Abdullah Gül'den seçim meydanları itirafı!
Abone olGazetecilerin sorularını yanıtlayan Abdullah Gül yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Twitter ve Kürt sorunu üzerine önemli açıklamalar yaptı...
İNTERNETHABER.COM
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Kuveyt gezisinde
cilerin sorularını yanıtladı. Seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri,
Kürt sorunu ve çözüm süreci, Twitter'ın kapatılması gibi konularda
açıklamalar yapan Gül seçim meydanlarını özlediğini de söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül'ü takip eden gazetecilerden Radikal yazarı Eyüp Can köşesinde Gül'ün açıklamalarını paylaştı.
İşte Can'ın kaleminden Gül izlenimleri...
ANAYASA MAHKEMESİNİN TWITTER KARARI İÇİN NE DEDİ?
Anayasa Mahkemesi’nin Twitter ve YouTube yasağını
kaldıran kararı sizin için sürpriz oldu mu?
Benim için sürpriz değil. Hatırlarsanız yeni çıkan internet
yasasının çıkış amacı zaten bütünü kapatmak yerine sadece sayfayı
kapatmak içindi.
Yasa bu şekilde çıkacaktı. Ama bir iki gereksiz müdahale oldu. İki
yıllık trafik bilgilerini toplamak ve mahkeme kararı olmadan
sayfaları kapatmak... Torba yasa olunca onayladım ama bir hafta
içinde hükümet düzeltti. Burada önemli olan Anayasa Mahkemesi’nin
oybirliği ile aldığı karar. Kurumlara güvenmek lazım. Sonunda
hukukun üstünlüğü bu memlekette ispatlanır. En yüce mahkeme Anayasa
Mahkemesi. Anayasa Mahkemesi bir zamanlar siyasi kararlar verirdi.
17 üyenin 10’unu ben atadım. Bazı önemli kararların oybirliği ile
çıkıyor olması üyelerin evrensel hukuku esas alarak karar verdiğini
gösterir ve güveni arttırır. Benim çok gurur duyduğum olaydır.
Tutuklu milletvekilleri ile ilgili karar verilirken de birçoğu aynı
siyasi görüşte değildir. Başbuğ kararında da böyle oldu.
Milli Eğitim ve HSYK yasaları için de öngörüyor
musunuz?
Bir kanunun iyi veya kötü olması ayrı, anayasaya aykırı olması
ayrı.
Ben bazen yasaları iyi görmemekle birlikte hukuk birimlerim
anayasaya aykırılık yok ama iyi yasa değil diyebiliyor. Siyasiler
tartışabilir ama Anayasa Mahkemesi anayasaya aykırılığa bakacak.
Anayasa Mahkemesi iyi veya kötü diye bakacak olursa siyasallaşmış
olur.
Burada önemli olan AİHM. Anayasa Mahkemesi bir sınavda aslında.
AİHM’de binlerce dosyamız vardı, onlar durduruldu. Bu hak AYM’ye
verildi. Anayasa Mahkemesi gerçekten AİHM gibi karar veriyor mu
veremiyor mu bunu ispatlamak zorunda. Bunu ispatlayamaz ise
evrensel hukuku uyguladığını ispatlayamaz ise Anayasa Mahkemesi’ne
başvuru hakkı hiçbir işe yaramaz.
TİB bu kararı alamaz mıydı?
Aslında Anayasa Mahkemesi’ne ihtiyaç yoktu. Kurumlar bu kararı daha
iyi yorumlarlarsa o zaman insanlar mahkemeye gitmek zorunda
kalmayabilir.
Demokrasi sadece seçilmek değil demokratik kurumların işlemesi.
Türkiye’de bağımsız olması gereken denetleme kurumlarına müdahale
edilidiği konusunda eleştiri var.
Reform süreci aslında kurumları rehabilite etmek, standartlarını
yükseltmektir. Niçin Sayıştay Kanunu çıkardık. Milli Eğitim deyince
Milli Eğitim’i değiştirmeyip eğitimi reforme edeceğiz.
Anayasa Mahkemesi şu anda referans bir kurum oldu.
Kurumların yapısında bir değişiklik olmadı. Bir meydan okuma var.
Siz geleceğe dair nasıl bir bakıştasınız?
Asıl mesele anayasayı yapamamakta. Anayasayı yapamayınca bu konular
başladı. Toplumsal talep büyükken, bütün partiler halka gidecek
kadar çalışmalar yaparken, sivil toplum örgütleri toplantılar yapıp
raporlar hazırlarken işin Meclis’te tıkanması bizim için hüsran
oldu. Ben bunu uzun süredir ağzıma almıyorum. O geniş ortak siyasi
iradeyi görmeyince yalama oluyor. Ümit ederim buna tekrar döneriz.
Tunus bizden önce yapacak dedim.
İhvan’ın kendi anayasasını yapması, bizde ise bir hüsranla
sonuçlanması kültürümüzün çatışmacı yönünü ortaya çıkarıyor. Bizim
çatışmacı kültürümüz hakkında 7 yılını tamamlamak üzere olan
cumhurbaşkanı olarak ne diyorsunuz?
Bunların esas söylenme yeri TBMM. Bunları en üst seviyede Meclis
açış konuşmalarımda seslendirdim. Bu siyasi gelenekten çıkmadıkça
yüksek gelirli toplum olmamız zor. Türkiye’yi yüksek gelirli, en
gelişmiş standartlara sahip ülke yapmanın yolu hukuktan
geçiyor.
SEÇİLMİŞ BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANI
ÇATIŞMAZ MI?
Anayasaya göre cumhurbaşkanını halk seçecek. Geniş yetkiye
sahip ama sorumsuz. Başbakanı da halk seçiyor. Seçilmiş bir
cumhurbaşkanı ile seçilmiş bir başbakanın çatışması bu anayasa
zemininde olmayacak mı?
Bu işleri konjonktürel düşünmemek lazım, uzun vadeli bakmalı.
Problemli şeyleri görüp o problemleri yok etmek akıllı insanların
yapacağı şeyler olmalı. Savaşlar da öyle oluyor. Önleyici tedbirler
böyle alınmalı. Görev tarifleri ile ilgili bunların tekrar düzgün
şekilde yapılması doğru olurdu. Yoksa problemler ortaya çıkınca,
reaksiyonel yapılınca o başka problem doğuruyor. Ben Cumhurbaşkanı
olarak yapıcı biçimde bunların düzeltilmesi için uğraştım. Bunun da
ülkeye katkısı oldu. Ben daha önce Kürt meselesi ve diğer
meselelerde anayasayı tamamen yeniden yazmak doğru olur dedim.
Yoksa şu maddesini alıp şöyle yapalım denilince o zaman
karşıtlarını oluşturur. Eğer yeni bir anayasa süratli bir şekilde
yapılmış olsa, çelişkili şeyler ayıklanırdı. Ayıklanmasında da
fayda var.
Büyük krize neden olabilir mi?
Olabilir…
Sizin teraziniz ne, hangisi daha ağırlıklı olmalı.
Ben parlamenter sistemin Türkiye’ye daha uygun olduğunu söyledim.
Bütün check and balanslarını içinde taşıyan sistem daha doğru olur.
Bunun check balansları olmalı.
Siz daha önce cumhurbaşkanının yetkileri azaltılmalı
demiştiniz.
Daha önce söylerdim ama şimdi söylemem konjonktürel olarak yanlış
anlaşılır.
SEÇİM BARAJI
Türkiye’nin demografik yapısının, inanç yapısının temsil
edileceği bir parlamentoyu düşündüğümüzde daha düşük bir baraja
ihtiyaç olabilir. Hem istikrarlı hükümet hem de çoğulculuğu temsil
nasıl olacak?
Bunlar konjonktürel tercihlerle olacak şeyler değil. Siyasi
tarihimize baktığımızda iktisat tarihine baktığımızda istikrarlı
olmadığı dönemde ekonomik kalkınma çok düşük. Onun için baraj
konulurken temsilde adalet yönetimde istikrar denilmiş. İstikrarın
önemini hiç tereddütsüz söylerim. Türkiye’nin yaptığı ekonomik
hamleler hep istikrarlı dönemlerde oldu. Teorik olarak doğru olan
şeyleri uygulamaya koyduğumuzda acaba nasıl bir sonuç çıkar? Check
balansın Türkiye’de çıkması başkanlık sisteminde çok daha zor. ABD
gibi kurumsallaşmış bir sistem olsa check balans için bir şey
demem. Nihayetinde ABD bile bütçe çıkarmakta zorlanıyor. İskandinav
ülkeleri 40 yıldır koalisyonla yaşıyor, hiçbir problem çıkmıyor.
Ama bizde hep problem dolu. Onun için istikrarı kesinlikle gözden
kaçırmamamız lazım. Önümüzde de en çok dikkat edilmesi gereken
mesele bu.
Başbakan kendi gönlünden geçenin yarı başkanlık olduğunu
söyledi. Siz de görüşünüzü söylediniz. O zaman kişilerin
pozisyonları üzerinden tartışıldı. Ankara’da bu tartışma yine
konjonktürün etkisiyle gündemde. Bu kişilerden bağımsız nasıl
tartışılacak?
Şu anda başkanlık mı parlamenter sistem mi diye bir tartışma yok.
Bugün sistem tartışması yapılmıyor.
KONJÜKTÜR KÜRT HAREKETİNİ FARKLI
DÜŞÜNCELERE İTERSE İŞ ZORLAŞIR
Gezi olaylarından beri 17 Aralık soruşturması dahil Kürt
hareketi çok fazla siyasi alana girmedi. Dolaylı olarak istikrarın,
hükümetin arkasında durdular. Kritik bir döneme giriyoruz. Sizin de
cumhurbaşkanı veya başbakan olacağınız beklentisi var. Kürt sorunu
veya barış sürecinin önümüzdeki istikrarına dönük bakışınız
ne?
Türkiye’nin en önemli meselesi bu. Yapısal mesele bu ve ne kadar
erken çözüm iradesini gösterir çözersek o kadar tahribatı ve
maliyeti az olur.
Tabii ki en önemli husus coğrafya ve zamanın çıkardığı bugünkü
konjonktür. Suriye ve Irak. Eğer konjonktür Kürt hareketinin içinde
olanları farklı düşüncelere iterse iş zorlaşır. Ama öyle değil de
herkes bu memlekete aidiyetini belirtirse, kendi memleketinde özgür
olsun, demokratik hukuka sahip olsun denirse bunlar yapılabilir.
Zaten çok önemli tabular yıkılmış vaziyette. 10 sene önce
söylediklerimiz cesur bir şekilde konuşulup yapılsaydı bu noktaya
gelinmezdi. Titiz ama hassas biçimde uğraşılması gereken konu bu.
Bazen bu konuda çok aşırı ve yanlış söylemler duyuyoruz. Özerklik
söylemleri falan. Bunların doğrusu Türkiye gerçeği ile
bağdaşmadığını söylüyorum. Avrupa yerel yönetim şartına şerh
koymuştuk. Şerhin kalkmasıyla bu sorun çözülür.
İKİ AYRI YAPI İKİ AYRI MİLLET HERKESE
ZARAR VERİR
Siz merkezileşmeden mi söz ediyorsunuz.
Türkiye’ye yasak yakışmıyor. Özgüveni göstermektir önemli olan. İki
ayrı millet iki ayrı yapı var gibi göstermek herkese zarar. Bu
kabul edilemez. O zaman İstanbul’dakine de Bursa’dakine de laf
söylemeye kalkarlar. Memleketin her tarafında hepimizin eşit hakkı
vardır.
ARAP BAHARI
Arap Baharı belli bir süre sonra Arap kışına dönüştürüldü.
Türkiye’de de denendi. Negatif dalganın 30 Mart’ta durduğunu
hissettiniz mi?
Arap baharı ile Türkiye gerek siyaset gerek demokratik yapılar
açısından karşılaştırılabilir değil. Birbirine tamamen ayrı
ülkeler. Bizde açık seçik çok partili sistem var. Herkes birbirini
acımasızca eleştiriyor. Herkese bu memleket nasıl idare edilsin
diye soruluyor. Birçok Arap memleketinde bu soruyu soramazsınız.
Laiklik tartışması bir kaç yıl öncesine kadar vardı. Mısır’da El
Ezher şeyhi gidip her hafta silahlı kuvvetlere vaaz veriyor.
Türkiye, problemlerini demokrasi ile çözen bir ülke. Bizim kendi
gündemimize dönüp reform sürecini başlatmamız lazım. Hızlı kalkınma
ve yüksek hukuk içinde demokratik standartları yakalamak için eski
günlere dönmemiz lazım.
SEÇİM OTOBÜSLERİNE ÇIKMAYI ÖZLEDİNİZ
Mİ?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘Seçim otobüsünün üstüne çıkmayı
özlediniz mi?’ sorusuna uzun uzun gülerek cevap verdi.
Bir şey söylemediniz deyince ‘Gülerek ifade ettim ya’ dedi.
Cumhurbaşkanı Gül’e MİT’e geniş yetkiler tanıyan düzenlemeleri de
sorduk. Verdiği cevap önemli: “MİT yasasıyla ilgili reaksiyoner
yasa olmaz. Bizim için güvenlikçi değil özgürlükçü politikalar esas
olmalı.”