Abdülkadir Selvi'den AK Parti'ye PKK uyarısı
Abone olIğdır ve Dağlıca saldırılarıyla son günlerin en yüksek kaybını yaşatan ve 2 günde 31 askeri şehit eden PKK'ya karşı, Abdülkadir Selvi'den AK Parti'ye kritik bir uyarı geldi.
İNTERNETHABER.COM- Ardı arkası kesilmeyen şehit
haberleri Türkiye'yi yasa boğdu, dünya basınının da gündemine
oturan Iğdır, Hakkari-Dağlıca, Tunceli ve Mardin'de gerçekleşen PKK
saldırılarında 2 günde 31 asker şehit oldu.
AK Parti'ye yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak yazarı Abdülkadir
Selvi, bugünkü 'AK Parti kendi hikayesini öldürmemeli' başlıklı
yazısında, ülke olarak bir çıkış stratejisine
ihtiyacımız olduğunu, daha çok terör girdabına sürüklenmeden siyasi
iradenin ülkeyi bu durumdan çıkaracak bir çıkış planını devreye
sokması gerektiğine vurgu yaparak, çözüm süreci için 'sivil çözüm
getirdiği'ni belirttiği AK Parti'nin 'kendi hikayesini
kendi elleriyle öldürmemesi' gerektiği yönde kritik
bir uyarıda bulundu.
"TÜRKİYE'DE SİVİL ÇÖZÜMLER AK PARTİ'NİN
HİKAYESİYDİ"
"Biz bu filmi gördük." diyerek, 90'lı yıllarda yaşanan terörizmi
işaret eden Selvi,
"Elbette ki terörle
mücadele edilecek. Hatta sivil çözümler devreye girdiği taktirde
dahi, terörle etkin mücadele sürecek. Ama temel politika bu
olmamalı. Bu anlayış eski
Türkiye'nin, sivil çözümler ise AK Parti'nin
hikayesiydi." dedi.
SELVİ'DEN HDP'YE ELEŞTİRİ
Selvi, HDP'ye de "6.5 milyon oy almışsın. Üçü büyükşehir olmak
üzere 103 belediyeyi elinde tutuyorsun. 80 milletvekili ile
Meclis'te üçüncü parti olmuşsun. Silaha sarılmanın anlamı ne?"
diyerek seslendi.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
PKK, saldırıya geçmeden önce bölgedeki GSM hatlarına ait, ”Baz
istasyonları”nı imha ediyor. Böylece haberleşme imkanını ortadan
kaldırıyor.
Sonra “Pusu” devreye giriyor.
“Seri pusu” deniliyor bu sisteme.
PKK bunu 3 yıl önce Çukurca'da kullanmıştı. Birbirine bağlı el
yapımı mayınları (EYP) belirli aralıklarla patlatmış, 3 askerimiz
şehit olmuştu.
Dağlıca'da ise üç aşamalı tuzak kurdukları ortaya
çıktı.
Birinci tuzak: Patlayıcı ihbarı yapıp, bölgeye
intikal eden Mayın El Yapımı Patlayıcı Timi (METİ) mayınları imha
ederken ateş açtılar.
İkinci tuzak: METİ timinin yardımına koşan Yarbay
İlker Çelikcan'ın içinde bulunduğu zırhlı araçların geçişi
sırasında el yapımı mayınlar patlatıldı.
Üçüncü Tuzak: İlker Yarbay'ın şehit düştüğü
haberinin alınması üzerine Kamışlı'dan yola çıkan üçüncü birliğin
geçişi sırasında “Uyuyan mayın”lar
yeniden patlatıldı.
Daha önce de göstermelik bir yangın çıkarıp, itfaiyeye ihbarda
bulunan teröristler, itfaiyenin güvenliğini sağlayan polislere ateş
açıp, şehit etmişlerdi.
Diyarbakır'da trafik kazası ihbarına giden ekibi tarayıp,
polislerimizi şehit ettikleri gibi.
Pusu ne kadar kahpe bir saldırı yöntemiyse, mayın da bir o kadar
insanlık suçu.
Ama bunu kime anlatacaksın ki?
Kız çocuğunun yanında babasını şehit eden PKK'ya mı?
Ekmek almaya giderken katledilen Diyarbakırlı çocuk Fırat'ın
katillerine mi?
“İç savaş provası yapılıyor” diyen Figen Yüksekdağ'a mı?
“Direnişine de savaşa da hazırız” diyen bir kafa yapısına mı?
Kime, kime?
"SİLAHA SARILMANIN ANLAMI NE?"
6.5 milyon oy almışsın. Üçü büyükşehir olmak üzere 103 belediyeyi
elinde tutuyorsun.
80 milletvekili ile Meclis'te üçüncü parti olmuşsun.
Silaha sarılmanın anlamı ne?
Vura vura mı Türkiyelileşeceksiniz?
Terör bir girdap gibi bizi içine çekmeye başladı.
Yeni bir sürece girildi.
Dördüncü aşama diyebiliriz buna.
1-15 Ağustos 1984 Şemdinli-Eruh baskını ile
başlayıp, 1993 Tansu Çiller'in Başbakanlığına kadar giden
dönem.
Turgut Özal'la başlayıp, Mesut Yılmaz ve Süleyman Demirel ile devam
eden, devletin kimi zaman şahin kimi zaman uzlaşmacı, davrandığı,
“Kürt realitesi”nin tanındığı dönem. Bölgenin uzun süre
Sıkıyönetimle idare edildiği PKK'ya karşı düzenli askeri
birliklerle mücadele verildiği ilk yıllar. PKK baskın yapar,
askerimiz karşılık verirdi.
2-90'lı yıllara damgasını vuran,
”Düşük yoğunluklu savaş” olarak tabir
edilen ve Öcalan'ın yakalandığı 1999 yılına kadar giden dönem.
“Çelik yürekli başbakan” Tansu Çiller'in, Doğan Güreş'in, Mehmet
Ağar'ın, OHAL düzeninin hakim olduğu dönemler. Faili meçhullerin,
köy boşaltmaların yaşandığı OHAL hukukunun hakim olduğu dönem. PKK
ile mücadele Özel Kuvvetlerin devreye sokulduğu, özel birliklerin
üs bölgelerine çıkıp, PKK'ya arazide darbe vurduğu dönem.
3-2007 yılında Türkiye'nin Anayasa referandumuna
gittiği Pazar günü Dağlıca saldırısı ile başlayıp, Genelkurmay
Başkanı Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ dönemlerinde
gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlarla süren,
“Milli Birlik ve Kardeşlik projesi” ile
örgütün “tek yanlı ateşkes” ilan etmesiyle sonuçlanan ardından 2011
yılında Oslo görüşmelerinin sızdırılması ve Silvan saldırısı ile
yeniden çatışma dönemine girilen inişli, çıkışlı üçüncü dönem.
4- Başbakan Erdoğan'ın, ”Gerekirse
baldıran zehri içmeye hazırım” sözü ile “Çözüm
süreci”nin startının verilmesiyle başlayıp, PKK'nın geri
çekilmesiyle hızlanan ancak Gezi olaylarından sonra PKK'nın geri
çekilmeyi durdurması ile hızını kaybeden, İmralı görüşmeleri, Akil
İnsanlar heyetinin temasları, çözüm sürecine yönelik yasal alt
yapısının oluşturulması ile devam eden Cemil Bayık'ın “Şehir
savaşlarına hazır olun” talimatı ile tersine dönen, 22 Temmuz günü
PKK'nın Ceylanpınar'da 2 polisimi şehit etmesiyle birlikte yeniden
çatışma sürecine girildiği dönem.
Bu döneme Kobani'de şehir savaşlarına giren PKK'nın, ”Kırsal
merkezli şehir savaşları” taktiğinin uygulamaya konulduğu yeni
dönem de denilebilir.
Fikret Bila'nın kaleme aldığı “Komutanlar Cephesi” kitabında Kara
Kuvvetleri eski Komutanı Org. Aytaç Yalman'ın anlattığı gibi,
”Bizler o dönemde Kürt yoktur diye eğitilmiştik. Kürtleri,
Türklerin kolu olarak görüyorduk” devirler çok geride kaldı.
PKK İLE MÜCADELEDE GEÇMİŞ YILLARDA NELER
YAŞANDI?
Ancak 30 yıldır PKK ile mücadele eden bir ülke olarak Erdal
Sarızeybek'in, ”Şemdinli'de sınırı aşmak” kitabında paylaştığı
telsiz konuşmalarındaki durumun bir benzerini bugün
yaşamamalıyız.
“-Kartal-1, konuşan Kartal -3 tüm mevzilerde çatışma var.
Teröristler çok kalabalık ve bölüğe girmek üzereler. Acele takviye
gönderin
-Anlaşıldı. Soğukkanlı olun. Takviye hemen gelecek”
PKK ile mücadelede “Özel Kuvvetleri” kuran Genelkurmay Başkanı olan
Doğan Güreş Paşa anlatmıştı.
“PKK ile mücadelede onlarla aynı yöntemleri kullanan gerilla
eğitimi almış özel birliklere ihtiyaç vardı. İngiltere'nin İRA ile
mücadele için kurduğu SAS komandolarını incelemek istiyordum.
Genelkurmay Başkanı NATO'dan arkadaşımdı. Aradım. Kabul etti.
İngiltere'ye gittim. Genelkurmay Genel Sekreteri Hurşit Tolon'u da
yanıma aldım. Oradan bizi bir helikoptere bindirdiler. Bilmediğimiz
bir yere götürdüler. Orada SAS timlerinin eğitimini izledik. Hurşit
Paşa'ya bunları not aldırdım. Ben özel bir birlik kurmak istiyorum
bana yardımcı olur musun dedim. İngilizler bize yardımcı oldu”
Doğan paşa bunları bir sohbetimiz sırasında anlatmıştı. Fikret
Bila'nın kitabında ise SAS Komandoları yetinmediğini ABD'nin ünlü
“Delta Force”u incelemek üzere bu ülkeye gittiğini anlatıyor.
"TÜRKİYE PKK İLE 30 YIL DEĞİL 30 AY MÜCADELE
ETTİ"
“Yarasa Operasyonu”nu yöneten ve bunun kitabını yazan Özel
Kuvvetlerin başarılı komutanlardan Mithat Işık'ın gibi, ”Türkiye
PKK ile 30 yıl değil, 30 ay mücadele etti. Bir süreklilik olmadı”
demeyeceğim.
Ancak her şeyi sil baştan yaşamanın anlamı
yok.
Bir çıkış stratejisine ihtiyacımız var. Daha çok terör girdabına
sürüklenmeden siyasi iradenin ülkeyi bu durumdan çıkaracak bir
çıkış planını devreye sokması gerekiyor.
Biz bu filmi gördük.
Elbette ki terörle mücadele edilecek. Hatta sivil çözümler devreye
girdiği taktirde dahi, terörle etkin mücadele sürecek. Ama temel
politika bu olmamalı.
Bu anlayış eski Türkiye'nin, sivil çözümler ise AK Parti'nin
hikayesiydi.
AK Parti kendi hikayesini kendi elleriyle öldürmemeli.