ABnin Türkiye hesapları
Abone olFinancial Times, AB'ye Türkiye için çok önemli bir uyarıda bulundu: Türkiye'yi körüklemeyin!
İngiltere'de yayımlanan Financial Times gazetesi, Danıştay
İkinci
Dairesi üyesinin öldürülmesi ve ardından yaşananların Başbakan
Recep
Tayyip Erdoğan ile laik devlet yanlıları arasındaki gerginliği
gözler
önüne serdiğini yazdı.
Danıştay saldırısı ardından hükümet ile askerler arasında
yaşanan
gerilim, yurt dışında da kaygı yaratıyor. Financial Times gazetesi,
Türk
hükümeti ile laikler arasındaki bölünmenin AB’nin tutumu nedeniyle
daha da
büyüdüğünü savunurarak bunun "Potansiyel zehirleyici bir karışım"
olduğunu
savundu.
Avrupa'nın Türkiye için sadece reformların lokomotifi olmadığı
belirtilen başyazıda, AB'nin aynı zamanda Türkiye'deki siyasi
tutarlığın tutkalı rolünü üstlendiği kaydedildi.
Gazete, 'AB üyeliğinin AK Parti tarafından generallere karşı bir
kalkan olarak benimsenmiş olup halk, iş dünyası ve ordu tarafından
da desteklenen ulusal bir proje' olduğunu yazdı. Financial Times
ayrıca, "Müslüman demokrasi ile laik cumhuriyetin, aralarındaki
çözümlenmemiş görüş ayrılıklarına karşın işliyor olmasının
açıklamanın önemli bir bölümünü de Avrupa ile ilgili planlar
oluşturuyor" görüşüne yer verdi.
Gazete, 'Türklerden başka hiç kimse ulusal yaşamda ordunun yeri ve
İslam'ın rolü gibi konularla uğraşamaz. Ancak AB, Türkiye'nin
üyeliği önündeki engelleri yükseltmeye devam edeceğine dair izlenim
vermekten kaçınırsa, bu büyük görüş ayrılıkları da kolay kontrol
altında tutulabilecek. Ne kadar sürerse sürsün Avrupa'nın
Türkiye'yi jeopolitik bir alaca karanlığa itmeye değil kucaklamaya
ihtiyacı vardır' ifadesini kullandı.
HER İKİ TARAFIN HATALARI
"Güçlü" askerler ve
"Kemalist burokrasi"nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve giderek
bir çeşit "Hristiyan Demokrat" benzeri, denge gözeten
parti haline gelen AKP konusunda her zaman "derin" kuşkuları
olduğunu
belirten gazete, zina ve Orhan Pamuk’u cezalandırma olayları gibi
örnekler
vererek her iki tarafın yaptığı "hatalar"a değindi.
Gazete, Türk halkının AB konusundaki tutumuna ilişkin hayal
kırıklığının milliyetçi sağ ve katı İslamcıların ekmeğine yağ
sürdüğünü belirtirken de Avrupa’nın Türkiye’de sadece reform motoru
olmadığını, aynı zamanda siyasi birliği güçlendirdiğini
savundu.
AB üyeliğinin halk, iş dünyası ve askerlerce paylaşılan bir ulusal
proje olduğunu ifade eden gazete, bu projenin de AKP tarafından
"generallere karşı bir kalkan" olarak kucaklandığını yazdı. Gazete
"Başka bir ifade ile Avrupa perspektifi, Müslüman demokrasi ile
laik cumhuriyetin, çözümlenmeyen çelişkilere karşın neden
işleyebildiği izahının önemli bir parçasıdır" yorumunu yaptı.
Gazete yazısının son bölümünde AB’ye çağrıda bulunarak şu
değerlendirmeyi yaptı:
"Türklerden başka hiç kimse, ulusal yaşamda ordunun yeri ve
İslam’ın
rolü gibi konuları çözemez. Ancak büyüyen bu tartışmalar, AB
Türkiye’nin
katılımına karşı duvarları yükseltmeyi sürdüreceği izlenimi
vermekten
kaçınırsa, daha kolay idare edilebilir."
The Guardian: AB süreci yavaşlarsa bu İslami akımlara yarar
The Guardian gazetesi yazarı Madeleine Bunting de bugünkü
makalesinde, Türkiye'ye geniş yer ayırdı. "AB'nin Türkiye'yi kulübe
alarak İslam ile taze bir başlangıç yapabileceğini" belirten yazar,
"AB'nin kimlik sorgulamasıyla uğraşmayı bir yana bırakması ve
medeniyetler çatışması slogancılığını gömme şansına sarılması
gerektiğini" vurguladı.
Bakü-Ceyhan boru hattıyla ilgili olarak hafta sonunda Ceyhan'da
yapılacak törene dikkat çeken yazar, Türkiye'nin Avrupa'nın
ekonomik geleceğindeki önemine bir kez daha işaret etti.
"Türkiye'de ve özellikle de İstanbul'da çok sayıda Kürt, Ermeni ve
Rum'un birlikte yaşadığına, baş örtülü ve modern giysili kızların
kol kola gezdiklerine" işaret eden yazar, "bu durumun Türkiye'nin
AB üyeliğindeki en önemli kozları arasında bulunduğunu" yazdı.
"Türkler çok parçalı etnik toplum yapısı ve dinsel hoşgörü
konusundaki deneyimlerini 15 milyon Müslüman barındıran Avrupa'ya
taşıyabileceklerini söylüyorlardı" diyen yazar, "Türkler aslında
artık buna sadece başkalarını değil, kendilerini de inandırmaya
çalışıyor. Değişik sesler açıkça ortaya çıkıyor. Türkiye 20.
yüzyılın büyük bölümünü laiklikle siyasi İslam arasındaki hassas
dengelerle geçirdi. İki unsurun da küresel olarak agresifleşmesi,
ikisi arasındaki tercihin zorlaşması riskini ortaya çıkarıyor"
yorumunu yaptı.
"Bir Danıştay üyesinin silahlı saldırıda yaşamını yitirmesinin bu
tehlikeyi keskinleştirdiğini" de savunan yazar, "Türkiye'deki
laiklerin AB üyeliğini, hassas dengelerin kendi lehlerine değişmesi
için bir fırsat olarak gördüklerini" bildirdi. Yazar, "AB sürecinin
yavaşlamasının, Türkiye'de İslami akımların yoğunluk kazanması gibi
bir sonuç doğurabileceği" uyarısında da bulundu.