ABD'yi neden sevmiyoruz?
Abone olTürkiye'de Amerikan karşıtlığının yüzde seksenlere varması son günlerde gündeme damgasını vurdu. Siyaset bilimciler, Türkiye'deki ABD karşıtlığını değerlendirdi.
Türkiye gündemine son bir haftadır damgasını vuran gelişmelerden
biri, Amerikan karşıtlığı tartışması oldu. Washington'dan yapılan
ve uyarı niteliği taşıdığını söylemenin pek de yanlış olmayacağı
açıklamalar, Ankara Büyükelçisi'nin mesajları birbirini kovaladı.
WSJ'de yayımlanan makale ise tartışmayı iyice alevlendirdi.
Makalenin iddiası, Türkiye'nin antiamerikancılık konusunda %
80'lere varan bir oranla dünyada ilk sırada yer almasıydı. ABD'nin
siyaset, bürokrasi ve medya yoluyla ilettiği bu mesajın içeriği ve
zamanlası ile ilgili iddialar muhtelif. Türkiye ve ABD
ilişkilerindeki bu yeni süreci siyaset bilimciler de Türkiye'de
gündeme gelen anti-Amerikanizm tartışmalarını farklı yönleriyle
değerlendiriyor. Anlayış değişiyor Bilgi Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler Bölümünden Prof. Dr. İlter Turan, ikinci Bush
hükümetinin, geçmişe oranla uluslararası sistem ve müttefiklerle
mutabakata dayalı bir yol seçtiğinin sinyallerini verdiğini
savunarak, Türkiye - ABD ilişkilerinin de bir anlayış değişikliği
döneminden geçtiği söylüyor. İkili ilişkilerin bir geçiş dönemi
yaşadığını belirten Turan şu değerlendirmeyi yapıyor: "Dünya
değişiyor, Türkiye de değişti, artık farklı hedefler güden bir
aktör haline geldi. Tarafların artık bir uydu ilişkisinden,
ortaklık ilişkisine, bir dostluk ilişkisine doğru, karşılıklı
özerkliklerini koruyarak ilerleme arzusunda oldukları bir dönem. Bu
tabii sabırsızlık yaratıyor ABD tarafında. Eskiye göre şekillenmiş
beklentiler nedeniyle sabırsızlık yaratıyor. Türkiye de bu
değişimin biraz daha çabuk hayata geçirilmesi yönünde adımlar
atıyor, birtakım davranışlarda bulunuyor. Bu geçiş dönemini, kısa
bir süre içerisinde geride bırakabileceğimizi tahmin ediyorum."
Prof. Dr. Turan'a göre Türkiye'nin bu süreçte yapması gereken ilk
şey, soğukkanlı olmak. Kamuoyunun olaylan karşısında duygusal
tepkiler vermesinin normal olduğunu ifade eden Turan, "Fakat
kamuoyu yapıcıları, akademisyenler de, medya da, aynı heyecan ve
aynı sertlikle değerlendirmeler yapıyorlar. Bunun sonucu, daha
yumuşak atlatılabilecek bir kamuoyu dalgalanması, daha da büyüme
temayülü gösteriyor. Özellikle hükümetin yatıştırıcı bir tavır
izlemesi gerekli. Çıkarlarımızı savunmamızda hiçbir mahsur yok, ama
bunu duygusal tantanaya çevirmemiz için de bir sebep yok" diye
konuşuyor. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Prof. Dr.
Ümit Özdağ ise Türk kamuoyunda Amerikan karşıtlığına şaşırılmaması
gerektiğini belirtiyor. Prof. Özdağ'a göre ABD'nin Irak
operasyonundan bugüne kadar yürüttüğü politikalar, bu tepkiyi
doğurdu. Özdağ özellikle Kuzey Irak'ta yaşananlara dikkat çekiyor,
Süleymaniye baskını gibi olayları hatırlatıyor ve "Bush yönetiminin
bu politikaları devam ettiği sürece bu sorunun çözümü için
Türkiye'nin yapabileceği birşey yok" diyor. Şam'a yolculuk
Tartışmalar devam ederken, Amerikan halkına değil ama Bush
hükümetinin politikalarına sonuna kadar karşı çıkacaklarını ilan
edenlerin sayısı, gerçekten de hiç az değil. Savaş karşıtlarını
buluşturan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu ile Doğu Konferansı
ABD politikalarını protestoyu sürdürüyor. Bu iki oluşum,
Türkiye'nin iki yıl önce Irak tezkeresini reddettiği tarih olan 1
Mart'ta, otobüslerle Suriye'nin başkenti Şam'a doğru yola çıktılar.
Organizasyon Komitesinden Kenan Çamurcu, Bush yönetiminin
yaptıklarının tümünü antiamerikanizm kodlamasıyla, dünya kamuoyunun
dikkatinden kaçırmaya çalıştığını savunuyor. Türkiye'de de bunun
bir benzeri uygulamanın konduğunu belirten Çamurcu, sözlerini şöyle
sürdürüyor: "ABD karşıtlığı yapıldığı söylenilerek, Bush yönetiinin
saldırgan politikalarına yükseltilen tüm itirazlar bastırılmaya
çalışılıyor. Bunun hiçbir şekilde başarıya ulaşamayacağını
düşünüyoruz. Çünkü ne Türkiye'de, ne Bush politikalarına itiraz
eden çevrelerde, ABD karşıtlığı, ABD toplumuna karşı nefret, kin,
ayrımcılık gibi duygular beslenmiyor. Burada itiraz edilen, Bush
pulitikasının yeni işgal planlarıdır, Suriye ve İran'a yönelik
işgal niyetleridir." Haber: Şebnem Aksoy Kaynak : Deutsche
Welle