Abdullah Ağar'dan dikkat çeken açıklama
Abone olGÜVENLİK ve Terör Uzmanı Abdullah Ağar, "Biz YPG ve PKK'yı sopalarken birileri bizim gücümüzü test etti, keşfettiler bizi. Bu keşif, sadece Zeytin Dalı Harekâtı veya Fırat Kalkanı ile değil" dedi.
Osmaniye Belediyesi 3'üncü Kitap Fuarı kapsamında Ahmet Şekip Ersoy Kültür Merkezi'nde düzenlenen '21'inci yüzyılda var oluş mücadelemiz' konulu söyleşiye Güvenlik ve Terör Uzmanı Abdullah Ağar, konuşmacı olarak katıldı.
'İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ TEKNOLOJİYİ BİZE VERMEMİŞLER'
2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra dizayn edilen dünyada Türkiye'ye biçilen gömleğin ürettiği sıkıntılar olduğunu belirten Abdullah Ağar, dost ve müttefik bilinen ülkelerin Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu teknolojiyi vermediğini söyledi. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarından örnek veren Ağar, şöyle konuştu:
"Genelkurmay Başkanlığımızın yayınlamış olduğu bildirilerin alt tarafında bir cümle yazıyor; 'Bugün harekâtı desteklemek üzere yerde bekler uçak görevlendirilmiştir.' Başlangıçta şöyle düşünmüştüm; Bizim harekâtı desteklemek için bugün uçağa ihtiyacımız yok demek ki. Bazı günler oldu ki sahada kan gövdeyi götürüyor ama bizim uçaklarımız mücadeleye dahil olmuyorlar, olamıyorlar. O zaman anladım. Meğerse bizim, kan gövdeyi götüren bir Suriye kırsalında, Ruslar, Suriye'deki hava savunma sistemlerini aktif hale getirdiği için uçaklarımızı Suriye kırsalına sokamıyoruz. Ve sahada mücadele eden Mehmetçiğimizi destekleyemiyoruz. Böyle acı bir gerçekle karşı karşıya kaldık. Meğerse bizim dost ve müttefiklerimiz, bizim ihtiyaç duyduğumuz teknolojiyi bize vermemişler. Biz o silah teknolojisinden mahrum bırakılmışız."
'TÜRKİYE, İHTİYAÇ DUYDUĞU TEKNOLOJİYİ KENDİSİ YAPMALI'
Savunma sanayi konusunda Türkiye'nin ürettiği teknolojinin rakiplerinden üstün olması gerektiğini vurgulayan Abdullah Ağar, şunları kaydetti:
"Örneğin; Çok ihtiyacımız oldu Patriot'lara, istedik ve o kadar zora koştular ki Türkiye'yi, o kadar yoğun ve zor pazarlıklar yaptılar. Hani bunlar dosttu, hani müttefikti. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı'nda elimiz kolumuz bağlansın diye ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Ben Güneydoğu gazisiyim. O dağlardaki, gençliğimdeki mücadele bana bir şeyler öğretti. Eğer bugün Türkiye kendi işini kendisi yapmazsa, ihtiyaç duyduğu teknolojiyi, başta savunma sanayi konusunda, teknolojiyi kendisi üretemezse, hatta ve hatta üretmiş olduğu bu teknoloji rakiplerinden üstün olmazsa belli ki Türkiye'ye bu topraklarda yaşama hakkı vermeyecekler. Bu gerçeği görmek zorundayız. Bu gerçek bize fedakârlık yapmayı gerektiriyor mu, evet açıkçası gerektiriyor. O yüzden ülkemizi yöneten karar vericilerin çok önemli bir sorumluluğu var."
'BİRİLERİ GÜCÜMÜZÜ TEST ETTİ'
Türkiye'de herkesin kendine göre benimsemiş olduğu bir yaşam tarzı olduğunu anlatan Ağar, "O yaşam tarzı ile beraber üretmiş olduğu hassasiyetler var. Ama bunların hepsinin bence ortak bir paydası var; vatanseverlik. Eğer bir insan vatanseverse, vatanına, milletine, devletine, medeniyetine, inancına ve birlik ve beraberliğine karşı bir terör ve tehdit üretmiyorsa, ayrımcılık, bozgunculuk, yıkıcılık ve bölücülük üretmiyorsa, devletimizin bunların hepsine sahip çıkması ülkenin geleceği açısından büyük bir değer taşıyor" dedi.
Türk ordusunun terör örgütleri PKK ve DEAŞ'ı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlârında ciddi anlamda sopaladığını vurgulayan Abdullah Ağar, şöyle konuştu:
"Biz PKK ve IŞID'i gerek Zeytin Dalı gerekse Afrin harekâtında ciddi anlamda sopaladık, bunda hiçbir sıkıntı yok. Ama orada başka bir şey daha oldu. Biz YPG ve PKK'yı sopalarken birileri bizim gücümüzü test etti, keşfettiler bizi. Bu keşif, sadece Zeytin Dalı Harekâtı veya Fırat Kalkanı ile değil; 15 Temmuz darbe girişiminden sonra benimle irtibat kuran yabancı medyanın en çok yanıt aradığı soru, Türk ordusunun imkan ve kabiliyetleri, kudreti hangi seviyededir? Çok ilginçtir, hep bu soruya yanıt aradılar. Amerika, Avrupa, Orta Doğu, Rus ve Çin medyası. Hepsi bir şekilde Türk ordusunun, imkan ve kabiliyetlerinin, gücünü ve yaşamış olduğu hassasiyet ve zafiyetleri araştırdılar. Niye yaptılar bunu? Çünkü hepsi şunu çok iyi biliyor ki, bu milletin, bu devletin ve bu vatanın ayakta durabilmesi için Mehmetçiğin güçlü olması şart. Eğer Mehmetçiğin güçlü değilse, devleti de, milleti de, vatanı da bir arada tutmanız mümkün olmaz."