Abdullah Gül'den cemaat ve Kabataş tepkisi
Abone olAbdullah Gül devletteki yapılanma, veto beklentisi ve Kabataş'taki olaylarla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptığı açıklamalarında
cemaate isim vermeden devlet yapılanması için tavır aldı ve HSYK ve
internet düzenlemesi için veto beklentisi olanlara tavır
aldı.
Kabataş'ta başörtülü kadına yapılan saldırının tersini
ispat etmek için çalışanları da eleştiren Gül bunun yanlış olduğunu
vurguladı.
Vatan sinden Okay Gönensin'in aktardığına göre Cumhurbaşkanı
Gül, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’deki sohbetlerinde Gülen
cemaatinin adını vermedi, “paralel devlet” veya
“paralel yapı” da demedi, ama devletteki ve yargıdaki her türlü
farklı oluşum için açıkça “böyle şey olmaz, adalette bu
olmaz” diyerek Hükümet’in yanında yer aldı.
Gül, kamu görevlilerinin ve yargı mensuplarının görevlerini ne
şekilde yerine getireceklerini basit ve açık bir şekilde
tanımlıyor. Kamu görevlisi, önce anayasaya ve hukuka, sonra
amirlerine sadakat göstererek görevini yapmak durumundadır.
Herhangi bir siyasi düşünceye ya da inanca yakınlığı olabilir ama
görevi sırasında o yakınlığa sadakat gösteremez.
MÜSADE EDİLEMEZ
Aynı tanım yargı mensupları için de geçerli; yargı mensupları da görevleri olan adalet dağıtımını yerine getirmede bir siyasete veya inanca yakınlıklarını öne çıkaramazlar. Gül’ün yargıyla ilgili ifadesi çok net: “Adalet dağıtılırken, hâkim ve savcı, anayasa ve yasalar dışında başka bir saikle hareket edemez, şu anda ortada böyle bir durum var.” Ve açıkça söylüyor: Bunlara müsaade edilemez.
HÜKÜMET KOMSERİ
GİBİ
“Hiçbir devlette olmaması gerekenler bizde olmuştur” diyen
Cumhurbaşkanı’nın, “siyasi irade”yle ilgili olarak da açık bir
tanımı var: “Hükümetlere karşı hükümet komiseri gibi
davranmak olmaz, kabul edilemez. Devlet kademelerindeki
pozisyonları dolayısıyla böyle davranamazlar.”
Kamudaki son atamalar ve görevden almalar
konusunda da Gül’ün yine aynı çerçevede bir bakış açısı olduğu
görülüyor: “Hükümet yakın bürokrasiyle güven bunalımına
girmemeli, eğer girildiyse de kendi çalışacağı isimleri
seçer.” Atamalarda da eğer hukuki sorunlar varsa,
düzeltecek adresin Danıştay olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, bütün
bu işlemlerde hukuk çerçevesinin esas olması gerektiği uyarısında
bulunuyor.
İNTERNET YASASI DEĞİL
ALGI
Gül çok önemli gördüğü internet kanunuyla ilgili “bir iki
sıkıntı var” sözünü tekrarlıyor. Bunlardan biri insanların
gerçekten korunması gereken alanlar olması. Gül, yasada olumlu
unsurlar olduğunu da söylüyor.
Avrupa Birliği’ndeki anlayışı tekrarlıyor: Gerçek hayatta ne suçsa
sanal âlemde de o suçtur. Ama sorun buradaki suçların kaynağının
tespitinde zorluk olması. Gül, bu yasanın bir torba yasa olması
dolayısıyla da “teknik” sorun olduğunu belirtiyor. Bir de dikkat
çektiği, kanunla ilgili ilk haberin ardından ortaya belli bir
algının çıkmış olması ve içeriğinin ayrıntılı tartışılması yerine
bu algı üzerinden gidilmesi. Cumhurbaşkanı’na internet yasasıyla
ilgili yaygın veto çağrıları devam ediyor. Ama Cumhurbaşkanı bu
konuyu da Anayasa Mahkemesi’ne bırakır mı sorusunun cevabı açık
değil.
KABATAŞ OLAYININ TERSİNİ İSPAT
YANLIŞTIR
Cumhurbaşkanı Gül, başka meselelerle de ilgili görüşleri söyledi.
Gizli dinlemelerle ilgili sözü şöyle: “Bütün toplumu
tedirgin eden beni de tedirgin eder.” Gizli dinlemenin suç
olduğunu belirten Gül, yasal dinlemelerinin açıklanmasının da suç
olduğunu, bunlar ancak savcılık iddianamesi kabul edildiğinde
aleniyet kazanacağını belirtiyor. Kendisinin dinlendiği iddiasıyla
ilgili olarak Cumhurbaşkanı, doğrudan dinlemenin mümkün
olmadığını, “en üst düzeyde çapraz tedbirler
olduğunu” söylüyor.
Deniz Baykal ile ilgili kaset çıkınca da “Deniz Bey’i hemen aradım”
diyor. Bir de Kabataş olayı var. Türbanlı ve yanında bebeği olan
bir genç kadının Kabataş’ta saldırıya uğraması tartışmasıyla ilgili
olarak Gül’ün söylediği şu: Bu hanım kanal kanal dolaşıp yayın
yapmamıştır, o zaman bunu tartışmak ve tersini ispatlamak için
uğraşmak yanlıştır.
Cumhurbaşkanı Gül, bütün bu sıkıntılı konuları tartışırken,
devletteki ve yargıdaki sorunları konuşurken, bunların altında
“belli bir toplumsal olgunluk eksikliği” görüyor.
Daha derinden bakınca da “kurumlar ötesi bir durum, toplum
içinde bir durum” görüyor. Bu karamsarlığa katılmamak
mümkün mü?
HSYK'DA 15 ÖNERİ
Son siyasi çatışmaya da bu açıdan bakan Gül, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu’nun yapısını değiştiren yasa değişikliğine de aynı
açıdan bakıyor ve yine “hukukun temel ilkeleri”ni vurguluyor. Bütün
yasa değişikliklerinde nasıl çalıştığını da anlattı
Cumhurbaşkanı:
“Değişiklik teklifi Meclis komisyonuna gelir gelmez çalışmaya başlıyoruz; içeriğiyle ilgili bir görüşümüz ortaya çıkınca bildiriyoruz, çoğu zaman da önerilerimiz dikkate alınıyor.” HSYK kanununun son durumunun ayrıntısını bilmediği için, 15 noktadaki önerilerinin yerine getirilip getirilmediğini de incelemeden sonra göreceğini belirten Gül meseleye daha “mutedil” ve Cumhurbaşkanı görev ve sorumluluğu kapsamında yaklaştığını belirtiyor. Cumhurbaşkanı’nın “aleni” bir aykırılık durumunda müdahale edeceğini, tartışmalı konularda, hukukçuların da farklı görüşlerde olduğu konularda son karar merciinin Anayasa Mahkemesi olması gerektiğini söyleyen Gül’ün bu yaklaşımının bir “veto” işareti olmadığını söyleyebiliriz.