Abdurrahman Dilipak'tan flaş yazı 'Ben cihatçı bir Müslüman'ım'
Abone olAbdurrahman Dilipak bugünkü yazısında, geçtiğimiz günlerde yazısının sansürlenmesinin ardından Evet ben Cihatçı bir Müslüman'ım' dedi ve batının tavrına eleştiriler sıraladı.
İNTERNETHABER.COM- Yeni Akit yazarı
Abdurrahman Dilipak'ın Paris'teki baskınla ilgili kaleme aldığı
yazısının sosyal medyada sansürlenmesinin ardından, bugün çok
çarpıcı bir başlıkla; 'Evet, ben Cihatçı bir Müslüman'ım' dedi ve
dergi saldırısı sonrası Fransa'nın ve diğer batılı ülkelerin
Müslümanlara olan yaklaşımına eleştiriler
sıraladı.
Dilipak 'cihatçı Müslüman' kavramını açıklığa kavuşturduktan sonra,
derginin Hz. Muhammed karikatürlerine devam edeceğini açıklamasına
ilişkin "Charlie Hebdo Müslümanların sabrını test etmek istiyorsa,
korkarım bunu fırsat bilen birtakım çevreler onlara beklemedikleri
bir sürpriz yapmak için bunu bir fırsat bileceklerdir." diyerek
uyardı. "Denemek istedikleri şey kendileri için, tehlikeli ve daha
acı verici bir tecrübe olabilir."diyen Dilipak, bu tecrübelerin
ardından Fransa'nın iç ya da dış destek bulamayacağını yazdı.
ABDURRAHMAN DİLİPAK NE YAZMIŞTI?
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak'ın "Kork Fransa!" başlıklı
yazısında yer verdiği çarpıcı değerlendirmeler, sosyal paylaşım
sitesi Facebook'tan kaldırılmıştı. Dilipak'ın yazısındaki
tespitlerden bir kısmını sayfa ve profillerinde paylaşan birçok
kullanıcı Facebook'ta engellenmiş, Dilipak'ın yazdıkları da siteden
kaldırılmıştı.
Abdurrahman Dilipak'ın 'Kork Fransa' başlıklı yazısını Facebook'ta
paylaşanlar daha sonra şu uyarı ile karşılamıştı:
İşte Dilipak'ın engellenen o sözleri:
Ağla ey Paris.. Anne babalarını öldürüp, mallarını yağmaladığınız, köleleştirdiğiniz öfkeleri akıllarından büyük varoş çocukları haymlarından kaçıp, size doğru geliyorlar.. Örgütlü olmaları gerekmiyor. Kendilerini bir örgüte nisbet etmeleri yetiyor.. Kaybecek fazla bir şeyleri yok bu insanların. Kendilerini günah dolu suçlu bir hayata mahkûm edenlerden intikam almak isteyen, intihar etmek yerine bu işten önce intikam almak isteyen bir sürü genç var.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
Ne demek “cihadçı Müslüman”. Siz bana bir şey söylerken, benim o
sözden ne anladığımı da hesaba katmak zorundasınız. Evet, ben
“cihadçı bir Müslüman”ım. Daha doğrusu “cihadçı” olmayan bir
Müslüman var mı, olabilir mi?
Ben hem “cihadçı bir Müslümanım” hem de, adalet
istiyorum, barış istiyorum, özgürlük istiyorum ve vaad ediyorum
aynı zamanda. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm
önerisinin benim önerim olmayacağını söylüyorum. Katılımcı,
çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı, haksızlık kimden gelirse
gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı bir
dünya istiyorum Benim cihadım bunun için. Bir adı da “Selam/barış”
olan Allah rızası için.. İtirazı olan var mı? Şimdi dönüp
Murdoch’un utanç verici twitine bakın lütfen.
İSİMLENDİRME YANLIŞ
Tamam, “cihadçı” diye kasdettikleri belli. Ama
isimlendirme yanlış. “Sui misal misal
olmaz”. İslam’ın önüne ve sonuna bir şeyler ekleyerek ya da
İslam’ın özünden bir şeyleri eksilterek, onun kimi kavram ve
kurumlarını alay konusu yaparak ya da hedef göstererek, yapıp
ettikleriniz sonuçta belli bir adrese etiketlenecektir..
Bir kişinin suçunu, bütün bir inanç mensubuna, mezhebe, ülkeye şamil kılamazsınız. Öte yandan insanlar doğdukları ana-babayı, toprağı kendileri seçmedi, derilerinin rengini ya da cinsiyetlerini kendileri seçmediler.
Saldırının hedefindeki dergiye yönelik saldırıyı gerçekleştirenler evet siyahi idi, Afrikalı idiler, Müslüman oldukları söyleniyor. Aynı zamanda bunlar Fransız vatandaşı. O zaman birileri de çıkıp pekala Fransa’yı suçlayabilir..
Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırıya katılmıyoruz, reddediyoruz, aynı zamanda onların yaptıkları aşağılık işi de aynı şekilde nefretle reddediyoruz..
Son gelen haberlere göre BBC Charlie Hebdo’ya destek verirken, saldırıya uğrayan dergi bundan sonraki sayısını bir milyon basacağını ve aynı karikatürleri tekrar yayınlayacağını açıklıyor..
Görünen o ki, birileri rahat durmayacak.. Zaten birileri de “yar bana bir eğlence” diye bekliyor.. “Tencere yuvarlanacak kapağını bulacak” sonunda..
Ha, bu arada IŞİD, ABD’nin askeri üslerinin bilgisayar sistemine sızmış. Kavga siber aleme doğru da genişliyor anlaşılan.
İSLAMİFOBİA VE IRKÇILIĞA DESTEK
Böyle bir provokasyon, yangına körükle gitme anlamı taşımaktadır.
Meydan okumadır. Böyle bir şey ağır bir tahrik olur. Bu işin AB
için de Fransa için de doğrudan ve dolaylı, uzun sürecek etkileri
olur. Bu işin altından kalkamazlar..
Saldırıya karşı yürüyenlerin büyük bir çoğunluğu desteğini geri çeker.. Batının samimiyeti İslam dünyasında tartışma konusu olur.. Güven krizi derinleşir, bu iş İslamifobiaya ve ırkçılığa destek verir.
Charlie Hebdo’nun yaptığı adil değil, ahlaki de değil. Bu aşağılık iş barışa da özgürlüğe de hizmet etmez.. Dinsizlik de değil, dinsizliğin istismarı. Din düşmanlığı anlamına gelen bir iş sözkonusu. Birileri, bir şey yaparken karşıdakinin ondan ne anladığını da hesaba katması gerek. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayacaksak, tahammül, anlayış da gerekli. Bir Hıristiyana domuz yavrusu sempatik gelebilir, ama Müslüman için aynı şey farklı bir anlam taşır. Bir Hinduya inek eti yedirerek şaka yaptığınızı söyleyemezsiniz..
CHARLIE HEBDO MÜSLÜMANLARIN SABRINI TEST ETMEK
İSTİYORSA...
Tartışmalı bir konunun inatla üzerine gitmek bazan beklenmedik
tepkilere sebeb olabilir. “Haddinden fazla ısrar ve şiddet, bazan
gaye’deki hikmeti yok eder..”
Charlie Hebdo Müslümanların sabrını test etmek istiyorsa, korkarım bunu fırsat bilen birtakım çevreler onlara beklemedikleri bir sürpriz yapmak için bunu bir fırsat bileceklerdir. Denemek istedikleri şey kendileri için, tehlikeli ve daha acı verici bir tecrübe olabilir. İşin kötü yanı, o zaman ne Fransa içinden ve ne de dışından daha önceki desteğin binde birini bile bulamayacaklardır. Charlie Hebdo, bizdeki bir zamanların “topyekûn savaş”çıların gladyatörlüğüne özenen, kendilerini bir savaş gemisinin kaptan köşkünde hayal eden kalemşörlerinin dediği gibi çok da “barışçı” bir yayın organı değildi. Daha saldırıdan birkaç saat önce bir terör örgütünün sempatizanları tarafından ziyaret edilmişti.
Garip değil mi, Charlie Hebdo benim dinime saldırırsa iyi, ama ben onları eleştirirsem nefret suçu işlemiş oluyorum. Onlar yaparsa özgürlük, ben dinime ta’n edenleri eleştirirsem saldırgan oluyorum. Tabii Netenyahu evin çocuğu, o yaparsa sorun yok, olur, Meşal onlara karşı çıkınca suçlu oluyor. Sisi’nin yaptığına “darbe”, Sisi’ye “darbeci” diyemeyen bir anlayıştan söz ediyorum..
KURT VE KUZU ÖRNEĞİ
Hani, kurt ve kuzu aynı dereden su içiyormuş. Kurt kuzuya, “suyu
bulandırma” demiş. Kuzucuk, “Siz yukarıdasınız, ben aşağıdayım,
sizin suyunuzu ben nasıl bulandırabilirim ki” demiş. Kurt
öfkelenmiş. “Şuna bakın” demiş, “bir de cevap veriyor”.
İslamifobiklerin Müslümanlara karşı genel tavrı
bu. Bu tavra destek anlamına gelecek davranışlardan
kaçınmak gerek.. Aslında bu davranış içindekiler, farkında olmadan,
“şecaat arz ederken sirkatini söyleyen adam”ın durumuna düşüyor.
Facebook’un benim yazıma sansür uygulaması da böyle bir aklın
ürünü.
Fransa bizden önce kendini düşünsün. Kendi içindeki Müslümanları ötekileştirerek daha güçlü, daha barış içinde bir Fransa’yı gerçekleştiremez. Hemen yeni bir krizi taşıyamaz. Bu ülkenin ufkunu karartır. Bu durum, zaten kötü olan ekonomiyi daha da kötüleştirir. Dünyada daha da yalnız hale gelir. Afrika’daki ve deniz aşırı ülkelerdeki varlığı, made in Fransa markası bundan zarar görür..
FRANSA İÇİN BİR İNTİHAR
Hatırlatalım, “gideceği limanı bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgar
fayda sağlamaz.” “Yanlışın neresinden dönülürse orası kârdır.” Bazı
şeyler için yarın çok geç olabilir.. Yol yakınken ne
yapılacaksa hemen şimdi. Yoksa gelecek günler geçen günleri
aratabilir. Eğer Fransız hükümeti, kendi içindeki bu
provokatörlerin saldırılarına bir “dur” diyemeyecekse, yeni bir
kriz Fransa için bir “intihar” olur. Ve bu kez
kendine destek olacak fazla kimse de bulamaz. Birilerinin Fransız
hükümetine “bu gidiş nereye” diye sorması gerek.