Abdurrahman Dilipak'a ilginç destek
Abone olMüzisyen Şanar Yurdatapan, Vakit yazarı Abdurrahman Dilipak'ın bugün Hasdal Askeri Mahkemesi'ndeki duruşmasına, başını bağlayarak gideceğini açıkladı.
Yurdatapan, baş bağlama gerekçesini şöyle ifade etti: DİLİPAK’IN
DURUŞMASINA BAŞIMI BAĞLAYARAK GİDECEĞİM! Nereye? İstanbul -
Hasdal’daki 3. Kolordu Askeri Mahkemesine Ne zaman? 12 Temmuz 2004
Pazartesi, saat 11:00’de Neden? Çünkü bir önceki duruşmaya gelen
kadın avukatlar, başörtülü oldukları için garnizon kapısından
sokulmadılar. Yaklaşık 100 metre uzaklıktaki salona gidebilmek için
bu kapıdan girmek gerekiyordu. Duruşma başladığında Anayasadaki
ALENİYET ilkesi hatırlatılarak mahkeme başkanına şikayette
bulunuldu. Başkanın yanıtı şöyleydi: “Bu garnizonun içine
giriş-çıkış bizim değil, garnizon komutanının kontrolünde. Dolayısı
ile yapabileceğim birşey yok!” Ben basit bir “izleyici” olduğumdan
o gün duruma müdahale edemedim. Ama bugün, bu durumu gene aynı
mahkemeye şikayet eden bir dilekçe ile geliyorum. Gelin görün ki,
gerek mahkemeyi izlemek, gerekse bu dilekçeyi vermek için, garnizon
kapısından içeri girmek ve 100 metre kadar ötedeki Askeri Mahkemeye
kadar yürümek zorundayım. Ve gene aynı sorun: Acaba Garnizon
Komutanı izin verecek mi? Bir yanda Anayasal haklar: Dilekçe hakkı
(Madde 74) Duruşmaların aleniyeti (Madde 141) Öte yanda ASKERİ
gerçekler: “Emir-Komuta zinciri”. “Anayasal haklar” çiğnendiğinde,
bunu çiğneyen “emir-komuta zinciri” nasıl yürür, yani zincirleme
olarak kimler sorumludur? Bu durumda: “Hasdal Garnizon
Komutanlığı”, onun bağlı olduğu “3. Kolordu Komutanlığı”, onun da
bağlı olduğu “Kara Kuvvetleri Komutanlığı”, onun da bağlı olduğu
“Genelkurmay Başkanlığı”, ve onun da bağlı olduğu –neden “Savunma
Bakanlığı” değilse-“Başbakanlık”, ve en sonunda tüm yürütmenin
denetleyicisi olması gereken TBMM. Anayasal bir hak çiğnenmişse,
gene anayasada belirtilen ilkeler doğrultusunda hiçbiri bu
sorumluluktan kurtulamaz. Yani “Masum değildir hiçbiri”. Bir ek
soru daha: Peki, “Yargı”nın hiç mi suçu yok? 100 metre ötedeki
“Askeri!?” mahkeme –ki “bağımsız yargı”nın bir parçası olduğunu
iddia ediyor- kendi duruşmasındaki aleniyet ihlali(anayasa
ihlali)ne karşı hiç brişey yapamıyorsa, “yetki garnizon
komutanlığında” diyebiliyorsa, biz bu durumdan kimi sorumlu
tutacağız? Ya biz, yani tüm toplum? Hepimiz, ister yargıç, savcı,
ister sanık, avukat, izleyici, basın mensubu, ister milletvekili,
bakan, başbakan, okuyucu, izleyici, tek tek hepimiz sorumluyuz,
masum değiliz hiçbirimiz. Peki neden BAŞIM BAĞLI gideceğim
mahkemeye? Çok basit bir nedenle. Ben başımı hiç bağlamıyorum,
özellikle yazın bu sıcaklarda. Ama “canım isterse başımı
bağlayabilmek, ya da açabilmek” hakkımı da kimseye -ister İslam,
ister laik- devretmeyi kabul etmiyorum. Aynen kimsenin benim başımı
zorla bağlamasına isyan edeceğim gibi, bu8 zorlemeye da isyan
ediyorum, direniyorum. Şanar Yurdatapan