AB'nin genişleme sınırı Hakkari oldu
Abone olAB ile müzakere kararının alınması sonrasında Avrupa basınında gündem sürekli Türkiye. Bugün manşetlerde yine Türkiye var. İşte yorumlar ve detayları;
Guardian yazarı Timothy Garton Ash, "AB nasıl uluslar
topluluğuna dönüşüyor" başlıklı yazısında "Asıl mesele, Avrupa
Birliği'nin Türkiye'ye ne kazandıracağı değil, Türkiye'nin Avrupa
Birliği'ne ne kazandırdığıdır" diyor: "Bu hafta Avrupa Birliği çok
önemli birşey yaptı ve Avrupa'nın bir kısmından oluşacak süper
devlet olmak yerine tüm Avrupa'yı kucaklayan bir uluslar topluluğu
olmakta karar kıldı. Gerçi Türkiye'ye üyelik garantisi verilmedi
ama bu kararın en önemli boyutu, genişlemenin sınırlarının
Hakkari'ye kadar uzatılması oldu. 'Türkler eski sömürgelere AB
kapısını açtı' "Böylece bu sınırların içine dahil edilen güney
Avrupa ülkelerinin Türkiye'den de önce üyeliğe alınması
garantilendi. Osmanlı döneminde Balkanlar'ın Hıristiyan Avrupa
kulübüyle bağlantısını koparan Türkler şimdi kendi elleriyle eski
sömürgelerine Avrupa kapılarını açtı." Guardian yazarı Ash,
birliğin geleceğine ilişkin yorumunu şöyle sürüdüryor: "Eğer
sıfırdan başlasaydık, Angela Merkel'in kullandığı ifadeyle
Türkiye'ye üyelik değil imtiyazlık ortaklık hakkı verilmesi
gerektiğini söylerdim. Ama Türkiye'ye 40 yıl önce verdiğimiz sözler
var. Bu yüzden Avrupa Birliği doğru olanı yaptı. Ama Türkiye'nin
üyeliği bir istisna olmalı. Fas ve Cezayir için emsal teşkil
etmemeli." Financial Times yazarı Quentin Peel ise Avrupa
Birliği'nin genişlemeden korkmaması gerektiğini vurguluyor: "Avrupa
Birliği onca tereddütten sonra nihayat Türklere evet dedi. Avrupa
Birliği'nin bu kadar ihtiyatlı davranmasının anlayışla karşılanacak
nedenleri var. Tüm batı Avrupa'da son genişleme dalgasının
yarattığı geçici bir hazımsızlık süreci yaşanıyor. Hollanda ve
Fransa'da Avrupa Anayasası'na hayır denmesinde ve bütçe krizinde
bunun da payı vardı. "Şimdi Brüksel'de Avrupa'nın kimliğini
tanımlama ve birliğin sınırlarını ilelebet sabitleme tartışmaları
yapılıyor. Ama bu kötü bir fikir. Zira üyelik perspektifi
Avrupa'nın hassas sınırlarına; Balkanlar'a ve eski Sovyet
cumhuriyetlerine yavaş yavaş istikrar ve demokrasi getiriyor. "Bu
ülkelere üyelik yerine iyi komşuluk ilişkisi önerilmesi kağıt
üzerinde iyi bir seçenek gibi dursa da, bu, onların dış yatırım
çekebilmeleri, yolsuzluğu ortadan kaldırabilmeleri,
diktatörlüklerin yeniden geri gelmesi önlemeleri ve yeni etnik
temizliklerin yaşanması olasılığını bertaraf edebilmeleri için
ihtiyaç duydukları güvenceleri sağlamayacak. "Ukrayna ve Belarus
örnekleri ortada. AB, şimdi yaşadığı sorunlara gömülüp genişleme
vizyonunu kaybetmemeli" Independent gazetesi yazarı Adrian Hamilton
ise "Sorun Türkiye değil, Avrupa" başlıklı yazısında benzer
görüşleri savunuyor: "Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye kucak açması
bir ideali temsil ediyor. Türkiye'nin üyeliğiyle yaşlı bir nüfusa
mahkum Avrupa, kabuklarını kırma ve geriye endeksli
politikalarından kurtulma şansını yakalayacak. Ayrıca, komşusundaki
toplumsal değişime yardımcı olacak, ılımlı İslam'ın daha geniş bir
coğrafyada egemen olmasını sağlayacak. "Türkiye'nin üyeliğiyle
Avrupa farklı bölgelerin birleşme noktasında bulunan ve kendisine
yeni bir kültür ve yeni fikirler getirecek bir ortak kazanacak.
Avrupa Birliği de Avrupa'yı yeniden şekillendirme idealiyle
kurulmuştu. Şimdi uzak ufuklardan korkmak bu Avrupa'nın ruhuna
ihanet olur." "AB ağır bedel ödedi" Fransa'da yayımlanan Le Monde
gazetesi, Avrupa Birliği'nin Hırvatistan'la müzakerelere başlama
kararıyla çok ağır bir bedel ödediğini savunuyor. Gazete,
başyazısında geleneksel olarak güneydeki Katolik komşusu
Hırvatistan'ı kanatları altına alan Avusturya'nın Türkiye'ye yeşil
ışık yakılması için Zagreb'le de müzakerelere başlanmasını şart
koştuğunu anımsatıyor ve şu yorumu yapıyor: "Avrupalı liderler bu
şantaja boyun eğerek, şimdiye kadar aday ülkeleri belirli
kriterlere uymaya zorlamak için kullandıkları kozlarını
kaybettiler. "Hırvatistan için bu konuda geri adım atıldıysa yarın,
Radovan Karaciç ve Mladiç gibi zanlıları mahkemeye teslim etmekte
gönülsüz davranan Sırplara da benzer şekilde tolerans
gösterilebilir." Sırp gazetesi Danas ise Fransa Cumhurbaşkanı
Jacques Chirac'ın "Türkiye kültürel devrim geçirmeli" şeklindeki
sözlerine atıf yaparak "Türk kamuoyu şimdi bu tavsiyeyi ciddi
şekilde değerlendiriyor" diyor. "Avrupa Birliği'nin müzakereleri
başlatmasından iki gün sonra, Türkler şimdi daha soğukkanlı olarak
Brüksel'in bu olumlu kararının yaratacağı sonuçları düşünmeye
başladılar. "Türkiye'nin sırtında tarihinden gelen ağır yükler var.
Sırbistan'ın sırtındaki Kosova kadar ağır yükler. Bir tabu olduğu
için Türklerle Kıbrıs'ı konuşurken çok dikkatli olmalısınız. AB
Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımasını istiyor. Türkiye ise
bunu şiddetle reddediyor. Ermeni sorunu Türkiye'nin üzerinde
Demokles'in kılıcı gibi sallanan başka bir miras..." Romanya'da
yayımlanan Romana Libera gazetesi ise Hırvatistan'a yeşil ışık
yakılmasıyla, savaş suçu zanlılarını mahkemeye teslim etmesi
gereken diğer Balkan ülkelerinin üzerinden ağır bir yükün
kalktığını öne sürüyor. "Hırvatistan örneğiyle Avrupa Birliği,
Sırbistan'a, Bosna'ya ve savş suçlularını saklayan diğer Balkan
ülkelerine çok tehlikeli bir mesaj gönderdi. Yani Hırvatistan gibi
sizi de artık geçmişte işlediğiniz suçlardan dolayı sorumlu
tutmayabiliriz mesajı bu. Sonuçta bu kararla Balkanlar'daki uzlaşma
süreci ciddi bir tehdit altına girdi. "Eğer Türkiye üye olacaksa bu
onlarca yıl alacak. Bunu herkes biliyordu. Ama Avrupa Birliği üyesi
Avusturya'nın imparatorluk dönemindeki eski tebaasını arka kapıdan
birliğe sokabilmek için tüm Avrupa Birliği ilkelerini ayaklar
altına alabileceğini bilmiyorlardı." "Chirac gizli teşkilat kurdu"
Daily Telegraph gazetesi Fransa'da askeri ihalelerden komisyon
almakla suçlanan eski bir milletvekilinin mahkemede Cumhurbaşkanı
Jacques Chirac aleyhinde ciddi iddialar ortaya attığını yazıyor.
Gazeteye göre, söz konusu milletvekili geçmişte Bosna ve Lübnan'da
rehin alınan Fransızları kaçıranlara fidye ödenmesi için Chirac'ın
Fransız istihbarat servisini by-pass ederek kendi gizli teşkilatını
kurdurduğunu öne sürüyor. Milletvekili, "Biz Fransız gizli
servisiyle işbirliği yapmadık. Onların yapacağı işi yaptık. Bunun
için hesabıma para yatırıldı" dedi. Times gazetesi, Almanya'da 18
Eylül'de yapılan seçimlerden sonra Hırıstiyan Demokratlarla
iktidardaki Sosyal Demorkatlar arasında süren kaolisyon
pazarlıklarının bugün sonuçlanabileceğini belirtiyor. Gazeteye
göre, görüşmelerde Gerhard Schröder büyük olasılıkla başbakanlığı
muhalefet lideri Angela Merkel'e devretmeye razı olacak. BBC
TÜRKÇE