Abdurrahman Dilipak isyan etti! Biz neden şeytani oyunlara kandık ?
Abone olAbdurrahman Dilipak bugünkü köşe yazısında sitem dolu sözlerde bulundu. Dilipak, Afganistan'da yaşanan son gelişmeleri değerlendirerek, “İşgal bile Müslümanları bir araya getirmeye yetmedi” dedi
Yeni Akit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşesinde
“Afganistan nereye?” başlıklı bir yazı yazdı. Afganistan’da yaşanan
son gelişmeleri köşe yazısında ele alan Dilipak, “Afganistan konusu
bugünden yarına çözülecek bir konu değil. Orada herkes var. ABD,
İngiltere, Rusya, Çin, İsrail… Zaten bunların varlığı
çözümsüzlük için yeter de artar bile. Türkiye, Pakistan, İran da
var. Diğer sınır komşuları da…” diye yazdı.
“İşgal bile Müslümanları bir araya getirmeye yetmedi.” diyen Dilipak, “Sonuçta Şeytanın varlığı bütün fitne ve fesadın bahanesi olarak gösterilemez. Peki biz neden ve nasıl bu şeytani oyunlara kandık, onların bir parçası olduk? Afganistan giderek müflis devlete dönüşüyor ve bizler de, alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak bu sonuçtan sorumluyuz. “Karanlığa küfretmeyi bırakıp, artık bir mum yakma zamanıdır. Karanlık aydınlığın yokluğudur zira. Işık gelince karanlık yok olur. “De ki, Hak geldi, batıl zail oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkûmdur” dedi.
Abdurrahman Dilipak’ın yazısı şöyle:
“Afganistan konusu bugünden yarına çözülecek bir konu değil. Orada herkes var. ABD, İngiltere, Rusya, Çin, İsrail… Zaten bunların varlığı çözümsüzlük için yeter de artar bile. Türkiye, Pakistan, İran da var. Diğer sınır komşuları da. Afganistan dünyanın en çok silahlandırılmış ülkelerinin başında geliyor ve aynı zamanda eroin mafyasının en güçlü olduğu ülkelerden biri.
SSCB 24 Aralık 1979’da Brejnev’in emriyle Afganistan’a girdi. 14
Nisan 1988’de, BM’nin öncülüğünde Cenevre Anlaşması ile 15 Mayıs
itibarıyla Sovyet güçleri ülkeden çekilmeye başladı ve 15 Şubat
1989’da SSCB tamamen geri çekilmiş oldu. Tabii arkasında kendine
bağlı örgütleri bırakarak ve bunlardan bir kısmını ülkesine
çekerek. SSCB bu süreçte 14.453 ölü verdi ve 451 uçak kaybetti. O
dönemde hem ABD, hem İngiltere, hem Çin ve hem de Hindistan
Rusya’ya karşı Afganistan direniş grublarına destek verdi. Çin Halk
Kurtuluş Ordusu birlikleri direnişçileri destekledi ve hatta bazı
direniş grubları Çin’de eğitildi ve donatıldı. Çin kendilerine
bağlı direniş grublarına yüzlerce uçaksavar füzesi, roketatar ve
makineli tüfek desteği sağladı. Hatırlarsanız, Sovyetler
Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi, Sovyetler Birliği’nin
Afganistan’daki Marksist hükümetin daveti üzerine başlamıştı. KGB,
Sovyet yanlısı hükümetin kurulması için ülkede çok önceden yoğun
faaliyetler göstermişti.
'Din, mezhep, ideoloji ve kabileciliğin bunda rolü önemliydi'
Afganistan’da Sünni grublar bir türlü bir araya gelemediler. Vehhabilerin devreye girmesi ile zaten işler iyice karıştı. Sufi, Şii, Vehhabi ayrışması ile çatışma, etnik ayrışma yanında, aynı zamanda bir mezhep çatışmasına döndü. Sünni grublar, Cemiyet-i İslami, Şûra-i Nazar, Gulbeddin Hikmetyar, Mektebu’l Hidemat, Halis grubu, İttihad-i İslami, Afganistan İslamî Devrim Hareketi, Afganistan Ulusal Bağımsızlık Cephesi, Afganistan Ulusal İslamî Cephesi gibi teşkilatlar çevresinde toplanıyordu. Şiiler başta Afganistan İslamî Hareketi, Hizbullah, En-Nasr olmak üzere 8 teşkilattan oluşuyordu. Hatta Çin’in destekledikleri birkaç gruptan oluşuyordu. Din, mezhep, ideoloji ve kabileciliğin bunda rolü önemliydi.
1985’de mücahidlerin sayısı 140.000, SSCB’nin asker sayısı
118.000, Afgan askerinin sayısı ise 55.000 civarında kabul
ediliyor. SSCB çekilirken arkasında 14.453 askerini bırakmıştı,
53.753 de yaralı. 311 kayıp vardı. Afgan güçlerinin kaybı
18.000’di, yaralı ve kayıp sayısı bilinmiyor. Mücahidlerin can
kaybı 100.000’e yakındı. Yaralı ve kayıp sayısı bilinmiyor. Sivil
kaybı 700.000 ile 2 milyon arasında tahmin ediliyor. Bu sayılar can
kaybı, yaralı, açlık, hastalık sebebi ile ölüm ya da kayıp insanı
ifade ediyor.
Afganistan’da ilk insanların varlığı 50.000 yıl önce başladığı
kabul edilir. İndus vadisinde yerleşik düzene 9.000 yıl önce
geçildi. Kabil Seferi’ne hazırlanırken Baktriyalı Roksana ile
evlenen Büyük İskender, MÖ 4. yüzyılda bölgeyi hakimiyetine aldı ve
Makedon-Baktriya Krallığı, Helenistik dünyanın doğu serhaddini
oluşturdu.
Bugüne gelirken 1. İngiliz-Afgan Savaşı’nda “East India Company” Afganistan’ı kısa bir süreliğine ele geçirdi; ancak bir süre sonra 1919’da ülke İngiliz işgalinden kurtuldu ve Emanullah Han kırallığını ilan etti.. Yarım asra yakın bir süre süren Monarşi sonrası, Muhammed Zahir Şah tahttan indirildi ve cumhuriyet ilan edildi. 1978’de 2. bir darbe gerçekleşti ve Afganistan Sovyet modeli sosyalist bir devlet oldu. Sonrası malum. 11 Eylül ve ABD işgali. 11 Eylül 2001’de ikiz kuleler komplosu hayata geçirildiğinde Pakistan İstihbarat (ISI) şefi General Mahmud Ahmed, ABD’de Kongre ve Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi üyeleriyle kahvaltı yaparken, CIA Başkanı George Tenet’e “Taliban lideri Molla Ömer’in güvenilir biri olduğu” söylüyor ve Laden’le ilişkisini kesmesi söylendiğinde bunu yapacağını söylüyordu. Usame b. Laden’in kullanım süresi dolmuştu. Bu görüşmeden sonra Devlet Başkanı Pervez Müşerref’e şöyle bir not gönderilecekti: El Kaide’ye, Taliban’a, Laden’le işbirliği yapan unsurlara her türlü destek kesilecek. Teröre karşı operasyonlar için hava sahası açılacak ve istihbarat sağlanacak. Taliban’a petrol sevkıyatı kesilecek. Afganistan-Pakistan sınırlarındaki militan geçişine son verilecek. İlginçtir, ABD Başkanı Carter, muhaliflere destek için gizli “Siklon Operasyonu”nu adı verilen operasyon iznini SSCB güçlerinin Afganistan’ı işgalinden 5 ay 21 gün önce 3 Temmuz 1979’da onaylamıştı!? Cemaat-i İslâmî’nin lideri Burhaneddin Rabbani, İttihad-ı İslâm’ın lideri Abdurrasul Sayyaf, Hizb-i İslâmî’nin lideri Gulbeddin Hikmetyar ve Kuzey İttifakı’nın lideri Ahmet Şah Mesud bu vekalet savaşında geçici bir süre ülkeyi yönetseler de, bu süreçte İslam ülkeleri, insani yardım dışında işin stratejik riskleri ve dikkat edilmesi gereken noktalar konusunda, hamasi konuşmalar dışında fazla bir destek ver(e)mediler. Zaten böyle bir talep de yoktu.
'ABD işgal hareketine askeri olarak 11 ülkeyi ortak etti'
1979’dan sonrası Pakistan’a göçen 2 milyonu aşkın Afgan mülteci
bir direniş cephesi oluşturdu. Dışarıdan gelen yardımlarla
Pakistan’da sayıları 13 bini bulan mektep ve medreseler şehid ve
gazi çocuklarının eğitim kampına dönüştürüldü. Tüm dünyadan gelen
yardımlar yanında ABD, Suudi, BAE ve Çin’den gelen paralarla
milyarca dolarlık ciddi bir fon oluştu. Bu rakamın 10 milyar doları
bulduğu söyleniyor. 2000’e gelirken eroin artık ülkede önemli bir
gelir kaynağına dönüştü. Ve Amerikan işgali, uluslararası bir
koalisyonun şemsiyesi altında sürdürülecekti. ABD işgal hareketine
askeri olarak 11 ülkeyi ortak etti. 2001’de BM Güvenlik Konseyi
kararıyla oluşturulan “Uluslararası Güvenlik Destek Gücü”ne (ISAF)
ise 34 ülke katıldı. Aralık 2001’de Bonn Konferansı’nın kararları
ışığında 2002’de geleneksel Afgan meclisi toplanıp, Hamid Karzai
başkanlığında geçiş hükümetini kurdu. 2006 sonrası operasyon NATO
şemsiyesi altına alındı.
Ülkede bugün rüşvet, torpil, her türlü yolsuzluk kol geziyor.
Siyasi dengeler altüst olmuş ve bürokrasi yok. Ekonomi mafyanın
tekelinde, eğitim yapılamıyor ve yasama, yürütme ve yargı şeklen
var. Daha önce % 70’lerde olan dünya afyon üretimindeki
Afganistan’ın payı bugün % 90’ları bulmuş durumda.. Bir iç savaşı
finanse edecek olan kaynak da afyon olacak gibi. Afyon Türkiye’yi
de etkileyen bütün sınır komşuları için tehlikeli bir konu.
'İşgal bile Müslümanları bir araya getirmeye yetmedi'
Önce SSCB, ardından ABD demokrasi getirecekti, olmadı. ABD geri çekilirken kan ve gözyaşı ile boğulmuş bir Afganistan bırakıyor ardında. 2014’ten beri yönetimde Eşref Gani var. Savaş ağalarının tekeli kırılamadı. İşgal bile Müslümanları bir araya getirmeye yetmedi. Sonuçta Şeytanın varlığı bütün fitne ve fesadın bahanesi olarak gösterilemez. Peki biz neden ve nasıl bu şeytani oyunlara kandık, onların bir parçası olduk? Afganistan giderek müflis devlete dönüşüyor ve bizler de, alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak bu sonuçtan sorumluyuz. “Karanlığa küfretmeyi bırakıp, artık bir mum yakma zamanıdır. Karanlık aydınlığın yokluğudur zira. Işık gelince karanlık yok olur. “De ki, Hak geldi, batıl zail oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkûmdur”. Selâm ve dua ile.”