Abdullah Öcalan serbest kalacak mı?
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın 'Kürt sorunu benim meselem' demesi Öcalan yandaşlarını başka beklentilere soktu. DEP'li Orhan Doğan ağzındaki baklayı bakın nasıl çıkardı?
Başbakan Erdoğan'ın 'Kürt sorunu benim meselem' demesi Abdullah Öcalan'a sempati duyan çevreleri yüreklendirdi. DEP eski milletvekili Orhan Doğan, Neşe Düzel'e verdiği röportajda bakın ağzındaki baklayı nasıl çıkardı:
Söyleşi: Neşe Düzel
Kaynak: www.radikal.com.tr
NEDEN? Orhan Doğan
Türkiye tam Avrupa Birliği'yle üyelik için müzakerelere başlayacağı sırada PKK terör eylemlerine başladı. Terör eylemlerinin hızlanması üzerine, ordu da yetkilerinin artırılması, Olağanüstü Hal'in geri getirilmesi taleplerini gündeme soktu. Terör eylemleriyle Olağanüstü Hal isteklerini yan yana getirdiğimizde, Güneydoğu'nun yeniden 15 yıl öncesine dönme ihtimalinin belirdiğini görüyoruz. Peki PKK yaptığı terör eylemlerinin sonucunda bölgede baskı taleplerinin artacağını bile bile niye şiddeti tırmandırıyor? Tırmanan şiddetin ve buna karşı getirilmesi muhtemel baskı önlemlerinin Türkiye'nin AB üyesi olma planlarını sabote edeceği de açık. Türkiye'nin AB üyesi olmasının, Türklerin ve Kürtlerin Avrupa vatandaşı kimliği kazanmasının engellenmeye çalışılmasında kimin ne çıkarı var? Herhangi bir terör hareketi Kürt halkına Avrupa vatandaşlığından daha fazla özgürlük ve mutluluk getirebilir mi? Bütün bu soruları ve bu kritik aşamada karşımıza çıkan kanlı bilmecenin nedenlerini onbuçuk yıl hapiste yatmış olan ve geçen yaz hapisten çıktıktan sonra Leyla Zana'larla birlikte Demokratik Toplum Hareketi'ni kuran eski DEP milletvekili Orhan Doğan'la konuştuk.
Terörün, tam da Avrupa Birliği'yle müzakereler başlayacağı sırada hızlanmasını insanlar kuşkuyla karşılıyorlar. Bu terörün amacı ve kimin yararına olacağı epeyce belirsiz gözüküyor. Siz, bu tırmanan terörün amacının ne olduğunu kestirebiliyor musunuz?
Türkiye, 1999-2004 Haziranı arasında çatışmasız bir dönem yaşadı. Eğer bazı adımlar atılabilseydi bugün bu çatışmalar olmayacaktı. Ama silahsızlanmaya ve Kürtlerin diğer haklarına ilişkin adımlar altı yıldır atılamadı. Türkiye 17 Aralık'ta AB'den tarih aldıktan sonra AB-Türkiye ilişkilerinde hantallaşma, gerileme başladı. Hükümet demokratikleşmeyi durdurdu.
PKK, Türkiye'nin AB sürecini hızlandırmak için mi terör eylemleri yapıyor?
Onu demek istemiyorum ama 'PKK, AB sürecini sabote etmek istiyor. Kızıl Elma koalisyonuyla iç içe' algılamaları da doğru değil. PKK, AB sürecinde en çok katkı sunanlardan biridir.
AB'yle müzakerelerin başlayacağı sırada, PKK terörünün hızlanmasının sizce amacı ne o zaman?
Açıklıyorum işte. Bir tıkanıklık var. Elinizde 3 bin silahlı insanınız var ve altı yıldır dağda bekliyor. Bu örgütün başı olan insan, 'Benim önümü silahsızlanma için açın' diyor. Ama siz hükümet ve devlet olarak silahsızlanmayı sağlayacak bir yasa yapmıyorsunuz.
PKK, bu terörü Kürt halkı için yaptığını söylüyor. Kuşadası'nda minibüs patlatmanın, Bostancı'da çöp bidonuna bomba bırakıp kadınları öldürmenin, askerleri vurmanın Kürt halkına bir yararı olacağına siz inanıyor musunuz?
Sadece Kürt halkına değil, Türk halkına da, demokrasiye de yararı yok. Kuşadası, Çeşme, Bostancı eylemlerini, bir gün sonra PKK kınadı, 'Ben yapmadım' dedi. Bu eylemleri, Türkiye'de örgütlenen Kürdistan Özgürlük Şahinleri isimli bir başka örgüt sahiplendi. Eğer Kürt sorununun demokratik çözümü ve silahsızlanma için adımlar atılmazsa, PKK'den çok daha radikal eylemler yapan farklı radikal örgütlenmeler gelebilir. Bunun verilerini aldık, alıyoruz.
Kuşadası, Bostancı'daki terörü PKK'nın yapmadığını söylüyorsunuz. Trenlere bomba koymanın, askerleri mayınlı tuzaklarla öldürmenin Kürt halkına bir yararı olacağına siz inanıyor musunuz peki?
Bu ölümlerin ne yararı olabilir? Ölümden bir yarar kurgulamayın lütfen. Önemli olan, neden insanlar öldürülme aşamasına geliyor, neden silah kullanma durumunda bırakılıyor?
Bakın. Hızlanan bu terör, özellikle Güneydoğu'da yeni bir baskı dönemini başlatmak için iyi bir mazeret yaratıyor. PKK, Kürt halkının yeniden baskı altında kalmasından nasıl bir çıkar umuyor?
Kürt halkı üzerinde bir devlet baskısının PKK'ye ne gibi bir yararı olabilir? Bana bunu lütfen anlatır mısınız?
Türkiye'nin AB sürecinde demokratikleşmeye başlamasıyla birlikte, PKK'nın kitle desteğini çok yitirdiği ve PKK'nın Kürt siyasetinin üzerindeki gücünü ve tekelini sürdürebilmek için silahlı mücadeleden medet umduğu söyleniyor.
Katılmıyorum. İngiltere Başbakanı Blair IRA'yla ilk görüşmelere başladığında, 'IRA'ya sempati duyan yurttaşlarımızın bu duygusunu yok sayamayız' dedi. Öcalan'a ve PKK'ye Kürt halkının büyük çoğunluğunun sempatisi var. Başbakan, Diyarbakır'da 1000 kişiye konuştu. Coşku yoktu. Biz geçen yıl ağustosta gittik. 400 bin kişiye miting yaptık. Buradan şuraya gelmek istiyorum. Kürt halkının büyük bir çoğunluğunun Öcalan'a sempatisi var.
Kürt halkının teröre, şiddet eylemlerine, silahlı mücadeleye sempatisi, desteği var mı şu anda peki?
Bu sempati kalkıp, şiddete mi sempati yoksa başka bir şeye mi sempati diye anlaşılmamalı. Ben, 'Şiddet ve silahlı mücadelenin nedenlerini ortadan kaldırmak lazım' diyorum.
Sürekli Blair örneğini veriyorsunuz. Devletle pazarlık gücünü artırmak, Kürt siyasetindeki çoğulluğu engellemek ve sorunun çözümünde tek muhatap kabul edilmek için PKK'nın tekrar silahlı mücadeleye başladığı, terörü tırmandırdığı düşünülüyor. Ne diyorsunuz?
Bu çatışmalar, PKK ve Öcalan muhatap alınsın diye yapılmıyor. Altı yıldır iki güç birbiriyle çatışmıyordu. PKK orduya, ordu da PKK'ye saldırmıyordu. Ordu karakolda duruyor, operasyon yapmıyordu. Ama operasyonel olmayan bir güç kalktı taciz etmeye başladı ve orduyla PKK'yi çatışmaya soktu. Bu durum AKP'nin sorumluluğunda gelişti. Devlet içinde de, Kürtler içinde de statükodan, savaştan beslenen güçler var. Derin bir güç, çatışma ortamını provoke ediyor, çatışmayı derinleştirmek istiyor. Bu güç, PKK'den, Öcalan'dan, Genelkurmay'dan da bağımsız olabilir. Irak ve İran sınırındaki geniş güvenlik önlemlerine ve termal izleme olanağına rağmen PKK'nin militanları Giresun'a kadar gelebiliyor ve oraya gelinceye kadar hiçbir yerde çatışma olmuyor. Ama Giresun'da çatışma oluyor. Çünkü Giresun ve Trabzon, milliyetçi akımların tetiklendiği yerler. Etnik milliyetçilik ve kardeş kavgasını tetiklemek için oralarda çatışmalar oluyor. Savaştan beslenen derin devlet, derin güçler, PKK militanlarıyla orada çatışmayı daha uygun buluyor.
Peki PKK niye büyük bir hevesle Giresun'a kadar gidiyor ve terör eylemleri yapıyor, orduyla çatışıyor?
PKK'nin Türkiye'ye açılma ve Karadeniz'e yayılma projesi var. Silahlı mücadele propagandasıyla, Kürt sorununu Türkiye'ye anlatmak istiyor.
PKK'nın terörünün, baskı yasalarını hortlatıp Güneydoğu'yu yeniden cehenneme çevirme ihtimali sizi tedirgin etmiyor mu?
Tabii kaygılandırıyor, çatışmalı ortam böyle bir sonucu yaratabilir ama ben, PKK'nin bölge halkına baskıya dönüşsün diye bir istenci olduğu kanısında değilim. İspanyol ve İngiliz hükümetleri bu tuzağa düşmedi. AK Parti hükümeti de baskı yasalarını geri getirme tuzağına düşmemeli. Çünkü ne kadar çok özgürlük ve demokrasi olursa, şiddet o kadar azalır. Burada yapmamız gereken, silahlı bir gücün silahsızlanması için neler yapılabileceğini tartışmaktır. Demokratik bir katılım yasası çıkarmaktır. Yani cezaevindekilerin ve dağdakilerin demokratik siyasi hayata katılımlarını sağlamaktır. Buna genel af demiyorum ben. Çünkü genel af deyince şehit anneleri, pişmanlık yasası deyince Kürt cephesi mağdur oluyor.
PKK terörünün, Kürt halkına AB üyeliğinin getireceği yararlardan fazlasını getirme ihtimali var mı?
PKK de AB sürecini destekliyor.
Terör eylemleri yaparak mı destekliyor? Terör olayları bir ülkenin demokratikleşmede ilerlemesini mi sağlar yoksa o ülkede demokrasinin tökezlemesine mi yol açar?
Avrupa'daki bütün PKK kadroları, Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi almasını destekledi. Şiddete gelince, dünyada hiçbir şiddet hareketi demokratikleşmenin önünü açmaz. Şiddet hareketleri demokratikleşmenin önünde bir engeldir. Bunun için zaten şiddet bir an önce durdurulmalı. PKK, 'Bana saldırılmazsa ben saldırmayacağım. Meşru savunma yapıyorum' diyor.
Gelişmiş dünyanın, silahlı bir eylemi terör olarak değerlendirmesinin evrensel bir ölçüsü var. Eğer konuşma özgürlüğü ve demokrasi varken bir örgüt şiddete başvurursa buna 'terör' deniyor. Türkiye'nin AB ölçülerini benimsemeye başladığı sırada, PKK'nın şiddete başvurması da dünya tarafından terör olarak değerlendiriliyor. PKK, bütün dünya tarafından terörist ilan edilmeyi niye göze alıyor?
Sorunuza soruyla yanıt vereyim. İspanya AB üyesi değil mi? Onun da ETA sorunu yok mu? ETA bir dönemler terör örgütü değil miydi? Şimdi İspanyol hükümeti, ETA'yla görüşmek için meclisten yetki aldı. İngiltere de aynı şekilde İRA sorununu diyalogla, görüşmelerle çözüyor. Ama benzer sorunlar yaşayan Türkiye'de diyalog yolu kapatılıyor. Peki buna ne demeli? Burada ikili bir tutum söz konusu. Onlar işin direkt muhatabıyla diyalog kurdular. Neden İngiltere İRA'yla, İspanya ETA'yla diyalog kuruyor? Neden Türkiye'de biz Kürt sorununu uzlaşı ve diyalogla çözmeyi düşünmüyoruz?
Kürt sorununun çözümü için hükümet PKK'yla mı görüşmeli?
Bugün için onun henüz koşullarının olgunlaştığını söylemek ne yazık ki mümkün değil ama gün gelecek göreceksiniz böyle bir süreç Türkiye'de de başlayacak. Bugün için belki PKK'yle birebir diyalog kurmanın zemini yok ama gün gelecek diyalog süreci belki de başlayacak. Önemli olan o günlere dek Türkiye'nin çatışmasız bir dönemi yakalamasıdır ve ülkenin toprak bütünlüğü korunarak, ortak hassasiyetler dikkate alınarak sorunun barışçıl yöntemle çözülmesidir. AB Türkiye temsilcisi Kretschmer'le bir ay önce Leyla Zana ve ben buluştuk. Sizin söylediklerinize benzer şeyler söyledi. Biz de ona, 'İngiltere'yle İRA , İspanya'yla ETA ilişkisini nasıl değerlendirdiğini sorduk. 'Haklısınız' dedi.
Kürt vatandaşlarımız terörün tırmanmasından memnun mu?
Kürtler şiddetin yeniden tırmanmasından memnun değiller. Şiddetin Kürtlere de, Türklere de, Türkiye'ye de yararı yok. Şiddet sadece savaştan beslenenlere yarıyor. Onlar iktidarlarını daha da güçlendirecek. Ama Kürtler şiddete onay vermemelerine rağmen, paradoks da burada zaten, Öcalan ve PKK'ye sempatilerini yitirmiş değiller.
PKK terörünün nasıl bir sonuç vereceğini düşünüyorsunuz?
Eğer şiddeti durdurmazsak, Türkiye 15 yılda hiç yaşamadığı ve yaşamasını istemediğimiz bir etnik çatışmanın içine sürüklenebilir. Hükümet de, PKK de üzerine düşeni yapmalı. Blair'in aklı öne çıkaran yaklaşımını esas almalıyız. Bakın... Türkiye'nin bir bölümü için terörist olan, diğer bölümü için gerilla sayılıyor. Bir bölümü için vatan haini olan, diğer bölümü için kahraman oluyor. Bir yanda terörist başı deniyor, öteki yanda Kürt halkının lideri başkan Apo deniyor. Böyle iki ayrı algılama var. Siyasetçiye düşen görev, iki algılamayı çatıştırmak mıdır, yoksa aklıselimle Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alan yeni bir senteze varmak mıdır? Yeni sentez, Blair'in yaptığıdır.
Peki PKK, terör şantajıyla Abdullah Öcalan'ı serbest bıraktırabileceğini mi düşünüyor?
Onların ne düşündüğünü bilemem ama ben şunu da söylüyorum. Zamanı geldiğinde Öcalan'ın serbest bırakılacağı biliniyor. Zamanı geldiğinde muhtemelen serbest kalacak. Hikmet Sami Türk adalet bakanıyken bunu açıkladı. İdamın kaldırılmasından sonraydı, 'Eğer toplumsal barış bizden böyle bir adım atmamızı isterse, onun da özgürleşmesini isteyebiliriz' dedi. Dünyadaki örnekler bu tür süreçlerin bir çırpıda gerçekleşmediğini gösteriyor. Şiddet, silahlı ayaklanma örgütlerinin silahsızlanmaları için belli zamana ihtiyaç var. Türkiye toplumunun da duygusal olarak buna hazırlanması gerekiyor. AK Parti'nin bugün avantajı büyük.. Arkasında şehit annelerinden bize kadar her kesimin desteği var. 'Başbakan'ın, Kürt sorununu tanıyoruz' söyleminden sonra şimdi iş, cezaevi ve dağdakilerin demokratik hayata katılmaları, Kürtlerin haklarının önündeki engellerin kaldırılmasına kalıyor.
Sizin Demokratik Toplum Hareketiniz Kürt halkı için ne istiyor?
Biz sadece Kürtlerin hakkını savunmak, sadece bölgeye hitap eden etnik bir parti olmak için yola çıkmadık. Türkiye'de etnik siyaset çağcıl değil artık. Biz, Türkiye'nin her insanına, her karış toprağına kucak açıyoruz.
Hareketiniz gerçekten demokrasi istiyor mu?
Neden demokrasi istemeyelim? Demokrasinin kime zararı olabilir?
Şiddete içtenlikle karşı çıkmadan demokrasi istediğine insanları inandırabilir mi bir siyasi parti?
Biz şiddete hep karşı çıktık. Hikmet Fidan, Kuşadası, Çeşme olaylarını ilk biz kınadık. Daha yeni PKK'ye ateşkes ilan edin çağrısı yaptık.
Geçmişte kanlı terör yıllarında, ülkücü terörle MHP birbirine bağlı gözükürdü. Şimdi siz, PKK şiddetine karşı çıkmazken ya da yeterince karşı çıkmazken, hareketinizin bir Kürt MHP'si haline gelmesinden endişe etmiyor musunuz?
Hareketimizi Kürt MHP'si haline getirmemek için azami gayret içindeyiz biz. 1000 üzerinde sanatçı ve işadamıyla görüştük, öneri ve eleştirilerini aldık. Gelin öncülüğü siz yapın, ortaya demokrasi projesi koyun dedik ama Kürtlerden de, Türklerden de kimse gelmiyor. Siyasette güven sorunu var.
Şu da var tabii. Kürt halkının acılarına duyarlı olan birçok insan, bugün PKK'nın terörünü de aynı kararlılıkla kınıyor. Sizin bundan çıkardığınız bir sonuç yok mu?
Biz taşın altına elimizi, belki de bedenimizi koyduk. Kürt ve Türk aydını İstanbul'da Boğaz'da oturarak Kürt sorununa çözüm üretemez. Kürt aydını artık biraz silkelenmeli. Bizi eleştirenlerin çoğu Diyarbakır'ı üç yıldır görmedi. Belki Şırnak'ı, Batman'ı bilmiyor.
PKK terörü, Türkiye'deki AB karşıtlarının istediği tüm kozları ellerine veriyor. Bu garip çıkar birliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence çıkar birliği yok. Ama PKK, bu söylemleri boşa çıkarmak için eylemlerine derhal son vermeli. Bir de tabii Başbakan'ın attığı adıma imkân tanımak için eylemlerini durdurdurmalı. Bunun zamanı geldi artık.
Söyleşi: Neşe Düzel
Kaynak: www.radikal.com.tr
NEDEN? Orhan Doğan
Türkiye tam Avrupa Birliği'yle üyelik için müzakerelere başlayacağı sırada PKK terör eylemlerine başladı. Terör eylemlerinin hızlanması üzerine, ordu da yetkilerinin artırılması, Olağanüstü Hal'in geri getirilmesi taleplerini gündeme soktu. Terör eylemleriyle Olağanüstü Hal isteklerini yan yana getirdiğimizde, Güneydoğu'nun yeniden 15 yıl öncesine dönme ihtimalinin belirdiğini görüyoruz. Peki PKK yaptığı terör eylemlerinin sonucunda bölgede baskı taleplerinin artacağını bile bile niye şiddeti tırmandırıyor? Tırmanan şiddetin ve buna karşı getirilmesi muhtemel baskı önlemlerinin Türkiye'nin AB üyesi olma planlarını sabote edeceği de açık. Türkiye'nin AB üyesi olmasının, Türklerin ve Kürtlerin Avrupa vatandaşı kimliği kazanmasının engellenmeye çalışılmasında kimin ne çıkarı var? Herhangi bir terör hareketi Kürt halkına Avrupa vatandaşlığından daha fazla özgürlük ve mutluluk getirebilir mi? Bütün bu soruları ve bu kritik aşamada karşımıza çıkan kanlı bilmecenin nedenlerini onbuçuk yıl hapiste yatmış olan ve geçen yaz hapisten çıktıktan sonra Leyla Zana'larla birlikte Demokratik Toplum Hareketi'ni kuran eski DEP milletvekili Orhan Doğan'la konuştuk.
Terörün, tam da Avrupa Birliği'yle müzakereler başlayacağı sırada hızlanmasını insanlar kuşkuyla karşılıyorlar. Bu terörün amacı ve kimin yararına olacağı epeyce belirsiz gözüküyor. Siz, bu tırmanan terörün amacının ne olduğunu kestirebiliyor musunuz?
Türkiye, 1999-2004 Haziranı arasında çatışmasız bir dönem yaşadı. Eğer bazı adımlar atılabilseydi bugün bu çatışmalar olmayacaktı. Ama silahsızlanmaya ve Kürtlerin diğer haklarına ilişkin adımlar altı yıldır atılamadı. Türkiye 17 Aralık'ta AB'den tarih aldıktan sonra AB-Türkiye ilişkilerinde hantallaşma, gerileme başladı. Hükümet demokratikleşmeyi durdurdu.
PKK, Türkiye'nin AB sürecini hızlandırmak için mi terör eylemleri yapıyor?
Onu demek istemiyorum ama 'PKK, AB sürecini sabote etmek istiyor. Kızıl Elma koalisyonuyla iç içe' algılamaları da doğru değil. PKK, AB sürecinde en çok katkı sunanlardan biridir.
AB'yle müzakerelerin başlayacağı sırada, PKK terörünün hızlanmasının sizce amacı ne o zaman?
Açıklıyorum işte. Bir tıkanıklık var. Elinizde 3 bin silahlı insanınız var ve altı yıldır dağda bekliyor. Bu örgütün başı olan insan, 'Benim önümü silahsızlanma için açın' diyor. Ama siz hükümet ve devlet olarak silahsızlanmayı sağlayacak bir yasa yapmıyorsunuz.
PKK, bu terörü Kürt halkı için yaptığını söylüyor. Kuşadası'nda minibüs patlatmanın, Bostancı'da çöp bidonuna bomba bırakıp kadınları öldürmenin, askerleri vurmanın Kürt halkına bir yararı olacağına siz inanıyor musunuz?
Sadece Kürt halkına değil, Türk halkına da, demokrasiye de yararı yok. Kuşadası, Çeşme, Bostancı eylemlerini, bir gün sonra PKK kınadı, 'Ben yapmadım' dedi. Bu eylemleri, Türkiye'de örgütlenen Kürdistan Özgürlük Şahinleri isimli bir başka örgüt sahiplendi. Eğer Kürt sorununun demokratik çözümü ve silahsızlanma için adımlar atılmazsa, PKK'den çok daha radikal eylemler yapan farklı radikal örgütlenmeler gelebilir. Bunun verilerini aldık, alıyoruz.
Kuşadası, Bostancı'daki terörü PKK'nın yapmadığını söylüyorsunuz. Trenlere bomba koymanın, askerleri mayınlı tuzaklarla öldürmenin Kürt halkına bir yararı olacağına siz inanıyor musunuz peki?
Bu ölümlerin ne yararı olabilir? Ölümden bir yarar kurgulamayın lütfen. Önemli olan, neden insanlar öldürülme aşamasına geliyor, neden silah kullanma durumunda bırakılıyor?
Bakın. Hızlanan bu terör, özellikle Güneydoğu'da yeni bir baskı dönemini başlatmak için iyi bir mazeret yaratıyor. PKK, Kürt halkının yeniden baskı altında kalmasından nasıl bir çıkar umuyor?
Kürt halkı üzerinde bir devlet baskısının PKK'ye ne gibi bir yararı olabilir? Bana bunu lütfen anlatır mısınız?
Türkiye'nin AB sürecinde demokratikleşmeye başlamasıyla birlikte, PKK'nın kitle desteğini çok yitirdiği ve PKK'nın Kürt siyasetinin üzerindeki gücünü ve tekelini sürdürebilmek için silahlı mücadeleden medet umduğu söyleniyor.
Katılmıyorum. İngiltere Başbakanı Blair IRA'yla ilk görüşmelere başladığında, 'IRA'ya sempati duyan yurttaşlarımızın bu duygusunu yok sayamayız' dedi. Öcalan'a ve PKK'ye Kürt halkının büyük çoğunluğunun sempatisi var. Başbakan, Diyarbakır'da 1000 kişiye konuştu. Coşku yoktu. Biz geçen yıl ağustosta gittik. 400 bin kişiye miting yaptık. Buradan şuraya gelmek istiyorum. Kürt halkının büyük bir çoğunluğunun Öcalan'a sempatisi var.
Kürt halkının teröre, şiddet eylemlerine, silahlı mücadeleye sempatisi, desteği var mı şu anda peki?
Bu sempati kalkıp, şiddete mi sempati yoksa başka bir şeye mi sempati diye anlaşılmamalı. Ben, 'Şiddet ve silahlı mücadelenin nedenlerini ortadan kaldırmak lazım' diyorum.
Sürekli Blair örneğini veriyorsunuz. Devletle pazarlık gücünü artırmak, Kürt siyasetindeki çoğulluğu engellemek ve sorunun çözümünde tek muhatap kabul edilmek için PKK'nın tekrar silahlı mücadeleye başladığı, terörü tırmandırdığı düşünülüyor. Ne diyorsunuz?
Bu çatışmalar, PKK ve Öcalan muhatap alınsın diye yapılmıyor. Altı yıldır iki güç birbiriyle çatışmıyordu. PKK orduya, ordu da PKK'ye saldırmıyordu. Ordu karakolda duruyor, operasyon yapmıyordu. Ama operasyonel olmayan bir güç kalktı taciz etmeye başladı ve orduyla PKK'yi çatışmaya soktu. Bu durum AKP'nin sorumluluğunda gelişti. Devlet içinde de, Kürtler içinde de statükodan, savaştan beslenen güçler var. Derin bir güç, çatışma ortamını provoke ediyor, çatışmayı derinleştirmek istiyor. Bu güç, PKK'den, Öcalan'dan, Genelkurmay'dan da bağımsız olabilir. Irak ve İran sınırındaki geniş güvenlik önlemlerine ve termal izleme olanağına rağmen PKK'nin militanları Giresun'a kadar gelebiliyor ve oraya gelinceye kadar hiçbir yerde çatışma olmuyor. Ama Giresun'da çatışma oluyor. Çünkü Giresun ve Trabzon, milliyetçi akımların tetiklendiği yerler. Etnik milliyetçilik ve kardeş kavgasını tetiklemek için oralarda çatışmalar oluyor. Savaştan beslenen derin devlet, derin güçler, PKK militanlarıyla orada çatışmayı daha uygun buluyor.
Peki PKK niye büyük bir hevesle Giresun'a kadar gidiyor ve terör eylemleri yapıyor, orduyla çatışıyor?
PKK'nin Türkiye'ye açılma ve Karadeniz'e yayılma projesi var. Silahlı mücadele propagandasıyla, Kürt sorununu Türkiye'ye anlatmak istiyor.
PKK'nın terörünün, baskı yasalarını hortlatıp Güneydoğu'yu yeniden cehenneme çevirme ihtimali sizi tedirgin etmiyor mu?
Tabii kaygılandırıyor, çatışmalı ortam böyle bir sonucu yaratabilir ama ben, PKK'nin bölge halkına baskıya dönüşsün diye bir istenci olduğu kanısında değilim. İspanyol ve İngiliz hükümetleri bu tuzağa düşmedi. AK Parti hükümeti de baskı yasalarını geri getirme tuzağına düşmemeli. Çünkü ne kadar çok özgürlük ve demokrasi olursa, şiddet o kadar azalır. Burada yapmamız gereken, silahlı bir gücün silahsızlanması için neler yapılabileceğini tartışmaktır. Demokratik bir katılım yasası çıkarmaktır. Yani cezaevindekilerin ve dağdakilerin demokratik siyasi hayata katılımlarını sağlamaktır. Buna genel af demiyorum ben. Çünkü genel af deyince şehit anneleri, pişmanlık yasası deyince Kürt cephesi mağdur oluyor.
PKK terörünün, Kürt halkına AB üyeliğinin getireceği yararlardan fazlasını getirme ihtimali var mı?
PKK de AB sürecini destekliyor.
Terör eylemleri yaparak mı destekliyor? Terör olayları bir ülkenin demokratikleşmede ilerlemesini mi sağlar yoksa o ülkede demokrasinin tökezlemesine mi yol açar?
Avrupa'daki bütün PKK kadroları, Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi almasını destekledi. Şiddete gelince, dünyada hiçbir şiddet hareketi demokratikleşmenin önünü açmaz. Şiddet hareketleri demokratikleşmenin önünde bir engeldir. Bunun için zaten şiddet bir an önce durdurulmalı. PKK, 'Bana saldırılmazsa ben saldırmayacağım. Meşru savunma yapıyorum' diyor.
Gelişmiş dünyanın, silahlı bir eylemi terör olarak değerlendirmesinin evrensel bir ölçüsü var. Eğer konuşma özgürlüğü ve demokrasi varken bir örgüt şiddete başvurursa buna 'terör' deniyor. Türkiye'nin AB ölçülerini benimsemeye başladığı sırada, PKK'nın şiddete başvurması da dünya tarafından terör olarak değerlendiriliyor. PKK, bütün dünya tarafından terörist ilan edilmeyi niye göze alıyor?
Sorunuza soruyla yanıt vereyim. İspanya AB üyesi değil mi? Onun da ETA sorunu yok mu? ETA bir dönemler terör örgütü değil miydi? Şimdi İspanyol hükümeti, ETA'yla görüşmek için meclisten yetki aldı. İngiltere de aynı şekilde İRA sorununu diyalogla, görüşmelerle çözüyor. Ama benzer sorunlar yaşayan Türkiye'de diyalog yolu kapatılıyor. Peki buna ne demeli? Burada ikili bir tutum söz konusu. Onlar işin direkt muhatabıyla diyalog kurdular. Neden İngiltere İRA'yla, İspanya ETA'yla diyalog kuruyor? Neden Türkiye'de biz Kürt sorununu uzlaşı ve diyalogla çözmeyi düşünmüyoruz?
Kürt sorununun çözümü için hükümet PKK'yla mı görüşmeli?
Bugün için onun henüz koşullarının olgunlaştığını söylemek ne yazık ki mümkün değil ama gün gelecek göreceksiniz böyle bir süreç Türkiye'de de başlayacak. Bugün için belki PKK'yle birebir diyalog kurmanın zemini yok ama gün gelecek diyalog süreci belki de başlayacak. Önemli olan o günlere dek Türkiye'nin çatışmasız bir dönemi yakalamasıdır ve ülkenin toprak bütünlüğü korunarak, ortak hassasiyetler dikkate alınarak sorunun barışçıl yöntemle çözülmesidir. AB Türkiye temsilcisi Kretschmer'le bir ay önce Leyla Zana ve ben buluştuk. Sizin söylediklerinize benzer şeyler söyledi. Biz de ona, 'İngiltere'yle İRA , İspanya'yla ETA ilişkisini nasıl değerlendirdiğini sorduk. 'Haklısınız' dedi.
Kürt vatandaşlarımız terörün tırmanmasından memnun mu?
Kürtler şiddetin yeniden tırmanmasından memnun değiller. Şiddetin Kürtlere de, Türklere de, Türkiye'ye de yararı yok. Şiddet sadece savaştan beslenenlere yarıyor. Onlar iktidarlarını daha da güçlendirecek. Ama Kürtler şiddete onay vermemelerine rağmen, paradoks da burada zaten, Öcalan ve PKK'ye sempatilerini yitirmiş değiller.
PKK terörünün nasıl bir sonuç vereceğini düşünüyorsunuz?
Eğer şiddeti durdurmazsak, Türkiye 15 yılda hiç yaşamadığı ve yaşamasını istemediğimiz bir etnik çatışmanın içine sürüklenebilir. Hükümet de, PKK de üzerine düşeni yapmalı. Blair'in aklı öne çıkaran yaklaşımını esas almalıyız. Bakın... Türkiye'nin bir bölümü için terörist olan, diğer bölümü için gerilla sayılıyor. Bir bölümü için vatan haini olan, diğer bölümü için kahraman oluyor. Bir yanda terörist başı deniyor, öteki yanda Kürt halkının lideri başkan Apo deniyor. Böyle iki ayrı algılama var. Siyasetçiye düşen görev, iki algılamayı çatıştırmak mıdır, yoksa aklıselimle Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alan yeni bir senteze varmak mıdır? Yeni sentez, Blair'in yaptığıdır.
Peki PKK, terör şantajıyla Abdullah Öcalan'ı serbest bıraktırabileceğini mi düşünüyor?
Onların ne düşündüğünü bilemem ama ben şunu da söylüyorum. Zamanı geldiğinde Öcalan'ın serbest bırakılacağı biliniyor. Zamanı geldiğinde muhtemelen serbest kalacak. Hikmet Sami Türk adalet bakanıyken bunu açıkladı. İdamın kaldırılmasından sonraydı, 'Eğer toplumsal barış bizden böyle bir adım atmamızı isterse, onun da özgürleşmesini isteyebiliriz' dedi. Dünyadaki örnekler bu tür süreçlerin bir çırpıda gerçekleşmediğini gösteriyor. Şiddet, silahlı ayaklanma örgütlerinin silahsızlanmaları için belli zamana ihtiyaç var. Türkiye toplumunun da duygusal olarak buna hazırlanması gerekiyor. AK Parti'nin bugün avantajı büyük.. Arkasında şehit annelerinden bize kadar her kesimin desteği var. 'Başbakan'ın, Kürt sorununu tanıyoruz' söyleminden sonra şimdi iş, cezaevi ve dağdakilerin demokratik hayata katılmaları, Kürtlerin haklarının önündeki engellerin kaldırılmasına kalıyor.
Sizin Demokratik Toplum Hareketiniz Kürt halkı için ne istiyor?
Biz sadece Kürtlerin hakkını savunmak, sadece bölgeye hitap eden etnik bir parti olmak için yola çıkmadık. Türkiye'de etnik siyaset çağcıl değil artık. Biz, Türkiye'nin her insanına, her karış toprağına kucak açıyoruz.
Hareketiniz gerçekten demokrasi istiyor mu?
Neden demokrasi istemeyelim? Demokrasinin kime zararı olabilir?
Şiddete içtenlikle karşı çıkmadan demokrasi istediğine insanları inandırabilir mi bir siyasi parti?
Biz şiddete hep karşı çıktık. Hikmet Fidan, Kuşadası, Çeşme olaylarını ilk biz kınadık. Daha yeni PKK'ye ateşkes ilan edin çağrısı yaptık.
Geçmişte kanlı terör yıllarında, ülkücü terörle MHP birbirine bağlı gözükürdü. Şimdi siz, PKK şiddetine karşı çıkmazken ya da yeterince karşı çıkmazken, hareketinizin bir Kürt MHP'si haline gelmesinden endişe etmiyor musunuz?
Hareketimizi Kürt MHP'si haline getirmemek için azami gayret içindeyiz biz. 1000 üzerinde sanatçı ve işadamıyla görüştük, öneri ve eleştirilerini aldık. Gelin öncülüğü siz yapın, ortaya demokrasi projesi koyun dedik ama Kürtlerden de, Türklerden de kimse gelmiyor. Siyasette güven sorunu var.
Şu da var tabii. Kürt halkının acılarına duyarlı olan birçok insan, bugün PKK'nın terörünü de aynı kararlılıkla kınıyor. Sizin bundan çıkardığınız bir sonuç yok mu?
Biz taşın altına elimizi, belki de bedenimizi koyduk. Kürt ve Türk aydını İstanbul'da Boğaz'da oturarak Kürt sorununa çözüm üretemez. Kürt aydını artık biraz silkelenmeli. Bizi eleştirenlerin çoğu Diyarbakır'ı üç yıldır görmedi. Belki Şırnak'ı, Batman'ı bilmiyor.
PKK terörü, Türkiye'deki AB karşıtlarının istediği tüm kozları ellerine veriyor. Bu garip çıkar birliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence çıkar birliği yok. Ama PKK, bu söylemleri boşa çıkarmak için eylemlerine derhal son vermeli. Bir de tabii Başbakan'ın attığı adıma imkân tanımak için eylemlerini durdurdurmalı. Bunun zamanı geldi artık.