Abdullah Gül'den flaş açıklamalar! Finlandiya ve İsveç NATO'ya alınmalı mı? Ukrayna gibi...
Abone ol11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 25. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde Konuştu. "Kanaatim, Ukrayna'nın Finlandiya gibi AB'ye üye olup, NATO'ya girmemesiydi" diyen Abdullah Gül, Rusya'nın Ukrayna tahılına uyguladığı ambargoya da sert dille tepki gösterdi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 25. Avrasya Ekonomi
Zirvesi’nde Konuştu. "Rusya-Ukrayna savaşında bugün gelinen noktaya
baktığımızda tarihten ders alınmadığı için her iki taraf için de
'kazan-kazan' yerine 'kayıp-kayıp' söz konusu" diyen
Gül, "Binlerce sivil hayatını kaybetti. On binlerce asker
savaşın her iki tarafından da hayatlarını kaybediyor. Ve Ukrayna
topraklarının yüzde 20’si de işgal edilmiş vaziyette. 2. Dünya
Harbi’nden sonra en büyük yıkımın olduğunu gözümüzle görüyoruz"
dedi. değerlendirmesinde bulundu.
Sözlerine dünya olarak içerisinden geçtiğimiz zamanın ileride altın harflerle yazılacak bir zaman dilimi olmadığını söyleyerek başlayan Abdullah Gül, 3 aydır Ukrayna-Rusya savaşının devam ettiğini ve aynı anda dünyanın zaten çok önemli problemler yaşadığını belirtti.
Bu problemleri sıralayan Gül, “Covid-19 pandemisi hepimizi hazırlıksız yakaladı ve dünyada nerdeyse 6 milyona yakın insan öldü. Şiddetli iklim değişikliği zaten hissediliyordu. Bununla ilgili hep toplantılar yapılıyordu ama son zamanlarda yangınlar, afetler, kuraklıklar işin ciddiyetini çok daha fazla anlamayanları anlama noktasına getirmeye başladı. Artan düzensiz göç 2. Dünya Savaşı’ndan sonra en ciddi seviyesine ulaştı. Göç edenler de her zaman kendilerini ikinci sınıf vatandaş hissetmeye devam ettiler. Göç ettikleri ülkelerde de ciddi sosyal, kültürel, güvenlik problemleri yaşanmaya başlandı. Gıda arzındaki sıkıntılar ve gıda güvenliği zaten dünyanın hep korktuğu meselelerden birisiydi ve giderek ciddileşti. Öyle ki geçen haftalarda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin yaptığı açıklamalarda açlık sınırına gelen yani yarın ne yiyeceğim diyen insanlar bir buçuk milyara çıkmış durumda. Ama çok daha tehlikelisi 250 milyon insanın açlığın pençesine düştüğünü hep beraber gördük ve dehşete düştük.” dedi.
Silahlanmaya harcanan paranın giderek arttığını
gördük
Enflasyonun herkesin hissettiği, herkesi rahatsız eden bir ekonomik
gerçek olarak yine yaşanmaya başlandığını vurgulayan Gül, “Bütün bu
ekonomik sorunlar yaşanırken herkesin hayret edeceği ve üzüleceği
şey silahlanmaya bu kadar para harcanmaya başlanması. Bir taraftan
daha çok eğitime, sürdürülebilir kalkınmaya, sağlığa para harcamak
gerekirken, bütçelerde savunmanın ve silahlanmaya harcanan paranın
miktarının giderek arttığını gördük. İşte bütün bu olumsuzluklarla
beraber şimdi Rusya-Ukrayna savaşı ne yazık ki bütün şiddetiyle,
yıkıcılığıyla devam ediyor. Herkesin gözü önünde, kimsenin
bilmiyordum, görmüyordum deme lüksüne sahip değil” diyerek
sözlerini sürdürdü.
"Rusya-Ukrayna savaşı önlenebilir miydi?"
"Rusya-Ukrayna savaşı önlenebilir miydi?" diye soran Gül, Almanya,
Fransa, Ukrayna ve Rusya’dan oluşan Normandiya dörtlüsünün Minsk’te
AGİT’in de önderliğinde bir araya geldiğini ve bir rapor çıktığını
hatırlatan Gül şöyle devam etti: "AGİT Gözlem Komisyonu’nun
raporları uzlaşmanın zor olduğunu yani uygulamada bir çok sorunun
olduğunu ve her iki tarafın da çok uzlaşıcı olmadığını
gösteriyordu. Bu gözlemci grubun başına ilk geçen benim de dış
işlerinde eski müsteşarım Büyükelçi Ertuğrul Bey’di. Ondan da hep
duyuyor ve biliyordum ki taraflar adeta barışı sağlamak ve bir
neticeye varmak için değil de sanki savaşın şartlarını müzakere
ediyorlarmış gibi bir hava vardı. Çok tecrübeli bir diplomat olan
büyükelçimiz çok kaygılıydı ve bu gidiş savaşa gidiyor, kimse
barışmak ve bir netice bulmak için uğraşmıyor diye bana kaygılarını
defalarca aktarmıştı” diyerek konuşmasına devam etti.
2. Dünya Harbi’nden sonra en büyük yıkım
var
Netice olarak gelinen noktada, nüfusu 45 milyon olan ülkenin 6.5
milyonunun göç ettiğine değinen Gül, Ukraynalıların en çok
komşuları Polonya’ya gittiğinden bahsederek, “Binlerce sivil
hayatını kaybetti. On binlerce asker savaşın her iki tarafından da
hayatlarını kaybediyor. Ve Ukrayna topraklarının yüzde 20’si de
işgal edilmiş vaziyette. 2. Dünya Harbi’nden sonra en büyük yıkımın
olduğunu gözümüzle görüyoruz. Bunları ancak biz eski belgesellerde
görürdük. Şehirlerin nasıl yıkıldığını canlı olarak televizyonlarda
görüyoruz” dedi.
"Ukrayna ve Rusya’nın ürettiği tahıllar neredeyse
çürümeye sevk edildi"
Bütün bunlar olurken sıkıntılara sıkıntılar eklenmeye başladığını
ifade eden Gül, “Gıda sıkıntısı var derken dünyanın ekmek
sepeti olarak bilinen, en çok tahıl üreten iki ülke Ukrayna ve
Rusya’nın ürettiği tahıllar neredeyse çürümeye sevk edildi. Bu
tahıllar nasıl tekrar kurtarılır diye büyük gayretler var.
Türkiye’de bu yönde önemli gayretler gösteriyor. Tabi bunları hep
takdir etmek gerekir” dedi.
Yemen'de, Irak’ta, Suriye'de gördüğümüz olaylar şimdi
Avrupa'da
Diplomasinin herhangi bir savaşın önlenebilmesi için en etkili araç
olduğunu vurgulayan Gül, savaşı başlatmanın kolay, bitirmenin çok
zor olduğuna değinerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Savaşı önleyebilmek için olağanüstü diplomatik gayret göstermek ve çok büyük bir uzlaşma için sabır, kararlılık ve samimiyetle uğraşmak gerekir. Diplomasi çizgisinden çıkıp savaş yoluna girildiğinde tüm taraflar için daha acı, yıkıcı ve uzun vadede ümitsizlik dolu sonuçlarla karşılaşılacağı su götürmez bir gerçek var. Bugün Rusya-Ukrayna savaşında yaşananlar da bunlar. Aslında Rusya-Ukrayna savaşından, bütün bu problemlerden bahsederken birdenbire Türkiye'nin güneyindeki Suriye'de yaşananlar, dramlar, göçler, açlık, sefalet dünyanın gündeminden çıkmış gibi. Bunlardan hiç ders alınmadığını bu savaşta görüyoruz. Yemen'de, Afganistan'da, Irak’ta, Suriye'de gördüğümüz olaylar şimdi Avrupa'da yaşanıyor ve bu yıkıcı, yok edici manzara şimdi Avrupa’da.”
Kanaatim, Ukrayna'nın Finlandiya gibi AB'ye üye
olup...
Bu savaşın kıvılcımlarının çok daha önceden belli olduğunu belirten
Gül, Ukrayna’da var olan nüfusa bir çözüm bulunamadığından ve bütün
bu şartlar altında Ukrayna’nın NATO’ya üyelik gayretlerinin
bölgesel gerçekçiliğe çok uygun olmadığından
bahsederek, “Benim kanaatim Ukrayna'nın Finlandiya gibi AB'ye
üye olup Avrupa güvenlik şemsiyesine girip NATO'ya girmemesiydi.
Çünkü Sovyetler'in dağılmasından sonra çok büyük bir travma geçiren
Rusya'ya da fırsat vermemek gerekirdi. Rusya bunu fırsat olarak
değerlendirdi. Rusya’nın burada hiç bir haklılık payı yok. Bütün
bunlar uluslararası hukuku aykırı. Çünkü BM’ye üye olan ülkelerin
toprak bütünlüğünü, egemenliğini tanımak, hele hele güvenlik
konseyinin bir üyesi olan ülke için kaçınılmazdır. Ama gerçekçilik
açısından baktığımızda ne yazık ki Rusya’ya böyle bir fırsat çıkmış
oldu” diyerek sözlerini sürdürdü.
Kimse Ukrayna'nın bu kadar direnmesini
beklemiyordu
"Savaş olurken bir başka şaşırtıcı şeyin Ukrayna halkının bu kadar
savaşması oldu" diyen Gül, "bu durumun bize Ukrayna halkının
Belarus gibi bir rejimde yaşamak istemediğini, Çekler, Romanlar,
Estonyalılar gibi bir rejimde yaşamak istediğini ve Ukraynalıların
bunun için savaştıklarını gördüğümüzü" ifade etti. Gül, “Yani
Ukraynalıların demokrasiyi tercih ettiklerini, otoriter bir rejimde
yaşamak istemediklerini gördük. Bunun için kadınlar ve kızlar
ülkeyi terk ederken bütün erkeklerin sonuna kadar savaştıklarını
gördük. Burada tabi ülkelerinin kaderini kendileri tayin edecekler.
Bunun hukuki uluslararası meşruiyeti de var. Soğuk savaş döneminde
1975’te Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Konferansı toplandığında,
Helsinki Nihai Senedi’ne baktığımızda orda da ülkelerin egemenliği,
eşitliği, toprak bütünlüğü, her ülkenin kendi güvenlik tercihini,
hangi blokta olacağını tercih etme hakkının olduğu uluslararası
hukukun bir parçası haline gelmişti. Doğrusu bütün bunlar dururken
bir işgal, savaş, sen tercihini öyle kullanmayacaksın deme hakkı
hiç kimseye doğmaz" dedi.
Almanya'nın bu kadar taraf alacağını en çok da Rusya
tahmin etmedi
Savaş başladıktan sonra dünyada çok büyük değişikliklerin
olduğundan bahseden Gül, bunu belki kimsenin beklemediğini
söyleyerek şöyle söyledi:
“Avrupa'nın Rusya'ya karşı çok kesin karar alması 2. Dünya Harbi'ndeki hatıralarını hatırlamasından dolayıdır. Hepimizin bildiği bir gerçek; Polonya’nın işgaline kadar bazı büyük Avrupa ülkeleri o zaman savaşı başlatan ve işgalci güçlere karşı daha naif ve anlayışlı davranmaya başlamışlardı. Ama ne zaman Polonya’nın işgali işin başka safhalara gittiğini gösterdi, geç de kalsalar kesin tavır aldılar. İşte bu hatıraları hatırlayıp bu sefer, birden herkes kendine geldi ve çok kesin bir tavır aldı. Burada şüphesiz ki en önemli şey Almanya'nın pozisyonu. Herhalde Almanya'nın bu kadar kesin taraf alacağını kimse, en çok da Rusya tahmin etmedi.”
Finlandiya ve İsveç'in NATO talebi
Bütün bu gelişmelerin Avrupa’yı ve dünyayı çok yapısal
değişikliğe götürdüğünü vurgulayan Gül, bugün gelinen noktaya
baktığımızda tarihten ders alınmadığı için her iki taraf için de
bir kayıp söz konusu olduğunu belirtti. “Kazan-kazan” yerine
“kayıp-kayıp” söz konusu diyen 11. Cumhurbaşkanı Gül, “Ukrayna
tarafına baktığımızda yıkımlar, ölümler, bütün bunlar bir tarafta,
Ukrayna eğer Odessa’yı koruyabilirse ve tabi oranın hiç bir şekilde
işgal edilmesine müsaade edilmemesi lazım. Çünkü müsaade edilirse o
zaman Ukrayna tamamen Karadeniz’e kıyı olmaktan çıkacak. Eğer orası
böyle bir tehlikeden korunsa bile neticede Abhazya ve Osetya’da
olduğu gibi kendisinin Donetsk ve Luhansk’ı fiili de facto olarak
kaybettiği ortaya çıkıyor. Çok üzücü ama fiili durum bu. Rusya
tarafına baktığımızda Ukrayna'nın NATO üyeliğinden korkarken
Finlandiya, İsveç gibi tarihte tarafsızlık üzerine dış
politikalarını yürüten ülkeler öyle bir korktu ki ne pahasına
olursa olsun bu ülkeler NATO'ya üye olma kararı aldılar. Bu durum
sadece bununla kalmadı dünyada da hissedildi. Japonya bile 2. Dünya
Harbi’nden sonra ilk defa ben de güçlü ordu kuracağım, askeri
harcamalara ve orduya büyük para ayıracağım ve bütçemi ona göre
harcayacağım dedi. Dolayısıyla bu savaşın neticelerini bütün
dünyada görüyoruz” dedi.
Savaşın mali tablosu
Savaşın mali tablosuna da değinen Gül, “ABD’nin 40 milyar
dolarlık yardım edecekleri geçenlerde senatolarında kabul edildi.
ABD savaştan bu yana yine kendi kaynaklarından yaptıkları
açıklamalara göre savaşa destek için günde 100 milyon dolar
veriyor. AB ilk defa askeri yardım yapma kararı aldı. İlk defa 2
milyar avro askeri yardımda bulunuyor. En çok destekleyen, silah
yardımı yapan ülkelerden İngiltere, uzun menzilli silahlar verme
kararı aldı. Rusya kendi açıklamasında savaşa günde 300 milyon
dolar harcadıklarını deklare etti. Şimdi bütün bunları
topladığınızda bu kadar büyük miktarlar ortaya çıkıyor ki bugünkü
insanlık bu büyük paraları savaş için ayırıyor. Ama hepimiz biliriz
ki açlık, sefalet içerisindeki ülkelere yardım yapalım diye bir
araya geldiğimizde herkesin taahhüt ettiği miktarlar çok küçük
kalır. Bunların gerçekleşmesi de bazen hayal olur. Ama savaş için
bu paralar hiç düşünülmeden harcanabiliyor” diyerek sözlerini
sürdürdü.
İnsanlığın elleriyle ucu açık yıkımlara göz yummak akıl
alır bir şey değil
Diplomasinin her zaman sonunda çözüm olduğuna işaret eden
Gül, "Bu savaşı durdurmak iki ülke için değil bütün dünya için
büyük bir hizmet olacak" diyerek, “Müzakerelere kimin ne
katkısı olursa herkes büyük bir samimiyetle bunun için uğraşması
gerekiyor. Ve en yüksek bilinç seviyesine gelmiş insanlığın
elleriyle ucu açık yıkımlara herhalde göz yummak akıl alır bir şey
değil” konuşmasına devam etti.
Günün sonunda insanlık ve herkes kaybediyor
Konuşmasının son bölümünde her savaşın kendi yükünü de beraberinde
getirdiğini ifade eden 11. Cumhurbaşkanı Gül, savaşın yükünün
tarafları, bölgeleri ve tüm dünyayı derinden sarsmaya devam
edeceğini söyleyerek sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Günün sonunda insanlık ve herkes kaybediyor. Açıkçası bu bir zihniyet meselesi. Nihayetinde devlet adamlarının, yöneticilerin, siyasetçilerin, bütün bu kritik kararları almak durumunda olanların zihniyetleriyle ilgili bir şey. Dolayısıyla bu zihniyet değişmediği, savaş, kahramanlık, öç almak veya başka saiklerle bu savaşları yapmak yerine barış zihniyeti oluşmadığı sürece insanlık bu acıları ne yazık ki çekmeye devam edecek. Onun için dileğimiz savaşı durdurmak için, sadece burada değil başka yerlerde de bu savaştan dolayı görmemezcilikten geldiğimiz çok ciddi kavgalar, savaşlar var ki insanların canını çok derinden yakıyor. Bütün bunların tabi ki sona erdirilmesi için müzakereler diplomasi ve samimi arabuluculukları desteklemek ve yapanları takdir etmek gerekiyor.”