Abdullah Ağar'dan çarpıcı açıklamalar! 'Çok gözükmese de' deyip söyledi
Abone olTerör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, son zamanlarda Irak’ın kuzeyinde yaşananlar ve Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğuna gerçekleştirilen saldırı hakkında "Şu an karşı karşıya kaldığımız durum, yıpratma ve yıldırma politikası" dedi. Ağar Türkiye'nin, Irak ve Suriye'de en büyük mücadeleyi İran'a karşı verdiğini belirtti.
Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, açıklamalarda bulundu.
Son dönemlerde Irak’ın kuzeyinde yaşanan gelişmeler hakkında
konuşan Ağar, “Irak’ta işgal ile birlikte gelişen bir
istikrarsızlık var. Bu istikrarsızlık son seçim dönemine de
damgasını vurdu. Var olan denge değişti ve bu dengeden birileri
rahatsız. Özellikle Arap milliyetçisi Şii Araplar ile İran yanlısı
Şii Araplar arasında kendine özgü bir mücadele gelişti. Bu
mücadelede PKK da bir şekilde konumlanmış durumda. Tabii
Türkiye’nin ortaya koymuş olduğu doğrusal etki PKK’yı çok rahatsız
ediyor. Sonuçta Zap onun 'kale' diye tanımlamış olduğu, 1982’den
beri bizi beklediği yer. Orada çok ağır bir darbe aldı ve darbe
derinleşiyor” ifadelerini kullandı.
Bölgede birden fazla aktörün rol aldığını ve sadece terör örgütü PKK’nın değil birçok terör örgütünün bulunduğunu da hatırlatan Ağar, şöyle devam etti: Karşımıza sadece PKK çıkmıyor. PKK’nın iş birliği geliştirdiği diğer yapılar ortaya çıkıyor. Bu yapıların içerisinde Haşdi Şabiler var. Sadece Haşdi Şabiler değil, dini, etnik, mezhebi ya da meşrebi kimliğini istismar ettiği ve PKK ile angajman geliştirmiş diğer yapılar da var...
-Yani baktığınız zaman Süryanilerin kullanıldığını görüyoruz. Süryani Askeri Meclisi kurduğunu görüyoruz. Şii paramiliterler ile iş birliği geliştirdiğini görüyoruz. Nerede? Sincar’da. Ezidilerin etnik kimliğini istismar ettiğini görüyoruz. Bir diğer tarafı ile Türkmenlerin dahi Selçuklu Tugayı adı altında kimliğini istismar etmeye kalkan bir terör örgütü ile karşı karşıyayız. Sünniler ile birtakım iş birliği geliştirmeye çalıştığını görüyoruz. Şimdi böyle olunca işin içerisine asimetri çok fazla bulaşıyor.”
Irak’ın kuzeyinde terör örgütlerince gerçekleştirilen sivillere yönelik saldırının ardından yoğun bir şekilde spekülasyon ve dezenformasyon çalışmaları yapılmıştı. Buradaki saldırı hakkında da açıklamalarda bulunan Abdullah Ağar şunları kaydetti:
“Zaho’daki saldırıyı kim istismar etti? PKK’nın iş birliği
geliştirmiş olduğu birtakım yapılar istismar etti. O noktadan
itibaren de ortaya koymuş oldukları doz arttı. Bu yeni değil.
Özellikle Haşdi Şabi içerisindeki birtakım gruplar, Türkiye
düşmanlıklarını zaten çoktan belli etmiş durumdalar. Bu düşmanlık
Zaho olayından sonra daha da kabardı. Özellikle birtakım üs
bölgelerimize kamikaze dronlar ile saldırılar olduğuna yönelik
birtakım iddialar ortaya atıldı. Musul Başkonsolosluğumuza 60’lık
havan atıldı. Bir yandan da Başika’daki üssümüze yapılan saldırılar
var. Bütün bunların hepsi bir şekilde geçmişten beri gelen bir
kimya taşıyor. Yani bizim oralarda ortaya koyduğumuz etkiden
rahatsız olan birtakım örgütler.
Türkiye ile İran arasında bir mezhep kavgası amacı
Bazı paramiliter örgütler, Haşdi Şabiler ve belli ki Haşdi Şabileri güden iradeler. Şimdi İran’ın bununla ilgili rolünü görebiliyoruz. Ama bir de bunu besleyip buradan bir mezhep fitnesi, Türkiye ile İran arasında bu mezhep örgütleri bir mezhep kavgası çıkarmayı amaçlayan başka birtakım profiller de var. Bu açıdan da bakıldığında bunun benzeri bir fotoğraf aynı güncede Suriye tarafında gerçekleşti. Bizim Suriye’deki üslerimize saldırılar yapıldı ve şehit verdik. İki askerimiz şehit oldu.
"Türkiye mezhep fitnesine düşmeyecek akıllı bir
ülke"
Hatta bir üssümüze 12 Grad füzesi attılar. 4 tane obüs mermisi
attılar. Bunların hepsi ağır silahlar. Türkiye bu noktada bir
mezhep fitnesine düşmeyecek akıllı bir ülke. Ama bir başka gerçek
daha var. Bu mezhep fitnesi üzerinden beslenen aktörler var ve bizi
hedef almış durumdalar. Bunlarla mücadelemiz terörle mücadele
kapsamında devam edecek. Sonuçta bizim kimsenin toprağında da
gözümüz yok, kimseye eyvallahımız da yok.”
Çok gözükmese bile bölgedeki en büyük mücadelemiz...
Irak ve Suriye özelindeki bölgede Türkiye’nin en büyük mücadelesinin İran'a karşı verildiğini vurgulayan Ağar, “Çok gözükmese bile bizim bölgedeki en büyük mücadelemiz İran’la. Bakıyorsunuz Türkmen coğrafyalarında İran’ın Şii Siyasal İslamı'nı kullanarak etkili olmaya çalıştığını görüyoruz. Kudüs Gücü’nün diğer yapılarını kullanarak etkili olmaya çalıştığını görüyoruz. Bu, Türkiye’nin menfaatlerini engelliyor ve önüne geçiyor. Burada büyük bir rekabet var. Bunun konusu olan alanlar neresi? Söyleyeyim; Kerkük, Süleymaniye, Erbil, Telafer, Musul, Haseke ve Halep. Şimdi buralarda Türkiye ve İran arasında çok önemli bir rekabet var. Suriye ve Irak özeliyle ilgili olarak söylüyorum. Buralarda biz İran ile çok sürtüşüyoruz. Bu bizim bir gerçeğimiz ve bu mesele sadece mezhebi değil. Sadece topografik de değil. Aynı zamanda enerji jeopolitiği de ilgili çok önemli ayakları var bu işin. Özellikle Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimden Türkiye’ye doğalgaz sevkiyatı ile ilgili birtakım denklemlerin kendisini göstermeye başlaması ile birlikte oradaki bu işin muhatapları İran tarafından çok büyük baskı altına alındı. Üzerlerine güdümlü füzeler dahi atıldı” açıklamasında bulundu.
"Şu an karşı karşıya kaldığımız durum, yıpratma ve
yıldırma politikası"
Son olarak Irak’ın kuzeyinde sivillere yönelik saldırılara,
sonrasında Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğuna saldırısına ve
Suriye’deki Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı bölgelerinde Türk
askerlerine yönelik saldırılara da değinen Ağar, “Şu an karşı
karşıya kaldığımız durum, yıpratma ve yıldırma politikası. Ama
Türkiye’nin 1984’ten beri yıpratma ve yıldırmaya karşı ortaya
koymuş olduğu mukavemet ve başarı ortada. Çok tavsiye etmem”
şeklinde konuştu.