÜRECİNİ YÖNETİYORUZ”
AK Parti’nin ne yaptığını tek cümleyle özetlemenin mümkün olduğunu
vurgulayan İçişleri Bakanı Efkan Ala, şunları söyledi:
“Çünkü hedefinizi tek cümleyle özetleyemiyorsanız kafanızda bir
karışıklık var demektir. Biz Türkiye’de AK Parti hükümetleri olarak
ve hareketi olarak kapalı bir sistemden açık bir sisteme doğru,
açık topluma doğru dönüşüm sürecini yönetiyoruz ve yönetmek
istiyoruz. Bizim hedefimiz açık toplumdur, gelişmiş bir
demokrasidir ve içinde bulunduğumuz sistem de 60’tan beri, daha
öncesinden de öyle kurgulanmıştır ama kapalı bir sistemdir. Biz
sistem reformuna çalışıyoruz. Yani düşüncelerin, projelerin,
fikirlerin özgürce ortaya atılabildiği, eleştiriye tabi
tutulabildiği, elemelerin yapıldığı, şeffaf, kamuoyu denetimine
açık, hesap verebilir açık bir toplum. Düşünce özgürlüğünün, din ve
vicdan özgürlüğünün bütün temel hak ve özgürlüklerin garanti altına
alındığı gelişmiş bir demokrasi. Biz bunun inşasına çalışıyoruz.
Elbette sorun yerine çözüm üreten, kimseyi ötekileştirmeyen, iç
düşman üretmeyen, baskılardan yasaklardan değil temel hak ve
özgürlüklerini kullanan bireyin enerjisinden beslenen bir düzen
kurmaya çalışıyoruz. Kapalı sistemden açık topluma geçiş sürecini
yönetiyoruz. Biz bunun acısını o toplum içerisinde, kapalı toplumun
çeşitli şekiller içerisinde özgürlüklerimize müdahalesi, bizim
önümüzde koyduğu çeşitli engelleri aşmadaki zorluklarımız ve sırası
geldiğinde düşman yoksa bile içimizden bazılarını düşman olarak
tanımlayıp üzerimize gelmesi nedeniyle tecrübe olarak kapalı
sistemin pratikte ne anlama geldiğini çok yakından biliyoruz. O
bakımdan AK Parti, bu kapalı sistemi açık bir demokrasiye, açık bir
topluma, ileri, gelişmiş bir demokrasiye dönüştürme projesinin
adıdır.”
90lı yıllarda da Güney Doğu bölgesinde Kürt kökenli vatandaşların
çokça yaşadığı bölgede bürokrat olarak görev yaptığını anlatan
Bakan Ala, Türkiye’deki kapalı düzenin iki temel beslenme kaynağı
bulunduğunu aktararak, bunlardan birinin dini yasaklar diğerinin
ise etnik kimlikler olduğunu belirtti. Ala şöyle devam etti:
“Etnik kimlikler konusunda kişinin, çocuğun annesiyle anadilinde
konuşamadığı, merhaba diyemediği, onun yasak olduğu bir Türkiye’ye,
bugün devlet okullarında anadillerin seçmeli ders olduğu, özel
okullarda bütünüyle anadilde eğitim yapılabildiği, devlet
televizyonlarında bile anadilde yayının yapılabildiği bir Türkiye
getirdik. Amerika’da yaşayan bir vatandaş olarak bu söylediklerimin
çok büyük karşılıkları burada olmayabilir. Zaten bunlar olmaması
gereken yasaklardı. Biz de bunu söylüyoruz. Bunlar ayıptı. Ama ben
buradan şu anda Türkiye’yi yöneten kadroların bundan sonra ortaya
koyacakları hedeflere varma arzu ve politikalarının neden inanılır
olduğunu söylemek için bunları burada sizlerle paylaşıyorum. Orada
alıp şu anda bulunduğumuz duruma Türkiye’yi 2002’den sonra bu
iktidar getirdi. Kürtçe propaganda yasağını kaldırdı. Kürt
sorununun ismi anılamıyor bir durumdaydı. Ya da başka etnik
kimliklerin adı konulamıyor bir durum vardı. 2002’den beri sadece
bu konuya ilişkin attığımız demokratikleşme adımları Türkiye’de
gördük ki teröre de o toplumun, Kürt kökenli vatandaşlarımızın,
Türkiye’de yaşayan Kürtlerin desteklerini çok yüksek bir oranda
azaltmıştır. Artık orada vatandaşlarımız terörü, şiddeti bir sorun
çözme yöntemi olarak görmemekte, demokrasiyi, demokratik yolların
kullanımını, yöntemlerin kullanılmasını en iyi sorun çözme yöntemi
benimsemiş durumdadırlar. Biz bunun üzerine sorunu tamamen, kökten
çözmeyi amaçlayan önce demokratik açılım, arkasından da çözüm
süreci olarak tanımladığımız süreci başlattık. Ve bunun amacı hem
terör sorunun çözmek hem de bireyin temel hak ve özgürlüklerini
gerçekten içinde yaşadığımız çağa yakışır bir standarda
yükseltmektir.”
“MUHALEFET PARTİLERİNİN HERHANGİ BİR DESTEĞİNİ GÖREMEDİK”
Çeşitli demokratikleşme paketlerinin getirildiğinden ve
yasalaştırıldığından bahseden Bakan Efkan Ala, temel hak ve
özgürlüklere verilen önemin gereği olarak, zaman almaması, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) önce bir başvuru mekanizması
olması için referandumla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru
hakkını getirdiklerini ifade etti. Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesinin de yolunu açtıklarını belirten Ala, özgürlüğün
önündeki ciddi engellerden biri olan siyasal partilerin
kapatılmasını zorlaştıran anayasayı değiştiren adımı attıklarını da
sözlerine ekledi. Ala, “Ama ne yazık ki burada Türkiye’nin
siyasetinin toplam kalitesine dahil olan muhalefet partilerinin
herhangi bir desteğini göremedik. Bu aslında Türkiye’de ilginç bir
durumdur” dedi.
İçişleri Bakanı Ala, AB sürecini AK Parti’nin başlattığını ve
devamında fasılların açılmasının gerçekleştirildiğini dile
getirerek bu sürecin devam ettiğini söyledi. Bakan Ala, Kopenhag
Kriterleri’ni de önlerine hedef olarak koyduklarını belirtti.
Türkiye’de Türk vatandaşı olan azınlıkların vakıflarına olan borcun
ödenmeye başlandığını kaydeden Ala, el konulan malların da iade
edildiğini ve iade edilmeye devam edileceğini söyledi. Bakan Ala,
azınlıklara ilişkin çeşitli demokratik düzenlemeler yaptıklarını,
daha da yapacaklarını sözlerine ekledi.
Bir muhafazakar demokrat parti olarak toplumsal değerler bakımından
ve toplumu kucaklama, toplumun her kesimiyle iletişim ve diyalog
kurabilme bakımından toplumun değerlerine özel önem verdiklerini
aktaran Ala, “Ama bireysel özgürlüklerle, toplumsal değerler
arasında hiçbir biçimde bir çatışmanın yaşanmaması gerektiğine
inananlardanız. Yani biz aşırı bireyselleşmenin de aşırı
toplumsalcılık gibi hangi sorunları ürettiğini biliyoruz. Bunun
Amerika’da da yakinen tartışıldığını biliyorum. Aşırı
bireyselleşmenin ortaya çıkaracağı sorunları elbette gidererek
sistemin merkezine oturmamız gerektiğini biliyor ve bunun çalışması
içerisinde olduğumuzu söylemek istiyorum” diye konuştu. Ala,
“Toplumsal değerlerimizi yeniden üretebilmek ve dünya ile entegre
olan eklemlenmiş bir demokratik kişiliğe sahip bireylerin
yetişmesini sağlamak da o özgürlük alanını açmak da hedeflerimiz
arasında” dedi.
SOSYAL DEVLET ANLAYIŞI
Bakan Efkan Ala, AK Parti’nin sosyal devlet anlayışına değinerek,
“Türkiye’de 2002 yılında iktidarı aldığımız zaman 2 doların
altında, 1 doların altında hayat süren ve oranı küçük sayılmayacak
vatandaşlarımız vardı. Ama bugün 2 doların altında binde 0,5’ler
düzeyindedir. Ve bu da çok yakın zamanda ortadan kalkacaktır.
Türkiye’de artık kimse 1 doların, 2 doların altında gelir elde
etmemektedir. Elbette gelir dağılımında daha fazla iyileştirmeler
yapılabilir. Ama sosyal yardımlar alanında toplam yatırım
bütçemizin yarısı kadar vatandaşlarımıza sosyal yardım yapıyoruz”
şeklinde konuştu.
Ala sözlerine, “Çeşitli toplum kesimlerimizin hiç dillendirilmeyen
sorunlarının tartışıldığı, Alevi ve Roman çalıştayları gibi
çalıştaylar düzenliyoruz. Bu konularda vatandaşlarımızın hissedilir
özgürlük algılarını olabildiğince yükseltecek değerlendirmeler ve
projeler uyguluyoruz. Çünkü bazen o kadar çok baskı hakkında
hissedilmiş olabilir ki siz onu mevzuat olarak, teorik olarak
ortadan kaldırsanız bile insanlar halen o yasağın, o baskının kendi
üzerlerinde var olduğunu düşünerek kendilerini ifade etmekte
gerçekten zorlanabiliyorlar” ifadeleriyle devam etti.
(İHA)